“Namus,” Türkçeye Arapçadan gelen bir kelimedir. Yunancadan (“nomos”) İbraniceye (“nmus”), oradan Arapçaya ve Türkçeye girdi. Namus, demek ki uzun bir süre dolaştı Akdeniz havzasında. Namus, İbrahimî dinlerden önce de var olan bir kavram. Kim bilir belki Fenikelilere dayanıyor da olabilir. İyi denizciydiler Fenikeliler; İyi kaptanları vardı muhtemelen. Gemilerine ne kadar hâkimdiler bilmiyorum, ama “Namus” bizim ülke gemisinde çok çalkantılar yarattı.
Namus kelimesi kökeninde “hukuk” anlamında; örfi hukuk anlamı itibariyle de hassaten kadının tabi olduğu örf, “adet” ve “şeref” anlamındadır. Bir ailenin erkek yerine kız çocuğunun olması ne kadar “namus” eksikliği ise, kız çocuğunun “münasip” giyinmemesi de aynı şekilde namus sorunu olarak algılanıyordu. Ahlaki bir zafiyet söz konusu ediliyordu. Bir bakıma “namus”un, ataerkil bir mantıkla “iffet” konusunu kadına indirgeyen bir mantığı var. Erkekleri bağlamıyor yani!
Dahası, “kanun” da Türkçeye Arapçadan geçen bir kelime. Etimolojisinde “kamış” ya da “değnek” anlamı var. Muhtemelen bir ölçüm aleti olarak değnek kullanılmasından mülhemdi kelime. Türkçeye Arapçadan erken zamanda geçti; Arapçaya İbranicede ya da Yunancandan aktarıldı.
Son bir kelime analizi… Türkçe “erdem,” Arapça “fazilet,” İngilizce “virtue” ve Latince “virtus”… “Erdem” kelimesinin ilginç ve toplumsal cinsiyeti haykıran bir yanı var. “Erdem” ataerkil algıyı dilbilimsel olarak ifade ediyor. İngilizce “virtue” kelimesi, bir kişinin ahlaki iyiliğini ifade eder. İlk bakışta, sıfat olarak kullanıldığında hem kadın hem de erkek için geçerli görünen bir anlamı ifade eder “virtuous.” “Şer” ya da kötülüğün zıddıdır.
“Virtue” kelimesi İngilizceye Latinceden “virtus” dan, o da “vir” kelimesinden türetilmiştir --ki “erkek” anlamına gelir—erkek için geçerli sayılan bir iyilik anlayışını ortaya koyar. Dahası Ernout-Meillet’e göre, “virtus” “vir”den geldiği gibi, “iktidar” ve “şiddet” anlamlarını içermektedir. Eski dönemlerde toplumsal değerlerin doğası gereği, “virtus” “savaşçı olmayı” ve “cesareti” öngören anlamında anlambilimsel daralma içeriyordu. Ve Leo Strauss’un ifadesiyle “erkeğin erkekliği” anlamına gelen bu kelime İngiliz diline “kadının iffeti” anlamında kullanılmaya çok sonradan başlandı. Yani erkeğin erkekliğini erkeğe göre tayin ettiği bir durumdan, kadının erkeğin bakışına göre şekillendiği bir erdem algısı oluştu. Er’kek “er’dem”den muaf olmuştu.
Türkçe “erdem” kelimesi de Latincedekine benzer bir anlamdadır. Arapça “fazilet”i karşılamak üzere kullanılan “er”lik yani “erkeklik” anlamını içermektedir. Erdem kelimesinin kadim anlamı aslında “normatif ve ahlaki değer”dir. Fakat anlam daralmasına uğramıştır. Bu açıdan bakılınca, bir kalemin güzel yazması, bir motorun güzel çalışması fazilettir. Yani herhangi bir şeyin maksadına binaen yaptığı işi güzel yapması bir normatif erdem olduğu gibi, akıl etmek, iffet, izzet, tasarruflu olmak, ihtiyatlı olmak da ahlaki “erdemler” olarak karşımıza çıkmaktadır. Eski Yunan kültüründe erdem “mutat mükemmellik” anlamında idi. Ve her zaman aynı kalite ve standartta olan uygulamaları ifade ediyordu. Duruma göre değişkenlik arz eden erdemler erdem sayılmıyordu.
Kültürlerde ortak unsurlar bulunmasına rağmen, her kültür erdem saydığı özellikleri kendi ihtiyaçları, hayat ve sonrası algılamaları, birey-birey, birey-toplum, birey-çevre ve birey-Tanrı eksenlerine oturturlar. Netice olarak, şer saydıklarını da cezaya, mesela hapis, ölüm, sürgün ve dışlama yoluna giderler. Ancak kültürün ataerkil yapısı, erdemi de ataerkil yapıya göre tanzim etmektedir.