“Değişim” ideolojisi ve liberal propaganda (2)
Sokrat-Eflatun ikilisinde esas olan fiziki dünya dâhil görülen her şeyi nesne olarak algılamalarıydı. Her ne kadar “özne” olarak insan gözlemler yapabiliyorsa da, aslında zaten kendi de sadece nesne olduğu için nesnenin “idealar” dünyasındaki gerçekliğinden uzaktı. Böyle olunca, nesnenin nesneyi algılama çabasına dönüşen bir süreç her zaman devrede oluyordu.
Aristo’nun yaptığı ise, evrenin kendisini nesne olarak gören bir “özne” algısıyla olaylara yaklaşmak oldu. Bu nedenle, Sokrat’ın diyaloglarında devamlı değişkenlik arz eden “soru-cevap” diyalogları, Aristo’da doğrudan “ben bu konuda şöyle düşünüyorum!” tarzında bir hükme bağlamak tarzına dönüştü. Nesnel yaklaşımı diyaloglarda aşikâr olan Sokrat’ın aksine Aristo, sübjektif bir yaklaşımı temsil ediyordu.
Aristo, Sokrat-Eflatun’a antitezler geliştirirken aslında gerçeğin eksik kalan alanını doldurarak onlara da gerçeğe dair bir başka bakış açısı geliştiriyordu. Böylece madalyonun diğer yüzü oluyordu Aristo. Doğal olarak, onlara verdiği cevaplarda Aristo, Yunan düşünce sistemini “idealar”dan fiziki dünyaya yönlendirerek yaptı. Rafael’in meşhur resmindeki parmağıyla göğü işaret eden Eflatun ve yeri işaret eden Aristo’nun anlamı budur. Madalyonun iki yüzünü de Rafael veciz olarak resmetmişti.
Bazen istikrarsız olmasına rağmen Sokrat, her zaman “hakikat aşığı” bir insan oldu. Hiçbir zaman devlet ve hükümete sığınarak gerçek arayışında olmadı: gerçekleri devlet veya hükümete uyarlayarak anlamadı. Fikir namusunu elden bırakmayan Sokrat, aslında Hıristiyanlık için Hz. İsa, Müslümanlar için Hallaç kadar değerli bir konumda ve onlar kadar mazlum bir sonla karşılaştı. Önce sorgulamalar geldi, sonra mahkûmiyeti ve sonra ölümü. Hapislikten kurtulması mümkünken, kaçmadı. Kaçarsa zalimleri haklı çıkarma endişesi ve düşüncelerinin değerini düşürme kaygısı taşıyordu.
Sokrat’ın ölümünü hazırlayan suçlamalar arasında onun bir sofist olduğuydu ve öğretilerini parayla sattığı ve gençleri yoldan çıkarttığı ve kutsallara karşı kışkırttığı iddiası yatıyordu. Buna delil olarak da şair Meletus Sokrat’ı şarlatan olarak temsil eden bir tiyatro oyununu kullandı. Aristophanes’in Bulutlar adlı oyununda Sokrat şarlatan bir sofist olarak gösteriliyordu. Dahası, oyunu bizzat Sokrat’ın kendisi de tiyatro izlemiş ve sadece gülmüştü. Aleyhinde delil olarak kullanılan Sokrat tasviri aslında Sokrat’ın parodisiydi; gerçek Sokrat ise parodisini izliyordu. Ama savcı ciddiydi; önce Sokrat’ı “Atina’nın huzurunu” bozmakla suçladı, sonra mahkûm ettirip hapse attırdı.
Hakikat arayışlarında tek düsturu çıkar gözetmeden sorgulamalar yapmasıydı. Ancak onu yaşarken Sofist olmakla suçlayanlar oldu. Sofistler Eski Yunan’da hiçbir şeyin istikrarı olmadığını ifade ederek, her şeyi “gerçek” görebilen ve gösterebilen meddahla belagat ustası arasında gezinen mantıkçı insanlardı.
(Devam edecek.)