Susmak, pusmak ve birlik
Edebiyatçılar susunca, edebiyat siyaset simsarlarının propaganda metaı olur.
Edebiyatçılar susunca, yeni toplum mühendisleri konuşmaya başlar.
Edebiyatçılar susunca, eleştiri de susar.
Bilim susunca, herkes her konuda konuşur.
Din’in kendi kıvrılınca köşeye, seccade seyyar olur döner.
Dil’in kendini din yaparlar.
Dil döner, din döner.
Sema durur, dil döner.
Basın susar, getto baskıları rotatiflerini döndürür.
Vicdan susunca, konuşacak bir şey zaten kalmamıştır.
Vicdan apotemnofiliye mi maruz kaldı?
Sıkmayın canınızı!
Olmuş, bitmiştir maşallah!
Bir yalanı üç gazete birden yazınca da öyle.
Yan yana söyleyince aynı şeyler gelince, makineler “jackpot!” der.
Nerede kazanırsa, orda durur.
Kollu makineler gibi.
Yalan uzar, talan olur.
Bir şeyi aydınlanmak için çıkarsınız elde mum yola, sonra karanlığa gark olursunuz.
Yatsı olur, mum yakarsınız.
Mum biterse, ampul var.
Efendim, ya Dede Korkut!
Dede Korkut gider, “boy boylayan, soy soylayan” korkutucular gelir.
Virginia Woolf’dan kim korkar?
Deli Dumrul’luk yaparlar sonra…
Ovanın ortasına bir köprü de yaparlar.
Geçenden 40 akçe isterler.
Geçmek istemeyenden döve döve 80 akçe almak murat ederler.
Halka oynarlar.
Halkla oynarlar.
Adına halk oynattı derler.
İçeride ormanlar kralıdırlar.
Dışarıda suspus kedi olurlar. "Pissy" kedi olurlar, "pussy" kedi olurlar.
Amerika’da değiştirir.
Beyaz Saray’da kabuk değiştirir.
Türkiye’de parasını ödedikleri Heronları ve ilgili hizmetleri alamazlar.
Sonra “Hero” (kahraman) olmak isterler yapamadıklarıyla.
İftar verirler, İsrail’in Türkiye elçisini “protesto için” davet etmediklerini cümle âleme ilan eder gibi görünürler de, asıl amaç halka “erkeklik” taslamaktır.
Sıkıştıkça Ergenlik, tokuştukça “er”lik taslarlar.
Paskalya’yı bekleriz.
Mesela, “Ayağa kalk, Paskalya!” okumak fena gitmez.
Hey güzel memleketim hey!
Daha ne kadar, bir “es-selam,” bir “naçiz” kelam, Mehmet Akif’ten bir mısra, Necip Fazıl’dan bir mısra senin güzel, yufka yüreğini buracak?
Daha ne zamana kadar, üç maymunu oynamak ve oynatmak bu ülkede siyaset diye ortaya konacak?
“Gözyaşı geceleri” mi izleyelim gene?
Yalnız Değilsiniz?
Mesut Uçakan, Gençlik Köprüsü’nü yeniden çeker mi acaba?
Bu Takva’yı yeniden ele almak lazım.
Huzur Sokağı’nda huzur bırakmadı bu film…
Holdingleşen din, kimin dinidir?
Dinleşen siyaset kimin siyaseti?
Din tüccarlığı ile laiklik simsarlığı arasında bir başka yol yok mudur bu ülkede?
Kışla der sızlanırken, siyasi partileri kışlalaştırmak demokrasi mi olmaktadır?
Genel Başkan, “yat!” deyince yatan, “kalk!” deyince kalkan hangi milletin vekilidir?
“STK” Darbeciyi de alkışlar, döner darbecinin tellalını da.
Ancak yine de genelkurmaya talip.
Karakollar kesmedi, yanında bir de ne verelim?
Demokrasi mi istiyor nedir? Maazallah!
Hadi yazı tura! Türkiye’mi, takiyye’mi?
Bir’lik lazımdır evet.
Bir “biz”, “lik” de siz olun!
Hadi dirlik olalım şimdi.
Hadi ölüleri de ayağa kaldıralım! Dirileri robot yaptığımız yetmedi.
Mesela onlara da oy kullandıralım.
Onlara da yatın, kalkın diyelim.
Ama edebî olsun! Edepli olsun! Ee... edep yahu!
Yalan’ın bırakın siyaseti, dinin bir düsturu haline getirildiği ülkenin adına ne demek lazım?
Alo orası Tımarhane mi? diye bir oyun izlemiştim yıllar önce.
Aloo! Orası Türkiye’mi?