Medine Vesikası
Geçenlerde bir yönetmenle sohbet ediyorduk.
Vaktiyle İslamcılık kâr değil zarar getirdiği zamanlarda filmler çevirdi.
Hatta genç yaşında Türk sinemasına dair kitap yazdı.
İdealleri vardı.
İdealleri için bir şeyler yapmak ihtiyacı hissetmişti ve sinema en iyi yoldu.
Çalıştı, didindi, bazen çocuklarının rızkından keserek filmlerine aktardı.
Kendisine sordum:
“Gidişat sizin beklentilerinizi karşılıyor mu?”
“Muhafazakâr kesimin bir medeniyet ve sanat projesi var mı?”
Beklemediği sorulardı belki.
Belki de anlatamadığı cevapları vardı.
Yaptığı projelere itibar edilmediğinden bahsetti.
Sonra sunduğu projelerden istenen “manifesto” oranlarından.
“Manifesto” rüşvetin yüzde yirmilik oranı.
Vesikası da olmaz, malum.
İç çektim, ona eşlik ettim.
İlave etti ayrıca.
Ben “haram-helal” deyince “arkadaşlarımız” sanki uzaydan gelmişim muamelesi yapıyor!”
Üstelik “manifesto” isterken aleni bir rüsum gibi isteniyormuş.
Hani damga pulu gibi!
Sonra dinledim, dinledim…
Dinledikçe Sartre’ın Bulantı’sını daha iyi anladım.
Bir zamanlar Medine Vesikasından bahsederdi şimdiki İslamcılar.
O aklıma geldi.
Sonra oturdum onu çıkardım sizler için.
Aşağıda Medine Vesikasını bulacaksınız:
“Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Bu kitap (yazı), Peygamber Muhammed tarafından Kureyşli ve Yesribli müminler ve Müslümanlar ve bunlara tabi olanlarla yine onlara sonradan iltihak etmiş olanlar ve onlarla beraber cihat edenler için (olmak üzere tanzim edilmiştir.)
2. İşte bunlar, diğer insanlardan ayrı bir ümmet (câmi'a) teşkil ederler.
3. Kureyş'ten olan Muhacirler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile kan diyetlerini ödemeye iştirak ederler ve onlar harp esirlerinin fidye i necatını müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre ödemeye iştirak edeceklerdir.
4. Benû 'Avf'lar kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye iştirak edeceklerdir ve (Müslümanların teşkil ettiği) her zümre (taife), harp esirlerinin fidye i necatını müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
5. Benû Hârisler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidye i necatını, müminler arasında iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
6. Benû Sâide'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki esirlerinin fidyei necatını, müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
7. Benû Cuşem'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her zümre, harp esirlerinin fidye i necatını, müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve aâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
8. Benû'n-Neccâr'lar kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidyei necatını, müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
9. Benû 'Amr Ibn 'Avf'lar, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidye i necatını, müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
10. Benû'n-Nebît'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidye i necatını, müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
11. Benû'l-Evs'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidye i necatını, müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
12. Müminler kendi aralarında ağır malî mesuliyetler altında bulunan hiç kimseyi (bu halde) bırakmayacaklar, fidye i necat veya kan diyeti gibi borçlarını iyi ve makul bilinen esaslara göre vereceklerdir. 12/b-)Hiçbir müzmin diğer bir müminin mevlâsına (kendisi ile akdî kardeşlik râbıtası kurulmuş kimse) mümâna'at edemez (diğer bir okunuşa göre: Hiçbir mümin diğer bir mü'minin mevlâsı ile, onun aleyhine olmak üzere bir anlaşma yapamayacaktır.)
13. Takvâ sahibi müminler, kendi aralarında mütecâvize ve haksız bir fiil îkaını tasarlayan yahut bir cürüm yahut bir hakka tecavüz veyahut da müminler arasında bir karışıklık çıkarma kasdını taşıyan kimseye karşı olacaklar ve bu kimse onlardan birinin evlâdı bile olsa, hepsinin elleri onun aleyhine kalkacaktır.
14. Hiçbir mü'min bir kâfir için, bir mü'mini öldüremez ve bir mü'min aleyhine hiçbir kâfire yardım edemez.
15. Allah'ın zimmeti (himaye ve teminâtı) bir tekdir; (müminlerin en ehemmiyetsizlerinden birinin tanıdığı himâye) onların hepsi için hüküm ifede eder. Zîra müminler, diğer insanlardan ayrıolarak birbirlerinin mevlâsı (kardeşi) durumun-dadırlar.
16. Yahudilerden bize tâbi olanlar, zulme uğramaksızın ve onlara muârız olanlarla yardımlaşılmaksızın, yardım ve müzâheretimize hak kazanacaklardır.
17. Sulh, müminler arasında bir tekdir. Hiçbir mü'min Allah yolunda girişilen bir harpde, diğer mü'minleri hâriç tutarak, bir sulh anlaşması akdedemez; bu sulh, ancak onlar (müminler) arasında umumiyet ve adalet esasları üzere yapılacaktır.
18. Bizimle beraber harbe iştirak eden bütün (askerî) birlikler, birbirleriyle münâvebe edeceklerdir.
19. Müminler, birbirlerinin Allah yolunda (uğrunda) akan kanlarının intikamını alacaklardır.
20. Takvâ sahibi müminler, en iyi ve en doğru yol üzerinde bulunurlar.
20/b-)Hiçbir müşrik, bir Kureyşlinin mal ve canını himâyesi altına alamaz ve hiçbir mümine bu hususta engel olamaz (yani Kureyşliye hücûm etmesine mani olamaz.)
21. Herhangi bir kimsenin, bir müminin ölümüne sebep olduğu katî delillerle sâbit olur da maktûlün velîsi (hakkını müdafaa eden) rızâ göstermezse, kısas hükümlerine tabî olur; bu halde bütün mü'minler ona karşı olurlar. Ancak bunlara, sadece (bu kaidenin) tatbiki için hareket etmek helâl (doğru) olur.
22. Bu sahife (yazı)nın muhteviyatını kabul eden, Allah'a ve ahiret gününe inanan bir müminin bir katile yardım etmesi ve ona sığınacak bir yer temin etmesi helâl (doğru) değildir; ona yardım eden veya sığınacak bir yer gösteren Kıyamet günü Allah'ın lânet ve gadabına uğrayacaktır ki o zaman artık kendisinden ne bir para tediyesi ve ne de bir tavîz alınacaktır.
23. Üzerinde ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şey, Allah'a ve Muhammed'e götürülecektir.
24. Yahudiler, mü'minler gibi, muharebe devam ettiği müddetçe (kendi harp) masraflarını karşılamak mecburiyetindedirler.
25. Benû 'Avf yahudileri, mü'minlerle birlikte (Ibn Hişam'da bu, “ma'a” (=ile) olarak, Ebû Ubeyde'de ise “min” (=den) olarak zikredilir) bir ümmet (:câmi'a) teşkil ederler. Yahudilerin dinleri kendilerine, mü'minlerin dinleri kendilerinedir. Buna gerek mevlâları ve gerekse bizzat kendileri dahildirler.
25/b-)Yalnız kim ki haksız bir fiil irtikâb eder veya bir cürüm îkâ eder, o sadece kendine ve âile efradına zarar (vermiş) olacaktır.
26. Benûn- Neccâr Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır.
27. Benû’l-Haris Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır.
28. Benû Sâ'ide Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır.
29. Benû Cuşem Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.
30. Benû'l-Evs Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.
31. Benû Sa'lebe Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır. Yalnız kim ki haksız bir fiil irtikâb eder veya bir cürüm îka eder, o sadece kendini ve aile efradını zarardîde etmiş olacaktır.
32. Cefne (ailesi) Sa'lebenin bir kolu (batn)dur; bu bakımdan Sa'lebe'ler gibi mülâhaza oluna-caklardır.
33. Benû'ş-Şuteybe de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır. (kaidelere) muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareket olmayacaktır.
34. Sa'lebe'nin mevlâları, bizzat Sa'lebeler gibi mülâhaza olunacaklardır.
35. Yahudilere sığınmış olan kimseler (Bitâne), bizzat Yahudiler gibi mülâhaza olunacaklardır.
36. Bunlar (yahudiler)'dan hiçbir kimse (müslümanlarla birlikte bir askerî sefere), Muham-med'in müsaadesi olmadan çıkamayacaktır.
36/b-)Bir yaralamanın intikamını almak yasak edilemeyecektir. Muhakkak ki bir kimse bir adam öldürecek olursa neticede kendini ve âile efradını mes'uliyet altına sokar; aksi halde haksızlık olacaktır (yani bu kaideye riâyet etmeyen bir kimse haksız vaziyette olacaktır.) Allah bu yazıya en iyi riâyet edenlerle beraberdir.
37. (Bir Harp vukuunda) Yahudilerin masrafları kendi üzerine ve müslümanların masrafları kendi üzerindedir. Muhakkak ki bu sahîfede (yazıda) gösterilen kimselere harp açanlara karşı, onlar kendi aralarında yardımlaşacaklardır. Onlar arasında hayırhahlık ve iyi davranış bulunacaktır. (kaidelere) muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareketler olmayacaktır.
37/b-)Hiçbir kimse müttefikine karşı bir cürüm îka edemez: Muhakkak ki zulmedilene yardım edilecektir.
38. Yahudiler müslümanlarla birlikte, beraberce harp ettikleri müddetçe masrafta bulunacaklardır.
39. Bu sahîfenin (yazının) gösterdiği kimse lehine Yesrib vâdisi dahili (cevf), harâm (Mukaddes) bir yerdir.
40. Himâye altındaki kimse (cârr), bizzat himaye eden kimse gibidir; ne zulmedilir ve ne de (kendisi) cürüm îka edecektir.
41. Himâye verme hakkına sahip kimselerin izni müstesna, bir himaye hakkı verilemez.
42. Bu sahîfede (yazıda) gösterilen kimseler arasında zuhurundan korkulan bütün öldürme yahut münâzaa vak'alarının Allah'a ve Resûlüllah Muhammed'e götürülmeleri gerekir. Allah bu sahîfeye (yazıya) en kuvvetli ve en iyi riâyet edenlerle beraberdir.
43. Ne Kureyşliler ve ne de onlara yardım edecek olanlar, himâye altına alınmayacaklardır.
44. Onlar (=Müslümanlar ve Yahudiler) arasında, Yesrib'e hücüm edecek kimselere karşı yardımlaşma yapılacaktır.
45. Şayet onlar (yahudiler), (Müslümanlar tarafından) bir sulh akdetmeye veya bir sulh akdine iştirake davet olunurlarsa, bunu doğrudan doğruya akdedecekler veya ona iştirak edeceklerdir. Şayet onlar (Yahudiler), (müslümanlara) aynı şeyleri teklif edecek olursa, müminlere karşı aynı haklara sahip olacaklardır; din mevzuunda girişilen harp vakalarımüstesna.
45/b-)Her bir zümre, kendilerine ait mıntıkadan (gerek müdafaa ve gerekse sâir ihtiyaçlar hususunda) mesuldür.
46. Bu sahifede (yazıda) gösterilen kimseler için ihdas edilen şartlar, aynı şekilde Evs Yahudilerine, yani onların mevlâlarına ve bizzat kendi şahıslarına, bu sahifede (yazıda) gösterilen kimseler tarafından sıkı ve tam bir muhafazakarlık ile tatbik olunur. (kaidelere) muhakkak riâyet edilecek, bunlara aykırı hareket olmayacaktır. Ve haksız şekilde kazanç temin edenler, sadece kendi nefsine zarar vermiş olurlar. Allah bu sahifede (yazıda) gösterilen maddelere en doğru ve en mükemmel riâyet edenlerle beraberdir.
47. Bu kitap (yazı), bir haksız fiil îka eden veya cürüm işleyen (ile cezâ) arasında engel olarak giremz. Kim ki bir harbe çıkar, emniyette olur veya kim ki Medine'de kalırsa yine emniyet içindedir; haksız bir fiil ve cürüm îkaı hallerini, (bu sahîfeyi) tam bir sadakat ve dikkat içinde muhafaza eden kimseler üzerinde tutacaklardır.
İşte böyle…
Medine Vesikası “Vesikalı Yâr”e tahvil edildi.
Yâr ve yardımcı olmak lazım…