Yumurtanın ak’ı, sarısı
Yüz kadar yumurta atıldı mı, bilmem.
Uzun menzilli mi, nükleer başlıklı mıydı?
Koruma kalkanları var mıydı?
Huffaşın faş ettiği hakikatlere göre bu bir şakiliktir.
Ancak kutsal devlete itaatsizlik var…
Yumurta atanları öncelikle hayvan katliamından içeri almak lazım.
Neden mi?
Çünkü evvela bu bir ekonomik sabotajdır.
Bu yumurtalar heba edilmek yerine, kuluçka sonrasında tavuk olsalardı…
Onlar da yumurtlayacaklardı.
Yani onların yumurtaları da tavuk olacaktı.
Bu da nerden bakarsanız, bir yumurtanın katli aslında yüzlerce tavuk katliamı anlamına gelir.
Ülke ekonomisine yapılan bir suikasttır bu.
Hayvan Hakları derneklerini göreve çağırmamız lazım.
İnsan hakları meselesi referandumda hallettik zaten.
Atılan yumurtalar bir de bizim AB ölçülerinde demokrasiye ulaştığımızı kanıtlıyor.
Malumunuz Ortadoğu’da bu gibi durumlarda terlik ya da ayakkabı fırlatılır.
Türkiye, Kopenhag kriterlerine göre bir protesto yaşadı.
AB’ye girme çabasında olan devletimiz, AB’de olduğu gibi protesto edildi.
Bir yumurta bizi Batılılaştırdı, hamdolsun!
İnşaallah ekonomik refah arttıkça AB normlarına göre, turtalı protestolar da gelecektir.
Melemen yapmak isteyene kardeşlerimiz, Menemen takıntılı elbette.
Şu ana yumurtaların altından Ergenekon çıkmadı.
Belki cılk yumurta idiler, bilemiyoruz…
Cılk yumurta toplumsal yozlaşma alameti olabilir mi ki?
Kuzu kuzu yumurtalar durup da ne olacaktı yani?
Ancak Kandil tavuklarının yumurtası olsa bu kadar acıtmazdı o kesin!
Yumurtaların ak’ında mı kolesterol sarısın da mı ona bakmak lazım.
Bir de hamile protestocu meselesi var.
İlgimi çekti.
Muhafazakar geçinen bir gazeteci olayı aldı.
Ve patlattı sorularını ve psikanalitik sorunlarını…
Oral aşamada takıldığı belliydi…
Hamile kadının orda ne işi varmış?
Öğrenci hamile kalabilir miymiş?
Ya da hamile ise gayrı meşru bir ilişki mi vardı acaba?
Neyi sattığını bilmem, ama bu “ gazeteci” çok satan bir gazetede yazıyor.
Hüseyin Üzmez’i duymamıştı belli.
Mide asitlerimin çoğaldığını hissettim birden.
Bir bulantı hissi…
Sartre bile kesmedi bu sefer.
“Adam”ın dam sorunu olduğu kesindi.
Acaba jinekolog olmak istedi olamadı mı?
Haddi kazf hükmüne baksak mı dedim içimden…
Sonra piyasa bu dedim ya hu, aldırma.
Riyakarlığın kurumsallaşma ötesinde fıtrileştiği bir zamandayız.
Zulmü bizimkiler yaparsa alkışlar, zulüm bizimkilere olursa kışkışlar bu kafa.
Sat görüntüyü, al paranı! Görüntüden gerçekler üret!
Basın ya da basmayın, işte bütün mesele bu!
Ancak Hz. Ayşe’ye bile bu konuda neler yaptıklarını bu arkadaş belki duymuştu.
Ama bebek düştü, öldü.
“Bir can alan bütün canları almış gibidir” mealinde bir şeyler çalındı kulağıma.
Geçtim…
İyi de bu neyin “mezalimi” oluyor?
Ha yumurta ha bebek! İkisi de can değil mi?
Neyi ak’lamak için bu kadar haysiyet striptizciliği yapıyorlar.
Neyin yaftasını niçin yumurta ile bebek arasında kotarılıyor?
Bu kafa AB’ye girse ne olur?
Girmese ne olur?
AB size insanlık da öğretecek değil ya!
Kendinde ne var ki size öğretecek?
Kuralları ve nizamı haricinde…
Hadi gibi AİHM’ne başvurma zamanı!
Yumurtaları kırılan bütün tavuklar birleşmeli bugün!
Yoksa bu yumurtalardan yola çıkarak aslında “bunları” bebe civcivlerin hayatına mal oldular diye mi suçlamak lazım?
Yoksa bir kırık yumurtayı alıp, göz yaşına mı boğulmak lazım?
Kanadı kırık bir arı kadar, kalkanı kırılan haya adına!