Yusuf bu: kâh kuyudadır, kâh zindanda. Mısır’a sultan olur sonra.
Türkiye'de o misal nicedir. Küresel Karaduldan sıyrılmasını bekliyoruz!
Yunus da yaşar zindanını kendince: evvela kendine sürülür; sonra yeniden doğuşa, yenilenmek için...
Türkiye’m! Sana onca kızdığım mesele var, ama bu sevdama engel değil ki!
Vuslat değil isteğimiz, sen ol, var ol, yar ol yeter!
Bir kukuleta, bir serpuş, bir şapka; bir fes, bir takke ve jöleli saçlar.
Sonrasında fil, ebabil ve siccil.
Yarın gelir de, zaman Yâr'in gelince anlamlıdır.
Yâr'ın olmaz; yarı'n olmaz, yarın olmaz demektir.
Gecenin ruhuna çöreklenir bir sessizlik; yerin kulağı sağır, göğün gözlerinde mil.
Ve… Döneriz şafak vakti bulunmadığımız sohbetlerden; kuşatır mesafeyle zaman, şimdisi ve hemeniyle.
Ölmek de var elbet, olmak da.
Yolcu olduk, yolda çok aradık menzili; lakin yol da içimizde, yolcu da, menzil de.
Geceler sarkar bazen dermansız? Saydığımız üçüncü gölgem, sünerek raks eder.
Güverciler zeytin dallarına konar bazen; bazen ürperirler kanatlarında hınç.
Aynayı düşününce, yankılanan izbeler bilirim.
Susunca herkes, sesini kesen; herkes konuşunca, haykıran gündüzler de var.
Nefes almaya başlayan sabahı düşün; tan ağarıyor usulca, nöbetini alıyor meşum gecenin.
Kediler ki, çöp tenekelerinde çöpleşen tüyleriyle, ürkek, korkak ve silik, insanlarla paylaşır yemeklerini…
Akşamları taşlarda seken yağmur damlalar, boğazlanan yüreklere çare olmaz, bilirim.
At, avrat, silah; kart, kravat ve eyvah!
Dem gelir Âdem oluruz, dem gelir adem.
Taşların sevdası soğuktur ve taşçasına; şehrin yürekleri taştandır, bilirim.
Akan kanla yolda çizdiği haritalar; kanla çizilen kalpler bilirim, ortasında kırık ok.
Varoşlar ki, şehrin ünlem işaretleridir; sprey boyalarla, bozuk tümceler yazar berceste mısraların üstüne.
Nefret kan konuşur sokağa. Sevdanın sıcaklığı, bırakır yerini kanın hararetine.
Perdeler konuşur, camlar susarken.
İnsanlar mezar taşlarına bakar; serçeler üstüne konar, kitabeleri okumak için.
Mezar taşını düşününce konuşan şehirler, bilirim.
Ve gece kavrulur kucağında nefretin; yıldızlar damla damla iner dünyaya: sokak köşelerinde binlerce gölge yiter; denizde sayısız öpücük kalır, dalgalar ölümü taşırken kirli kıyılara.
Hem Batı içinde ayrışma var; hem Doğu’da; ittifaka ramak kaldı.
Bölenlerine ayrılmak da var; ölenlerinde buluşmak da.
Her şey Time Dergisi’nin o meşhur kapağından sonra değişti.
NATO'da olmamıza rağmen, Rusya ve Çin ile nükleer enerji anlaşmaları yapmak...
Erdoğan'ın en büyük avantajı İngiliz'ceye uzak olması.
Herkeste bir normal görünme çabası…
Önce mefhumdur, sonra tabulaşır, siyasileşir, sonra popüler olur. Biraz dinlenir, sonra ticari olur, sonra silinir gider.
“Normalleşme” böyle bir şey.
"Norm" bozuk olunca.