Ortaya Karışık Hallerimiz
Yarına götürdüğümüz dündeki "ben"dir; o nedenle, hâli ıskalar dururuz.
Ülkemiz de öyle, insanımız da.
Geçmiş uyur sanırken, o gelecekle çoktan uyu’şmuştur.
En iyi veda ölümdür: Sonra sevda gelir! Sonrasında sıla! Bazen yer değişir, ama üçü de aynı şeydir.
Suriye altı karınca gibi: etraftaki ülkelerle, döndükçe pişti oluyor.
Fransa Osmanlı sonrasında Suriye'yi dönüştüren gücü ifade ediyordu; Osmanlı İngiliz kalmıştı.
Türkiye artık eskisi gibi olmayacak; ya büyüyerek çıkacağız, ya da küçülerek batacağız.
Ortadoğu’da olanlardan süreci yönetenler de emin değil.
İsrail'in bu denklemin ortasında olmadığı bir düzenek gelişir mi, göreceğiz.
Şu anda geçici olarak denklem dışı kalmanın sıkıntısını yaşıyor.
İngiltere’nin İsrail’e; Amerika'nın da Rusya’ya yanaşması “ilahi komedi.”
Türkiye’nin tarihi içinden yalnızlıklar çıkarması da Yunan trajedisi gibi.
Türkiye diplomasi karasularından dümende değil, ama tam dümen suyunda da değil.
Gündemi anlamak için Truman Show, Mançuryalı Aday ve Skyfall’u izlemek yararlı.
ABD'de Pentagon ve CIA’in üst düzey yetkililerin seks skandallarıyla yerlerinden olması; İngiltere’de BBC’deki istifaya giden skandal ve Sun gazetesindeki istihbarat skandalı zincirleme reaksiyon etkisi yapan olaylar. Wikileaks ve seks skandallarının bu gelişmelerden bağımsız değil. Ya İsrail karşıtı, ya da İsrail taraftarı ekip tasfiye aşamasında. Türkiye’deki tasfiyelerin özünde de aynı gerekçe var.
İsrail, ABD için “white elephant” gibi; çünkü giderek İngiliz'ce bir varlığa dönüşüyor. Görünüşe bakılırsa Suriye konusunda ABD ve Fransa bir yanda, İngiltere ve İsrail bir yanda. Adeta günlük değişiyor dengeler… Şu ana kadar giden süreçten süreci yönetenler de tam emin değil.
Çin’i engelleme amacıyla İran-Rusya-Türkiye belki…
Fransa ve ABD'nin Suriye konusunda ortak hareket etme kararı aklıma getirdi. Bu bir İngiliz-Amerikan ayrışması mı acaba?
İngiliz'ce politikanın İsrail'e; Amerikan'ca olanın da Rusya'ya yanaşması enteresan.
Fransızlar, “Özgürlük Anıtı”nı Amerika’ya hediye ederken, Amerika'nın hür olmasını değil, İngiliz’den özgür olmasını kutlamıştı...
Artık ordular savaşmıyor; bu mücadelede siyasetin ticari istihbarat aklı çalışıyor.
Elbette sosyal Darvinizm devrede.
Zafer de yenilgi de milletlerin değil, ülke zenginlerinin.
Kafalar karışık, hedefler bulanık, ülkemiz açısından dönüşü de olmayan tünel hikâyesindeyiz.
Filistin, sinir ucu.
Bakalım bu aralar neyi unutturuyor?
İsrail ve Filistin meselesinin en kötü tarafı, İslam âleminde yılgınlık ve Filistin zulmü değil. İngiliz'ce kuruldu İsrail, Amerikan'ca devam etti. Zaferleri Müslüman'ca konuşmanın olmamasından.
İsrail'in örttüğü onca İngiliz ve Amerikan zulmü var... İsrail simsarı oynuyor.
İsrail'in Filistin zulümleri Amerika'nın Irak'taki zulümlerini, Çin'in Doğu Türkistan, Rusya'nın Kafkas, Sırpların Boşnak katliamını örter.
Çok uluslu bir kamuflaj İsrail.
David ve Goliath hikâyesini anlatan İsrail, kendisi Goliath olmayı tercih etti.
David artık Filistin'dir
İhlâslı Müslümanlar bir dua etse de, İsrail'e de şöyle kallavi bir demokrasi gelse!
Sonrasında sıra İngiltere ve Amerika olsa…
Obama'nın en büyük farkı ABD emperyalizminin maliyetini düşürmek.
Ordu yerine CIA devrede…
Roma Rumeli olduğunda bitti; vaftizli veya sünnetlisiyle uğraşmanın anlamı yok.
Bütün kınamaların “nefretle” olması da ilginç; biraz da severek kınamakta yarar var…
Bölgemizde yeni Matrix’ler oynar gibi.
O zaman V for Vendetta’yı da izlemekte yarar var: “Remember, remember, the 5th of November!”
Özgürlük, bölge insanının kaynaklarından özgürleşmesi, bağımsızlığı için lazım.
Özgürlük heykelini ABD'ye Fransa hediye etmişti.
Yani Amerikan "bağımsızlığı" aslında İngiliz’i zayıflatan bir durum olduğu için Fransız’a yaramıştı. Malum kıta paylaşımı, Kanada, Quebec mebek...
Bazen aklıma takılıyor…
Her şey Time Dergisindeki o kapak resmiyle başladı sanki.
Bu yüzyıl Amerikalılar ve Türkiye arasında paylaşılamadı henüz…
Akal Teke atlarına yeniden binmek zamanı!
Pus'ma! Pus'tukça yeni pusular olacak! Diye düşünüldü.
Ve Türkiye sahneye çıktı…
“Hem bölgelerinde hem de dünya sahnesinde giderek etkili olan ülkelerin Türkiye’nin yanı sıra Brezilya, Meksika, Hindistan, Endonezya ve Güney Afrika” olduğunu belirten Clinton, “bu ilişkilerin stratejik kökenindeki paylaşılan demokratik değerler ve ortak ekonomik güvenlik öncelikleri menfaatlerimizi daha yakın bir yapıya zorluyor” diye de eklemiş.
Ancak; kıyamet geldi sanıyorsanız, üzülmeyin!
Haberlere göre, NASA’ya göre öyle bir sıkıntı şimdilik yokmuş. Bir bilim insanı ise, “Maya takvimini bir kenara koyarak, en büyük tehdidin insanlığın kendisi olduğunu” belirtmiş. NASA’nın Alabama eyaletindeki Marshall Uzay Uçuş Merkezi’nden Mitzi Adams, “Dünya’ya 2012 ve sonrasından itibaren en büyük tehdit insanlığın kendisi olacak” demiş.
Bakalım, buna yerli müneccimler ve medyumlar ne diyecek?