“Kürdistan”a daha nasıl yardımcı olabiliriz?
Türkiye Cumhuriyeti “büyük” devlettir!
“Büyüklerimiz” öyle anlattılar hep, büyüklüklerinden naklen.
Devlet geleneğimiz, daha önce yıkılan bütün Türk devletlerinin hafızasını taşır.
Onların yeniden kurulmaları da aynı cevher içinden çıkar.
O halde…
Türkiye Cumhuriyeti devrede olmalı “BOP” planlarında ve binlerce yıllık devlet geleneğini Kürt “kardeşlerimize” aktarmalıdır.
Göktürk Kitabelerinde Kürt beylerine de hitap vardı…
“Kürdistan” oluşumuna Türkler katkıda mutlaka bulunmalıdır.
Hem “eski dost” düşman olmaz.
Hem “gedaya gedalık, sultana sultanlık yakışır.”
Birilerine “sen Türksün!” demekle, Türk yapamazsınız.
Birilerine “Kürt’sün!” demekle de, Kürt olmaz.
Kürt kimliğini anti-Türk olmaktan çıkarmak Kürt kimliğinin sağlıklı evrimine yardımcı olacaktır.
Kürt kimliğini monolitik görünümü Türkiye üzerinden olmaktadır.
Kürt kimliği, asıl Kürdistan kurulduğu zaman tehlikeye girecektir.
Ne Türklüğün maliyetini Kürtlere ne de Kürtlüğün maliyetini Türklere ödetmemek lazımdır.
Bırakalım, Kürt kimliği kendini tanımlasın Washington İbranicesiyle.
Türk’ten ayrı neleri varsa Kürtler kendi bulsun ki, sıra farklı toplumsal katman, dil, coğrafya, ekonomik ve kültürlerden olan Kürtleri kendi başına tanımlama noktasına gelsin.
Şirvan’ı baş tacı eden Kürt ile MTV’den gözünü ayırmayan Kürt birbiriyle buluşsun. Poşusuna milli sembol bilenle, poşudan utanan; Jeepe binenle, eşeğe binemeyen; ABD’de okuyan ile ilkokulu bitiremeyen; düğünlerde bir torba dolar saçanla, evine ekmek alamayan ve dağa çıkan Kürt bir araya gelmeli. Kendi kahramanlık hikâyelerini, efsanelerini anlatmalıdır. Mesih’in Öcalan mı, Barzani mi, Talabani mi, yoksa Karayılan mı olduğuna karar vermelidir.
Yeşil kartını, sağlık sigortasını, Diyarbakır Belediye Başkanından talep etmelidir. Bunu yaparken de tercüman kullanmalı. Güney, Orta, Kuzey Kürtçelerinde basılmalıdır evraklar.
Annesinin giydiğinden utanan genç Kürt ile ninesinin giydiklerini “Şark Köşesinde” aksesuar kılan Kürt’ün buluşması ancak böyle mümkün olacaktır.
Evinde “Tanrı misafiri” ağırlamayı vazife bilen Kürt ile misafir gelecek diye köşe bucak kaçan Kürt bir arada olmalı.
İşçi Kürt ve patron Kürt bir arada olmalı.
Laik Kürt ile dindar Kürt; Alevi Kürt ile Sünni, Şii Kürt bir arada olmalı.
Muhafazakâr Kürt ile “modern” Kürt bir arada yaşayabilmeli.
Ki bu şekilde yeknesak sandığı Kürt kimliğinin Türk kimliğinden parçalı olduğunu görebilsin.
Bir otuz sene Türklerin tartıştıklarını tartışırlar; ondan sonra da zaten İsrail yerleşir bölgeye.
Bizim arada olmamız, bu buluşmaya engel olmaktadır.