I.
Gecenin ruhuna çöreklenir bir sessizlik,
Yerin kulağı sağır, göğün gözlerinde mil,
Havsalama zıpkınca saplanır bu ben’sizlik,
Yıldızların kandığı bitmeyen sebil.
Yine semâzen kasırgalar kopar denizde,
Savurur beni, sensizliğe artsız amansız,
Yutkundukça, hatıralar düğümlenir genizde,
Vuslat biçare, ayrılıklar hep zamansız.
Evimize yerleşsek artık,
Bitse, hüzünle karışık küskünlük aramızda.
Ne işi var yol ayırımlarında oradaki ben'in,
Buradaki ben'in?
II.
Kimim? Kimsen.
Kimsin? Kimim.
Sen sılada sürgün,
Ben vatanda sefil.
Alır ben'lerimi akçayel, alçaklar altımda eyer;
Yeryüzünden yemezyüzüne salar,
gökkuşağı belimde kemer.
Ve döneriz şafak vakti katılmadığımız sohbetlerden…
Kuşatır mesafeyle zaman, şimdisi ve hemeniyle,
sürükler meçhul ve lanetin öz kucağına.
Şelâle, gözlerden beyhûde koşturan gizem.
III.
Öl diril, öl diril,
Mesih ol, sancısız çarmıha geril!
Kaç yönden ışık vurur,
Neden tüner bulutlar böylesine dermansız?
Saydığım üçüncü karaltı, raks ederken sünmekte.
Ürperir güvercinler, kanatlarında hınç,
yırtarak karanlıkları, yıldızlar dövünmekte.
IV.
Bu ben sen değil artık, bu sen ben değilim,
Unutmuş, görmez bizi tarih, seferinden dönerken.
Gülhane' de bir gün, sene bilmem kaç;
fırlar maşatlıktan yine bir iki Tabgaç.
Kaldırımlar sıtmalı, kasvet karanlık gibi basar.
--Söyle, Tiresias, bu ne mahşer?--
Delinir üstte gökler, altta yerler delirir,
Yarılır kalabalıklar, aradan ıtıknâmeli adam belirir:
Hilâl Sarayburnu’nda terk edilir sessizce
karanlık iptilaları seyrederken locada .
''Kök böri urgıl uran!''
''Kök böri urgıl uran!''
Ötüken'den hicretin intikamı alınır,
Vey Irmağı'nın kıyısında,
Ateş üstünde kan, ateş üstünde kan...
Çağlar tersine tarih, ümit yok Yâda taşlarından
Deşerek göğsümü siftinir akbabalar.
V.
Kıl payıyla sıyrılmışım ben'sizlikten,
Kaybetmişim benliğimi akıl payıyla...
Uğruna başlar verip,
yaşlar akıttığımız
Kurtuluş savaşımızı
kimler kazandı?
Savaşanlar mı?
Süngülerden savuşanlar mı?
Cirit atar beynimde cinler, dönerim gerisin geri,
Başlar aklımın yörüngesinde şeytanların seferi.
--Naciye Sultan kimlere kalmış?--
Şimdilerde Panteon'da o.
Karga ve teneke seslerinden uzakta,
Sümer tarihiyle meşgul.
Eskilerin yalancısıyız biz.
Gündüz rüyalarında Dumrul, geceleri Gılgamış
Ömründe bir Yehova’yla güreşmediği kalmış.
Ve Panteonu yıkmak için yeni Panteonların harcına dalmış
Bir merhamet duygusuyla uzanır ellerim...
Mucibi ne ki bu serencamın apansız?
Evimize yerleşsek artık;
Bitse hüzünle karışık küskünlük aramızda.
Yar olmaksa zümrüt günlere var olmanın amacı,
ne işi var yol ayırımlarında oradaki ben'in buradaki ben'in?