MHP NEREYE GİDİYOR?

Metin BOSNAK

26-04-2022 01:49

 

Quo vadis, MHP?

An vardır, gelenek hayattır, gelecektir.

An gelir, gelenek tabu olur.

An gelir, yabancılaşır gelenek.

An gelir, artık gelenek ölümcüldür.

Ve gelenek gelmeyen eklerini arar.

 

 

AK Partinin 30 Eylüldeki kurultayından sonra MHP’nin Kurultayı heyecanı da 5 Kasıma damga vuracak gibi görünüyor. Evvela, Kurultayın ülkücü camiaya ve milletimize hayırlı olmasını, çıkacak sonucun, camianın canından aziz bildiği iki değere de hizmet etmesini dilerim.

 

Hayır, bu bir propaganda yazısı olmayacak! Sadece isimlerin ötesinde mefhumları hatırlatmak niyetindeyim. Siyasetin kendi mantığı liderlik yarışında da çalışacaktır. Ancak bendeniz için, isimlerin ötesinde önemli olan mefkûrenin varlığı ve epistemolojik bekası, seçimlerde aldığı oyun çok ötesinde bir tabana oturan mefkûrenin yeniden dirilişidir.  

 

Daha önce bir mahut kurultayda yaşanan karmaşa, anarşi yerine, bu kurultaya edebe, töreye, demokratik normlara tahammülü ve saygısı olan, kaybedince rakibine hasım olmayan bir kemal anlayışının hâkim olmasıdır. Daha önceki bir kurultayda, “alırız silahımızı, çıkarız dağlara!” naraları değil, “bu davada yarıştık, kaybettik; ancak dava kazanmıştır!” tarzının yerleşmesi. Hayırda şey, şerde hayır olabileceğine iman etmiş insanlar olarak, çıkan sonucu hayra yormak icap etmektedir.

 

Hele hele MHP bu kadar çok adayın olduğu bir kurultayı ilk defa tecrübe edecekse! Bir başka deyişle, “Doktrin” dediğimiz mefkûrenin, “lider” ve “teşkilat”ın önünde bir anlayış üzerine bina edilmesi. Teşkilatın atalet manzumesiyle ilgilenmek niyetinde değilim. “Demokrasi” de değil isteğimiz, meritokrasidir. Bunu yaparken de kendi yaptığımız putlara değil, putları yıkacak iman ve iradeye ihtiyaç vardır. Mefkûre önünde yıkılmaz, aşılmaz görülen her unsur bir puttur. Mefkûrenin suistimale uğraması, emanetin ileri götürülmesi yönündeki her yaklaşım da egoların putlaştırılmasından ibarettir.

 

Toplumların hayatında kimi meşakkat zamanları vardır ki, insanların fıtratını, inancını ve hatta bizzat insanlığının özünü sınar. Her türlü değer metalaşır, iffet eprir,  fikir namusu pelteleşir. Ümitler tükenir, beklentiler karşısında inancın izzeti paspas olur ayaklar altında.

 

Liyakat, adalet ve hakikati esas almayan toplumlarda önce tuluatla başlayan süreç zamanla maskeli baloya, sonra trajediye dönüşür. Gaflet evhama evrilir, emniyet şüpheye, sadaret ayağa düşer. Yola beraber çıktıkların, yolda su içerken sırtını hançerle deşerler. Akbabalar siftinmek ister yüreğinde.

 

O anlar, hürriyetin zihinlere ve daha zihinlerdeyken hapsedildiği anlardır. Kahraman olmak yerine kahraman alkışlayanların çoğaldığı, kralların çıplaklığını krala rağmen, soytarılarına rağmen ve hatta topluma rağmen ancak bir çocuğun haykırdığı; Sokrat’ın baldıran zehri içtiği, Hallac’ın derisinin yüzüldüğü, İsa’nın bilmem kaçıncı kez çarmıhta inlediği anlardır.

 

O anlar, insan değerinin ancak cüzdanıyla başat gittiği; insanın tüketebildiği kadar insan olduğu, tüketebilme kudretinin her değerin üstüne tünediği, daha fazla tüketebilenlere fırlatılan kaçamak ve fettan bakışların yüreklere çöreklendiği, özdeki toprağın çimentolaştığı ve toplumun kendisinden başka her topluma özendiği, aşağılık kompleksleriyle yüreklerin ihtilaca kapılıp, kapı kullarının, yanaşmaların revaçta olduğu, aşağılıklarını tepedenliğe dönüştürerek birbirlerine göz kıptığı anlardır.

 

Hırsların potansiyel ve kapasitelerle eş değer olmadığı zamanlarda yaşanan değerler değil, dayatılan değerlerin tazyikini insanlar farklı şekillerde yansıtırlar. Haldeki çıkmazlar, eziklik ve burukluklarla maziyi çarmıha germek ve akan kanlarıyla kendi yaralarına merhem etmek ister. Kültürün, hatta inancın kendisi olur hedef; kimi zaman tenkit, kimi zaman tel’in, kimi zaman da intikam adına.

 

O halde, sormak lazımdır: “Eyne tezhebune?” (“Nereye gidiyorsunuz?”)

 

Liyakati hem siyasi sistem, hem ülke çapında esas almazsak, aslında herkesin ıstırabını oyla meşrulaştırmış oluruz. Hz. Peygamberin vefatından sonra, Hz. Ömer’e, Hz. Ebubekir’in hatırlattığı gibi, “Kim ki Muhammed’e (SAV) inanmışsa bilsin ki o ölmüştür. Kim ki Allah’a inanıyorsa, bilsin ki o bakidir.” Bendeniz liderden öte, mefhumlarla çalışan mekanizmaya inanırım. Liderlerin değişmesiyle de mefkûre değişmez. O da zannımca, Müslüman Türk milletinin gark olduğu zilletten çıkması, yeniden İslam âlemine önderlik etmesidir.

 

Kurultay vesilesiyle nefis muhasebeleri yapılacaktır. Ancak bunu yaparken lider adaylarının mefkûre bazında yaklaşımlarını ortaya koymaları gerekmektedir. Bu bağlamda, AB ve ABD ile ilişkilerden tutunda, ülkenin geleceğine dair kültürel, ekonomik, stratejik planların ortaya konulması, ülke içindeki etnik ve dinsel kabileciliklere dair tedbirlerin belirlenmesi, kitlesel-kurumsal istişare mekanizmalarının açılmasına dair düşüncelerin ilamı, bireysel ve kitlesel çıkarlar arasında tercihlerin tayinini yapmak gerekmektedir.

 

Bunları yaparken de, zaten tasdik etmeye hazır kitleye anons yaparak değil, en koyusundan liberal faşiste (rengi var mı bilmem ama), en azılısından Kürt faşistine, hem MHP’nin hem de Ocakların neden gerekli olduğuna ikna edecek yaklaşımların sergilenmesi elzemdir. Bilvesile, eski ihtilafları bırakarak BBP ile ittifak yollarının tekrar denenmesi hayati önemdedir. Eğer, konu “ümmet” ağırlığı ise, o zaman ümmet olmanın “millet” olmamızdaki büyük katkısını da ortaya koymak lazımdır. Hâlbuki bizler hem milletin hem ümmetin yükünü omuzlara alarak, “kanımız aksa da zafer İslam’ın” demiştik.”

 

Dahası, belagatin ötesinde bir yaklaşımla ve daha da ileri giderek, Türk Milletinin varlığı ve dirliğinin, dünya Müslümanları ve halkları için neden ve nasıl bir anlam ve ümit ifade ettiğini sağlam bir mantık ve slogan ötesi dille anlatılmalı, yarışın çıtasının yükseltilmesi lazımdır. Yani Ülkücülüğün hem ülke içinde hem de dünya açısından neden gerekli olduğunu anlamak ve anlatmak gereklidir. Bu söylem, zaten davaya ikna olmuş insanları değil, bizzat muhaliflerini hatta düşmanlarını ikna edecek tarzda olmalıdır. Sonrasında adayların kendi aralarındaki faziletlerin muhakemesi gelecektir. Bu da camia olarak kimlik konusunu yeniden yapılandırmak anlamına gelir.

 

Çıtanın yüksek tutulması, --eğer hâlâ heyecanı varsa—davanın yücelmesi ve yükselmesi anlamına gelecektir. Kurultayı öncesinde, MHP’nin eleştirisini bizzat Genel Merkez’de milliyetçi camiaya en eleştirel bakan insanların dinlenmesiyle başlanmalı ve nerede boşluklar varsa bizzat onların eleştirileriyle boşlukları doldurarak kurultaya gidilmelidir. Necip Fazıl’ın ifadesiyle, “düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın” düsturuyla hareket etmektir esas olan. Bu silsileye, --eğer varsa—Sosyalistlerin davet edilerek seminer verdirilmesi de katkıda bulunacaktır. Korkular, ancak kendimizdendir; sadece yansıtarak rahatlamak kendimizden kaçmak olacaktır.  Varlığa, birliğe, erliğe, dirliğe selam olsun!

 

Gelenek babında birkaç lakırdı

 

Gelenek yaşadıkça, toplumda bir ihtiyacı karşıladıkça anlamlı olur. Gelenek bir deniz ise, ona karışan her akarsu onun kimliğini tayin eder. Ona karışır, karışınca onda kaybolarak kendini daha büyük varlıkta yeniden var eder. Onda kimlik bulurken, o kimliğin ortak belirleyicisi de olur. Onda kaybolurken, kendi varlığıyla besler ve fakat uyumu varsa denizin rengi aynı kalır.

 

Geleneğin gücü kendine akan suları, kendine dönüştürmeyi bilmesindedir. İşte bu noktada gelenekle ilgili tavırlar oluşur. Gelenek oluşmasında “gelenek müritleri”; yıpranmasında “gelenek mürtetleri” belirir. Onlar ifrat ile tefritin somut unsurlarını temsil ederler. Her iki halde de gelenek zayıflar, kurur ya da renk değişimine uğrar.

 

Gelenek müritleri geleneği hangi sebeplerden ötürü tabulaştırırlar?

Gelenek üzerinden kimlik edinme ile gelenek doğrultusunda kimlik yaratma farklıdır. Gelenek müritleri kendi geleneklerinden başka gelenekleri bilmezler. Bilmek de istemezler.  Dolayısıyla coğrafi, milli, tarihi ve bireysel farkları göz ardı ederek sadece kendi geleneklerini her yerde ikame etmek isterler. Bunun nedeni, bireysel iradeden mahrum olmaları ve geleneğin oluşma aşamalarını bilmemeleridir.

 

Gelenek müridi, aslında geleneği de geleneğin kendini yücelten belagati doğrultusunda bilir.

Kendi geleneğinin de aslında tarihsel bir diyalektik süreçten geçtiğini düşünmez. Ona göre, gelenek başta nasılsa hale öylece intikal etmiştir. Gelenekle turas’ı da birbirine karıştırır. Hâlbuki yazılan her yeni yazı ve edilen her kelam aslında, doğan her yeni çocuk gibi, mevcut olanların içinde kendine yer açar ve ona kendini bireysel anlamda eklemler. Yani her doğum, her yeni yazı, her yeni kelam, aslında önceki doğanı, önceki kelamı ve yazıyı itekleyerek kendine yer açar, onlara “rakip” olur. Gelenekte sırf aktarılan yaşantılar varken, turasta mazinin gelecekliği, geleceğin maziliği iç içedir. Turas geleneği çalışarak geliştirme iken, gelenek sadece “atadan görmeyi” ifade eder.

Lakin…

Yeni olan veya yeni görünen, gelenek müridini rahatsız eder. Bu “yeni” zımnen mevcudun yetersiz veya eksik veya arazlı olduğunu ifade eder. O nedenle, geleneği bilmeden geleneğe karşı çıkmak veya onu bilmeden müdafaa etmek sevdasına kapılır. Aslında, onun kabullendiği gelenek de “yeni” olduğu zamanlarda aynı tür bir tepkiyi görmüştür. Onun şimdisi ve hemeniyle içselleştirdiği gelenek badireler atlaşmış ve gelenekleşme aşamasında kabuk değiştirmiştir.

 

Gelenek müridi ise geleneği, son kabuktan ibaret sanarak onu ezeli ve ebedi silsile içinde değişmezlikle algılar. Geleneğin kabuğunu, kaplumbağanın kabuğu gibi kendisine sığınak yapar.  Gelenek, müridi için sadece sığınma evidir. Evin bakımını da geleneğe bırakır. Ama kaplumbağa kabuğu gibi onu taşımakla, haldeki taarruzları da gelenekle karşılar. Bu şekilde onun daha çok hasar almasına neden olur. Bu arada geleneğin kabuğuna sıkışarak, başını dışarı çıkaramaz hale gelir.

 

Bir başka deyişle, geleneğin kutsanması taassubu, tabulaştırmayı ve akışkan geleneğin donmasını beraberinde getirir. Aslında yüzeyde olan donmanın, alt kısımlarda akışkan devamlılığının farkında olmadan, o yüzeydeki buzları gelenekleştirir. Farkına vardığı noktada gelenek sandığı buzlar da zaten alttan aşınmayla erimiş ve geleneği bitirmiştir.  O hala donan yüzeyde yürüme çabasıyla hareket eder.

 

Diğer bir gelenek algısı problemi ise, gelenekteki kimi hala geçerli ve gerekli olan unsurları geleneğin tamamına teşmil etmek suretiyle kutsanmasıdır. O kül’den hiçbir cüzü bu kutsiyet halesinden uzak tutmama hissi. Ve bununla gelen vehim ve paranoyak korkular.  Arkasından “kurtarıcı” beklentisi ve “tek yolcu” sultacı mantık gelir. Gelenek artık total algıları üreterek totaliter bir insan üretim mekanizmasına döner.

 

Anlamadan yüceltme hissi de gelenek müridinin özelliklerindendir.

Gelenek genellemekten ibaret kaldıkça Hakikatler ve güzellikler ancak ayrıntılarda ortaya çıkar. Tersini ifade ederseniz, gene bu ifade geçerlidir. Gelenek müridi ise anlayarak seçmemiş, olanı taklit ve takdis etmiştir. “Ya atalarınız yanılıyordu ise?”  kelamının deruni çağrışımlarına kulak tıkar. Bu manada gelenek, aslında ecdat kutsamaktan öteye gitmez.  Ankebut suresindeki:  “Siz Allah’ı bırakıp putlara taptınız. Tek sebep, bu dünyada kendinize (ve atalarınıza) karşı duyduğunuz sevgiye esir olmanızdı” ayeti de bu konuyu muhatap almaktadır. Geleneği yüceltmek suretiyle gelenek müridi aslında kendini yüceltmek ister. Telafi psikolojisinin tarihsel izdüşümünde bir seyir defteri olarak kalır.

 

Geleneği aşma gayreti, istidadı ve enerjisi gelenek müritlerinde yoktur. Geleneğin değeri onda--kendisi anlamlandıramasa da--sadece geleneğin eski veya yaşlı olmasıdır. Ölmek veya ortadan kalkmış olmak kavramları da buna takdis usulü açısından katkı yapar. Hâlbuki toplum “yaşamaya” devam eder. Her “giden” onun gözünde “yeri doldurulamayanlar” listesindeki panoramaya eklenir. Sorarsanız boşalan yerin niye dolmadığını, size amiyane-velev ki hasbi olsun-ifadelerle ancak anlatacaktır meramını.  Mürit geleneği yazmak yerine, geleneğe yazılır.

 

Ve gelenek mürtetleri sahneye çıkarlar…

 

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN 01-01-1970 03:00 Mum Titrer Hanemizde 01-01-1970 03:00 Ülkücülük 01-01-1970 03:00 CHP'yi Ne Zaman Sevdim 01-01-1970 03:00 İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK 01-01-1970 03:00 SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI 01-01-1970 03:00 PARALEL YAPI 01-01-1970 03:00 Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS 01-01-1970 03:00 DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR 01-01-1970 03:00 DEVRİM Mİ DEDİNİZ? 01-01-1970 03:00 BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 DİL TARİH VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 AYNAYI ARAMAK... 01-01-1970 03:00 MAKULLER AKİLLERE KARŞI 01-01-1970 03:00 VEDA HUTBESİNİ OKURKEN 01-01-1970 03:00 HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK 01-01-1970 03:00 ALPEREN OLMAK 01-01-1970 03:00 BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR 01-01-1970 03:00 DELİLİĞE ÖVGÜ 01-01-1970 03:00 AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR 01-01-1970 03:00 BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR 01-01-1970 03:00 YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? 01-01-1970 03:00 DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ 01-01-1970 03:00 ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR 01-01-1970 03:00 EĞİTİME NEDEN HAYIR? 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? 01-01-1970 03:00 İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... 01-01-1970 03:00 BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? 01-01-1970 03:00 BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? 01-01-1970 03:00 BU ÜLKEYİ ANLAMAK... 01-01-1970 03:00 NİYET TAVŞANLARI VE TARİH 01-01-1970 03:00 ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI 01-01-1970 03:00 FERMAN VE FETVA 01-01-1970 03:00 BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 AŞKIN BAR/KODU 01-01-1970 03:00 MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK 01-01-1970 03:00 YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! 01-01-1970 03:00 OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? 01-01-1970 03:00 SÜRGÜN 01-01-1970 03:00 KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... 01-01-1970 03:00 KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 NASIL BİR GENÇLİK? 01-01-1970 03:00 KİM KORKAR EBU ZER'DEN? 01-01-1970 03:00 MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? 01-01-1970 03:00 "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE 01-01-1970 03:00 Milliyetçilik ve Kürtler 01-01-1970 03:00 İLETİŞİM VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 BATILILAŞMAK 01-01-1970 03:00 TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK 01-01-1970 03:00 "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" 01-01-1970 03:00 BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI 01-01-1970 03:00 FİRAVUN VE HİÇ'LİK 01-01-1970 03:00 KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? 01-01-1970 03:00 KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM 01-01-1970 03:00 ÇEVRİM İÇİ AHLAK 01-01-1970 03:00 ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU 01-01-1970 03:00 KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 01-01-1970 03:00 11 Eylül ve ABD 01-01-1970 03:00 YA 12 EYLÜL SONRASI? 01-01-1970 03:00 Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu 01-01-1970 03:00 AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI 01-01-1970 03:00 SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK 01-01-1970 03:00 DİL VE TARİH KAVGAMIZ 01-01-1970 03:00 HOLİGARŞİ 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve Cemaat algısı 01-01-1970 03:00 Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? 01-01-1970 03:00 MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? 01-01-1970 03:00 TÜRK LİBERALİZMİ 01-01-1970 03:00 AŞK MI MAŞUK OLAN? 01-01-1970 03:00 DİN'ERCİLİK 01-01-1970 03:00 SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA 01-01-1970 03:00 LİBERAL STATÜKOCULUK 01-01-1970 03:00 UYKUYU ÖLDÜRMEK 01-01-1970 03:00 "EKSİK ETEK" 01-01-1970 03:00 BABİL, DİL VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ 01-01-1970 03:00 AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM 01-01-1970 03:00 TÜRKÇE VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN 01-01-1970 03:00 "İBRAHİMİ DİNLER" 01-01-1970 03:00 BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK 01-01-1970 03:00 KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN 01-01-1970 03:00 TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI 01-01-1970 03:00 RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? 01-01-1970 03:00 BEN'SİZLİĞE ŞİİR 01-01-1970 03:00 TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN 01-01-1970 03:00 ERBAKAN'I ÖZLERKEN 01-01-1970 03:00 MÜSLÜMAN VE İSLAMCI 01-01-1970 03:00 İSLAM VE FEMİNİZM 01-01-1970 03:00 KAÇIRILAN GÜNDEM 01-01-1970 03:00 BIDEN NOTLARI 01-01-1970 03:00 DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR 01-01-1970 03:00 ARAF'TA 01-01-1970 03:00 TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK 01-01-1970 03:00 Hayatta Sürgün Olmak 01-01-1970 03:00 AKADEMİSYENLİK 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI 01-01-1970 03:00 GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE 01-01-1970 03:00 KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK 01-01-1970 03:00 BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ 01-01-1970 03:00 KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN 01-01-1970 03:00 Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler 01-01-1970 03:00 AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI 01-01-1970 03:00 DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ 01-01-1970 03:00 KUTLU VEDA 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ 01-01-1970 03:00 TANRI, İNSAN VE TAKVİM 01-01-1970 03:00 ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? 01-01-1970 03:00 Millet Olabildik mi? 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Mehdi’yi beklerken 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU VE YENİ İNSAN 01-01-1970 03:00 Kediler, Fareler ve Vatan 01-01-1970 03:00 Kürşat olma vaktidir 01-01-1970 03:00 Gülün Adı, Kadın ve Takva 01-01-1970 03:00 İslamo-Amerikancılık 01-01-1970 03:00 EBCET, CİFR VE TARİH 01-01-1970 03:00 SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ 01-01-1970 03:00 DİPLOMASİMİZ NEREYE? 01-01-1970 03:00 İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? 01-01-1970 03:00 KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA 01-01-1970 03:00 "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi 01-01-1970 03:00 KATLİAMERİKA 01-01-1970 03:00 MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU 01-01-1970 03:00 YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ 01-01-1970 03:00 Ay lav yu, Cani! 01-01-1970 03:00 AŞKIN HALLERİ 01-01-1970 03:00 DOKUZ HECELİLER 01-01-1970 03:00 FİRAVUN... 01-01-1970 03:00 Kadın'ım... 01-01-1970 03:00 28 Şubat ve Erbakan 01-01-1970 03:00 KADDAFİ'DEN KESESİ 01-01-1970 03:00 Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot 01-01-1970 03:00 Democoupracy mübarek olsun! 01-01-1970 03:00 FULL'er Yapalım mı, Abi? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu'da Sezaryen 01-01-1970 03:00 Mısır'da Karaoke Devrimi 01-01-1970 03:00 Mısır'ı Okurken 01-01-1970 03:00 Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) 01-01-1970 03:00 Bir Ortadoğu Masalı 01-01-1970 03:00 Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye 01-01-1970 03:00 Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! 01-01-1970 03:00 Bilinç ve Sürgün 01-01-1970 03:00 İbrahim, devir içimdeki putları! 01-01-1970 03:00 İdeolojik dil ve Teolojik Tarih 01-01-1970 03:00 Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? 01-01-1970 03:00 Paralel Evren, Küresel İslamcılık 01-01-1970 03:00 Erkekler ne zaman "adam" olur? 01-01-1970 03:00 "Millî" Küreselleşme? 01-01-1970 03:00 AK'Kışşş 01-01-1970 03:00 Kimliklerin Kurdu 01-01-1970 03:00 “Hiç” i öğrenmek 01-01-1970 03:00 GELENEK VE MANKURT 01-01-1970 03:00 Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz 01-01-1970 03:00 Çift-düşün, yeni-konuş! 01-01-1970 03:00 Batı'yı ararken... 01-01-1970 03:00 Aforoz’malar… 01-01-1970 03:00 Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? 01-01-1970 03:00 AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU 01-01-1970 03:00 KÜRT'AJ 01-01-1970 03:00 Shalom, Kürdistan! 01-01-1970 03:00 İstiklal marşını yeniden yazmak 01-01-1970 03:00 İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset 01-01-1970 03:00 Amerika düşmansız olabilir mi? 01-01-1970 03:00 Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup 01-01-1970 03:00 Keşif... 01-01-1970 03:00 Babil’in dil’beri 01-01-1970 03:00 Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? 01-01-1970 03:00 Tarihi hangi hikâyeci yazar? 01-01-1970 03:00 Zihin Kontrolü ve Kült 01-01-1970 03:00 YUMURTANIN AK'I, SARISI 01-01-1970 03:00 Ebu Zer’in günlüğü 01-01-1970 03:00 Her şey zıddı ile mi kaim? 01-01-1970 03:00 Melamilik “marka” mıdır? 01-01-1970 03:00 Melâmilik 01-01-1970 03:00 Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm 01-01-1970 03:00 AŞKA DAİR NE VARSA 01-01-1970 03:00 Medya medyumluğu ve wikisızmalar 01-01-1970 03:00 Türkiye, İran ve Dünya Barışı 01-01-1970 03:00 Muhafazakârlık “marka”sı? 01-01-1970 03:00 Füze ümütz! “Van münütz!” 01-01-1970 03:00 Çin'in hafızası ve küresel sistem 01-01-1970 03:00 Kutlu veda 01-01-1970 03:00 Öznellik Öz’neliktir! 01-01-1970 03:00 Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve tesettür 01-01-1970 03:00 İmam, Örtünme ve Nur Suresi 01-01-1970 03:00 Din duble “yol” mu demekti? 01-01-1970 03:00 Gelenek, mankurt ve reform 01-01-1970 03:00 Aylardan şubat günlerden cuma 01-01-1970 03:00 Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek 01-01-1970 03:00 Gelenek mürtedi ve kimlik 01-01-1970 03:00 Namus, Kanun ve Fazilete Dair 01-01-1970 03:00 İman "terakkiye" destek midir? 01-01-1970 03:00 Yılmayacağız... 01-01-1970 03:00 ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL 01-01-1970 03:00 Hoş geldin, Şeytan! 01-01-1970 03:00 OSMANLI VE NEO-OSMANLI 01-01-1970 03:00 DAYILAR VE DAYILANMALAR 01-01-1970 03:00 Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus 01-01-1970 03:00 Tesettür neyi örtüyor? 01-01-1970 03:00 Milat oluşturmak 01-01-1970 03:00 Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? 01-01-1970 03:00 Tarih satrancını asıl kim oynuyor? 01-01-1970 03:00 Mahalle ve getto 01-01-1970 03:00 Tanrı, totem ve muta nikahı 01-01-1970 03:00 Orta Doğu’mların ebesi 01-01-1970 03:00 ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI 01-01-1970 03:00 KÜRESEL İSLAMCILIK 01-01-1970 03:00 RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK 01-01-1970 03:00 Medine Vesikası 01-01-1970 03:00 Türk solculuğu ve İslamcılığı 01-01-1970 03:00 Batı’k düşüncelerin Doğu’şu 01-01-1970 03:00 BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? 01-01-1970 03:00 NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG 01-01-1970 03:00 Karadul 01-01-1970 03:00 KEDİLER VE FARELER 01-01-1970 03:00 “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası 01-01-1970 03:00 ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI 01-01-1970 03:00 Neden Federasyon? 01-01-1970 03:00 Kaburga kemiklerimdeki sızı? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu ve Darbeler 01-01-1970 03:00 "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? 01-01-1970 03:00 TURNUSOL 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? (II) 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? 01-01-1970 03:00 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 01-01-1970 03:00 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) 01-01-1970 03:00 Kim ne der? 01-01-1970 03:00 Ne zaman ki… 01-01-1970 03:00