NASIL BİR GENÇLİK?

Metin BOSNAK

26-04-2022 01:49

 

NASIL BİR GENÇLİK?

Başbakan Erdoğan, telekonferansla katıldığı AKP Gençlik Kurultayında “modern ve dindar bir nesil için” mücadele ettiklerini belirtti. Arkasından tepkiler geldi tabi. Seküler ve liberal medya mensuplarının tepkilerini anlamak zor değil. Laik medyanın tepkisi “dindar” kavramına “Cumhuriyet ilkelerini” işaret ederek tepki gösterdi. Öte yandan, liberallere göre din zaten devletin işi değildi. Nasılsa bir sermaye grubu da ona el atardı zahir!

Aslında uzun zamandır unutulan “laik” söylem Başbakan’ın sözleri üzerine yeniden canlandı. Dahası zaten Başbakan Mısır’daki dini-siyasi kesimlere yaptığı bir konuşmada, “laikliğin dinsizlik olmadığı” kabilinden sözler etmiş ve laikliğin faydalarından bahsetmişti. Hatta Erdoğan’ın o konuşması Türkiye’de Mısır’dan çok etki yapmış ve ondan dolayı eleştiri almıştı.

Daha sonra “modern ve dindar Başbakan konuşmasında;

"İyi eğitim almış, modern altyapıya kavuşmuş, bilgi ve hikmetle donanmış bir gençlik için tüm imkânları seferber ediyoruz. Dünya ile rekabet edebilen, dünyayı yakında takip edebilen, meselelere sahip çıkan bir gençlik düşlüyoruz. Milli manevi değerlerine sahip çıkan, onları yaşatan, geleceğini geçmişinden aldığı güç, gurur ve ilhamla şekillendiren bir gençlik tasavvur ediyoruz. Modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum. Kökü ezelde ve dalı ebette bir sistemin aşkına, estetiğine, irfanına sahip bir gençlikten bahsediyorum. Ben şu anda Abdi İpekçi Spor Salonu'ndaki gençliği böyle bir gençlik olarak karşımda görüyorum. Türkiye'nin aydınlık geleceğini bir kez daha selamlıyorum" şeklinde konuştu. Başbakan toplumdaki fay hatlarına işaret ederek bu fay hatlarının İslam kanalıyla kapanacağını ve toplumun muhtemel depremlerden korunacağını düşünüyor. Yani Asım’ın Neslini anlatıyor. Ve cemaat ekollerinden gelmeyen bir nesilden bahsediyor. İki şairin fikirleri ve sancılarıyla inşa ettiği bir gençlik: Mehmet Akif ve Necip Fazıl. Başbakan Gettolaşan Türkiye’de, yeniden mahalleyi kurma özlemi çekiyor.

Asım ve Haluk’un Nesli

Türkiye’de ideolojik, kültürel ve ekonomik açından farklı mahalleler Osmanlıdan beri oldu.  Cumhuriyet döneminde temel iki zihinsel mahalle Asım ve Haluk’unkiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu genellemenin altında farklı etnisiteler zaten vardı. Bazen siyasal parti, bazen cemaat, tarikat, bazen farklı fraksiyonlar olarak hayatını sürdürdü bu mahalleler. Asıl olan cephede olduklarını hissedenlerdir.  

Bu anlamda Asım’ın nesli ile Haluk’un neslini çatışan gruplar olarak almak--onların zihinlerindeki çatışmaların, doğru ya da yanlış, haklı ya da haksız, gerekçeli ya da gerekçesiz diye bakmadan--aslında siyasal, ekonomik tahterevallilerini ağırlaşan tarafına göre şekil aldığını görmek gerekir. Kendince ürettiğinden, dışarıdan kendine kattığından ziyade (mesela sömürü ve kolonizasyonla) içerdeki “ötekini” kendince avantajına göre kullanmak şeklinde çıkmaktadır.   

Nostaljik esintileriyle tatlı hatıralarını mesela son dönemdeki dizilerin bir kısmında yeniden tattığımız mahalle, aslında çok katmanlı baskılara maruz kalan Türk toplumunda yeni bir çehreye büründü. Daha önceleri mahalledeki insanların kimliğinden şikâyetleri olanlar, birden mahalle kavramını kendi “tartışılmaz mahalle”siyle algılamaya başladılar.

Şerif Mardin’in “mahalle baskısı” kavramının varlığına inanmakla beraber, itirazım temelde mahalle ile bu baskının önce çıkması. Onun da dayanağı, Türkiye’de “millet olamamanın” getirdiği hedefsizlik, doğu-batı arasında, tarihle-hal arasında sıkışmışlık hisleri ve farklı travma ve fukaralıklar sonucunda, aslında toplumun gettolaştığını ve sorunun özündeki milletin farklı gruplarının da kabileler, aşiretler ya da kültler tarzında yaşadığını düşünmem. Sorun millet olmakta değil, millet olmamızdaki engellerdedir.

Öncelikle “Mahalle” kavramının devlet düzenindeki algılanmasına bakmak, sonra da toplumsal ve bireysel hafızalardaki çağrışımlarını incelemek lazımdır. Mülki idaredeki lügat anlamıyla mahalle, “kentsel alandaki coğrafi veya yönetsel alt bölümdür.” Bir şehrin, bir kasabanın, büyükçe bir köyün bölündüğü parçalardan her birine “mahalle” denir.  Mahalle, İngilizce “neighborhood” kavramı karşılığı olarak yakın komşuluk ilişkilerinin kurulabildiği en küçük sosyal bir yapıdır. 

Türkiye Cumhuriyetinin idari sisteminde iki farklı mahalle kavramı vardır. Genel olarak bilineni il ve ilçe merkezlerinde olan, daha kalabalık nüfusa sahip olup yerel yönetimlerin mahalli idarelerdeki parçasıdır. Ancak bir de köy tüzel kişiliğine bağlı olan, köy bağlısı mahalleler de vardır ki bu mahalleler, köy tüzel kişiliği içerisinde bağlı olduğu köy muhtarlığı eliyle idare edilirler. Kırsaldaki mahallenin kentteki mahalleden çok farklı konumları olduğu/olacağı açıktır.

Her kent ve kasaba, çeşitli adlarla ifadelendirilen mahallelerden meydana gelir. Belediye sınırları içinde mahalle kurulması, kaldırılması, birleştirilmesi bölünmesi, adları ile sınırlarının belirlenmesi veya değiştirilmesi, belediye meclisinin kararı ve kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile olmaktadır.

Mahalle il, belediye ve köy gibi bir yerel yönetim birimi değildir. Mahallenin tüzel kişiliği yoktur. Mahalle yönetimi, hizmet ve sorumluluk bakımından, belediye ve mülki makamlarla vali ya da kaymakamla ilişkilendirilmiştir. Mahalli, mülki makamların mahalle muhtarları üzerinde hiyerarşik denetimi andıran yetkileri bulunmaktadır. Bununla beraber Mahalle, organlarının seçimle işbaşına gelmesi bakımından yerel yönetim birimlerine benzemektedir.

Osmanlı Devletinden günümüze taşınan bir kurum olan mahalle yönetiminin tarihi, belediye yönetiminden daha eskidir. Osmanlı’da “mülki,” beledi kentsel ve adli teşkilatın ilk basamağını mahalleler oluşturur. Mahalle, kaza, nahiye biçiminde örgütlenme arasında farklılıklar bulunur. Kazaları kadılar, nahiyeleri naipler, mahalleleri ise imamlar idare etmektedir. 

Geleneksel Osmanlı Mahallesi sınıf ve statü farklılığına göre değil, etnik ve dinsel farklılığa göre biçimlenmiştir. Bu nedenle, Müslüman mahallelerinden imamlar sorumlu olurken, gayri-Müslim mahallelerinden ise “kocabaşı” ve “papazlar” sorumludur.

İmamlar mahalle halkının tercihleri de göz önünde tutularak, kadı’nın önerisi ve padişahın fermanıyla atanmaktadır. İmamlar dini görevlerinin yanında doğum, ölüm, evlenme, boşanma, ikametgâh değiştirme gibi Nüfus işlemlerini takip edip, medeni hal kayıt ve sicillerini tutmuşlardır. Cenaze defin izinlerini imamlar vermişlerdir. İmamlar aynı zamanda, halkın küçük anlaşmazlıklarını çözme görevini de yüklenerek bir nevi “sulh hukuk mahkemesinin” görevini daha basitçe ifa etmişlerdir. Sonraları imamların bazı görevlerini muhtarlar devraldılar.

İlk muhtarlık örgütünün İstanbul’da 1829 yılında kurulmasıyla imamın mülki idareyle ilgili görevlerini muhtarlar daha büyük yetkilerle donanmış olarak üstlenmeye başlamışlardır. Mahalle yönetimine ilişkin ilk yasal düzenleme 1864 yılında “Teşkil-i Vilayet Nizamnamesi” ile yapılmıştır. Bu nizamnamece mahalle oluşumu, muhtar ve ihtiyar heyetinin seçimi ve muhtarın görevleri belirlenmiştir. Daha sonrasında 1876 yılında çıkarılan idare-i Umumiye-i vilayet Nizamnamesi ile mahalle yönetimin görevleri daha ayrıntılı bir şekilde belirlenmiştir.

1913 tarihinde çıkarılan geçici İdare-i Umumiye-i Vilayet Kanunu ile mahalle yönetimleri ile ilgili tüm düzenlemeler yürürlükten kaldırılmıştır. Buna rağmen, mahalle yönetimlerinin gördüğü hizmetlerin hangi kurumlarca görüleceği düzenlenemediği için mahalle yönetimleri, yasal dayanağı olmadığı halde devam etmiştir. Bu fiili durum, Cumhuriyetin ilanından sonra da, 1930 tarihli 1580 sayılı Belediye Kanunu çıkarılana değin sürmüştür. 1580 sayılı kanunun sekizinci maddesinde mahalle kurulması düzenlenmesiyle birlikte, fiili durum yasal hale gelmiştir. Belediye Kanununun çıkarılmasından sadece üç yıl sonra 10.03.1933 tarih ve 2295 sayılı kanunla mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyetleri tekrar kapatılmıştır.

Ancak, geçen zaman içinde mahalle yönetiminin yokluğunun neden olduğu boşluk doldurulamadığı için 05.04.2004 tarih ve 4541 sayılı kanun ve 26.04.1945 tarih 3/2413 sayılı bakanlar Kurulu Kararıyla kabul edilen Tüzük ile mahalle muhtarlığı tekrar düzenlenmiştir. Adı geçen yasal düzenleme küçük bazı değişikliklerle birlikte günümüze kadar gelmiş ve günümüzde de geçerliğini korumaktadır.

GETTOLAŞMANIN NEDENLERİ

Mahallenin kısa tarihçesi bu iken,  “getto” (ghetto) adını Venedik’teki Ghetto‘dan almıştır.  İki bin yıllık sürgün hayatlarının bir kısmında Yahudiler burada yaşamaya zorlanmışlar, tecrit edilmek suretiyle bir anlamda karantina mahallesinde iskân edilmişlerdir.

Kavram Almancada “Judengasse” olarak işgal altındaki Avrupa’da 1939-1944 yılları arasında sıklıkla kullanıldı. Temelde Yahudilerin iskân alanını ifade eden, tahkir eden çağrışımları ve Avrupalının kafasındaki önyargıları barındırıyordu. 

Sonraları bu kavram, Yahudilerin yaşadıkları yerleri yansıtmaktan çıkıp, adeta kendi içinde değer sistemlerini merkez otoriteden uzak, fukara, dışlanmış azınlık nüfuslarının barındığı bakımsız yerlerin hepsini ifade eder oldu. 

Gettoların oluşmasındaki unsurlar, Mahalle oluşumlarından farklı olarak, ekonomik açıdan alt grupların ve etnik ve dini azınlıkların bir arada yaşadıkları alanı ifade eder. Göçle gelen insanların, köklerinden ve asıl mahallelerinden kopması ve yeni geldiği mahallede dayanışma unsurları araması, var olma, kendini ispat etme çabaları sonucunda, bazen aynı bölgelerden gelme anlayışıyla hemşeri esasına dayalı, bazen aynı ya da benzer meslekleri icra eden, bazen etnik ve dini olarak benzerliklerini dayanışma, haberleşme ve yeni yerde tutunma esasına dayalı, hem aynı bölge ve ülke içinde hem de farklı bir ülkede teşkil ettikleri “millet” tanımından çok, aşiret, kabile prensipleri doğrultusunda hareket eden bir ünsiyetle bağlı gruplara dönüştüler.

Getto moderniteye hem tepkili hem de modernleşme isteğini bastırmakta zorlanan yerleşkelerdir. Etnik ve dini temaların ağırlıkta olmasına rağmen gettolar aslında ekonomik açıdan dışlanmış ya da yarıştan kopmuş olan getto dışı alanlardan da insanları barındırabilir. Arapçada “Mellah” diye ifade edilen “getto”, tam tamına Türk dilinde karşılığının olmaması ve tarihsel çağrışımlarıyla Türklerin bir getto kültürünü tarihte barındırmadığını ifade etmektedir. Ayrıca Türk tarihi boyunca, bugün Yahudilerin Filistin’deki gettolaştırmak amacına benzer sosyal ve fiziki duvarları olmamıştır.

Gettolar çoğunluk sisteminin, bazen şiddet, bazen husumet ve bazen de yasal uygulamalarla etnik ve dini azınlıkları iktisadi bir birliktelik hissiyle belli noktalarda merkezlendirmesiyle oluşur. Yahudi gettolarından farklı olarak, bu alanların en ortak yanları ekonomik geri kalmışlıkları ve “yabancılık”larıdır. 19. asırda Amerikan şehirlerine önce İrlanda sonra İtalyan ve Polonyalıların doluşması buna örnektir. Bu tür cemaatler en az iki nesil boyunca bu tür gettolarda yaşamışlardır. 

Dayanışma hissinin yanında gelenek ortaklığı ve dildeki “dışarıyla” iletişimde sıkıntıları getto ve dışarısı arasındaki mesafeyi uzatmıştır. Buna aksan farklılığının getirdiği “yabancılık” hissini de eklemek gerekir çünkü farklı aksanlar da benzeri bir şekilde yabancılık ve başka yere aitlik hislerini uyandırmakta ve beslemekte işlev görür. Öte yandan, gettoların içinde bir başka dayanışma ve kimlik izharı olarak “kaynaşmayı” sağlar. Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde “göçmen işçi” olarak yaşayan Türklerin ve 1950’lerden sonra sanayileşme ile kırsaldan kente yapılan “dâhili göç” insanlarının da durumları benzerlikler gösterir.

Türkiye’deki sorun, gettonun mahalleye, aşiretin Millete tahakküm çabasıdır. Ve bunu becermek için her yol mubah görülmektedir. Gettonun ve aşiretin mantığının doğru çalışması için düşman üreterek kimlik kazanma sürecinin Millet üzerinden olmasına engel olmak lazımdır.  Bunun yolu da vatanı vatan olarak bilen, vatandan aldığı kadar vermeyi de bir vatandaşlık bilinci ve şiarıyla içselleştiren Millet mensupları olarak hareket etmek gerekmektedir.

Bir ülkede doğmuş olmaktan öte meziyetleri ortaya koymadan, vatandaş olunamayacağı da açıktır. Aşiret mensupları ile Milletin mensupları arasındaki temel fark da burada yatmaktadır. Millet olmayı beceremeyenlerin, Millete varlıklarının bütün yükünü devlet üzerinden yıkma hakkı olmadığı gibi, çok basit hesapla en azından harcadıklarının ve aldıkları hizmetlerin hakkını vermek gibi bir vatandaşlık borçları vardır.

 

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN 01-01-1970 03:00 Mum Titrer Hanemizde 01-01-1970 03:00 Ülkücülük 01-01-1970 03:00 CHP'yi Ne Zaman Sevdim 01-01-1970 03:00 İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK 01-01-1970 03:00 SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI 01-01-1970 03:00 PARALEL YAPI 01-01-1970 03:00 Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS 01-01-1970 03:00 DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR 01-01-1970 03:00 DEVRİM Mİ DEDİNİZ? 01-01-1970 03:00 BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 DİL TARİH VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 AYNAYI ARAMAK... 01-01-1970 03:00 MAKULLER AKİLLERE KARŞI 01-01-1970 03:00 VEDA HUTBESİNİ OKURKEN 01-01-1970 03:00 HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK 01-01-1970 03:00 ALPEREN OLMAK 01-01-1970 03:00 BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR 01-01-1970 03:00 DELİLİĞE ÖVGÜ 01-01-1970 03:00 AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR 01-01-1970 03:00 BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR 01-01-1970 03:00 YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? 01-01-1970 03:00 DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ 01-01-1970 03:00 ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR 01-01-1970 03:00 EĞİTİME NEDEN HAYIR? 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? 01-01-1970 03:00 İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... 01-01-1970 03:00 BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? 01-01-1970 03:00 BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? 01-01-1970 03:00 BU ÜLKEYİ ANLAMAK... 01-01-1970 03:00 NİYET TAVŞANLARI VE TARİH 01-01-1970 03:00 ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI 01-01-1970 03:00 FERMAN VE FETVA 01-01-1970 03:00 BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 AŞKIN BAR/KODU 01-01-1970 03:00 MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK 01-01-1970 03:00 YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! 01-01-1970 03:00 OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? 01-01-1970 03:00 SÜRGÜN 01-01-1970 03:00 KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... 01-01-1970 03:00 KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 MHP NEREYE GİDİYOR? 01-01-1970 03:00 KİM KORKAR EBU ZER'DEN? 01-01-1970 03:00 MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? 01-01-1970 03:00 "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE 01-01-1970 03:00 Milliyetçilik ve Kürtler 01-01-1970 03:00 İLETİŞİM VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 BATILILAŞMAK 01-01-1970 03:00 TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK 01-01-1970 03:00 "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" 01-01-1970 03:00 BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI 01-01-1970 03:00 FİRAVUN VE HİÇ'LİK 01-01-1970 03:00 KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? 01-01-1970 03:00 KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM 01-01-1970 03:00 ÇEVRİM İÇİ AHLAK 01-01-1970 03:00 ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU 01-01-1970 03:00 KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 01-01-1970 03:00 11 Eylül ve ABD 01-01-1970 03:00 YA 12 EYLÜL SONRASI? 01-01-1970 03:00 Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu 01-01-1970 03:00 AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI 01-01-1970 03:00 SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK 01-01-1970 03:00 DİL VE TARİH KAVGAMIZ 01-01-1970 03:00 HOLİGARŞİ 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve Cemaat algısı 01-01-1970 03:00 Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? 01-01-1970 03:00 MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? 01-01-1970 03:00 TÜRK LİBERALİZMİ 01-01-1970 03:00 AŞK MI MAŞUK OLAN? 01-01-1970 03:00 DİN'ERCİLİK 01-01-1970 03:00 SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA 01-01-1970 03:00 LİBERAL STATÜKOCULUK 01-01-1970 03:00 UYKUYU ÖLDÜRMEK 01-01-1970 03:00 "EKSİK ETEK" 01-01-1970 03:00 BABİL, DİL VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ 01-01-1970 03:00 AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM 01-01-1970 03:00 TÜRKÇE VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN 01-01-1970 03:00 "İBRAHİMİ DİNLER" 01-01-1970 03:00 BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK 01-01-1970 03:00 KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN 01-01-1970 03:00 TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI 01-01-1970 03:00 RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? 01-01-1970 03:00 BEN'SİZLİĞE ŞİİR 01-01-1970 03:00 TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN 01-01-1970 03:00 ERBAKAN'I ÖZLERKEN 01-01-1970 03:00 MÜSLÜMAN VE İSLAMCI 01-01-1970 03:00 İSLAM VE FEMİNİZM 01-01-1970 03:00 KAÇIRILAN GÜNDEM 01-01-1970 03:00 BIDEN NOTLARI 01-01-1970 03:00 DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR 01-01-1970 03:00 ARAF'TA 01-01-1970 03:00 TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK 01-01-1970 03:00 Hayatta Sürgün Olmak 01-01-1970 03:00 AKADEMİSYENLİK 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI 01-01-1970 03:00 GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE 01-01-1970 03:00 KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK 01-01-1970 03:00 BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ 01-01-1970 03:00 KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN 01-01-1970 03:00 Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler 01-01-1970 03:00 AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI 01-01-1970 03:00 DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ 01-01-1970 03:00 KUTLU VEDA 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ 01-01-1970 03:00 TANRI, İNSAN VE TAKVİM 01-01-1970 03:00 ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? 01-01-1970 03:00 Millet Olabildik mi? 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Mehdi’yi beklerken 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU VE YENİ İNSAN 01-01-1970 03:00 Kediler, Fareler ve Vatan 01-01-1970 03:00 Kürşat olma vaktidir 01-01-1970 03:00 Gülün Adı, Kadın ve Takva 01-01-1970 03:00 İslamo-Amerikancılık 01-01-1970 03:00 EBCET, CİFR VE TARİH 01-01-1970 03:00 SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ 01-01-1970 03:00 DİPLOMASİMİZ NEREYE? 01-01-1970 03:00 İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? 01-01-1970 03:00 KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA 01-01-1970 03:00 "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi 01-01-1970 03:00 KATLİAMERİKA 01-01-1970 03:00 MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU 01-01-1970 03:00 YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ 01-01-1970 03:00 Ay lav yu, Cani! 01-01-1970 03:00 AŞKIN HALLERİ 01-01-1970 03:00 DOKUZ HECELİLER 01-01-1970 03:00 FİRAVUN... 01-01-1970 03:00 Kadın'ım... 01-01-1970 03:00 28 Şubat ve Erbakan 01-01-1970 03:00 KADDAFİ'DEN KESESİ 01-01-1970 03:00 Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot 01-01-1970 03:00 Democoupracy mübarek olsun! 01-01-1970 03:00 FULL'er Yapalım mı, Abi? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu'da Sezaryen 01-01-1970 03:00 Mısır'da Karaoke Devrimi 01-01-1970 03:00 Mısır'ı Okurken 01-01-1970 03:00 Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) 01-01-1970 03:00 Bir Ortadoğu Masalı 01-01-1970 03:00 Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye 01-01-1970 03:00 Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! 01-01-1970 03:00 Bilinç ve Sürgün 01-01-1970 03:00 İbrahim, devir içimdeki putları! 01-01-1970 03:00 İdeolojik dil ve Teolojik Tarih 01-01-1970 03:00 Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? 01-01-1970 03:00 Paralel Evren, Küresel İslamcılık 01-01-1970 03:00 Erkekler ne zaman "adam" olur? 01-01-1970 03:00 "Millî" Küreselleşme? 01-01-1970 03:00 AK'Kışşş 01-01-1970 03:00 Kimliklerin Kurdu 01-01-1970 03:00 “Hiç” i öğrenmek 01-01-1970 03:00 GELENEK VE MANKURT 01-01-1970 03:00 Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz 01-01-1970 03:00 Çift-düşün, yeni-konuş! 01-01-1970 03:00 Batı'yı ararken... 01-01-1970 03:00 Aforoz’malar… 01-01-1970 03:00 Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? 01-01-1970 03:00 AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU 01-01-1970 03:00 KÜRT'AJ 01-01-1970 03:00 Shalom, Kürdistan! 01-01-1970 03:00 İstiklal marşını yeniden yazmak 01-01-1970 03:00 İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset 01-01-1970 03:00 Amerika düşmansız olabilir mi? 01-01-1970 03:00 Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup 01-01-1970 03:00 Keşif... 01-01-1970 03:00 Babil’in dil’beri 01-01-1970 03:00 Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? 01-01-1970 03:00 Tarihi hangi hikâyeci yazar? 01-01-1970 03:00 Zihin Kontrolü ve Kült 01-01-1970 03:00 YUMURTANIN AK'I, SARISI 01-01-1970 03:00 Ebu Zer’in günlüğü 01-01-1970 03:00 Her şey zıddı ile mi kaim? 01-01-1970 03:00 Melamilik “marka” mıdır? 01-01-1970 03:00 Melâmilik 01-01-1970 03:00 Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm 01-01-1970 03:00 AŞKA DAİR NE VARSA 01-01-1970 03:00 Medya medyumluğu ve wikisızmalar 01-01-1970 03:00 Türkiye, İran ve Dünya Barışı 01-01-1970 03:00 Muhafazakârlık “marka”sı? 01-01-1970 03:00 Füze ümütz! “Van münütz!” 01-01-1970 03:00 Çin'in hafızası ve küresel sistem 01-01-1970 03:00 Kutlu veda 01-01-1970 03:00 Öznellik Öz’neliktir! 01-01-1970 03:00 Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve tesettür 01-01-1970 03:00 İmam, Örtünme ve Nur Suresi 01-01-1970 03:00 Din duble “yol” mu demekti? 01-01-1970 03:00 Gelenek, mankurt ve reform 01-01-1970 03:00 Aylardan şubat günlerden cuma 01-01-1970 03:00 Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek 01-01-1970 03:00 Gelenek mürtedi ve kimlik 01-01-1970 03:00 Namus, Kanun ve Fazilete Dair 01-01-1970 03:00 İman "terakkiye" destek midir? 01-01-1970 03:00 Yılmayacağız... 01-01-1970 03:00 ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL 01-01-1970 03:00 Hoş geldin, Şeytan! 01-01-1970 03:00 OSMANLI VE NEO-OSMANLI 01-01-1970 03:00 DAYILAR VE DAYILANMALAR 01-01-1970 03:00 Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus 01-01-1970 03:00 Tesettür neyi örtüyor? 01-01-1970 03:00 Milat oluşturmak 01-01-1970 03:00 Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? 01-01-1970 03:00 Tarih satrancını asıl kim oynuyor? 01-01-1970 03:00 Mahalle ve getto 01-01-1970 03:00 Tanrı, totem ve muta nikahı 01-01-1970 03:00 Orta Doğu’mların ebesi 01-01-1970 03:00 ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI 01-01-1970 03:00 KÜRESEL İSLAMCILIK 01-01-1970 03:00 RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK 01-01-1970 03:00 Medine Vesikası 01-01-1970 03:00 Türk solculuğu ve İslamcılığı 01-01-1970 03:00 Batı’k düşüncelerin Doğu’şu 01-01-1970 03:00 BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? 01-01-1970 03:00 NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG 01-01-1970 03:00 Karadul 01-01-1970 03:00 KEDİLER VE FARELER 01-01-1970 03:00 “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası 01-01-1970 03:00 ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI 01-01-1970 03:00 Neden Federasyon? 01-01-1970 03:00 Kaburga kemiklerimdeki sızı? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu ve Darbeler 01-01-1970 03:00 "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? 01-01-1970 03:00 TURNUSOL 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? (II) 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? 01-01-1970 03:00 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 01-01-1970 03:00 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) 01-01-1970 03:00 Kim ne der? 01-01-1970 03:00 Ne zaman ki… 01-01-1970 03:00