AKADEMİSYENLİK

Metin BOSNAK

26-04-2022 01:49

 

Akademisyen Olmanın Anlaşılır Cevvalliği

 

Her insanın hayatında bir dönüm noktası vardır ki, ömrünün kalan kısmına ya ışık tutar ya da tamamen karartır. Bu bazen seçim şansı olmadan doğdugumuz yerle veya ebeveynimizle bir tutulmak, istemedigimiz bir okulda ya da bölümde okumak böyledir. Meslek ve eş seçimleri de böyledir. Bazen “mantık evliliği”adıyla kendimizi teselli etmeye çalıştığımız olgulalarla hareket ederek mali endişeleri önde tutarak yaptığımız eş tercihi, bazen de ömrümüzün herhangi bir safhasındaki eğitimimiz esnasında hocamızın söylediklerinden kulaklarımızda kırıntı olarak kalan bir kaç kelimelik bir söz bu cümledendir.

Benim de hayatımda böyle bir an vardır ki, hayatımın akışını tamamen ve bir daha dönmemecesine değiştirdi. 2038 senesiydi. Fakülte son sınıf ögrencisiydim.  Adetim olduğu üzere Samsun’daki  Caveat Emptor adlı bir sahaftaki kitaplara bakınıyor, yararlı olabileceğini sandıklarımı seçip, ödeme yapmak için sahafın ahşap masasına yerleştiriyordum. 

Aradan bir ya da bir buçuk saat geçmişti ki, çaktırmadan cüzdanıma bir göz atıp beş tane Ingilizce kitap seçebilmiştim. O zamanın parasıyla kaç para ödedim hatırlamıyorum—çok önemliydi sanki! Sahafa KDV fişi vermek istemedigi için, istemeyerek de olsa nazikçe teşekkür ederek dükkandan çıktım. Kitaplarımı incinecekler korkusuyla hafifçe gögsüme bastırıp evin yolunu tuttum. Yine yağmur yağıyordu Samsun’da. 

Eve vardığımda aşçılık sırası gelen arkadaşımın, yine en ucuz ve en kolay yemek olan hamsi buğulamasiı yaptığını gördüm. Neyse, üzerinize afiyet, oturup hamsileri bir güzel tıkındık.  Daha sonra ben odama çekildim ve bir Tokat sigarası yakarak aldığım kitapları gözden geçirmeye başladım.  İçlerinde en ilgimi çeken, karton cildi epey yıpranmış, sayfa boşluklarına notlar düşülmüş olanıydı: Plato and the Foundation of the First University. Belliydi ki ilk sahibi Pascal Ushakis kitabı okumamış, adeta satır satır yemişti. Yaklaşık dörtyüz sahife olan kitabın not düsülmemiş bir sahifesi yoktu. içimden tanıma fırsatım dahi olmayan Pascal’a kıskançlıkla karışık bir hayranlık duydum. Aman kitaplara yazı yazmayın diyen hocalar geldi aklıma! Her kitabın ayna zamanda bir defter olduğunu sonradan anlamıştım. Okumanın aslında yeniden yazmak olduğunu da.  

Kitapta Plato’dan ve hocası Sokrat’tan bahsediliyor ve aslında belki de bugün Plato’ya atfedilen fikirlerin Sokrat’ın kendinden önce yaşamış filozoflardan devşirdiği, onları Plato’nun diyaloglara dönüştürdügünden dem vuruluyordu. Bunlar zaten bildiğim şeylerdi! Geçtim.

Hemen kitabın indeksini açıp en gerekli seylere çarçabuk bakma yolunu tuttum. Ertesi gün sınavım vardı ve çalışmam gerekiyordu. Indeksi sonuna kadar taradıktan sonra kitabın, son beş yaprağının aslında matbu olmadığını ve bu artakalan sayfalara muhtemelen Pascal tarafından Ingilizce bazı notlar alındığını farkettim. Pascal’ın el yazısı bizim hattatları ve kendini hattat sayan çömezleri kıskandıracak güzellikte idi. Dolmakalemle yazıldığından dolayı sanırım çay veya kahve damlamıştı ve bazı kısımlar okunamaz durumdaydı.

Fakat o da ne! Bu, tarihleri kaydedilmemiş bir günlüktü. Birden garipsedim.  “Be adam!” dedim içimden, “böyle hatırat mı, günlük mü belli olmayan beş yapraklık bir şeyi yazacak kadar elinde kağıt yok muydu?” Sonra da “aniden böyle bir şeye karar verdi herhalde.  Belkide bir acelesi vardı,” diye bu durumu olduğunca makul karşılamaya çalıştım. İşte hayatımda dönüm noktasını oluşturan, bu beş yaprağa sığmış çoğuda okunamayan bu yazıdır.  Okuyabildiğim sayfaların bir kısmını Türkçeye çevirerek aşağıda alıntıladım:

“Bu gün itibariyle araştırma görevlisi olarak Sespolesque Ünivesitesinde geçirdiğim üçüncü yıl bu. Notlarımı düştüğüm bu kitabı okuduktan sonra akıntıya kürek çekmekle geçirdiğim yıllara acımamak işten değil. Plato’nun Atina yakınlarında kurduğu üniversitenin adı Academus ya da Hecademus’dan mülhem Academy imiş. Aristo’nun Attica’da kurduğu üniversitenin adı ise Lyceum, yani lise. Bizim üniversite sanırım Aristo ekolunden geliyor.  çünkü içindeki ...(okunamıyor)lere bakılırsa burası farklı bir şey. (...)

Tabii ki başka farklılıkları da yok değil. Şehrin dışına yapmışlar: hem hayattan hem de şehir halkından uzak ve kopuk olarak yasamak gaye edinilmiş. Halk bize, biz de halka başka türlü bakıyoruz. Okulun binaları şeklen sıra sıra koyunlar gibi. Bu fiziki ilişki bende psikolojik sartlandırma amacına yönelikmiş gibi geliyor.  Kimbilir belki de tersi... Üniversitemizin giriş-çıkış yolları tek yönlüdür. Gelip giderken sağa-sola bakmak yasak olup bakanlar cezaya maruz kalırlar, asayişe mugayir hareketten.    

Burası gelişmekte olan bir üniversite.  Devlet azgelişmiş diger okullar gibi buraya da belli bir özel ödenek ayırıyor, gelişsin diye.  Yalnız benim gözlediklerim farklı. Muhakkak ki gözle görülür bir gelişme var, fakat bu okulda okul mensuplarının...(okunamıyor) da.  Aslında bunu söylemek biraz haksızlık oluyor.  Çünkü universitemizde bir borsa temsilcisi, bir döviz bürosu ve bir de araba galerisi var. Hepsi de en faal kurumlar.  Bir rivayete göre burasını yerinde eskiden bir çiftlik varmış diğer bir rivayete göre de bir askeri kışla...  Belki de ikinci rivayet daha doğru çünkü burada yapılan herşey askeri hiyerarşiye uygun özellikte yapılıyor.  Astların değişmez kuralı kendi astlarını ezmek ve kendi üstlerine karşı elpençe divan olmaktır. 

Işte bu nedenledir ki ben buraya geldiğimden beri sesim kısıklaştı. Çünkü alçak sesle konuşmak esastır burada. Sesinizi kısarak ve boynunuzu muhatabınıza eğerek fısıldamak gerekiyor. Arasıra memlekete gittiğimde insanları çok yüksek konuştukları konusunda uyarmak zorunda kalıyorum. Onlar da benim sesimi duyamadıklarından, birkaç defa tekrar etmek zorunda kalıyorum söylediklerimi.

Dolayısıyla, buradan Roma’ya çıkan tek bir yol vardır. Ve sukut her zaman 24 ayar altındır.  Bu yüzden Midas’tan daha zengin oldum.  Sabah akşam darphane gibi altın basıyorum.  Sukut ve sukunetten dolayı karıncalar olmasa da cırcırböceklerinin sesleri yalama olmuş çarklar gibi gürültü koparır. Ya bir de karıncaların sesleri de duyulsaydı ne olurdu halimiz?  Allah korusun! 

Dediklerine göre bir de Tenth Village Universitesi varmiş ki oradakiler gümüşü tercih ederlermiş. Bizim  burada artık altından bıkanlar ya da altını pek sevmeyenler orada ya da Asylum adlı bir yerde ikamet ederlermiş. (...)

Zamanla benim altınlarım cok arttığından bu bende rahatsızlık yapmaya başladı. Doktora tezimi de bitirmem gerektigi bana her defasında  vurgulanıyordu. Aksi halde adamdan sayılamayacağım söyleniyordu. Aksi halde, üniversitenin kutsal merdiveninin birinci basamağından yukarı çıkamayacağımı söylüyorlardı. İşin garibi, merdivende bir basamak yukarda olanlar, bir basamak aşağıda bekleyenlere de benzer şeyler söylüyorlardı.  Ancak üst basamağa çıkanlar zaten basamakları yukarı doğru sökerek zıplıyorlardı.

Dahası, tanıdıklarım bir üst basamağa çıkmadan önce kendi basamaklarının en iyisi olduğunu, manzarasının en güzel olduğunu söylüyorlardı. Tabiatiyla ben de herkes gibi kendi basamağımdan son derece memnundum. Bırakmak da istemiyordum.  Bu durum bazılarına garip geliyordu. Halbuki ben bu basanmağa oturabilmek için kaç tane kart koparmıştım tanıdıklarımdan ve tanımadıklarımdan. Doğduğum yer olan Kartistana ben nasıl ihanet edebilirdim?  İşe girmede kullandığım kartın yerine şimdi banka ve kredi kartı kullanıyorum diye Kartistanlı olduğumu unutmam mı gerekiyordu yani? Üstelik de Diyojen gibi bir akrabamın resmini devamlı cüzdanımın içinde her gittiğim yere ta (okunamıyor).... (...)

Bugün okuldan erken döndüm eve. Yesman kadrosundaki birisine bozuldu kafam ve Kafamdan kah Hamlet geçti kah Orestes.  Sonra Sokrat’ın silueti belirdi gözlerimin önünde.  Gene yalınayak togasına sarınmış Atina sokaklarında dolaşıyordu. Belli ki kafası gene bir şeylerle meşguldu.  Ah Sokrat ah!  Sana mı kaldı “nereden geliyorum, nereye gidiyorum?”  Sen mi ...(okunamıyor) dünyayı? Durup dururken niye Aristophanes’in diline niye düşersin?  Tiran ne derse onu yap gitsin!  “Düş kur, ama düşünme yoksa düşersin.”diye boşuna mı demişler? (...)  Oda ne! Sokrat bir binaya doğru yöneliyor. Burası bildigi bir bina, ama girişteki yazı değişmiş. Academy yazısı gitmiş yerinde “Lise” bütün ihtişamıyla yükseliyor.  Viva... Viva... Viva... ...(okunamiyor). 

Sokrat’ı öylesine üzgün görmek bana çok koydu.  Bir ara bana doğru gelir gibi oldu.  Sonra sanki vazgeçti ve geriye dönüp on adım kadar attı. Bana “takip et beni!” dercesine kollarını açıp parmaklarını açıp kapamaya başladı. Farkında olmadan ileriye doğru bir adım atmışım yerimden doğrularak.

Birden sağ ayağımda bir ağrı hissettim. Ayağımı odamdaki altın külçelerinden birine çarpmıştım. O an durakladım. Acıyla yüzümü buruştururken birden Sokrat’ın demir parmaklıklar arasında mesut ve mütebessim bir şekilde ve bir kâseyi dudaklarına götürdüğünü gördüm. Ve aynı mutluluk içinde hafifce yere oturduğunu. Bir ara vücudunun seğirdiğini farkettim ve arkasından sukunete erdi.  Şekiller dünyasından fikirler dünyasına elveda Sokrat...Hayır hayır bekle beni...”

Buradan sonraki kısımlar kırmızı bir lekeyle kaplı okunamıyordu. Sanki meraktan çıldırtmak istercesine Pascal’in yazdıkları bulandıkları kırmızı lekenin perdesiyle karanlıklara garkoluyordu. Pascal’a bir meslektaş olarak saygı duydum o an. Tarifi imkansız türdendi. Gazali’yi hatırladım. Sonra Ebu Hanife’yi, zindanlarda çektiklerini hatırladım. Emir’in karşısında ilim adamının haysiyetini hayatlarına nakşeden şahıslardı onlar ve niceleri.

Ertesi gün hemen bir tane laptop çantası aldım, arkadaşlardan aldığım borç parayla ve içine sahaflardan aldığım o son beş kitabı koydum. Laptop olmasa da olurdu. İmaj önemliydi. Çantanın kulpunu ortalayarak kağıda yazdığım “Yes” yazısını yerleştirdim. Gittiğim yere çantamı  götürüyordum.  Bazıları şaşırıp sormaya yeltendiler. Kahvehaneye gelirken de çanta getirilmez ki diye.  Hepsine güldüm geçtim. Bilmedikleri birşey vardı. Benim yaptığım ileriye dönük bir alıştırma bir idmandı. Akademisyen olacaktım....

Önce doktora bitecekti, sonra “iyi ilişkiler” ve “tanıdıklar” lazımdı. Yok’tan var eden yanında YÖK’le var olmak arasında bocalamak neydi ki? Tercih belliydi. Gazali, İbn-i Hazm, Yusuf Has Hacip unutmak lazımdı. Katip Çelebi'nin Dusturu'l Amel’ini görmeye zaten gerek yoktu. Ee..zaten yüzde doksanı ekonomist, yüzde doksan beşi deprem uzmanı ve yüzde yüzünün de din alimi olan ülkede başka nasıl olabilirdi ki! Machiavelli’nin Prince’ini aldım elime bir daha da bırakmadım…

 

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN 01-01-1970 03:00 Mum Titrer Hanemizde 01-01-1970 03:00 Ülkücülük 01-01-1970 03:00 CHP'yi Ne Zaman Sevdim 01-01-1970 03:00 İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK 01-01-1970 03:00 SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI 01-01-1970 03:00 PARALEL YAPI 01-01-1970 03:00 Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS 01-01-1970 03:00 DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR 01-01-1970 03:00 DEVRİM Mİ DEDİNİZ? 01-01-1970 03:00 BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 DİL TARİH VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 AYNAYI ARAMAK... 01-01-1970 03:00 MAKULLER AKİLLERE KARŞI 01-01-1970 03:00 VEDA HUTBESİNİ OKURKEN 01-01-1970 03:00 HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK 01-01-1970 03:00 ALPEREN OLMAK 01-01-1970 03:00 BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR 01-01-1970 03:00 DELİLİĞE ÖVGÜ 01-01-1970 03:00 AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR 01-01-1970 03:00 BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR 01-01-1970 03:00 YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? 01-01-1970 03:00 DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ 01-01-1970 03:00 ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR 01-01-1970 03:00 EĞİTİME NEDEN HAYIR? 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? 01-01-1970 03:00 İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... 01-01-1970 03:00 BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? 01-01-1970 03:00 BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? 01-01-1970 03:00 BU ÜLKEYİ ANLAMAK... 01-01-1970 03:00 NİYET TAVŞANLARI VE TARİH 01-01-1970 03:00 ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI 01-01-1970 03:00 FERMAN VE FETVA 01-01-1970 03:00 BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 AŞKIN BAR/KODU 01-01-1970 03:00 MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK 01-01-1970 03:00 YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! 01-01-1970 03:00 OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? 01-01-1970 03:00 SÜRGÜN 01-01-1970 03:00 KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... 01-01-1970 03:00 KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 MHP NEREYE GİDİYOR? 01-01-1970 03:00 NASIL BİR GENÇLİK? 01-01-1970 03:00 KİM KORKAR EBU ZER'DEN? 01-01-1970 03:00 MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? 01-01-1970 03:00 "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE 01-01-1970 03:00 Milliyetçilik ve Kürtler 01-01-1970 03:00 İLETİŞİM VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 BATILILAŞMAK 01-01-1970 03:00 TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK 01-01-1970 03:00 "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" 01-01-1970 03:00 BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI 01-01-1970 03:00 FİRAVUN VE HİÇ'LİK 01-01-1970 03:00 KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? 01-01-1970 03:00 KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM 01-01-1970 03:00 ÇEVRİM İÇİ AHLAK 01-01-1970 03:00 ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU 01-01-1970 03:00 KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 01-01-1970 03:00 11 Eylül ve ABD 01-01-1970 03:00 YA 12 EYLÜL SONRASI? 01-01-1970 03:00 Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu 01-01-1970 03:00 AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI 01-01-1970 03:00 SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK 01-01-1970 03:00 DİL VE TARİH KAVGAMIZ 01-01-1970 03:00 HOLİGARŞİ 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve Cemaat algısı 01-01-1970 03:00 Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? 01-01-1970 03:00 MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? 01-01-1970 03:00 TÜRK LİBERALİZMİ 01-01-1970 03:00 AŞK MI MAŞUK OLAN? 01-01-1970 03:00 DİN'ERCİLİK 01-01-1970 03:00 SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA 01-01-1970 03:00 LİBERAL STATÜKOCULUK 01-01-1970 03:00 UYKUYU ÖLDÜRMEK 01-01-1970 03:00 "EKSİK ETEK" 01-01-1970 03:00 BABİL, DİL VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ 01-01-1970 03:00 AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM 01-01-1970 03:00 TÜRKÇE VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN 01-01-1970 03:00 "İBRAHİMİ DİNLER" 01-01-1970 03:00 BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK 01-01-1970 03:00 KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN 01-01-1970 03:00 TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI 01-01-1970 03:00 RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? 01-01-1970 03:00 BEN'SİZLİĞE ŞİİR 01-01-1970 03:00 TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN 01-01-1970 03:00 ERBAKAN'I ÖZLERKEN 01-01-1970 03:00 MÜSLÜMAN VE İSLAMCI 01-01-1970 03:00 İSLAM VE FEMİNİZM 01-01-1970 03:00 KAÇIRILAN GÜNDEM 01-01-1970 03:00 BIDEN NOTLARI 01-01-1970 03:00 DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR 01-01-1970 03:00 ARAF'TA 01-01-1970 03:00 TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK 01-01-1970 03:00 Hayatta Sürgün Olmak 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI 01-01-1970 03:00 GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE 01-01-1970 03:00 KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK 01-01-1970 03:00 BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ 01-01-1970 03:00 KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN 01-01-1970 03:00 Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler 01-01-1970 03:00 AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI 01-01-1970 03:00 DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ 01-01-1970 03:00 KUTLU VEDA 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ 01-01-1970 03:00 TANRI, İNSAN VE TAKVİM 01-01-1970 03:00 ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? 01-01-1970 03:00 Millet Olabildik mi? 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Mehdi’yi beklerken 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU VE YENİ İNSAN 01-01-1970 03:00 Kediler, Fareler ve Vatan 01-01-1970 03:00 Kürşat olma vaktidir 01-01-1970 03:00 Gülün Adı, Kadın ve Takva 01-01-1970 03:00 İslamo-Amerikancılık 01-01-1970 03:00 EBCET, CİFR VE TARİH 01-01-1970 03:00 SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ 01-01-1970 03:00 DİPLOMASİMİZ NEREYE? 01-01-1970 03:00 İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? 01-01-1970 03:00 KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA 01-01-1970 03:00 "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi 01-01-1970 03:00 KATLİAMERİKA 01-01-1970 03:00 MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU 01-01-1970 03:00 YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ 01-01-1970 03:00 Ay lav yu, Cani! 01-01-1970 03:00 AŞKIN HALLERİ 01-01-1970 03:00 DOKUZ HECELİLER 01-01-1970 03:00 FİRAVUN... 01-01-1970 03:00 Kadın'ım... 01-01-1970 03:00 28 Şubat ve Erbakan 01-01-1970 03:00 KADDAFİ'DEN KESESİ 01-01-1970 03:00 Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot 01-01-1970 03:00 Democoupracy mübarek olsun! 01-01-1970 03:00 FULL'er Yapalım mı, Abi? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu'da Sezaryen 01-01-1970 03:00 Mısır'da Karaoke Devrimi 01-01-1970 03:00 Mısır'ı Okurken 01-01-1970 03:00 Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) 01-01-1970 03:00 Bir Ortadoğu Masalı 01-01-1970 03:00 Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye 01-01-1970 03:00 Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! 01-01-1970 03:00 Bilinç ve Sürgün 01-01-1970 03:00 İbrahim, devir içimdeki putları! 01-01-1970 03:00 İdeolojik dil ve Teolojik Tarih 01-01-1970 03:00 Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? 01-01-1970 03:00 Paralel Evren, Küresel İslamcılık 01-01-1970 03:00 Erkekler ne zaman "adam" olur? 01-01-1970 03:00 "Millî" Küreselleşme? 01-01-1970 03:00 AK'Kışşş 01-01-1970 03:00 Kimliklerin Kurdu 01-01-1970 03:00 “Hiç” i öğrenmek 01-01-1970 03:00 GELENEK VE MANKURT 01-01-1970 03:00 Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz 01-01-1970 03:00 Çift-düşün, yeni-konuş! 01-01-1970 03:00 Batı'yı ararken... 01-01-1970 03:00 Aforoz’malar… 01-01-1970 03:00 Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? 01-01-1970 03:00 AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU 01-01-1970 03:00 KÜRT'AJ 01-01-1970 03:00 Shalom, Kürdistan! 01-01-1970 03:00 İstiklal marşını yeniden yazmak 01-01-1970 03:00 İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset 01-01-1970 03:00 Amerika düşmansız olabilir mi? 01-01-1970 03:00 Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup 01-01-1970 03:00 Keşif... 01-01-1970 03:00 Babil’in dil’beri 01-01-1970 03:00 Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? 01-01-1970 03:00 Tarihi hangi hikâyeci yazar? 01-01-1970 03:00 Zihin Kontrolü ve Kült 01-01-1970 03:00 YUMURTANIN AK'I, SARISI 01-01-1970 03:00 Ebu Zer’in günlüğü 01-01-1970 03:00 Her şey zıddı ile mi kaim? 01-01-1970 03:00 Melamilik “marka” mıdır? 01-01-1970 03:00 Melâmilik 01-01-1970 03:00 Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm 01-01-1970 03:00 AŞKA DAİR NE VARSA 01-01-1970 03:00 Medya medyumluğu ve wikisızmalar 01-01-1970 03:00 Türkiye, İran ve Dünya Barışı 01-01-1970 03:00 Muhafazakârlık “marka”sı? 01-01-1970 03:00 Füze ümütz! “Van münütz!” 01-01-1970 03:00 Çin'in hafızası ve küresel sistem 01-01-1970 03:00 Kutlu veda 01-01-1970 03:00 Öznellik Öz’neliktir! 01-01-1970 03:00 Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve tesettür 01-01-1970 03:00 İmam, Örtünme ve Nur Suresi 01-01-1970 03:00 Din duble “yol” mu demekti? 01-01-1970 03:00 Gelenek, mankurt ve reform 01-01-1970 03:00 Aylardan şubat günlerden cuma 01-01-1970 03:00 Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek 01-01-1970 03:00 Gelenek mürtedi ve kimlik 01-01-1970 03:00 Namus, Kanun ve Fazilete Dair 01-01-1970 03:00 İman "terakkiye" destek midir? 01-01-1970 03:00 Yılmayacağız... 01-01-1970 03:00 ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL 01-01-1970 03:00 Hoş geldin, Şeytan! 01-01-1970 03:00 OSMANLI VE NEO-OSMANLI 01-01-1970 03:00 DAYILAR VE DAYILANMALAR 01-01-1970 03:00 Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus 01-01-1970 03:00 Tesettür neyi örtüyor? 01-01-1970 03:00 Milat oluşturmak 01-01-1970 03:00 Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? 01-01-1970 03:00 Tarih satrancını asıl kim oynuyor? 01-01-1970 03:00 Mahalle ve getto 01-01-1970 03:00 Tanrı, totem ve muta nikahı 01-01-1970 03:00 Orta Doğu’mların ebesi 01-01-1970 03:00 ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI 01-01-1970 03:00 KÜRESEL İSLAMCILIK 01-01-1970 03:00 RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK 01-01-1970 03:00 Medine Vesikası 01-01-1970 03:00 Türk solculuğu ve İslamcılığı 01-01-1970 03:00 Batı’k düşüncelerin Doğu’şu 01-01-1970 03:00 BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? 01-01-1970 03:00 NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG 01-01-1970 03:00 Karadul 01-01-1970 03:00 KEDİLER VE FARELER 01-01-1970 03:00 “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası 01-01-1970 03:00 ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI 01-01-1970 03:00 Neden Federasyon? 01-01-1970 03:00 Kaburga kemiklerimdeki sızı? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu ve Darbeler 01-01-1970 03:00 "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? 01-01-1970 03:00 TURNUSOL 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? (II) 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? 01-01-1970 03:00 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 01-01-1970 03:00 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) 01-01-1970 03:00 Kim ne der? 01-01-1970 03:00 Ne zaman ki… 01-01-1970 03:00