AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI

Metin BOSNAK

26-04-2022 01:49

 

Amerikan Kimliği ve Şeytanları

Başkan G.W. Bush 11 Eylül 1990’da Körfez Savaşını “Yeni Dünya Düzeni” sloganıyla taçlandırdığında iki hususa zımnen dikkat çekiyordu. Birincisi, Soğuk Savaş dönemi, Kapitalist Blok’un Varşova Paktı aleyhine galibiyetiyle sonuçlanmasıydı. “Sovyet İmparatorluğu” “çökmüştü.” Zafer sarhoşluğu ile çöküşü kutlayan Bush’un konuşması, bir yandan da “Amerikan İmparatorluğu”nu muzaffer devlet olarak ilan ediyordu. İkincisi, Osmanlı Devletinin ölümünden sonra İngilizlerin cirit attığı bölgede Amerika, İngilizlerin planlarını kendi askeri ve ekonomik gücüyle yeniden canlandıracaktı.

Benzer bir başarıyı İngilizler Osmanlı çökerken Osmanlı’ya karşı hissetmişlerdi. Osmanlı gitmiş, genelde Batı, özelde Birleşik Krallık akraba coğrafyaları hâkimiyeti eline almıştı. Osmanlı’nın ölümü aslında bir önceki yüzyılda muhtemeldi. Yani, aslında Osmanlı son asrında bitkisel hayat yaşadı. İngilizler Osmanlı’yı Rusya’ya karşı tampon olarak tutmak istemişler ve bu da Osmanlı Devletinin işine gelmişti.

Çarlık Rusya’sına karşı İngiltere Osmanlı terekesi olan ülkelerde Osmanlıyla karşılıklı hacetten dolayı paslaşıyordu. Sonraları bu tasarım ABD ve Ortadoğu ekseni olarak yeniden tasarlandı. Tabii özellikle de petrol ve şeyh zengini ülkelerdi hedef. İngiliz tecrübesinden yararlanarak, ama eski kolonicisi İngilizlerin ötesine bir Ödipus iştiyakıyla geçerek bu tasarımı yapması gerekiyordu. Amaç yine ağırlıklı İngiliz mirası olan İsrail’in suflörlükleri ve mihmandarlığıyla hem enerji kaynaklarını hem de en eski medeniyetlerin kurulduğu “kutsal” topraklarda kendi sömürü düzenini sağlamaktı. Ortadoğu’da her şeye rağmen, Soğuk Savaş döneminde bir paylaşım dengesine bağlı olan Rusya-Amerika arasındaki denge ise, tahterevallinin iki tarafına birden ayaklarını yerleştiren Amerika’nın Yeni Dünya Düzeni “Pax Americana” lehine değişmişti.

Amerika’nın bu planında iki türlü Ödipal kompleks vardı. Eski bir İngiliz kolonisi olan Amerika, bir yandan Eski Dünya ve özellikle İngiltere’den intikam alıyordu. Öte yandan, kömür ve buharlı makinelerle sanayide atılım yapan İngilizlere, petrol enerjisi kullanan kendi sanayi ile de fark atmıştı. Kültürel mirasını bir anlamda İngiltere üzerinden değil, kendi kimliğiyle yeniden tanımlarken, durumu finansal ve hukuksal olarak da kendi lehine çevirecekti Amerika. Bunu yaparken İngilizlerin eski strateji planlarından yararlandı.

“Yeni Dünya” düzeni kavramının tarihçesi bir anlamda, Amerika’nın “Yeni Dünya” olarak etiketlenmesiyle hem de tek kutuplu Amerikan tertipli dünyanın resmi açılış konuşması tarzında ilam etmesiyle ilgiliydi. Aslında, Amerika kuzey ve güneyiyle, sadece oraya giden kaşifler ve müstemlekeciler için yeniydi. Hatta 15. asra kadar giden kâşifleri de olmuştu Amerika’nın. Ayrıca, Aztek, Maya, İnka gibi birçok “Eski Amerika” medeniyetleri Amerikan toprağında binlerce yıldır yaşamıştı.

Buradaki ayrımda esas olan öncelikle coğrafi bir ayırım gibi görünen, ama dini, siyasi ve idari ayrışım yoluyla oluşturulmaya hala çaba gösterilen süreçteki “Amerikan” kimliğiydi. O kimliğin oluşması ve takviye edilmesi de Amerika’nın kendi düşman ve Şeytanlarını tanımlaması lazımdı. Düşman ve Şeytanlar yaratmadan Amerika’nın kendi kimliğini oluşturması mümkün değildi. Amerikan kimlik yaratma ideolojisi farklı asırlarda dini, ekonomik ve kültürel olarak şekillendi.

Amerikan Kimliğini Yaratırken

Amerikan milleti oluşturmak için “Eritme potası” diye sonradan adlandırılacak Amerikan kimliği tanımlama stratejileri, aslında aynı potada yerini alsa da tam olarak erimeyen Amerikalı milletleri, “unity in diversity” ve “diversity in unity” diye formülleştiriyordu. “Three in one; on in three” ifadesiyle “teslis”i çağrıştıran tarzdaki bu millet tanımı, aslında WASP’ın (White Anglo-Saxon Protestant=Beyaz Anglo-Sakson Protestan) kendini pota, diğer etnik ve dini unsurları da erimeleri ve kendilerine katılmaları gereken potansiyel eriyikler olarak görüyordu. Bu alaşımda önemli katalizör ise “fırsatlara”, “özgürlüklere” dair geliştirilen ve yüzyıllarca reklamı yapılan unsurlardı. Her ne kadar bu fırsatların ve özgürlüklerin tadını çıkaran WASP ise de, bu ideolojik propaganda Amerika’ya cazibe katan bir etken oldu.

Öte yandan, dini özgürlüklerini yaşamak için Yeni Dünyaya zor şartlar altında dalgalar halinde göçen Püritenler (Amerikan Protestanları), Avrupa’da baskı görmüşlerdi. Ancak Amerika’ya yerleştikten sonra, bu baskının bir benzerini kendi ana doktrinlerden birazcık da olsa ayrılan Protestan gruplara baskı, sürgün ve yok sayma tavırlarını kendileri sergilemekten geri durmadılar. Avrupa’da cadı avları bitmesine denk gelen dönemde Amerika’da cadı avları vuku buluyordu. Cadı avları daha önceleri ülke içinde iken sonraları okyanus ötesine taşındı.

Salem Massachusetts’de 17. yüzyılda yaygın olan yargılamalar, yargılamadan çok, zaten belli olan cezaları uygulamak için gerekçe oluşturma ve meşrulaştırma mahkemeleriydi. Yani, mahkemeler Amerikan engizisyonları oldular. Sara hastalarından, kadın hastalıklarına maruz kalanlara, yaramaz çocuklardan, dini farklı yaşayan yetişkinlere kadar farklı insan tayfları teokratik yargıçlar tarafından Şeytanla iş birliği yapmak iddiasıyla yargılandı ve mahkûm edildiler. Zaten Amerika 16. Yüzyıldan itibaren gelen göçlerle ve Püritenlerin dini heyecanlarının yüksek olması nedeniyle iki yüzyıl kadar New England kökenli teokrasisinin kurallarına uygun olarak yaşamak zorundaydılar. Eski İngiltere’den Yeni İngiltere taşınan miras bu oldu.

Hem Kolumbus hem Amerigo Vespuçi sonrasında, kıtanın adı hemen Amerika da olmamıştı. Püritenlerin kafasında ve Püriten teokratik hanedanın inancına göre kıtanın adı “Yeni Eden,” “Yeni Kudüs,” “Vaat edilen Ülke” “Yamaçtaki Şehir-Kudüs” “Yeni Zion” ve “Yeni İsrail” gibi Tevrat kökenli ve Yahudi tarihinden alınan örneklerle isimlendirilmişti. Tarihsel olarak Püritenler kendilerini, Yahudilerin Mısır’daki esareti sonunda Filistin’e geçişlerini tekerrür ettiren insanlar olarak görüyorlardı. Yahudiler Mısır’da esaret altında yaşamış ve Musa liderliğinde çölü geçerek vaat edilen topraklara erişmişlerdi. Tarihsel olarak Mısır Yahudi kafasında sürgün, esaret ve zulmün tescilli markası oldu. Her yıl kutlanan Hamursuz Bayramı bu anıyı tazelemek için kutlanmaktadır.

Öte yandan, Püritenler da Martin Luther ve John Calvin gibi Mutezili Hıristiyanlığın önderlerinin fikirleriyle önce Papalıktan ayrılmayı, sonra Anglikan Kilisesini kurmayı hedefleyen politik süreç içinde yaşanan reformlardan tatminkâr ve mutlu olmamışlardı. İnancın bireysel boyutta ve bizzat Kutsal Kitab’ın okunması, yorumlanmasıyla, Kilise ve papazların etkisi olmadan yaşamak istiyorlardı. Zaten bu nedenle başlarda alaycı bir şekilde onlara “Püritenler” (“tasaffi”ciler), yani Hıristiyanlığı papalıktan arındırarak Kitap doğrultusunda tasfiye yani saflaştırmak isteyen Selefiler anlamında lakap takılmıştı. İnançları arasında “herkesin papazlığı” yani herkesin Kutsal Kitabı okuyup anlamasının mümkün olduğu ve ibadeti yönetebileceği de vardı. Sonradan Amerikan Protestanlığının itici gücü oldular.  

Önceleri Sekizinci Henry bu hareketlere kendi kişisel ve milli hedefleri doğrultusunda izin verdi. Ancak Püritenler artık “Anglikan” Kilisesini de yeterince saflaşmış görmemeleri ve onu Roma'daki Papalığın İngiltere şubesi gibi sadece lideri değişmiş, ama özü aynı kalmış gördükleri için beğenmemeleri nedeniyle onlara yaptırımlar uygulatarak baskılara maruz bırakıldı. Akabinde kurtuluşu, o dönemde daha özgürlükçü olan Hollanda’ya gitmekte bulan Püritenler, burada da yeni nesillerin yoldan çıkma endişelerini taşıdı ve yeni çareler aradılar. 

Bu sürece gelinmesi asırlar sürmüştü aslında. Biraz geriye gidersek, 12. yüzyıldan itibaren Endülüs Medeniyetinin medrese modellerine göre kurulan Oxford ve Cambridge gibi üniversiteler ve kütüphanelerin eğitimiyle meydana gelen entelektüel kitleler (Hıristiyanlığın önemli akaitçilerinden olan Thomas Aquinas’ın hocası Albert Magnus Endülüs medreselerinde okumuştu ve Arapçayı iyi biliyordu),  John Wycliff vb. insanların Kutsal Kitabı Latinceden mahalli dillere çevirmesi, matbaanın 15. yüzyıldaki getirdiği etkilerle yaygınlaşması, ayrıca Papalık güdümümde yapılan haçlı seferlerinin “Tanrı sizinle beraberdir” propagandasına rağmen amacına ulaşamaması, bunun sonucunda Kiliseye ve papazlara olan inancın azalması Rönesans ve Reform hareketlerini hazırlamıştı.

Ayrıca, Kilise gitgide maddi gücünü, topraklarını ve siyasi etkinlik alanlarını kaybetmeye başlamış, Avrupa’nın her iki yakasında iki (Endülüs ve Selçuklu-Osmanlı) Müslüman medeniyetlerinin varlığı Avrupa’nın hareket alanlarını daraltmış, Kilise içindeki kokuşma da artık saklanamaz boyutlara ulaşmıştı. Bu süreç sonucunda ortaya çıkan Protestanlık ve Anglo-Amerikan uzantısı olan Püritenlik Amerika kıtasına, yeni ülkeyle beraber, yeni bir dünya hatta yeni bir Eden’e yolculuğa başladıklarında, Yahudilerin tarihlerini yeni kıtaya giderken ve oraya ulaşmak süreciyle tekerrür ettirdiklerini düşünüyorlardı.

Yeni Dünya ile “Yeni Cennet” kavramı da Püriten kafasında ve yazılarında sıklıkla yer aldı.  “Yeni Dünya”, “Yeni Cennet”  olunca, tabii olarak bütün değerler dizisi de “cennet ülke” kavramına uygun olarak gelişti. Buna göre, Püriten erkeği “Yeni Âdem”, kadını da “Yeni Havva” oluyorlardı. Olayları Tevratın metni ve geleneğine göre algılayan Püritenler “Tekvin”deki yapının içindeki tehlikeyi unutmamışlardı. Cennet vardı, Âdem ve Havva vardı, ama yılan yani Şeytan yoktu ortada! Püritenler bu problemi çok geçmeden, Yerli Amerikalılara da“Şeytan”ın rolünü vererek tamamladılar.  Sonraları bu etnik Şeytan yok edilecek ve yerini dini, ideolojik ve ekonomik ve kültürel Şeytanlar alacaktı.

Amerika’nın Değişen Şeytanları

Amerika’nın ilk “beyaz” asrından beri, Amerikan kültür tarihinde WASP’lar hep “masum” Âdem’i temsil ederken, onun öngördüğünün dışındaki her unsuru da yine --Tevrat'taki Âdemin yaptığı gibi-- başkalarını günah keçisi ya da “Şeytana” dönüştürmek suretiyle bir tür kültürel denklem oluşturdu. Bu denklem hep geçerli kaldı, denklemde değişen, sadece Şeytan oldu. 

Önceleri bu Şeytan, kadındı, Yerliler Şeytan oldu sonra, sonra siyahlar, Quakerler, Shakerler, Katolik gruplar, Mormonlar, Çinliler, Bolşevik Devriminden 1990’a kadar Sovyetler, İkinci Dünya Savaşı dönemi ve sonrasında Japonlar ve Almanlar, McCarthy döneminde özellikle “komünistler” ve sendikacılar, kara listeleri yapılan sanatçı ve gazeteciler, yine ve 1960’lardan 1970’lere kadar Maocu Çin, 1980’lerden itibaren ise, İran, Irak ve Libya gibi ülkelerin temsil ettiği “tehdit”ten dolayı önce Arap karşıtlığı, sonraları da 11 Eylül 2001 akabinde ABD’nin en yüksekteki devlet kademelerine kadar kabul gören, meşruiyet kazanan İslam dini ve âlemi oldu. Osmanlı ve İslam düşmanlığı temelleri ise Osmanlı topraklarında açılan okullarda derin derin işlendi. Misyonerlerin okullarda ders verirken bir yandan da mesela Ortodoks olan Ermenileri Protestanlaştırmaları bu sürecin sonucu oldu.

Artık tarihsel olarak Batılı bir dilbilimsel ve kültürel miras olan “anti-Semitizm” yani Yahudi karşıtlığı, yine Semitik bir ırktan gelen, ama Müslüman ağırlıklı kimliğiyle tamamen bir ırk kimliğine bürünen Anti-Arap, sonra Anti-İslam ve giderek Müslüman görünümlü Sihlere kadar varan husumet ve nefret hislerine dönüştü. Hemen her şeyin “seri” üretime girdiği ABD’de nefret de seri oldu. Şehirler seri, T-model arabalar seri, katiller seri, nefret seri, hatta insanlar seri olabilirdi. Düşman da seri üretim hatlarına düştü.

G.W. Bush’un, babası Bush’dan miras aldığı “Yeni Dünya Düzeni”nin daha bariz açılımı “İslam Faşizmi”ne karşı oluşurken, “İslam fobisi” tanımlanırken, aslında İslam dünyası da Afganistan ve Irak sonrasında “şimdi sıra kimde?” türünde sorularla önce Bush, sonra Amerikan karşıtlığını, sonra Batı ve en nihayetinde tarihsel tecrübeleri hali olumlamak ya da açıklamak için kullanmak suretiyle Hıristiyan ve Yahudi karşıtlığını körükledi. 

Bu dönüşüm sürecinde Batı dillerinde daha önce var olan ve Yahudileri aşağılamak ve itham etmek için kullanılan “theocide” (“Tanrı” yani İsa’nın Katili, Yahudi) kavramı Nazi Almanya'sındaki katliamlara atfen “genocide” (bir halk veya ırkın katli) kavramıyla bir tarihsel semantik çekime girdi. Başarılı bir kültürel ve ideolojik tasarım, giderek algı yönetimlerinin doruğa çıktığı bir başka alana dönüştürülmüş oldu.   

Artık hafızalardaki Anti-Semitizm, Yahudileri değil, yine özelde İbrani kökenli olan Arapları, genelde İse Müslümanları hedef alan bir kin nefret ve Şeytanlaştırma sürecine dönüştü. İlk defa onunla ortaya çıkmasa da, Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” adıyla Foreign Affairs dergisinde 1993 yılında makale olarak yayımladığı tez aslında Amerikan kültür tarihinde zaten var olan, husumet ve öcü yaratmak suretiyle milli kimlik edinme sürecinin akademik formülünü ifade ediyordu. 

Amerika’nın ilk tarihçileri olan Püriten yazarların ve daha seküler olarak Amerikan kimliğine gözlemci olarak bakıp anlam kazandıran “Amerikalı Kimdir?” sorusuna cevap veren, Jean de Crevecoeur gibi yazarlardan farklı olan bir şey vardı Huntington’un makalesinde.  Daha sonra 1996 yılında kalın bir kitap olarak çıkan kitabında Huntington, makalesindeki tezlerini daha güçlü ve istatistik yeni verileri de ekleyerek yayımladığında kitabın başlığı makalesinde başlığa da eklemeler içeriyordu: Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Yaratılması.

Kitabın kapağında Samuel Huntington adının hemen altında Hıristiyanlığı temsil eden Haç, hemen altında Medeniyetler Çatışması ibaresi, onun altında Yahudiliği temsilen Yıldız, onun altında ise İslam’ı temsilen Hilal yer alıyordu. Ayrıca Henry Kissinger’ın “Soğuk Savaş sonrasından beri ortaya çıkan en önemli kitaplardan biri” diye kitaba övgüsü yer alıyordu. Daha ilginci, Uzak Doğu’da farklılıkların dengesini, özellikle cinslerle ilgili dengeyi temsil eden ying-yan logosu yer alıyordu. Hâlbuki kitap karşılıklı dengeleri değil, Amerika lehine onların nasıl yeniden tasarlanmasını gerektiğini ortaya koyuyordu. 

Özellikle son tasarımın temsil ettiği kapaktaki anlayış, Huntington’un tezlerine hâkim olan dualistik dünyanın ironik bir açıklaması gibiydi aslında. Huntington, 1960’larda Değişen Toplumlarda Siyasi Düzen incelemeleri yapmış, 1968’de bir makalede, Güney Vietnam’ın bombalanmasını alkışlamış, 1976 yılında iki akademisyenle Demokrasi Krizi: Demokrasilerin Yönetilebilirliği temalarına değinmiş, 1977 ve 1978 yıllarında Beyaz Saray nezdinde, Milli Güvenlik Konseyinin güvenlik stratejilerine koordinatörlük yapmıştı. 

Uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimine dair birikimlerini tarihsel, güncel olaylar eşliğinde yeni bir alana taşıyan Huntington, Medeniyetler Çatışması adlı eserinde, bunun ötesine geçmiş, tarih yazıcılığını, geleceği yazmak şeklinde bir öngörüden çok, geleceği şekillendirmede ABD’ye rota çizmeye götürmüştür. Nitekim WASP çıkarları doğrultusunda, Beyaz Saray politikalarına akademik tahlil ve danışmanlıktan öteye giden bir mantıkla, bir stratejik vizyoner, kâhin gibi kabul görmüştür.

Dualistik epistomolojisi Huntington’un dünya algısını kapitalist Batı ve ötekiler, yani potansiyel hasım medeniyetler ekseninde konumlandırdı. Dünyada yedi-sekiz ana medeniyet vardı: Batı, Latin Amerika, İslam, Çin, Hindu, Ortodoks, Japon ve Afrika medeniyetleri. Görüldüğü gibi, Huntington, bugün “medeniyet” zürriyeti kesilmiş görünen durumuna rağmen nüfusu 1,5 milyara ulaşan İslam dünyasını tehdit olarak görmektedir. Ancak bunun yanında, Protestan-Kapitalist algısı Huntington’ı, Kapitalizmi demokrasi ile eş tutma tevilinden dolayı, Çin, Katolik dünyası ve Ortodoksluğu da potansiyel “tehdit”  görmeye sevk etmektedir.

Bu tehlikelerin başında tehdit olarak “medeniyetlerin” nüfusları gelmektedir. En büyük tehditler, nüfusu en büyük olan ve dünyanın toplam nüfusunun nerdeyse yüzde sekseninden gelmektedir: (Yaklaşık 1,5 milyarlık İslam dünyası, bir o kadar Çin ve (ve Uzak Doğu kültürü olarak Japonya) ve yine o kadar Katolik dünyası.  Yani dünyanın beşte dörtlük oranı tehdit oluşturan medeniyetleri ihtiva etmektedir. Peki, çoğulculuk teorilerini dünyaya sunan Amerika’da, asıl kurucu olan hangi unsurlar kendini garantiye almak isteğiyle toplumun önemli bir kısmını oluşturan Hispanikleri bile dışlıyorlardı?

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN 01-01-1970 03:00 Mum Titrer Hanemizde 01-01-1970 03:00 Ülkücülük 01-01-1970 03:00 CHP'yi Ne Zaman Sevdim 01-01-1970 03:00 İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK 01-01-1970 03:00 SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI 01-01-1970 03:00 PARALEL YAPI 01-01-1970 03:00 Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS 01-01-1970 03:00 DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR 01-01-1970 03:00 DEVRİM Mİ DEDİNİZ? 01-01-1970 03:00 BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 DİL TARİH VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 AYNAYI ARAMAK... 01-01-1970 03:00 MAKULLER AKİLLERE KARŞI 01-01-1970 03:00 VEDA HUTBESİNİ OKURKEN 01-01-1970 03:00 HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK 01-01-1970 03:00 ALPEREN OLMAK 01-01-1970 03:00 BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR 01-01-1970 03:00 DELİLİĞE ÖVGÜ 01-01-1970 03:00 AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR 01-01-1970 03:00 BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR 01-01-1970 03:00 YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? 01-01-1970 03:00 DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ 01-01-1970 03:00 ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR 01-01-1970 03:00 EĞİTİME NEDEN HAYIR? 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? 01-01-1970 03:00 İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... 01-01-1970 03:00 BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? 01-01-1970 03:00 BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? 01-01-1970 03:00 BU ÜLKEYİ ANLAMAK... 01-01-1970 03:00 NİYET TAVŞANLARI VE TARİH 01-01-1970 03:00 ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI 01-01-1970 03:00 FERMAN VE FETVA 01-01-1970 03:00 BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 AŞKIN BAR/KODU 01-01-1970 03:00 MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK 01-01-1970 03:00 YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! 01-01-1970 03:00 OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? 01-01-1970 03:00 SÜRGÜN 01-01-1970 03:00 KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... 01-01-1970 03:00 KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 MHP NEREYE GİDİYOR? 01-01-1970 03:00 NASIL BİR GENÇLİK? 01-01-1970 03:00 KİM KORKAR EBU ZER'DEN? 01-01-1970 03:00 MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? 01-01-1970 03:00 "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE 01-01-1970 03:00 Milliyetçilik ve Kürtler 01-01-1970 03:00 İLETİŞİM VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 BATILILAŞMAK 01-01-1970 03:00 TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK 01-01-1970 03:00 "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" 01-01-1970 03:00 BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI 01-01-1970 03:00 FİRAVUN VE HİÇ'LİK 01-01-1970 03:00 KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? 01-01-1970 03:00 KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM 01-01-1970 03:00 ÇEVRİM İÇİ AHLAK 01-01-1970 03:00 ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU 01-01-1970 03:00 KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 01-01-1970 03:00 11 Eylül ve ABD 01-01-1970 03:00 YA 12 EYLÜL SONRASI? 01-01-1970 03:00 Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu 01-01-1970 03:00 AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI 01-01-1970 03:00 SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK 01-01-1970 03:00 DİL VE TARİH KAVGAMIZ 01-01-1970 03:00 HOLİGARŞİ 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve Cemaat algısı 01-01-1970 03:00 Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? 01-01-1970 03:00 MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? 01-01-1970 03:00 TÜRK LİBERALİZMİ 01-01-1970 03:00 AŞK MI MAŞUK OLAN? 01-01-1970 03:00 DİN'ERCİLİK 01-01-1970 03:00 SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA 01-01-1970 03:00 LİBERAL STATÜKOCULUK 01-01-1970 03:00 UYKUYU ÖLDÜRMEK 01-01-1970 03:00 "EKSİK ETEK" 01-01-1970 03:00 BABİL, DİL VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ 01-01-1970 03:00 AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM 01-01-1970 03:00 TÜRKÇE VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN 01-01-1970 03:00 "İBRAHİMİ DİNLER" 01-01-1970 03:00 BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK 01-01-1970 03:00 KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN 01-01-1970 03:00 TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI 01-01-1970 03:00 RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? 01-01-1970 03:00 BEN'SİZLİĞE ŞİİR 01-01-1970 03:00 TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN 01-01-1970 03:00 ERBAKAN'I ÖZLERKEN 01-01-1970 03:00 MÜSLÜMAN VE İSLAMCI 01-01-1970 03:00 İSLAM VE FEMİNİZM 01-01-1970 03:00 KAÇIRILAN GÜNDEM 01-01-1970 03:00 BIDEN NOTLARI 01-01-1970 03:00 DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR 01-01-1970 03:00 ARAF'TA 01-01-1970 03:00 TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK 01-01-1970 03:00 Hayatta Sürgün Olmak 01-01-1970 03:00 AKADEMİSYENLİK 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI 01-01-1970 03:00 GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE 01-01-1970 03:00 KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK 01-01-1970 03:00 BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ 01-01-1970 03:00 KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN 01-01-1970 03:00 Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler 01-01-1970 03:00 DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ 01-01-1970 03:00 KUTLU VEDA 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ 01-01-1970 03:00 TANRI, İNSAN VE TAKVİM 01-01-1970 03:00 ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? 01-01-1970 03:00 Millet Olabildik mi? 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Mehdi’yi beklerken 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU VE YENİ İNSAN 01-01-1970 03:00 Kediler, Fareler ve Vatan 01-01-1970 03:00 Kürşat olma vaktidir 01-01-1970 03:00 Gülün Adı, Kadın ve Takva 01-01-1970 03:00 İslamo-Amerikancılık 01-01-1970 03:00 EBCET, CİFR VE TARİH 01-01-1970 03:00 SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ 01-01-1970 03:00 DİPLOMASİMİZ NEREYE? 01-01-1970 03:00 İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? 01-01-1970 03:00 KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA 01-01-1970 03:00 "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi 01-01-1970 03:00 KATLİAMERİKA 01-01-1970 03:00 MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU 01-01-1970 03:00 YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ 01-01-1970 03:00 Ay lav yu, Cani! 01-01-1970 03:00 AŞKIN HALLERİ 01-01-1970 03:00 DOKUZ HECELİLER 01-01-1970 03:00 FİRAVUN... 01-01-1970 03:00 Kadın'ım... 01-01-1970 03:00 28 Şubat ve Erbakan 01-01-1970 03:00 KADDAFİ'DEN KESESİ 01-01-1970 03:00 Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot 01-01-1970 03:00 Democoupracy mübarek olsun! 01-01-1970 03:00 FULL'er Yapalım mı, Abi? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu'da Sezaryen 01-01-1970 03:00 Mısır'da Karaoke Devrimi 01-01-1970 03:00 Mısır'ı Okurken 01-01-1970 03:00 Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) 01-01-1970 03:00 Bir Ortadoğu Masalı 01-01-1970 03:00 Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye 01-01-1970 03:00 Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! 01-01-1970 03:00 Bilinç ve Sürgün 01-01-1970 03:00 İbrahim, devir içimdeki putları! 01-01-1970 03:00 İdeolojik dil ve Teolojik Tarih 01-01-1970 03:00 Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? 01-01-1970 03:00 Paralel Evren, Küresel İslamcılık 01-01-1970 03:00 Erkekler ne zaman "adam" olur? 01-01-1970 03:00 "Millî" Küreselleşme? 01-01-1970 03:00 AK'Kışşş 01-01-1970 03:00 Kimliklerin Kurdu 01-01-1970 03:00 “Hiç” i öğrenmek 01-01-1970 03:00 GELENEK VE MANKURT 01-01-1970 03:00 Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz 01-01-1970 03:00 Çift-düşün, yeni-konuş! 01-01-1970 03:00 Batı'yı ararken... 01-01-1970 03:00 Aforoz’malar… 01-01-1970 03:00 Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? 01-01-1970 03:00 AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU 01-01-1970 03:00 KÜRT'AJ 01-01-1970 03:00 Shalom, Kürdistan! 01-01-1970 03:00 İstiklal marşını yeniden yazmak 01-01-1970 03:00 İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset 01-01-1970 03:00 Amerika düşmansız olabilir mi? 01-01-1970 03:00 Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup 01-01-1970 03:00 Keşif... 01-01-1970 03:00 Babil’in dil’beri 01-01-1970 03:00 Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? 01-01-1970 03:00 Tarihi hangi hikâyeci yazar? 01-01-1970 03:00 Zihin Kontrolü ve Kült 01-01-1970 03:00 YUMURTANIN AK'I, SARISI 01-01-1970 03:00 Ebu Zer’in günlüğü 01-01-1970 03:00 Her şey zıddı ile mi kaim? 01-01-1970 03:00 Melamilik “marka” mıdır? 01-01-1970 03:00 Melâmilik 01-01-1970 03:00 Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm 01-01-1970 03:00 AŞKA DAİR NE VARSA 01-01-1970 03:00 Medya medyumluğu ve wikisızmalar 01-01-1970 03:00 Türkiye, İran ve Dünya Barışı 01-01-1970 03:00 Muhafazakârlık “marka”sı? 01-01-1970 03:00 Füze ümütz! “Van münütz!” 01-01-1970 03:00 Çin'in hafızası ve küresel sistem 01-01-1970 03:00 Kutlu veda 01-01-1970 03:00 Öznellik Öz’neliktir! 01-01-1970 03:00 Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve tesettür 01-01-1970 03:00 İmam, Örtünme ve Nur Suresi 01-01-1970 03:00 Din duble “yol” mu demekti? 01-01-1970 03:00 Gelenek, mankurt ve reform 01-01-1970 03:00 Aylardan şubat günlerden cuma 01-01-1970 03:00 Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek 01-01-1970 03:00 Gelenek mürtedi ve kimlik 01-01-1970 03:00 Namus, Kanun ve Fazilete Dair 01-01-1970 03:00 İman "terakkiye" destek midir? 01-01-1970 03:00 Yılmayacağız... 01-01-1970 03:00 ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL 01-01-1970 03:00 Hoş geldin, Şeytan! 01-01-1970 03:00 OSMANLI VE NEO-OSMANLI 01-01-1970 03:00 DAYILAR VE DAYILANMALAR 01-01-1970 03:00 Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus 01-01-1970 03:00 Tesettür neyi örtüyor? 01-01-1970 03:00 Milat oluşturmak 01-01-1970 03:00 Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? 01-01-1970 03:00 Tarih satrancını asıl kim oynuyor? 01-01-1970 03:00 Mahalle ve getto 01-01-1970 03:00 Tanrı, totem ve muta nikahı 01-01-1970 03:00 Orta Doğu’mların ebesi 01-01-1970 03:00 ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI 01-01-1970 03:00 KÜRESEL İSLAMCILIK 01-01-1970 03:00 RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK 01-01-1970 03:00 Medine Vesikası 01-01-1970 03:00 Türk solculuğu ve İslamcılığı 01-01-1970 03:00 Batı’k düşüncelerin Doğu’şu 01-01-1970 03:00 BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? 01-01-1970 03:00 NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG 01-01-1970 03:00 Karadul 01-01-1970 03:00 KEDİLER VE FARELER 01-01-1970 03:00 “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası 01-01-1970 03:00 ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI 01-01-1970 03:00 Neden Federasyon? 01-01-1970 03:00 Kaburga kemiklerimdeki sızı? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu ve Darbeler 01-01-1970 03:00 "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? 01-01-1970 03:00 TURNUSOL 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? (II) 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? 01-01-1970 03:00 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 01-01-1970 03:00 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) 01-01-1970 03:00 Kim ne der? 01-01-1970 03:00 Ne zaman ki… 01-01-1970 03:00