FERMAN VE FETVA

Metin BOSNAK

26-04-2022 01:49

 

Osmanlı toplum düzeni ve siyasetinde İslam dininin önemli bir yeri vardı. Ancak Osmanlı Devleti teokratik bir devlet değildi. “Devletin bekası” ve “fitneye mani olmak” için İslam’ın emretmediği, hatta yasakladığı kimi uygulamaları Fatih Sultan Mehmet dâhil olmak üzere Sultanların yaptığı bilinmektedir. Bunlar arasında “kardeş katline” cevaz veren ferman da vardır. Ferman ve fetva Osmanlı’nın Devlet ruhunda eritmek istediği iki bedendi. Ancak bazı zamanlarda fetva diyanetin değil siyasetin niyetine göre şekillenmiştir.

Osmanlı, Osman Bey’in meşhur rüyasından itibaren İslam’ı ve Devlet bekasını esas almıştı. Devletin kuruluşundaki mitoloji ile tarihin karıştığı rüyada Devletin sütunlarına yönelik iki unsur da vardır. Rivayeten aktarılan rüyalar birbirini tamamlayan ve devletin felsefesini oluşturan mahiyettedir. Bu rüyalar belki Osman Bey için “sadık rüya” tarzındadır. Ancak rüyanın yorumu, aktarıldığı şekliyle, geriye dönük okumalardan ibaret görünmektedir.

Birincisi, Devletin Müslüman niteliğine dairdir: “Osman Bey bir gün Şeyh Edebali’nin evinde misafir olmuştu. Gece, vakit hayli ilerleyince istirahat etmek üzere odasına çekilmişti. Fakat yatmak üzereyken rafta gözüne ilişen Kuran-ı Kerim'e saygısından dolayı yatamadı. Uyuyamadı. Kuran'ı alıp okumaya başladı. O gece sabaha kadar Kuran okudu. Tam 6 saat. Hikmet-i İlahi, Osman Gazi Han'ın Kuran'a olan bu saygısından dolayı her okuduğu saate 1 asır lütuf edilmiş, hanedanı 6 asır hükümdar olmuştur 7 cihana.”

Görüldüğü gibi, Devletin altı asrı ile altı saatlik Kur’an okuma faslı hizmete mütekabildir. Aşikâr olan şu ki, bu tarihsel-mitolojik bir “yeniden” okumadır. Yani, Osmanlı’nın altı asırlı ömrünü dine hizmeti temsil eden ve saatlerle hesaplanmış bir geri okumadır. “Yedi cihan” da bu anlatının bir diğer uzantısıdır. Malum olduğu gibi, Arapçadaki, “yedi” “altı” rakamında sonra gelen “yedi” rakamından çok, “her” ya da “çok” anlamında kullanılmaktadır.  

Diğeri ise, Devletin bekasına dair olan rüyadır: “Vakit sabah ezanına yaklaşmışken, yorgunluk ve uyku da bir hayli bastırmışken, Kuran elinde, yaslandığı yerde, tatlı bir uykuya daldı Sultan Osman Han. Uyurken bir rüya gördü. Rüyasında kendisi Şeyh Edebali'nin yanında yatıyordu. Edebali'nin göğsünden bir hilal doğdu. Hilal biraz yükseldikten sonra büyüdü, büyüdü ve dolunay haline gelince kendisinin göğsüne girdi. Daha sonra göğsünden bir ağaç bitip büyümeye, yükselmeye başladı. Bir çınar ağacıydı bu. Büyüdükçe yeşerdi, güzelleşti. Dallarının gölgesiyle bütün dünyayı kapladı, dünyanın her tarafından insanlar grup grup gelip bu çınarın gölgesine giriyorlardı, çok mutlu ve neşeliydiler.”

Yani, Osman Bey ikinci rüyada, Edebali’nin rehberliğiyle Devleti kuracaktır. Sultandaki iktidar ile Edebali’deki rehberlik bir araya gelecektir. Edebali dostudur, şeyhidir ve pederi de olacaktır. Hem bilim adamı hem din âlimi olan—ki gelenekte zaten “dini” ve “ladini” bilim ayrımı yoktu—Edebali’nin kızıyla evlenmesi, Devlet siyasetinin dinin ve bilimin rehberliğindeki boyutunu ifade eder. Hilal devletin yücelere çıkacağını, gökten yere dolunay olarak inmesi Devletin ilahi yardımına dair işareti, çınar da serpilip büyüyeceğini ve uzun ömürlü olacağını anlatmaktadır. Türk Hakanı Osman Bey’in Edebali’nin kızıyla evlenmesi Devletin Müslüman-Türk niteliğine vurgu yapmaktadır. Yani bu izdivaç da sembolik önemi haizdir.   

Dahası, Osmanlı’da Sultan ve Şeyh Devlette mezcedilen, ama ayrı iki gücü remz ediyordu; Sultanın dünyevi iktidarına, uhrevi rehberliğin yok göstermesi. Henüz Şeyh Edebali var, ama Şeyhülislam yoktu; Halifelik Araplardaydı. Hilafet Osmanlı’ya geçtikten sonra, Sultan siyasi iradeyi, Şeyhülislam dini iradeyi temsil ediyordu. Şeyhülislam siyasi iradenin, dini açıdan değerlendirmesini yapardı; ancak, mutlak anlamda Şeyhülislamın fetvası esas alınacak diye bir şey yoktu. Siyaset ve Devletin idaresi dini içtihadın önüne geçebilirdi.

Yani, “fetva” makamı bir “danışma” hizmeti sunar, yürütme ise tamamen ferman makamı olan Sultan’ın iradesine göre yapılırdı. Orada esas olan da yine Devlet işlerinin gereği, diplomasinin pratik esasları olurdu. Dolayısıyla, hem dini hem siyasi otorite kendi yetki alanlarını kabullenir, yekdiğerine doğrudan müdahale etmek istemezdi. Dini ile siyaset arasındaki ilişki zımni bir mutabakata dayanırdı.

Osmanlı’da fetva ve ferman makamları arasında fazla sürtüşmenin olmaması iki nedenledir. Birincisi, Osmanlı’da Sultan daha küçük yaşlardan itibaren, diğer bilimler yanında—Şeyhülislam kadar olmasa da--dini bilimleri de tahsil eder, geleneksel sanat ve edebiyata dair dersler alırdı.

Öte yandan, Şeyhülislam da dini bilimler yanında—Sultan kadar olmasa da--siyaset, felsefe, sanat ve edebiyat alanında eğitim alırdı. Bu nedenledir ki, hem sultanlar hem de şeyhülislamlar arasında sanat ve edebiyat erbabı insanlar olmuştur. Müstakil edebiyatçı kadar yetenekli şair sultanların ve Şeyhülislamların olması gelenek içindeki çok yönlülüğü göstermektedir. Şeyhülislam Yahya’nın büyük şair olduğunu şairler de kabul ederler. Nice beyti var ki, berceste makamındadır. Onlardan bir tanesi şöyledir: “Mescitte riyapîşeler eylesin ko riyayı/ Meyhaneye gel kim, ne riya var ne mürai!”

Aynı şekilde Baki, Kanuni Sultan Süleyman'ın yalnız sevdiği değil, çok da saygı duyduğu bir şairdi. Öte yandan da, “döneminin en önemli âlimlerinden biriydi.” Çok parlak bir eğitim almış ve genç yaşta profesörlüğe yükselmişti. Baki ömür boyu Kanuni'den ve sonra da İkinci Selim ve Üçüncü Murat'tan büyük saygı gördü. Anadolu ve Rumeli kazaskerliklerine kadar yükseltildi. Ancak şeyhülislam olamamıştı. Biraz şairane kapris biraz da kadirşinaslık beklentisi ona, “Kadrini seng-i musallâda bilip ey Bâkî /Durup el bağlayalar karşına yârân, sâf sâf” yazdırmıştı.

Osmanlı Halifelik unvanını çok geç kullanmaya başladı. Kullanmaya başladığında ise zaten siyasi ve dini otorite, ferman ve fetva makamı arasındaki ilişki bozulmuştu. Bu bozulma Osmanlı’nın çöküş döneminde oldu. Şöyle ki, Yavuz Sultan Selim 1517'de Mısır'ı alıp Memlûk egemenliğine son verince Halife III. Mütevekkil'den halifeliği devraldı ve Kahire'de korunan kutsal emanetleri de İstanbul'a getirtti. Mütevekkil’in “Mekke Medine’nin hâkimiydi.” Yavuz Selim “Mekke-Medine’nin Hizmetkârı” unvanını aldı. Ne ki, Osmanlı padişahları uzun süre “halife” unvanını kullanmamışlardır.

Osmanlı bu kurumu ancak Devlet parçalanmaya başlayınca, Müslümanların birliğini sağlamak ve Devlete destek sağlamak için devreye soktu, onun gücünden yararlanmaya çalıştı. Yani Şeyhülislam “İslami”  konularda fetva makamı olarak devam ederken, Halife unvanı Sultanı hem dışarıya hem de içerdeki dağılan birliğe “tevhit” aşısı oldu.

Çökmekte olan Devlet halifeliği yani İslam’ın “birlik” remzini yeniden toparlanmak için yetmedi. Pek de başarılı olmayan bu çabalardan sonra yeni Türkiye'nin doğuş süreci içerisinde, hilafetin saltanattan ayrılması amacı güdülürken hilafetin bir süre devamı ama Sultan’a desteğinin kalkması amaçlandı. Yeni Devletin hem meşruiyet gerekçesi hem de güç kaynağı olacak bu ayrışma saltanatın kalkması gerekiyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi önce 1922'de saltanat ile halifeliği birbirinden ayırarak saltanata son verdi, 3 Mart 1924'te yürürlüğe giren bir yasayla da halifeliği kaldırmıştır.

Ya sonrasında?

Diyanet İşlerine Başkanlığı der ki:

“Osmanlı Devleti'nde din işleri Meşihat Makamlığı'nca Şeyhülislam eliyle yürütülürdü. 1920 yılında Ankara'da kurulan Meclis Hükümetinde Meşihat, "Şer'iye ve Evkaf Vekâleti" adıyla "Bakanlık" olarak yer almış, 1924 'e kadar da bu statü aynen devam etmiştir. Din hizmetlerinin politikanın dışında ve üstünde tutulması gerçeğinden hareketle 3 Mart 1924 tarihinde Şer'iye ve Evkaf Vekâleti kaldırılarak yerine, 429 sayılı Kanunla, Başvekâlet bütçesine dâhil ve Başvekâlete bağlı Diyanet İşleri Reisliği, bugünkü adıyla Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.

Millî Mücadele yıllarında büyük hizmetler vermiş, idarî tecrübesi olan ve uzun zaman Ankara Müftülüğü görevinde bulunan Börekçizade Mehmet Rıfat Efendi, 1 Nisan 1924 tarihinde Diyanet İşleri Reisliğine getirilmiştir. En yüksek devlet memuru maaşı alan Diyanet İşleri Reisine, bakanlara verilen kırmızı plakalı bir makam aracı tahsis edilmiş ve protokoldeki yeri de bu özelliklere göre belirlenmiştir.”

Eski Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu’nun dikkat çekmek istediği nokta da “kırmızı plakalı araç” ve Diyanetin protokoldeki yeriydi. Hani elçiye zeval olmaz…

 

 

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN 01-01-1970 03:00 Mum Titrer Hanemizde 01-01-1970 03:00 Ülkücülük 01-01-1970 03:00 CHP'yi Ne Zaman Sevdim 01-01-1970 03:00 İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK 01-01-1970 03:00 SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI 01-01-1970 03:00 PARALEL YAPI 01-01-1970 03:00 Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS 01-01-1970 03:00 DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR 01-01-1970 03:00 DEVRİM Mİ DEDİNİZ? 01-01-1970 03:00 BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 DİL TARİH VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 AYNAYI ARAMAK... 01-01-1970 03:00 MAKULLER AKİLLERE KARŞI 01-01-1970 03:00 VEDA HUTBESİNİ OKURKEN 01-01-1970 03:00 HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK 01-01-1970 03:00 ALPEREN OLMAK 01-01-1970 03:00 BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR 01-01-1970 03:00 DELİLİĞE ÖVGÜ 01-01-1970 03:00 AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR 01-01-1970 03:00 BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR 01-01-1970 03:00 YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? 01-01-1970 03:00 DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ 01-01-1970 03:00 ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR 01-01-1970 03:00 EĞİTİME NEDEN HAYIR? 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? 01-01-1970 03:00 İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... 01-01-1970 03:00 BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? 01-01-1970 03:00 BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? 01-01-1970 03:00 BU ÜLKEYİ ANLAMAK... 01-01-1970 03:00 NİYET TAVŞANLARI VE TARİH 01-01-1970 03:00 ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI 01-01-1970 03:00 BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 AŞKIN BAR/KODU 01-01-1970 03:00 MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK 01-01-1970 03:00 YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! 01-01-1970 03:00 OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? 01-01-1970 03:00 SÜRGÜN 01-01-1970 03:00 KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... 01-01-1970 03:00 KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 MHP NEREYE GİDİYOR? 01-01-1970 03:00 NASIL BİR GENÇLİK? 01-01-1970 03:00 KİM KORKAR EBU ZER'DEN? 01-01-1970 03:00 MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? 01-01-1970 03:00 "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE 01-01-1970 03:00 Milliyetçilik ve Kürtler 01-01-1970 03:00 İLETİŞİM VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 BATILILAŞMAK 01-01-1970 03:00 TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK 01-01-1970 03:00 "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" 01-01-1970 03:00 BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI 01-01-1970 03:00 FİRAVUN VE HİÇ'LİK 01-01-1970 03:00 KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? 01-01-1970 03:00 KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM 01-01-1970 03:00 ÇEVRİM İÇİ AHLAK 01-01-1970 03:00 ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU 01-01-1970 03:00 KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 01-01-1970 03:00 11 Eylül ve ABD 01-01-1970 03:00 YA 12 EYLÜL SONRASI? 01-01-1970 03:00 Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu 01-01-1970 03:00 AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI 01-01-1970 03:00 SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK 01-01-1970 03:00 DİL VE TARİH KAVGAMIZ 01-01-1970 03:00 HOLİGARŞİ 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve Cemaat algısı 01-01-1970 03:00 Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? 01-01-1970 03:00 MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? 01-01-1970 03:00 TÜRK LİBERALİZMİ 01-01-1970 03:00 AŞK MI MAŞUK OLAN? 01-01-1970 03:00 DİN'ERCİLİK 01-01-1970 03:00 SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA 01-01-1970 03:00 LİBERAL STATÜKOCULUK 01-01-1970 03:00 UYKUYU ÖLDÜRMEK 01-01-1970 03:00 "EKSİK ETEK" 01-01-1970 03:00 BABİL, DİL VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ 01-01-1970 03:00 AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM 01-01-1970 03:00 TÜRKÇE VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN 01-01-1970 03:00 "İBRAHİMİ DİNLER" 01-01-1970 03:00 BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK 01-01-1970 03:00 KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN 01-01-1970 03:00 TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI 01-01-1970 03:00 RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? 01-01-1970 03:00 BEN'SİZLİĞE ŞİİR 01-01-1970 03:00 TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN 01-01-1970 03:00 ERBAKAN'I ÖZLERKEN 01-01-1970 03:00 MÜSLÜMAN VE İSLAMCI 01-01-1970 03:00 İSLAM VE FEMİNİZM 01-01-1970 03:00 KAÇIRILAN GÜNDEM 01-01-1970 03:00 BIDEN NOTLARI 01-01-1970 03:00 DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR 01-01-1970 03:00 ARAF'TA 01-01-1970 03:00 TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK 01-01-1970 03:00 Hayatta Sürgün Olmak 01-01-1970 03:00 AKADEMİSYENLİK 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI 01-01-1970 03:00 GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE 01-01-1970 03:00 KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK 01-01-1970 03:00 BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ 01-01-1970 03:00 KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN 01-01-1970 03:00 Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler 01-01-1970 03:00 AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI 01-01-1970 03:00 DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ 01-01-1970 03:00 KUTLU VEDA 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ 01-01-1970 03:00 TANRI, İNSAN VE TAKVİM 01-01-1970 03:00 ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? 01-01-1970 03:00 Millet Olabildik mi? 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Mehdi’yi beklerken 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU VE YENİ İNSAN 01-01-1970 03:00 Kediler, Fareler ve Vatan 01-01-1970 03:00 Kürşat olma vaktidir 01-01-1970 03:00 Gülün Adı, Kadın ve Takva 01-01-1970 03:00 İslamo-Amerikancılık 01-01-1970 03:00 EBCET, CİFR VE TARİH 01-01-1970 03:00 SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ 01-01-1970 03:00 DİPLOMASİMİZ NEREYE? 01-01-1970 03:00 İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? 01-01-1970 03:00 KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA 01-01-1970 03:00 "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi 01-01-1970 03:00 KATLİAMERİKA 01-01-1970 03:00 MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU 01-01-1970 03:00 YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ 01-01-1970 03:00 Ay lav yu, Cani! 01-01-1970 03:00 AŞKIN HALLERİ 01-01-1970 03:00 DOKUZ HECELİLER 01-01-1970 03:00 FİRAVUN... 01-01-1970 03:00 Kadın'ım... 01-01-1970 03:00 28 Şubat ve Erbakan 01-01-1970 03:00 KADDAFİ'DEN KESESİ 01-01-1970 03:00 Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot 01-01-1970 03:00 Democoupracy mübarek olsun! 01-01-1970 03:00 FULL'er Yapalım mı, Abi? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu'da Sezaryen 01-01-1970 03:00 Mısır'da Karaoke Devrimi 01-01-1970 03:00 Mısır'ı Okurken 01-01-1970 03:00 Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) 01-01-1970 03:00 Bir Ortadoğu Masalı 01-01-1970 03:00 Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye 01-01-1970 03:00 Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! 01-01-1970 03:00 Bilinç ve Sürgün 01-01-1970 03:00 İbrahim, devir içimdeki putları! 01-01-1970 03:00 İdeolojik dil ve Teolojik Tarih 01-01-1970 03:00 Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? 01-01-1970 03:00 Paralel Evren, Küresel İslamcılık 01-01-1970 03:00 Erkekler ne zaman "adam" olur? 01-01-1970 03:00 "Millî" Küreselleşme? 01-01-1970 03:00 AK'Kışşş 01-01-1970 03:00 Kimliklerin Kurdu 01-01-1970 03:00 “Hiç” i öğrenmek 01-01-1970 03:00 GELENEK VE MANKURT 01-01-1970 03:00 Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz 01-01-1970 03:00 Çift-düşün, yeni-konuş! 01-01-1970 03:00 Batı'yı ararken... 01-01-1970 03:00 Aforoz’malar… 01-01-1970 03:00 Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? 01-01-1970 03:00 AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU 01-01-1970 03:00 KÜRT'AJ 01-01-1970 03:00 Shalom, Kürdistan! 01-01-1970 03:00 İstiklal marşını yeniden yazmak 01-01-1970 03:00 İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset 01-01-1970 03:00 Amerika düşmansız olabilir mi? 01-01-1970 03:00 Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup 01-01-1970 03:00 Keşif... 01-01-1970 03:00 Babil’in dil’beri 01-01-1970 03:00 Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? 01-01-1970 03:00 Tarihi hangi hikâyeci yazar? 01-01-1970 03:00 Zihin Kontrolü ve Kült 01-01-1970 03:00 YUMURTANIN AK'I, SARISI 01-01-1970 03:00 Ebu Zer’in günlüğü 01-01-1970 03:00 Her şey zıddı ile mi kaim? 01-01-1970 03:00 Melamilik “marka” mıdır? 01-01-1970 03:00 Melâmilik 01-01-1970 03:00 Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm 01-01-1970 03:00 AŞKA DAİR NE VARSA 01-01-1970 03:00 Medya medyumluğu ve wikisızmalar 01-01-1970 03:00 Türkiye, İran ve Dünya Barışı 01-01-1970 03:00 Muhafazakârlık “marka”sı? 01-01-1970 03:00 Füze ümütz! “Van münütz!” 01-01-1970 03:00 Çin'in hafızası ve küresel sistem 01-01-1970 03:00 Kutlu veda 01-01-1970 03:00 Öznellik Öz’neliktir! 01-01-1970 03:00 Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve tesettür 01-01-1970 03:00 İmam, Örtünme ve Nur Suresi 01-01-1970 03:00 Din duble “yol” mu demekti? 01-01-1970 03:00 Gelenek, mankurt ve reform 01-01-1970 03:00 Aylardan şubat günlerden cuma 01-01-1970 03:00 Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek 01-01-1970 03:00 Gelenek mürtedi ve kimlik 01-01-1970 03:00 Namus, Kanun ve Fazilete Dair 01-01-1970 03:00 İman "terakkiye" destek midir? 01-01-1970 03:00 Yılmayacağız... 01-01-1970 03:00 ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL 01-01-1970 03:00 Hoş geldin, Şeytan! 01-01-1970 03:00 OSMANLI VE NEO-OSMANLI 01-01-1970 03:00 DAYILAR VE DAYILANMALAR 01-01-1970 03:00 Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus 01-01-1970 03:00 Tesettür neyi örtüyor? 01-01-1970 03:00 Milat oluşturmak 01-01-1970 03:00 Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? 01-01-1970 03:00 Tarih satrancını asıl kim oynuyor? 01-01-1970 03:00 Mahalle ve getto 01-01-1970 03:00 Tanrı, totem ve muta nikahı 01-01-1970 03:00 Orta Doğu’mların ebesi 01-01-1970 03:00 ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI 01-01-1970 03:00 KÜRESEL İSLAMCILIK 01-01-1970 03:00 RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK 01-01-1970 03:00 Medine Vesikası 01-01-1970 03:00 Türk solculuğu ve İslamcılığı 01-01-1970 03:00 Batı’k düşüncelerin Doğu’şu 01-01-1970 03:00 BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? 01-01-1970 03:00 NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG 01-01-1970 03:00 Karadul 01-01-1970 03:00 KEDİLER VE FARELER 01-01-1970 03:00 “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası 01-01-1970 03:00 ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI 01-01-1970 03:00 Neden Federasyon? 01-01-1970 03:00 Kaburga kemiklerimdeki sızı? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu ve Darbeler 01-01-1970 03:00 "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? 01-01-1970 03:00 TURNUSOL 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? (II) 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? 01-01-1970 03:00 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 01-01-1970 03:00 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) 01-01-1970 03:00 Kim ne der? 01-01-1970 03:00 Ne zaman ki… 01-01-1970 03:00