12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I)

Metin BOSNAK

26-04-2022 01:49

12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I)

 

12 Eylül 1980 öncesi çoğumuzun malumudur. Demirel’in o daha tahlilini yapmadan kullandığı “anarşi”-ki doğrusu terördü- toplumsal hayatın her alanına girmişti. Siyasiler arasındaki koltuk kavgaları onların taraftarlarına da sirayet etmiş, sağda ve solda çeşitli fraksiyonlar silahlı ve silahsız şiddete sarılmış, karşı tarafı sindirme, susturma ve/ya yok etmeye imani bir huşuyla kendilerini vakfetmişlerdi.

 

Özellikle 1975’ten sonra ki --gene bir af kanunundan sonradır ve gene Ecevit marifetiyle çıkarılmıştı--terör odakları, hem içteki siyasiler hem de kapılandıkları dıştaki efendilerinin yönlendirmeleri sonucunda tırmanmış ve günde 25-30 can almaya başlamıştı. Bu hal halkın genelinde mutat ve kanıksanmış bir hadise gibiydi; çözümsüzlüğe adım adım yaklaşılmıştı.   Sonraları da kabullenme gelmişti.

 

Kavganın özünde ideolojik bakış farklılıkları olmasına rağmen, daha büyük mesele sağ ve solun hem kendi içinde hem de iki temel cephe arasında bir diyalog eksikliği vardı.  Fraksiyonlar oturup da “adam gibi” konuşmayı, tartışmayı hedef değil, bizzat böyle girişimlerin kendisini ihanet ve yok edilmesi gereken hedef olarak görüyorlardı. Okudukları gazete, kitap, kullandıkları kimi kelimeler, yaşadıkları semt ve hatta seçimini kendilerinin yapmadıkları halde doğdukları şehir, okudukları lise,  üniversite veya fakülte, giydikleri parka, içtikleri sigaranın markası ve bıyıklarının şekli, şemailine kadar bir sürü unsur ideolojik tefrik rumuzu haline gelmişti.

 

Siyasi parti liderleri de bu tehlikeli gidişatın farkındaydılar, fakat taraftarlarına samimi ve ısrarlı bir tarzda akl-ı selimi vazetmeleri onların da ihanetle veya samimiyetsizlikle suçlanmaları ve bu tür diyalog davetlerinin bizzat rakiplerine verilen zayıflık, yenilgi veya taviz emaresi olarak kullanılma anlamına geliyordu. Onların şahin olması, güvercinlere de bir teşvik ve desteklerinin devamı anlamına geliyordu. Hazımsızlık öyle bir hal almıştı ki, ana muhalefet partisi lideri Demirel, zamanın Başbakanı olan Ecevit’e “hökümatın başı” sıfatını aşağılayıcı bir tarzda kullanıyor, “başbakan” demeye dahi dili varmıyordu. 

 

Ülkede problemler elbette vardı. Sağ ve solun reçeteleri farklıydı. Bu farklılıklar uçurumlaştırılmış, bir grup militan ortaya her fırsatta çıkıp eylem ve tedhiş yapar hale gelmiş, zamanla bir diğer grup da kendilerini devletin muhafızları gibi görmeye başlamış, onlar ülkeyi kurtarabilme ihtimaline âşık olmuşlardı. “Vatan hainleri” sandıkları bir grup insanı, birilerine uşaklıkla suçlarken, temiz niyetlerinden fazla ve bir kaç ışıklı doktrinden öte vaat ettikleri bir şey de yoktu esasen. Daha da esaslı olanı, Türkeş’in Dokuz Işık’lı doktrini aslında Ecevit’in--ışıklarını bir tarafa bırakırsak--meşhur “köy-kent” projesinden farklı da değildi.  Ama liderler farklıydı…

 

Ecevit “Karaoğlan”dı, bir kesim halk için umuttu.  “Hakça düzen” istiyordu.  Atatürk’ün dahi devrimciliğini yeterli bulmayıp ona “burjuva Kemal” diye lakap yakıştıran katıksız devrimcilerin ağabeyi idi. Devrimciydi. İnönü’yü bile devirip onun CHP’DE başkanlık koltuğuna oturmayı başarmıştı. Hakça düzenin ne olduğunu anlatmaktan bir yana, diline doladığı “bir feodal yapı” ve ne tarihi ne de birikimi benzerlik göstermeyen bir Norveç-Danimarka türü bir demokrasiden dem vuruyordu arasıra.  

 

Hala paylaşılamayan bir “Kıbrıs Fatihi” unvanının bir numaralı adayı, Amerika’ya kafa tuttum diye oy isteyip sonra Amerika’yı ağabey bilen, Clinton karşısında Beyaz Saray’da “sözlüye kalkmış talebe” gibi bekleyen, Yunanlılara atfen “birbirini seven iki kardeş” hülyalarıyla şiirler döktüren, lise mezunu, bir meslekten gazeteci, meşrepten siyasetçiydi Ecevit. Kabaklının ifadesiyle “bizim Alkibiades” idi. Bir diğer partiden 11 milletvekilini kapalı kapılar ardında Güneş Otelde manevralarla, bakanlık teklifi ve transferini gerçekleştiren, Türkiye’de ilk defa bakanlık bazındaki yolsuzluğun (Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay Mataracı) başbakanı. Mavi gömlek ve Lenin şapkasının onulmaz hayranı Karaoğlan. Yanında da Karakız… Gömleğini mavisindeki tonlar tekstilimizdeki ilerlemeyle biraz değişti, ama o hiç değişmedi.  Çocukları yoktu, bütün devrimciler onların çocukları olmuştu. Mecliste türbanlı bir milletvekilini, “çıkarın bu hanımı buradan!” diye celallenmesi hatırlarda kaldı.

 

Türkeş “Başbuğ”du, 1960 askeri darbesinin kudretli bir albayı.  Menderes’e ve ekibine yapılan darbeyi millet, onun sesiyle haber almıştı radyodan. Türklerin sadece Türkiye’de olmadığından dem vuruyor, Kürşat’ların heykelini dikiyordu gençlerin gözüne, Ergenekon’dan çıkmaktan bahsediyordu. Türk Milleti vaktiyle Çinlileri hem de kendi saraylarında nasıl alt etmişlerse, ülkücüler de bundan ilham alıp, Tanrı Dağını yufka yüreklilerle aşmanın zorluğunu bilip, Moskofların esareti altında olan Türk cumhuriyetlerini kurtaracak ve aradaki suni sınırlar da böyle kapanacaktı.  Zaten eskilerde Ortaasya’nın adı Doğu ve Batı Türkistan değil miydi?  Azeri, Kazak vs. ne demekti?  Bunlar, Rusların geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türk milletini bölmek, birbirine yabancılaştırmak için uydurdukları tasniflerdi. Şimdi de aynı oyun Türkiye’nin içinde Türklüğün tek hür kalesi olan Türkiye içinde tezgâhlanmaya çalışılıyordu. Tanrı dağına dikilmeliydi gözler ve dönülmeliydi kargılarımızın semaya sütun olduğu zamanlara. 

 

Elbette Türklükten gelen bu dinamikler İslam’la birleşecekti. Ülkücüler birer birer katledilirken, bir de İslam anlayışı eklenmiş, dolayısıyla ölenler “vatan ve millet için” öldüklerinden dolayı “şehit” oluyorlardı. Kanlar aksa da “zafer İslam'ın”dı. Şehitler ise, insanlar öyle sansalar bile ölü değil, “yaşamakta idiler.” Bu da gazi olanlara, davada haklılıklarına ve şehitlere saygıya dair hep artan, ama hiç azalmayan bir uyarıcı etki yapıyordu. Sonraları, “kutsal dava”yı örnek alan devrimciler de her ne kadar İslam’a “afyon etkisinden” muhalif iseler de “şehit” saymaya başladılar kendilerinden ölenleri. Türkeş’in vefatında görkemli bir kalabalığın olması, onun parti lideri olarak değil, devlet adamı niteliğine ulaştığını gösteriyordu. “Fikirleri iktidarda, kendisi hapiste” olan bir misyonun insanı olarak ifade edildi. Türk dünyasının, sandığı kadar “Türklüğe” koşmak isteği olmadığını SSCB’nin çökmesiyle daha iyi anladı. Rus zulmü ve ateizm sadece Allah’tan değil, aslında belirsiz bir “evrensellik” algısıyla milli şuuru da unutturmuştu…

 

Erbakan, Almanya’daki leopar tanklarında büyük proje emeği olduğu söylenen, “ağır sanayi hamlesi” lafını bu memlekette ağır ağır iktidara gelmekte ustaca kullanan, hiçbir cihada katılmadan “mücahit” unvanı alan, 1981’de beklediği başbakanlığı nihayet 1995-6’da yakalayan, onu da içinde bir türlü zapt edemediği hamaset istidadını, kutsal bir belagatle mücehhez kılıp, o her defasında “horoz dövüşü” diye adlandıran siyasetin horozlarından bir makine mühendisi profesör.  

 

“İslam Birliği” ideolojisini “Milli Görüş” olarak ifade etti. D8’in kurulmasına “İslam Birliği” hedefine yönelik olarak önderlik etti. Batı’ya karşı bir alternatif olarak düşünüyordu. O iktidarda, adı her anıldığında taraftarlarının aleyhte sloganlarına muhatap olan İsrail’in ne kadar yakın bir müttefiki olduğunu sonrada gösterdi. “Dava” diye milyonları peşine döktü sonra tek davasının siyasetten uzak kalmamak olduğunu gösteren işlere mühendis kalemiyle imza attı. Kendisi hapislik oldu, “fikirleri” değişerek iktidara geldi AKP ile. Ona vaktiyle gönül bağlayanlar, ona karşı 28 Şubat sürecinde işbirliği yapanlarla ittifak ettiler.

İktidar sürecinde ise, kravatının markası versace kadar, kızının düğününü yaptığı 5 yıldızı otel kadar büyüktü!  Ay-yıldızın mümessili olduğu şeylerin büyüklüğü onu ilgilendirmez.  Çoğunu Demirel'in ve birazda Ecevit'in zamanında açılan İmam Hatiplerle, önce kendi eseriymiş gibi övünecek, sonra kapattırıp, kapattırmaya vesile olan dehasıyla bir kere daha övünecek kadar büyük oldu. 

 

Hükümetten alaşağı edilmesi sürecinde devlet adamı ciddiyetiyle davrandı. Biliyordu ki, düşmesine neden “irtica” değil, Türkiye’deki ekonomik savaştı. Küresel sermayenin yerel hacıyatmazları, “balans ayarı”nı asıl ekonomik yapıya yapmışlardı.

 

İslamköy'lü Süleyman Demirel de bir makine mühendisi. Çocuğu olmadığı için bütün memleketin “baba”sı olma yolunda epey adımlar attı 1990’larda, hatta muvaffak da oldu... Kendi yaydığı “Çoban Sülü” laflarıyla, halkının hamaset duygularıyla siyaset yürüttü hep.   Gariban ve cahil halk, onu Menderes’in daha iyi bir devamı sanıyordu. O’nun mirasına konduğunu kendisi de sıklıkla ifade ediyordu. Halk olarak algıladıklarına, onların aksanıyla ve İslamköy edasıyla konuştu.

 

Hafızası iyiydi. Pek çok yer adlarını ve yerel parti yetkililerini ismen zikrederek, insanlara onlara önem verdiğine dair intiba veriyordu. Vatandaş saydıklarına da daha çok başındaki meşhur şapkası ile ve “Morrison” tarafıyla hitap ediyordu.  Rivayete göre, kitaplığında çeşitli kesimlere hitap eden kitaplar vesaire var olup gelen misafire göre davranır ve yanından çıkan herkes Demirel'i kendi temsilcisi sanırmış.  (Son örneği Vural Savaş oldu.) 

 

Halk dalkavukluğu ve burjuva çığırtkanlığı illa da okul da öğrenilmez... Kimi zaman insanların kendisi bir ekol veya okul olurlar. 

 

Halk Demokrat parti ismini ancak “Demir kırat” diye telaffuz edebilince partisinin rumuzunu ve geleneğini o meşhur “Kırat” ile ifade ederek halkın gönlünü bir kere daha kazandı.  “Barajlar kralı” oldu unvanı. İlk hayali ihracat kitabesi onun zamanında ve yeğeni Yahya Demirel marifetiyle şerefli iktisat tarihimize kazındı. Bunu Demir Kıratlılar da biliyorlardı, ama o “melun” rakiplerinin iftirası diye anlayıp anlatmayı yeğlediler. 

 

Demireller bir şey yaparsa, arkasında elbette bir büyük hikmet vardı. En çok imam-hatip lisesi onun zamanında açıldı ve propagandalarda bu tarafını hep öne çıkardı. Hepsinin birden kapatılmasını aynı şekilde savundu ve buna da sevindi.  Dünden bugüne dünyayı dûn için hem dünde yaşadı hem dünü unuttu. Yolların değil, takvimlerin eskidiğini insanımıza o öğretti.    Eğer anayasa müsaade etseydi ve ikinci kere cumhurbaşkanı seçilebilseydi, daha nice yeğenlerini görecektik sahnede, nice Cavit Çağlarları çivit çivit parlayan gözleriyle yanına alıp “aile fotoğrafları” çektirecekti!

 

Ne de olsa “Baba” olmak zor şeydi.  Anayasa değişikliği için yapamayacağı yoktu, ama yine de ümitlerini kaybetmedi.  Milletimizin dengelerini onun üzerine bindiren sağdan ve soldan birçok hayranları hala eski coğrafya kitaplarındaki dünyanın düz olmadığını ileri süren teorilerin etkisinde hala ona duacıdırlar. Güniz Sokak tavafları buna delalet eder.  Milleti Düşürdüğü demokrasi uçağından her zaman pilot kabinindeki fırlatma sistemi vasıtasıyla kendini kurtarmayı bildi.  Şutlandığı her an paraşütü yanında hazırdı.   O da bu memlekete hizmetleri geçmiş çok şerefli bir insandır... Muhalefette hep doğruları söyledi.  1986’da Köprü Dergisi’ndeki beyanlarını bilenler, Demirel’in inkişaf etmeye ne kadar mütemayil bir insan olduğunu iyi bilirler. O da onları iyi bilir.  Bugünlerde görürseniz size Türkiye’de elektriksiz köy kalmadığından bahsedecektir gene tatlı tatlı. 

 

Sonrası fil ebabil ve siccil...

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN 01-01-1970 03:00 Mum Titrer Hanemizde 01-01-1970 03:00 Ülkücülük 01-01-1970 03:00 CHP'yi Ne Zaman Sevdim 01-01-1970 03:00 İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK 01-01-1970 03:00 SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI 01-01-1970 03:00 PARALEL YAPI 01-01-1970 03:00 Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS 01-01-1970 03:00 DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR 01-01-1970 03:00 DEVRİM Mİ DEDİNİZ? 01-01-1970 03:00 BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 DİL TARİH VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 AYNAYI ARAMAK... 01-01-1970 03:00 MAKULLER AKİLLERE KARŞI 01-01-1970 03:00 VEDA HUTBESİNİ OKURKEN 01-01-1970 03:00 HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK 01-01-1970 03:00 ALPEREN OLMAK 01-01-1970 03:00 BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR 01-01-1970 03:00 DELİLİĞE ÖVGÜ 01-01-1970 03:00 AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR 01-01-1970 03:00 BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR 01-01-1970 03:00 YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? 01-01-1970 03:00 DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ 01-01-1970 03:00 ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR 01-01-1970 03:00 EĞİTİME NEDEN HAYIR? 01-01-1970 03:00 EFKAR VE HERZELER 01-01-1970 03:00 "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? 01-01-1970 03:00 İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... 01-01-1970 03:00 BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? 01-01-1970 03:00 BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? 01-01-1970 03:00 BU ÜLKEYİ ANLAMAK... 01-01-1970 03:00 NİYET TAVŞANLARI VE TARİH 01-01-1970 03:00 ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI 01-01-1970 03:00 FERMAN VE FETVA 01-01-1970 03:00 BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 AŞKIN BAR/KODU 01-01-1970 03:00 MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK 01-01-1970 03:00 YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! 01-01-1970 03:00 OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? 01-01-1970 03:00 SÜRGÜN 01-01-1970 03:00 KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... 01-01-1970 03:00 KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 MHP NEREYE GİDİYOR? 01-01-1970 03:00 NASIL BİR GENÇLİK? 01-01-1970 03:00 KİM KORKAR EBU ZER'DEN? 01-01-1970 03:00 MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? 01-01-1970 03:00 "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE 01-01-1970 03:00 Milliyetçilik ve Kürtler 01-01-1970 03:00 İLETİŞİM VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 BATILILAŞMAK 01-01-1970 03:00 TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK 01-01-1970 03:00 "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" 01-01-1970 03:00 BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI 01-01-1970 03:00 FİRAVUN VE HİÇ'LİK 01-01-1970 03:00 KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? 01-01-1970 03:00 KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM 01-01-1970 03:00 ÇEVRİM İÇİ AHLAK 01-01-1970 03:00 ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU 01-01-1970 03:00 KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 01-01-1970 03:00 11 Eylül ve ABD 01-01-1970 03:00 YA 12 EYLÜL SONRASI? 01-01-1970 03:00 Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu 01-01-1970 03:00 AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 KAVGA NEREDE? 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI 01-01-1970 03:00 SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK 01-01-1970 03:00 DİL VE TARİH KAVGAMIZ 01-01-1970 03:00 HOLİGARŞİ 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve Cemaat algısı 01-01-1970 03:00 Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? 01-01-1970 03:00 MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? 01-01-1970 03:00 TÜRK LİBERALİZMİ 01-01-1970 03:00 AŞK MI MAŞUK OLAN? 01-01-1970 03:00 DİN'ERCİLİK 01-01-1970 03:00 SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? 01-01-1970 03:00 NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA 01-01-1970 03:00 LİBERAL STATÜKOCULUK 01-01-1970 03:00 UYKUYU ÖLDÜRMEK 01-01-1970 03:00 "EKSİK ETEK" 01-01-1970 03:00 BABİL, DİL VE PROPAGANDA 01-01-1970 03:00 DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ 01-01-1970 03:00 AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİM 01-01-1970 03:00 TÜRKÇE VE İDEOLOJİ 01-01-1970 03:00 "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN 01-01-1970 03:00 "İBRAHİMİ DİNLER" 01-01-1970 03:00 BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK 01-01-1970 03:00 KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN 01-01-1970 03:00 TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI 01-01-1970 03:00 RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? 01-01-1970 03:00 BEN'SİZLİĞE ŞİİR 01-01-1970 03:00 TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN 01-01-1970 03:00 ERBAKAN'I ÖZLERKEN 01-01-1970 03:00 MÜSLÜMAN VE İSLAMCI 01-01-1970 03:00 İSLAM VE FEMİNİZM 01-01-1970 03:00 KAÇIRILAN GÜNDEM 01-01-1970 03:00 BIDEN NOTLARI 01-01-1970 03:00 DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR 01-01-1970 03:00 ARAF'TA 01-01-1970 03:00 TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK 01-01-1970 03:00 İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ 01-01-1970 03:00 ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK 01-01-1970 03:00 Hayatta Sürgün Olmak 01-01-1970 03:00 AKADEMİSYENLİK 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI 01-01-1970 03:00 GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE 01-01-1970 03:00 KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK 01-01-1970 03:00 BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ 01-01-1970 03:00 KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN 01-01-1970 03:00 Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler 01-01-1970 03:00 AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI 01-01-1970 03:00 DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ 01-01-1970 03:00 KUTLU VEDA 01-01-1970 03:00 DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ 01-01-1970 03:00 TANRI, İNSAN VE TAKVİM 01-01-1970 03:00 ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? 01-01-1970 03:00 Millet Olabildik mi? 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Zaman, medeniyet ve din 01-01-1970 03:00 Mehdi’yi beklerken 01-01-1970 03:00 ORTADOĞU VE YENİ İNSAN 01-01-1970 03:00 Kediler, Fareler ve Vatan 01-01-1970 03:00 Kürşat olma vaktidir 01-01-1970 03:00 Gülün Adı, Kadın ve Takva 01-01-1970 03:00 İslamo-Amerikancılık 01-01-1970 03:00 EBCET, CİFR VE TARİH 01-01-1970 03:00 SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ 01-01-1970 03:00 DİPLOMASİMİZ NEREYE? 01-01-1970 03:00 İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? 01-01-1970 03:00 KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! 01-01-1970 03:00 KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA 01-01-1970 03:00 "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi 01-01-1970 03:00 KATLİAMERİKA 01-01-1970 03:00 MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU 01-01-1970 03:00 YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ 01-01-1970 03:00 Ay lav yu, Cani! 01-01-1970 03:00 AŞKIN HALLERİ 01-01-1970 03:00 DOKUZ HECELİLER 01-01-1970 03:00 FİRAVUN... 01-01-1970 03:00 Kadın'ım... 01-01-1970 03:00 28 Şubat ve Erbakan 01-01-1970 03:00 KADDAFİ'DEN KESESİ 01-01-1970 03:00 Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot 01-01-1970 03:00 Democoupracy mübarek olsun! 01-01-1970 03:00 FULL'er Yapalım mı, Abi? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu'da Sezaryen 01-01-1970 03:00 Mısır'da Karaoke Devrimi 01-01-1970 03:00 Mısır'ı Okurken 01-01-1970 03:00 Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) 01-01-1970 03:00 Bir Ortadoğu Masalı 01-01-1970 03:00 Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye 01-01-1970 03:00 Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! 01-01-1970 03:00 Bilinç ve Sürgün 01-01-1970 03:00 İbrahim, devir içimdeki putları! 01-01-1970 03:00 İdeolojik dil ve Teolojik Tarih 01-01-1970 03:00 Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? 01-01-1970 03:00 Paralel Evren, Küresel İslamcılık 01-01-1970 03:00 Erkekler ne zaman "adam" olur? 01-01-1970 03:00 "Millî" Küreselleşme? 01-01-1970 03:00 AK'Kışşş 01-01-1970 03:00 Kimliklerin Kurdu 01-01-1970 03:00 “Hiç” i öğrenmek 01-01-1970 03:00 GELENEK VE MANKURT 01-01-1970 03:00 Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz 01-01-1970 03:00 Çift-düşün, yeni-konuş! 01-01-1970 03:00 Batı'yı ararken... 01-01-1970 03:00 Aforoz’malar… 01-01-1970 03:00 Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? 01-01-1970 03:00 AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU 01-01-1970 03:00 KÜRT'AJ 01-01-1970 03:00 Shalom, Kürdistan! 01-01-1970 03:00 İstiklal marşını yeniden yazmak 01-01-1970 03:00 İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset 01-01-1970 03:00 Amerika düşmansız olabilir mi? 01-01-1970 03:00 Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup 01-01-1970 03:00 Keşif... 01-01-1970 03:00 Babil’in dil’beri 01-01-1970 03:00 Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? 01-01-1970 03:00 Tarihi hangi hikâyeci yazar? 01-01-1970 03:00 Zihin Kontrolü ve Kült 01-01-1970 03:00 YUMURTANIN AK'I, SARISI 01-01-1970 03:00 Ebu Zer’in günlüğü 01-01-1970 03:00 Her şey zıddı ile mi kaim? 01-01-1970 03:00 Melamilik “marka” mıdır? 01-01-1970 03:00 Melâmilik 01-01-1970 03:00 Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm 01-01-1970 03:00 AŞKA DAİR NE VARSA 01-01-1970 03:00 Medya medyumluğu ve wikisızmalar 01-01-1970 03:00 Türkiye, İran ve Dünya Barışı 01-01-1970 03:00 Muhafazakârlık “marka”sı? 01-01-1970 03:00 Füze ümütz! “Van münütz!” 01-01-1970 03:00 Çin'in hafızası ve küresel sistem 01-01-1970 03:00 Kutlu veda 01-01-1970 03:00 Öznellik Öz’neliktir! 01-01-1970 03:00 Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet 01-01-1970 03:00 Said Nursi ve tesettür 01-01-1970 03:00 İmam, Örtünme ve Nur Suresi 01-01-1970 03:00 Din duble “yol” mu demekti? 01-01-1970 03:00 Gelenek, mankurt ve reform 01-01-1970 03:00 Aylardan şubat günlerden cuma 01-01-1970 03:00 Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek 01-01-1970 03:00 Gelenek mürtedi ve kimlik 01-01-1970 03:00 Namus, Kanun ve Fazilete Dair 01-01-1970 03:00 İman "terakkiye" destek midir? 01-01-1970 03:00 Yılmayacağız... 01-01-1970 03:00 ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL 01-01-1970 03:00 Hoş geldin, Şeytan! 01-01-1970 03:00 OSMANLI VE NEO-OSMANLI 01-01-1970 03:00 DAYILAR VE DAYILANMALAR 01-01-1970 03:00 Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus 01-01-1970 03:00 Tesettür neyi örtüyor? 01-01-1970 03:00 Milat oluşturmak 01-01-1970 03:00 Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? 01-01-1970 03:00 Tarih satrancını asıl kim oynuyor? 01-01-1970 03:00 Mahalle ve getto 01-01-1970 03:00 Tanrı, totem ve muta nikahı 01-01-1970 03:00 Orta Doğu’mların ebesi 01-01-1970 03:00 ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI 01-01-1970 03:00 KÜRESEL İSLAMCILIK 01-01-1970 03:00 RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK 01-01-1970 03:00 Medine Vesikası 01-01-1970 03:00 Türk solculuğu ve İslamcılığı 01-01-1970 03:00 Batı’k düşüncelerin Doğu’şu 01-01-1970 03:00 BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? 01-01-1970 03:00 NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG 01-01-1970 03:00 Karadul 01-01-1970 03:00 KEDİLER VE FARELER 01-01-1970 03:00 “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası 01-01-1970 03:00 ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI 01-01-1970 03:00 Neden Federasyon? 01-01-1970 03:00 Kaburga kemiklerimdeki sızı? 01-01-1970 03:00 Ortadoğu ve Darbeler 01-01-1970 03:00 "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? 01-01-1970 03:00 TURNUSOL 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? (II) 01-01-1970 03:00 Ya 12 Eylül sonrası? 01-01-1970 03:00 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 01-01-1970 03:00 Kim ne der? 01-01-1970 03:00 Ne zaman ki… 01-01-1970 03:00