https://www.egemengazetesi.com/files/uploads/user/0e42907936.jpg
Metin BOSNAK

Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu

26-04-2022 01:49

 

Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu

Ortadoğu böyledir…

Önce Sezar’ı alkışlar. Sezar iktidardır; hatta kimilerine göre “tanrı”dır. İktidar kudreti, kudret Tanrı’yı anıştırdı Ortadoğu’da. Öyle ki, kader, takdir ve iktidarla beraber oldu adeta. Ve halk ile iktidar arasındaki ilişki bu nedenle Tanrı ile kul arasındaki ilişkiye denk bir hal aldı.

İktidarı Tanrı ile özdeş tutarak Tanrı’nın isimlerinde var olan rahmet, merhamet, şefkat, adalet gibi özellikler de tek bir odağa indirgenmiş oldu. Bir bakıma “kudret” diğerlerinden soyutlandı. Böylece, hayatı ve siyaseti Hak ve hukuk değil, iktidarın varlığı tayin etti. “Demokrasi” filan derseniz, onu da takdir eden iktidardı zaten.

Tek tanrılı dinlerin beşiği Ortadoğu. Her nasılsa, Eski Yunan’a alfabe, düşünme ve sanat ilhamını veren, üç İbrahimî dinin ortaya çıktığı bölgede gelenek böyle inşa edildi. Evet, Hz. Musa, Mısır’daki zulme karşı lider olarak çıktı. Misyonu, halkını zalim Firavun’un Mısır’ından “arz-ı mev’uda” kavuşturmak oldu. Halkı arkasına düştü önce; On Emir’i almak için dağa çıktığında halkın altın buzağıya taparken buldu.

Evet, Hıristiyanların “Tanrı’nın oğlu ve Tanrı” olarak algıladığı Hz. İsa yerleşik statükonun tamamına başkaldırdı. Sadece kendinden önceki yozlaştırılan geleneği değil, aynı zamanda dünyada değer olarak algılanan ne varsa, Yahudilikten yozlaşan ve Roma’yla kemikleşen ne varsa karşı çıktı. Ölüm gibi insanî bir gerçeği ve dünyaya ait olan şeyleri aştığı yazdığı İncil’lerde. Bir değil iki ihanete uğradı. Havarinin biri onu inkâr etti; diğeri Yahudilerin tahrik ettiği Romalı askerlere onu ihbar etti.

Evet, Hz. Muhammed, “güneşi sağ eline; ayı son eline verseler” inandıklarından vazgeçmedi. Ve onun ifadesiyle, “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan”dı. Zulüm karşısında adaletin varlığını dünya ve ahiret dengesini kurarak O tebliğ etti. Ortadoğu’nun hem hakikat hem de adalet algısı, ancak hakikat ve adalete riayet eden liderle oldukça var oldu.

Onun öğretileri, Hıristiyanlıktaki gibi, her yanlışlığı ahirete, ya da “diğer dünyanın krallığına” havale etmek şeklinde olmadı. Hukuk ve davranış biçimleri üzerinde kendine gelenle yaşadıklarını birleştirdi ve Hak-hukuk’un bu dünya için de geçerli olduğunu anlattı. “Meddahları gördüğünüzde, yüzlerine serpin!” demişti. Asr-ı Saadet sonrasında meddahlar siyaseti yönetir oldu.  Ebu Bekir sadakati, Ömer adaleti, Osman rikkati ve Ali ilim ve cesareti ile ün saldı. Ancak Ömer, “adalet” timsali olarak mazlumların en çok andığı halife oldu.  İktidarı olmasına rağmen, adalet hissiyle yönetti.  

Ortadoğu’nun değişmeyenleri

Ortadoğu’da değişen onca şey arasında, değişmeyen tek şey Ortadoğu insanının iktidarla olan ilişkisidir. Ortadoğu’da kimlik sadece iktidar üzerinden elde edilir. Toplumların kimliksizliği onları ancak bir yere yamanarak var olmayı zorunlu kılar. Doğal olarak ontolojik varlığına kendisi de inanmayan kitleler, ancak politik olarak varlıklarını sürdürebilirler. Bu nedenle, mesela Osmanlı’yı alkışlar önce; sonra Osmanlı’ya tarihe gömenleri. Sonrasında durulmaz elbette. Baasçıların peşine düşer Ortadoğu. Sonra siyasi İslamcılar girer devreye. Ve Ortadoğu’nun tarihi kurtarıcılardan kurtaran kurtarıcılar tarihi olur. O nedenle de “Mehdi” beklentisi her fetret döneminde etkin olmuştur. Napolyon’un dahi “Mehdi” olarak olarak alkışlanmış olması bu nedenledir.  

Ve aslında asırlardır, gelenle gidenin ipleri aynı ellerdedir Ortadoğu’da. Asanla, asılanın iplerini aynı eller temin eder. Saddam’ı alkışlar. Sonra Saddam’ı deviren Conileri. Hüsnü Mübarek’i alkışlar, sonra onu kafese koyanları. Kaddafi’yi alkışlar önce; sonra onu öldürüp leş muamelesi yapanları. Suriye’de Esad’ı alkışlar, sonra Esad’ın kuyruğuna teneke bağlayanları.  

Batı gibi görünen Doğu’da Sezar da öyle olmadı mı? Haşmet ve zaferle döndükten sonra hem de. Alkışladılar delicesine Sezar’ı. Sonra oğlu kadar Sezar’a yakın olup onu öldürenler arasında yer alan Brütüs’ü. Sonra Anthony devreye girer. Sezar’ın cesedini gösterir ve bir konuşma yapar ağlayarak. Onu da alkışlar Ortadoğu. Sonra Anthony‘nin arkasına düşer ve Brütüs’e savaş açar.

Ortadoğu’da Tanrı korkusu söylemde, korkunun tanrılaşması eylemde hâkimdir. Roma İmparatorluğu Doğu Roma (Bizans) ve Batı Roma olarak ayrılmadan önce, Roma’nın topraklarının çoğunluğu Doğu’daydı. Maya öylesine güzel tuttu. Bir yandan Allah’ın evrenin yaratıcısı olduğuna inandı; öte yandan, devlet aygıtını yönetenler ağır bastı bölgede.

Ortadoğu’da en az üç bin yıldır yönetilen ve yöneten arasındaki ilişki, “sürü-çoban” bağlamında anlatılır. Devletle halk arasındaki ilişki böyle tesis edildi. Ziraat-hayvancılık aşamasından kalan bu mecaz siyasi bir gerçekliği anlatır oldu. Eski Yunan’da “Kaos” (“Gaia”) kadındı. Doğa’yı temsil ediyordu. Sonra “ Tanrı” Zeus galebe çaldı, babasını öldürdü, doğaya da hâkim oldu.

Eski Yunan’da iyi kötü bir demokrasi vardı. Eski Roma’da bir Cumhuriyet. Eski Yunan’da sofistler sistemi yok ettiler. Eski Roma’da sofist hukukçular. Roma Ortadoğu’ya açıldıkça, Kartaca’dan, Mısır’dan, Kudüs’ten yeni şeyler öğrendi.  

 “Doğu”,  özellikle “Afrika” tecrübesi Roma’nın kendini algısında bir dönüm noktası oldu. Roma’nın kimliğini nerdeyse, “Afrika husumeti” oluşturdu başlangıçta. Yani Roma, Afrika neyse, tam tersi olmalıydı. Roma belagatte ileri gittikçe adalette geriledi. Önceden doğrudan söylenen sözler, sonradan dolambaçlı anlatılmaya başlandı.

Mısır’da kralın “Tanrı’nın oğlu” olarak bilindiğini öğrendi.  Yani kral “Tanrı” idi. Onlar vatandaş değil, tebaa da değil, “Tanrı”nın kulları gibi biliyorlardı kendilerini. Orada İmparator ve tebaası arasındaki gibi değil, Tanrı ve kulları arasındakine benzer bir ilişki vardı. Çünkü oluşturulan teolojik yapı temelde insanlar arası ilişkide kutsal metinlerdeki Tanrı ve insan ilişkisini model almıştı. Yani epistemolojisini oluşturamayan toplumsal yapıların teolojik olarak var olma çabası galip oldu.

Kartaca’dan nefret ederdi Romalı. Hatta Senato’da tartışmalar sırasında uyuyan meşhur senatörler vardı. Konu ne olursa olsun, “Kartaca’yı yakalım!” önerisi her zaman geçerliydi. Ancak farkına varmadan, hasımı olduğu şeyleri sevdi Roma.  Sevdikçe ondanlaştı.

Kudüs’ten de benzer şeyler öğrendi Roma. İsa’yı çarmıha gerdiren siyaset oradan geldi. Nietzsche’nin “köleliklerinden” dolayı kınadığı Yahudi siyasetiydi bu. Kartaca’dan Cleopatra’yı öğrendi Roma. Cleopatra kraliçeydi, “fettandı” ve Kartaca kadar “fethedilmesi gerekiyordu… Anthony’ye hükmeden bir yanı vardı Cleopatra’nın. Roma, pederşahi kafasında kendini “erkeklikle”, Kartaca ve Ortadoğu’yu “kadınlıkla” özdeşleştirdi. Ve Roma kadından korktuğu kadar korkardı Kartaca’dan.

Anthony Kartaca’yı fethetti, Cleopatra Anthony’yi. Cleopatra Romalı generalleri birbirine düşürmüştü;  Kumasını yok etmeyi bilmişti Anthony’nin gözünde.

Batı’da kalsa ne olurdu imparatorluk, bilmem. Ancak Roma’nın tanrılarının çoğu, Eski Yunan’dan, onların ki de Ortadoğu’dan ödünç alınmıştı. Roma Hıristiyan olup “kutsal” Roma olunca, artık tartışılmaz da olmuştu. Tanrı İsa’nın katili Roma, İseviliğin devleti olmuştu. 

Doğu-Batı, siyah-beyaz, biz-ötekiler ve benzeri kavramlar aslında sadece Roma ve Kartaca arasındaki ilişkinin farklı uzantıları olarak gelişti tarihte. “Işık “Doğu”dan gelir”  Latince bir vecize. Işığın gölgesi düştükçe Roma’ya, Roma karaltılara karıştı.

Ve Roma’da insancıl bir rejim olmasını isteyen Cicero’nun kellesini kestiler. Yetmedi, kopmuş kellesinden dilini çıkarıp iğne batırdılar. Sonra da halka gösterdiler. Cicero konuştukça onu alkışlayan halk, onun kellesini koparanı da alkışladı. Diline iğne batırınca alkışlar ikiye katlandı. Ortadoğu’da gelenek böyle gelişti.

Korku ve alkışla…

 

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN Mum Titrer Hanemizde Ülkücülük CHP'yi Ne Zaman Sevdim İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI PARALEL YAPI Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR DEVRİM Mİ DEDİNİZ? BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? DİL TARİH VE İDEOLOJİ AYNAYI ARAMAK... MAKULLER AKİLLERE KARŞI VEDA HUTBESİNİ OKURKEN HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK ALPEREN OLMAK BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR DELİLİĞE ÖVGÜ AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ EFKAR VE HERZELER YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR EĞİTİME NEDEN HAYIR? EFKAR VE HERZELER "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? BU ÜLKEYİ ANLAMAK... NİYET TAVŞANLARI VE TARİH ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI FERMAN VE FETVA BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK AŞKIN BAR/KODU MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? SÜRGÜN KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ MHP NEREYE GİDİYOR? NASIL BİR GENÇLİK? KİM KORKAR EBU ZER'DEN? MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE Milliyetçilik ve Kürtler İLETİŞİM VE PROPAGANDA BATILILAŞMAK TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI FİRAVUN VE HİÇ'LİK KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM ÇEVRİM İÇİ AHLAK ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 11 Eylül ve ABD YA 12 EYLÜL SONRASI? AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK KAVGA NEREDE? KAVGA NEREDE? ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK DİL VE TARİH KAVGAMIZ HOLİGARŞİ Said Nursi ve Cemaat algısı Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? TÜRK LİBERALİZMİ AŞK MI MAŞUK OLAN? DİN'ERCİLİK SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA LİBERAL STATÜKOCULUK UYKUYU ÖLDÜRMEK "EKSİK ETEK" BABİL, DİL VE PROPAGANDA DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" DEĞİŞİM TÜRKÇE VE İDEOLOJİ "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN "İBRAHİMİ DİNLER" BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? BEN'SİZLİĞE ŞİİR TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN ERBAKAN'I ÖZLERKEN MÜSLÜMAN VE İSLAMCI İSLAM VE FEMİNİZM KAÇIRILAN GÜNDEM BIDEN NOTLARI DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR ARAF'TA TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK Hayatta Sürgün Olmak AKADEMİSYENLİK KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ KUTLU VEDA DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ TANRI, İNSAN VE TAKVİM ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? Millet Olabildik mi? Zaman, medeniyet ve din Zaman, medeniyet ve din Mehdi’yi beklerken ORTADOĞU VE YENİ İNSAN Kediler, Fareler ve Vatan Kürşat olma vaktidir Gülün Adı, Kadın ve Takva İslamo-Amerikancılık EBCET, CİFR VE TARİH SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ DİPLOMASİMİZ NEREYE? İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi KATLİAMERİKA MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ Ay lav yu, Cani! AŞKIN HALLERİ DOKUZ HECELİLER FİRAVUN... Kadın'ım... 28 Şubat ve Erbakan KADDAFİ'DEN KESESİ Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot Democoupracy mübarek olsun! FULL'er Yapalım mı, Abi? Ortadoğu'da Sezaryen Mısır'da Karaoke Devrimi Mısır'ı Okurken Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) Bir Ortadoğu Masalı Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! Bilinç ve Sürgün İbrahim, devir içimdeki putları! İdeolojik dil ve Teolojik Tarih Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? Paralel Evren, Küresel İslamcılık Erkekler ne zaman "adam" olur? "Millî" Küreselleşme? AK'Kışşş Kimliklerin Kurdu “Hiç” i öğrenmek GELENEK VE MANKURT Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz Çift-düşün, yeni-konuş! Batı'yı ararken... Aforoz’malar… Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU KÜRT'AJ Shalom, Kürdistan! İstiklal marşını yeniden yazmak İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset Amerika düşmansız olabilir mi? Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup Keşif... Babil’in dil’beri Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? Tarihi hangi hikâyeci yazar? Zihin Kontrolü ve Kült YUMURTANIN AK'I, SARISI Ebu Zer’in günlüğü Her şey zıddı ile mi kaim? Melamilik “marka” mıdır? Melâmilik Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm AŞKA DAİR NE VARSA Medya medyumluğu ve wikisızmalar Türkiye, İran ve Dünya Barışı Muhafazakârlık “marka”sı? Füze ümütz! “Van münütz!” Çin'in hafızası ve küresel sistem Kutlu veda Öznellik Öz’neliktir! Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet Said Nursi ve tesettür İmam, Örtünme ve Nur Suresi Din duble “yol” mu demekti? Gelenek, mankurt ve reform Aylardan şubat günlerden cuma Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek Gelenek mürtedi ve kimlik Namus, Kanun ve Fazilete Dair İman "terakkiye" destek midir? Yılmayacağız... ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL Hoş geldin, Şeytan! OSMANLI VE NEO-OSMANLI DAYILAR VE DAYILANMALAR Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus Tesettür neyi örtüyor? Milat oluşturmak Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? Tarih satrancını asıl kim oynuyor? Mahalle ve getto Tanrı, totem ve muta nikahı Orta Doğu’mların ebesi ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI KÜRESEL İSLAMCILIK RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK Medine Vesikası Türk solculuğu ve İslamcılığı Batı’k düşüncelerin Doğu’şu BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG Karadul KEDİLER VE FARELER “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI Neden Federasyon? Kaburga kemiklerimdeki sızı? Ortadoğu ve Darbeler "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? TURNUSOL Ya 12 Eylül sonrası? (II) Ya 12 Eylül sonrası? 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) Kim ne der? Ne zaman ki…