https://www.egemengazetesi.com/files/uploads/user/0e42907936.jpg
Metin BOSNAK

OSMANLI VE NEO-OSMANLI

26-04-2022 01:49

Osmanlı ve Neo-Osmanlı?

 

Evet…

Osmanlı İslam coğrafyasının “kilit taşıydı.”Ve Osmanlıyı Batı’l “zail” etti. Aslında Osmanlı’nın resmi ölümü zaten gecikmişti. Bitkisel hayata gireli bir asır olmuştu.

Lakin “Frenkten” veya “”kefereden” medet umulmasına kadar düşen Osmanlı’nın hüznü önceden başlamıştı. Uzun zamandan beri toprak kayıpları yaşanıyordu. Eğitim gerilemiş, dışarıdaki gelişmelere bigâne kalınmış, vergi gelirleri azalmış, Osmanlının devlet itibarı ve parası değer kaybetmiş, borç parayla kimi zaman devlet açıkları kapatılmış kimi zaman sefahatin delikleri tıkanmıştı. Topkapı’dan Dolmabahçe'ye tenzili rütbe almıştı Osmanlı. Hala dışarıda sözünü geçiriyor ise de, Devlet içerde kendi atadığı Mısır Valisine bile söz geçiremez olmuştu.

Karlofça belki de bir şeylerin uçup gittiğini ima eden bir mahzun salâvatın devreye girdiğini gösteriyordu. Giray Han’ın “ihanetini” tek sebep gösteremeyecek kadar bir şeyler değişmişti aslında. Thuydices’in ifade ettiği gibi, imparatorluklar ya büyümeli idi ya da yok olacaklardı. 

Osmanlı durmuş ve kendini yemeye başlamıştı.

Gerçi…

Osmanlı hiçbir zaman Batı’lı anlamı ile bir imparatorluk değildi. O “Devlet-i Ali-i Osmaniye” idi. Osmanlı padişahları kendilerine “İmparator” denilmesini de istememişlerdi.  Onlar ya  “Sultan”dılar ya “Padişah” ya da “Han”. Yani kavramın kökenlerinden neşet eden bir kültürel farklılık vardı unvana bakışta. Onlar kibirli değil ve fakat vakar sahibi, bazen de gaflete kaçacak oranda mağrur idiler. Çünkü inandıklarına göre, Devlet ta Osman Bey’den sadır olan bir rüyayla “İlahi” bir misyona adaydı. Üstelik İslam Peygamberinin bizatihi “övgüsüne mazhar” olmuş bir Sultanın, yani Fatih Sultan Mehmet Han’ın soyundan geliyorlardı. “Devletin selameti” için kardeşten geçendi Fatih.

Dolayısıyla, Osmanlı hem tarihi hem de dini bir misyona sahipti.

Kendilerinden emindiler, devletlerinden de.  “Kızıl Elma” ise, hep bir adım ötelerinde idi. Attıkları her yeni adımda o tekrar ileriye sıçrıyordu ve “ebed-müddet” bir nizamdı gaye. Kanuni bir tek top atmadan, sadece bir mektupla Fransa Kralına emirlerini uygulattırıyor, hapisteki kralı serbest bıraktırıyor, Yirmi Sekiz Mehmet Çelebi Avrupa seyahatinde gözlemlediği, Frenklerin yaptıkları sanayileşmenin nüvesi mahiyetindeki kimi mamulleri mağrur ve gafil bir edayla kaydedip dönüşte rapor olarak yazıyordu. 

Osmanlı Padişahları devletin son çöküş dönemlerine kadar Avrupalı kral ya da imparatorla aynı masaya oturmak yerine, Vezirleri ile onları muhatap ediyordu. Biliyorlardı ki, bu zımnen her iki devleti ve başkanlarını eşit olarak telakki etmek anlamına gelecekti.

Ki, bu da onların kabul edemeyecekleri bir siyasetti.

Osmanlı kuşlara konak inşa edecek kadar şefkatli, parasızlıktan evlenemeyenleri veya borcundan dolayı hapse düşenleri vakıflarla destekleyip, mağdur etmeyecek kadar düşünceli, bir kaç dilde divan tertip edecek kadar sanatkârdı. Sevgilinin elbisesindeki gülün dikeninin gölgesinin onu incitmesinden endişe eden şairler çıkaracak kadar sanat ve sevginin zirvelerini keşfetmişti. “Rüşvet değildir” diye selamını almayan memurları şairane bir tarzda alaya alacak kadar edebiyatçı, zayıf ve hastalıklardan muzdarip bir eşeği şiirin konusu yapacak kadar nüktedan ve merhametli, kendilerinden büyük ve kendilerini yaratan Allah’ın var olduğunu daima hatırlatan insanların maaşa ya da iltifata tabi tutulduğu ve kibri şeytanlık olarak addeden insandı.

Keşfinden kısa bir süre sonra Amerika'nın varlığından haberdar olan, Müslüman, Yahudi ayırımı yapmadan 1492'de Avrupalı “reconquistador”ların paranoyak korku ve katliamlarından kurtarmaya kendini adayan da Osmanlıydı. Kimi yerlerin fethini savaşsız yapan da. Çünkü Bogomillerin, Nesturilerin gönüllerini çoktan fethetmişlerdi. Ülkelerinden önce. Hıristiyan kardeşlerinin zulmünden yılmış, vergilerden beli bükülmüş insanlar onlarla öğrendiler yaşamayı, temizliği, vicdanı ve inandıklarını diledikleri gibi yaşamayı. 

Tarihte Osmanlı kadar büyük ve geniş alanlara yayılmış bir Roma devleti vardı. O da 5. asırda Atilla ve ordusu ile sendelemiş, sonra iç çekişmelerle ikiye bölünmüş ve nihayet Fatih’in zamanında, Doğu uzantısı olan Bizans kalmıştı. Onu zapt etmek suretiyle Fatih aslında Atilla’nın başlattığı, Arapların devam ettirip muvaffak olamadığı Roma Fatihliği veya Bizans fatihliği unvanını da almıştı. 

Roma bir imparatorluktu. Büyüktü, kudretliydi. Fakat kudretini hem kendi halkına, hem diğer milletlere zulme dönüştürmüştü. Hem pagan hem Hıristiyanlık bayrağını taşıdığı dönemlerde Roma zulümlerden geri durmadı. Roman zulmünün muhatabı ya da kurbanlarıydı değişen. Kâh Afrikalılar kâh Ortadoğu halkları, kâh Hıristiyanlar kâh Hıristiyanların düşmanı olan Yahudiler, sonraki dönemlerde de Müslümanlar vs.

Ve Fatih bunları biliyordu…

Bir kısım Roma tarihini bizzat kendi orijinal dillerinde okumuştu. İlyada en çok okuduğu ikinci kitaptı. Hem bir dini hem de siyasi bir hedefi de zihninin şirazesinde muhafaza ediyordu: Bizans’ın siyasi mirasçısı olmak. Hatta artık bu gücün karşısında duramayacaklarını anlayan kimi Batı Avrupalı ülkelerin ileri gelenlerinden-siyasi ve dini—kendisinin Hıristiyan olması halinde bütün hritiyanların onun ermine gireceği yönünde resmi mektuplar da almıştı. 

Gülüp geçmişti Fatih…

Vakar, vukuf, şecaat, ilim, istikrar ve kararlılık ve varılan kararda sonuna kadar gitmek, istişare, planlama ve dahi güçlü olduğu anda o gücü zulme değil, adalete tahvil etmek gibi unsurlardı onun şahsiyetinde toplanan meziyetler. Evet, Roma güçlüydü, ama gücünü zulüm ve kıyım makinesi yapmış, hatta zulmü temaşa malzemesi yapmış, arenalarda ve tiyatrolarda kendi insanlarına seyrettirmişti. Onun düsturu ise, adını aldığı önderinin bir sözüydü: Gayr-i Müslimlere zulmeden, Peygamber’e zulmetmiş gibiydi.

Bunları yazarken Amerika’yla Roma’yı düşündüm.

Osmanlı ile Türkiye’yi.

Osmanlı’nın “neo” su boğazımda düğümlendi.

 

 

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN Mum Titrer Hanemizde Ülkücülük CHP'yi Ne Zaman Sevdim İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI PARALEL YAPI Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR DEVRİM Mİ DEDİNİZ? BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? DİL TARİH VE İDEOLOJİ AYNAYI ARAMAK... MAKULLER AKİLLERE KARŞI VEDA HUTBESİNİ OKURKEN HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK ALPEREN OLMAK BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR DELİLİĞE ÖVGÜ AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ EFKAR VE HERZELER YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR EĞİTİME NEDEN HAYIR? EFKAR VE HERZELER "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? BU ÜLKEYİ ANLAMAK... NİYET TAVŞANLARI VE TARİH ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI FERMAN VE FETVA BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK AŞKIN BAR/KODU MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? SÜRGÜN KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ MHP NEREYE GİDİYOR? NASIL BİR GENÇLİK? KİM KORKAR EBU ZER'DEN? MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE Milliyetçilik ve Kürtler İLETİŞİM VE PROPAGANDA BATILILAŞMAK TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI FİRAVUN VE HİÇ'LİK KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM ÇEVRİM İÇİ AHLAK ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 11 Eylül ve ABD YA 12 EYLÜL SONRASI? Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK KAVGA NEREDE? KAVGA NEREDE? ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK DİL VE TARİH KAVGAMIZ HOLİGARŞİ Said Nursi ve Cemaat algısı Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? TÜRK LİBERALİZMİ AŞK MI MAŞUK OLAN? DİN'ERCİLİK SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA LİBERAL STATÜKOCULUK UYKUYU ÖLDÜRMEK "EKSİK ETEK" BABİL, DİL VE PROPAGANDA DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" DEĞİŞİM TÜRKÇE VE İDEOLOJİ "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN "İBRAHİMİ DİNLER" BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? BEN'SİZLİĞE ŞİİR TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN ERBAKAN'I ÖZLERKEN MÜSLÜMAN VE İSLAMCI İSLAM VE FEMİNİZM KAÇIRILAN GÜNDEM BIDEN NOTLARI DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR ARAF'TA TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK Hayatta Sürgün Olmak AKADEMİSYENLİK KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ KUTLU VEDA DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ TANRI, İNSAN VE TAKVİM ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? Millet Olabildik mi? Zaman, medeniyet ve din Zaman, medeniyet ve din Mehdi’yi beklerken ORTADOĞU VE YENİ İNSAN Kediler, Fareler ve Vatan Kürşat olma vaktidir Gülün Adı, Kadın ve Takva İslamo-Amerikancılık EBCET, CİFR VE TARİH SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ DİPLOMASİMİZ NEREYE? İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi KATLİAMERİKA MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ Ay lav yu, Cani! AŞKIN HALLERİ DOKUZ HECELİLER FİRAVUN... Kadın'ım... 28 Şubat ve Erbakan KADDAFİ'DEN KESESİ Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot Democoupracy mübarek olsun! FULL'er Yapalım mı, Abi? Ortadoğu'da Sezaryen Mısır'da Karaoke Devrimi Mısır'ı Okurken Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) Bir Ortadoğu Masalı Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! Bilinç ve Sürgün İbrahim, devir içimdeki putları! İdeolojik dil ve Teolojik Tarih Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? Paralel Evren, Küresel İslamcılık Erkekler ne zaman "adam" olur? "Millî" Küreselleşme? AK'Kışşş Kimliklerin Kurdu “Hiç” i öğrenmek GELENEK VE MANKURT Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz Çift-düşün, yeni-konuş! Batı'yı ararken... Aforoz’malar… Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU KÜRT'AJ Shalom, Kürdistan! İstiklal marşını yeniden yazmak İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset Amerika düşmansız olabilir mi? Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup Keşif... Babil’in dil’beri Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? Tarihi hangi hikâyeci yazar? Zihin Kontrolü ve Kült YUMURTANIN AK'I, SARISI Ebu Zer’in günlüğü Her şey zıddı ile mi kaim? Melamilik “marka” mıdır? Melâmilik Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm AŞKA DAİR NE VARSA Medya medyumluğu ve wikisızmalar Türkiye, İran ve Dünya Barışı Muhafazakârlık “marka”sı? Füze ümütz! “Van münütz!” Çin'in hafızası ve küresel sistem Kutlu veda Öznellik Öz’neliktir! Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet Said Nursi ve tesettür İmam, Örtünme ve Nur Suresi Din duble “yol” mu demekti? Gelenek, mankurt ve reform Aylardan şubat günlerden cuma Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek Gelenek mürtedi ve kimlik Namus, Kanun ve Fazilete Dair İman "terakkiye" destek midir? Yılmayacağız... ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL Hoş geldin, Şeytan! DAYILAR VE DAYILANMALAR Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus Tesettür neyi örtüyor? Milat oluşturmak Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? Tarih satrancını asıl kim oynuyor? Mahalle ve getto Tanrı, totem ve muta nikahı Orta Doğu’mların ebesi ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI KÜRESEL İSLAMCILIK RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK Medine Vesikası Türk solculuğu ve İslamcılığı Batı’k düşüncelerin Doğu’şu BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG Karadul KEDİLER VE FARELER “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI Neden Federasyon? Kaburga kemiklerimdeki sızı? Ortadoğu ve Darbeler "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? TURNUSOL Ya 12 Eylül sonrası? (II) Ya 12 Eylül sonrası? 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) Kim ne der? Ne zaman ki…