https://www.egemengazetesi.com/files/uploads/user/0e42907936.jpg
Metin BOSNAK

12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II)

26-04-2022 01:49

12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II)

 

 

“Bizim çocukların” çıkardığı terör olayları artık ayyuka çıkmıştı. Cumhurbaşkanı seçimi de akamete uğramıştı. Durum böyle olunca diğer “bizim çocuklar” devreye girdi. Sahayı karışık gören Evren ve arkadaşları “memleketi kurtarmak” için büyük bir görev yüklendiler ve 12 Eylül 1980’de memlekete hizmet edip yorulan insanları tatile çıkardılar.  Düdük çaldı. Maç tatil oldu ta ki 1987 yılında yasakları kalkana kadar. 

 

12 Eylül günü Evren’i izlediğimi hatırlıyorum. O siyah beyaz televizyonda, yanındaki kurmaylarla. Onlar kahramandılar.  Milletimizin her zaman aradığı o kurtarıcılardan idiler.  Ve TSK’nın İç Hizmet Kanununa dayanarak milletimizi üçüncü defa kurtarmışlardı sancılı da olsa yürüyen demokrasiden. 

 

Ecevit’i, Türkeş’i, Erbakan’ı ve Demirel’i alkışlayan milletimiz bu sefer de onları alkışladı, sevindiler... Hatta çoğu öyle ileri gitti ki “siyasi parti liderlerinin” hepsini asıp bu milleti onlardan kurtarmak gerektiği lafları bile sarf edildi... Gazetecilerimiz, birkaç istisna hariç, darbeye alkış tuttu. Akademi dünyası sevindi birkaç çatlak ses haricinde. İşadamları memnundular. Alan razıydı, veren razı. O halde, gerisine söz etmek düşmezdi...

 

Liderlerin arkasından koşturan, oğlunun işini, kızının tayinini hallettirmek için takla atanlar, ikbal beklentileri içinde olanlar, birden yok oldular ortalıktan. Menderes’i hatırladılar birden. O, üç bakanıyla beraber darağacında hem de hiç hak etmeden asılan Başbakanı. Göğsüne asılan yaftayla, darağacında boynu bükük sallanan, buna rağmen milletine “küskün” olmadığını söyleyerek aslında kırgınlığın boyutunu ifade eden Menderes’i... Ya gene öyle bir şeyler oluraydı! Kendileri de kovuşturma geçirselerdi! Ne olacaktı çoluk çocukları, ne olacaktı işleri güçleri? Düzenleri bozulmaz mıydı?  Dünyaları zindan olmaz mıydı? Böyle durumlarda yüce milletim dünyanın “zindan” olmadığını hatırlar.  O zamanlarda, zindanın içindeki zindana girmemek için her yolu dener.

 

Dillerden dökülen kasidelerin şimdi hicviyeler almıştı yerini ve farklı aralıklarla tutuklanan siyasi liderler artık bir araya gelip “adam gibi konuşmak” zamanı geldiğini askerin zoruyla, onların sultasıyla anladılar. Onlarla beraber çoğu devrimci ve ülkücü camiadan olan insanlar... Ve hedeflerin aslında aynı olduğuna dair fikir beyan edeceklerdi hapishanelerde. Karşıt görüşten insanlardan yaralı ve muhtaçlarına yardım etmeye kadar bir tekevvün içine girmişlerdi. Aynı Anadolu’nun çocukları olduklarını anlamışlardı. Mesela 1980 sonrasında yıllarca hapis yatan darbe öncesi ülkücülerin lideri olan rahmetli Yazıcıoğlu ve kimi devrimciler bu konuda çok kafa yormuşlardı. Hapse girenler de yalnızlık ve terk edilmişliğin ıstırabını yaşadılar. Dava adına ne hırsızlık ve namussuzlar yapılabildiğini, kendileri yardım için gönderilen paraların nasıl iç edilebildiğini ve nasıl aileleriyle keyfi bir mantık doğrultusunda görüştürülmediklerini ve “onlara neler oldu acaba?” gibi kahredici düşünce çengellerinin beyin hücrelerini tırmaladığı, nasıl saçlarını ve yılları kopardığını ve ondan arta kalan zamanlarda da işkencecilerin ömürlerinden kopardıklarını. Bir de “ihanete uğramışlığın” travması…

 

Ruhunu, vicdanını, satılığa çıkaran bir azınlık haricinde, farklı fraksiyonlardaki kişiler aslında güzel ideallere binaen mensup olmuşlardı bir yerlere. Esas hata “tek yolcu” bir bakış açısının hâkim olmasıydı bütün ideolojilere. Ülke sıkıntıdaydı, kurtulması gerekiyordu.  Onun reçetesi de her grubun sadece kendisindeydi. Yani kendileri için iyi şeyi başkaları için de dayatmak niyetiyle hareket ediyorlardı. Karşı her grup ise, ya Rus ya Çin ya İran ve veya Amerikan uşağıydı onlar için. 

 

İdealler vardı, ama çoğu zaman “idea” yoktu.  Çoğu zaman şifahi kültürle aktarılan kurtuluş reçetelerinin kaynağı ise, müellifleri yabancı ülkelerden olan ideologların yarım yamalak çevrilmiş, çevrilirken sansürlenmiş kitaplarıydı. Onları okudukça, fikirlerinde daha sabit hale geliyorlar, kaleler inşa ediyorlardı ideolojik enaniyetlerini kuşatan Babil kulelerinin etrafına. 

 

Güçleri heyecanlarından, mensup oldukları gruptan, sabitleşen ve hemen hiç süzemedikleri bazen dinleyerek bazen okuyarak edindikleri fikir hamulelerinden kaynaklanıyordu. Onlar “milliyetçi veya “yurtsever” idiler, ama millet olarak sadece kendi gruplarını algılıyor, yurtlarını ise hayal ettikleri hayalî Kızılelma ve Kızıl Bayrak ülkeleri. Sağda tarih milliyetçileri, sol da ise dil faşistleri vardı... Sokaktaki jargonlara fikirden süzülen felsefi argümanlar değil, sloganlar mütehakkim idi.

 

Her iki tarafın hem hakimi hem de savcısı hem de infaz memurları olmuştular. Fatsa vb. yerlerde “halk mahkemeleri” kurulmuştu. Dilde tasfiyeyi o kadar ileri götürenler aslında bunun ırkların tasfiyesine yönelik bir tür Hitler mantığı olduğunun farkına varmadan karşıda “ecdadın” yaptıklarını anlatıp, hiç değilse haldeki zilleti unutmaya çalışanları faşistlikle suçluyordu. Kendi ideolojik kapsam alanlarına girse bile, karşıdan gelen her doğruya kapılarını ve beyinlerini kapalı tutuyorlardı. Öyle buyrulmuştu parkalı, postallı “birinci” sigarası içen büyüklerince.

 

Ve sloganlar kan kokuyordu.  Nefret kokuyordu.  İntikam kokuyordu.  Memleketin hemen her yerinde bina ve bahçe duvarları ve yollar bu sloganlarla dolan birer kültür zangocu oldular.  Darbeye çağıran zangoçlar. Sloganların ortak noktası karşı tarafın kahrolması üzerine bina edilmişti.  Peki niye?  Niyesi önemli değil, öyle olması gerekiyordu.  Emir aldıklarına kayıtsız bir emniyet ve sadakat, hedef olanlara kayıtsız bir nefret ve itimatsızlıktı esas olan... Her iki kesim de kendisini “good guy” olarak algılıyordu... Her ikisini de muhatap alan darbeciler ise mutlak “good guy” olarak sadece kendilerini ortaya koydular. Koruyucu, kollayıcı ve kurtarıcı melekler...  Uzlaşma zamanı gelmişti, ama uzlaşma nerede olacaktı. Uzaklaşma nerede?

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN Mum Titrer Hanemizde Ülkücülük CHP'yi Ne Zaman Sevdim İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI PARALEL YAPI Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR DEVRİM Mİ DEDİNİZ? BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? DİL TARİH VE İDEOLOJİ AYNAYI ARAMAK... MAKULLER AKİLLERE KARŞI VEDA HUTBESİNİ OKURKEN HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK ALPEREN OLMAK BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR DELİLİĞE ÖVGÜ AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ EFKAR VE HERZELER YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR EĞİTİME NEDEN HAYIR? EFKAR VE HERZELER "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? BU ÜLKEYİ ANLAMAK... NİYET TAVŞANLARI VE TARİH ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI FERMAN VE FETVA BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK AŞKIN BAR/KODU MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? SÜRGÜN KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ MHP NEREYE GİDİYOR? NASIL BİR GENÇLİK? KİM KORKAR EBU ZER'DEN? MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE Milliyetçilik ve Kürtler İLETİŞİM VE PROPAGANDA BATILILAŞMAK TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI FİRAVUN VE HİÇ'LİK KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM ÇEVRİM İÇİ AHLAK ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 11 Eylül ve ABD YA 12 EYLÜL SONRASI? Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK KAVGA NEREDE? KAVGA NEREDE? ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK DİL VE TARİH KAVGAMIZ HOLİGARŞİ Said Nursi ve Cemaat algısı Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? TÜRK LİBERALİZMİ AŞK MI MAŞUK OLAN? DİN'ERCİLİK SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA LİBERAL STATÜKOCULUK UYKUYU ÖLDÜRMEK "EKSİK ETEK" BABİL, DİL VE PROPAGANDA DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" DEĞİŞİM TÜRKÇE VE İDEOLOJİ "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN "İBRAHİMİ DİNLER" BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? BEN'SİZLİĞE ŞİİR TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN ERBAKAN'I ÖZLERKEN MÜSLÜMAN VE İSLAMCI İSLAM VE FEMİNİZM KAÇIRILAN GÜNDEM BIDEN NOTLARI DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR ARAF'TA TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK Hayatta Sürgün Olmak AKADEMİSYENLİK KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ KUTLU VEDA DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ TANRI, İNSAN VE TAKVİM ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? Millet Olabildik mi? Zaman, medeniyet ve din Zaman, medeniyet ve din Mehdi’yi beklerken ORTADOĞU VE YENİ İNSAN Kediler, Fareler ve Vatan Kürşat olma vaktidir Gülün Adı, Kadın ve Takva İslamo-Amerikancılık EBCET, CİFR VE TARİH SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ DİPLOMASİMİZ NEREYE? İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi KATLİAMERİKA MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ Ay lav yu, Cani! AŞKIN HALLERİ DOKUZ HECELİLER FİRAVUN... Kadın'ım... 28 Şubat ve Erbakan KADDAFİ'DEN KESESİ Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot Democoupracy mübarek olsun! FULL'er Yapalım mı, Abi? Ortadoğu'da Sezaryen Mısır'da Karaoke Devrimi Mısır'ı Okurken Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) Bir Ortadoğu Masalı Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! Bilinç ve Sürgün İbrahim, devir içimdeki putları! İdeolojik dil ve Teolojik Tarih Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? Paralel Evren, Küresel İslamcılık Erkekler ne zaman "adam" olur? "Millî" Küreselleşme? AK'Kışşş Kimliklerin Kurdu “Hiç” i öğrenmek GELENEK VE MANKURT Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz Çift-düşün, yeni-konuş! Batı'yı ararken... Aforoz’malar… Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU KÜRT'AJ Shalom, Kürdistan! İstiklal marşını yeniden yazmak İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset Amerika düşmansız olabilir mi? Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup Keşif... Babil’in dil’beri Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? Tarihi hangi hikâyeci yazar? Zihin Kontrolü ve Kült YUMURTANIN AK'I, SARISI Ebu Zer’in günlüğü Her şey zıddı ile mi kaim? Melamilik “marka” mıdır? Melâmilik Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm AŞKA DAİR NE VARSA Medya medyumluğu ve wikisızmalar Türkiye, İran ve Dünya Barışı Muhafazakârlık “marka”sı? Füze ümütz! “Van münütz!” Çin'in hafızası ve küresel sistem Kutlu veda Öznellik Öz’neliktir! Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet Said Nursi ve tesettür İmam, Örtünme ve Nur Suresi Din duble “yol” mu demekti? Gelenek, mankurt ve reform Aylardan şubat günlerden cuma Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek Gelenek mürtedi ve kimlik Namus, Kanun ve Fazilete Dair İman "terakkiye" destek midir? Yılmayacağız... ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL Hoş geldin, Şeytan! OSMANLI VE NEO-OSMANLI DAYILAR VE DAYILANMALAR Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus Tesettür neyi örtüyor? Milat oluşturmak Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? Tarih satrancını asıl kim oynuyor? Mahalle ve getto Tanrı, totem ve muta nikahı Orta Doğu’mların ebesi ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI KÜRESEL İSLAMCILIK RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK Medine Vesikası Türk solculuğu ve İslamcılığı Batı’k düşüncelerin Doğu’şu BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG Karadul KEDİLER VE FARELER “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI Neden Federasyon? Kaburga kemiklerimdeki sızı? Ortadoğu ve Darbeler "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? TURNUSOL Ya 12 Eylül sonrası? (II) Ya 12 Eylül sonrası? 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) Kim ne der? Ne zaman ki…