https://www.egemengazetesi.com/files/uploads/user/0e42907936.jpg
Metin BOSNAK

Tarihi hangi hikâyeci yazar?

26-04-2022 01:49

Tarihi hangi hikâyeci yazar? 

“Tarih” okumayı, örneğin hikâye ya da roman okumaktan daha ciddi bir iş sananlarımız çoktur. Oysa ikisi de birer anlatıdır.

Masallar ise anonimdir. “Halk hikâyesi” denmesi biraz da ondan.

Üstelik İngilizce “history” kelimesi “story” kelimesi aynı kökten gelir. Yani zamanla bir milletin hikâyesine “tarih”, bir veya birkaç kişinin anlatısına ise “hikâye” denilmiştir.

Dilde anlamlar bazen genişler, bazen daralır. Hatta dilde, toplumlardaki yozlaşmalarla doğru orantılı olarak, kelimeler de yozlaşmanın aynası olurlar.

Yine İngilizcede “Gay” kelimesi, aslında “neşeli, mutlu demektir.

Arapçada “İbn” kelimesi ise, aslında “oğul” demektir.

“Tarihin babası Herodot”un anlattıklarının çoğu, kendinden önce yazılan mitolojik eserler ve benzeri anlatılara dayanır. O yazdıktan sonra ise, tarih olmuştur. Kendisinden sonra gelenler de Herodot’u referans alarak yazınca, tadı tarihe sürülen bir anlatı çıkar ortaya.

Bu dönüşümün 15. yüzyılda William Caxton’ın matbaayı icadı ve sonrasında özellikle 18. yüzyılda gazetelerin çıkmaya başlamasıyla birlikte yeni bir yüz kazandığını gözlemleriz. Joseph Addison ve Richard Steel’in çıkardığı The Spectator, doğası itibariyle birçok kurgu içeriyordu.

Sonraları  çok taklitleri çıkan Tatler dergisi ise ayrı bir tarihsel kurmaca ürünüydü.

Yani tarih dediğiniz de aslında bir kurgulama işidir.

Sokrat bundan dolayı “kurgu”ya “yalan” der ve bu yüzden şair ve edebiyatçıları ideal devletinde istemezdi. Onlar kurgucuydu onlar. Ve Sokrat’a göre, kurgu yalandı; unuttuğu ise, kurgunun kendi içinde oluşturduğu “gerçeklik”  idi.

Olaylar vardır, kişiler ve kahramanlar vardır, gazeteler vardır arşiv olurlar zamanla.

Yalan dahi, yazıldıktan sonra artık gerçek olmuştur, yazılı referans olmuştur.

Hele bir de görsel unsurları eklerseniz, katil ile maktul yer bile değiştirebilir.

Fotoğrafın içinde olan ayrı olabilir. Ancak fotoğrafın altını yazan kendi objektifiyle yeniden çekimleyebilir fotoğrafı. 

Onun içindir ki, her yorum aslında bir yeniden yazmaktır.

Her tercüme bir yeniden yazmaktır.

Hatta her okuma bir yeniden yazmaktır. Okurken bizleşen kelimeler, bizdekine tercüme eder kendilerini.

Meselâ, eski romanlara bakınız.

Size “History of Tom Jones” derken, Henry Fielding aslında “Story of Tom Jones” demek istemektedir.

Tarih değerlendirmelerinde yapılan tasniflerden bir kısmı “Mistik Çağ”, “Kahramanlar Çağı”, “Aristokrasi Çağı”, “Halkın Çağı” ve tekrar “geriye dönüş” çağıdır.

Türkiye'nin yaşadığı zihinsel reşarj, bir entelektüel, kültürel ve semantik deşarj dönemidir. 

Bir başka deyişle, Türkiye hâlâ ideal bir dil arıyor; “her biri daima diğerinin peşinde olan, ama bulamayan, başa çıkamadığı bir dil.” Bu dilin önündeki engel, Matrix’in tayin ettiği algılama ve müstemlekeci eleştiri yaftalarıdır.

Harflerin eprimeleri, seğirmeleri, cilt kapağı ve sayfa marjinleriyle olduğu kadar, kendi iç dinamikleriyle de ilgili imlâ hatalarıyla çıkan zafiyetler de eklenince geriye kitaba giydirilen anlamı suhulet ile kabullenmekten başka bir şey kalmamaktadır.

Hâlbuki dil, onunla kitap yazmak isteyeni de ona anlam vermek isteyeni de aşan, ne onlarla başlamış, ne de onlarla bitecek olan oligarşik bir manevra alanı değil, kurumsal ve toplumsal katılımı zorunlu kılan anlamını ancak böyle bulması gereken bir iştiraktir.

Dil, ister sese dökülsün, isterse ventrilog marifetiyle saklansın veya sırf zihinsel mekanizmalara ve klik aşinalıklarına aracılık etsin, kalıplaşmış anlam merkezlerinin dayatmalarına meydan okur. Bilinenle bilinmeyen, var olanla yok olan, sabit olanla değişken olan arasındaki ilişkidir anlamı tayin eden.

Jacques Derrida’nın yukarıdaki alıntıda belirttiği gibi, hiç bir anlam ebediyen mutlak ve değişmez değildir. Gelen anlam, hâlde giydirilmiş olan anlamı öteleyerek, monolojik telaffuzların ve kakafonik seslerin vurdumduymaz, aldırışsız anlamlarını bastırır ve kendi hareket alanı içinde bir senfoninin mahur harmonisine bırakır yerini. 

O halde herkes, “bütün yazıların metinler arası yapısı ve tarihini” iyi bilmelidir. Mutlak, kati ve katı olmayan “anlamlar ağı” tayin edecektir kitabın anlamını.

Tarih böyle bir kitaptır. Anayasa ve özgürlükler böyle kitaptır.

Uzlaşmaya önce tarihten başlamak lâzım; tarihi hikâye etmeden.

Bunun anahtarı da sorgulamaktır; takıntısız, saplantısız ve korkusuzca. Edward Said’in dediği gibi, tek merkezli bir bakış, bir fikrin sadece “bir tek fikir olduğunu düşündüğümüz zaman ortaya çıkar.” Hâlbuki her fikir, tarihteki birçok fikirden sadece biridir. Monolojik doğası icabı tek merkezli bakış “çoğulculuğu inkâr eder” ki israfın olduğu yerde kazancı görmektir bu.

Totaliter tabiatı  olan siyasi, içtimai, iktisadi her anlamlar silsilesi, kitaptaki imlâ işaretleri kalktığı an omuz omuza, saf saf olur ve aralarına sokulan cilde giydirilen her anlamı bir gün kusarlar dışarıya. Öznenin giydirdiği anlam, sessiz harflerin seddi ve karşı duruşuyla meydana gelir.

Okumanın düğümlendiği nokta şudur ki; insanların dünyaya verdiği anlamla, gerçeklere verdiği anlamlar paralel gitmesi ve dolayısıyla, monolojik kendi realitesine hapsolması ve bu nedenle, yorumların (1) sadece tek anlam olduğu, (2) başka anlamlar olamayacağı şeklindedir. Bu, yorumların ötesinde metni, kelimeleri aynı kalsa da yeniden yazmak anlamına gelir ki, burada okuyan kişi veya kurum onu aslında yeniden yazmak eğilimindedir. 

Ve yorumlamak suretiyle yeniden yazmaktır.

Yorumlamak, yeniden yaratmaktır da…

Sergei Eisenstein’ın Ekim filmi Bolşevik Devrimini konu alır.

Sinematografi şaheseri bu filmdeki sahnelerden birinde halk, artık Çarlığın zulmüne dayanmayıp ayaklanmaya başlamıştır. Yönetmen işte bu halktaki şahlanış anını yansıtmak için, üsteleme (superimposition) tekniğini kullanır. Duvardaki aslan heykelinin başına teksif eder kamerayı.

Aslan heykeli tabiatı itibariyle cansızdır. Ancak öncelikle önden, sonra alttan, sağdan ve soldan yapılan hızlı çekimleri ustaca birleştiren yönetmen, aslanı, görkemli başı ve yelesiyle kükrer hâlde yansıtmıştır izleyiciye. Sonuçta izleyici donuk bir heykel değil, özündeki aslanlık cevherini kuvveden fiile geçiren, kükreyen ve kükredikçe insanlarla özdeşleşen bir hâl alır. Bir aslana döner kamera, bir halka ve artık hangisi hangisidir fark edilemez hâle gelir. 

Her şeyin Çar’a ait olduğu, onun hizmetinde sanıldığı Rusya’da ne Çar’ın kendisi ne de avanesi o aslanın, aslanlaşan halkı, halklaşan aslanı iyi okuyamamışlar, vitrin malzemesi ve tezyinattan öteye varmadığını sanmışlardır.

Algılama ve okuma melekleriyle körlüğün, sağırlığın rahatlığıyla yaşamışlar, kendileri kör ve sağır olunca başkalarının konuşmadığını ve görmediğini sanmışlardır. Fakat Eisenstein aslanı iyi okumuş ve yorumlamıştır. Yine Eisenstein denizaltındaki insan hissiyatlarının Potemkin zırhlısını yukarı çıkıp nasıl alt ettiğini de görebilen insandı.

İdeolojisi kimilerine itici gelebilir, ama o bir sanatçı idi. İnsana melekelerini, meleklere havale etmeden, insanın hukuku ve insan olmanın onuruna nüfuz eden bir anlayışla ortaya koymuştur. Ve yapılan tarihle, yazılan tarihlerin anlamını iyi okumuştur.

Tarih ne ezberle başlar, ne de yenilenen ezberle biter.

Sadece öyleymiş gibi yapar.

Aksi hâlde siz de bir ezber olursunuz.

Sizi de bozan bir Molla Kasım gelir… 

 

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN Mum Titrer Hanemizde Ülkücülük CHP'yi Ne Zaman Sevdim İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI PARALEL YAPI Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR DEVRİM Mİ DEDİNİZ? BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? DİL TARİH VE İDEOLOJİ AYNAYI ARAMAK... MAKULLER AKİLLERE KARŞI VEDA HUTBESİNİ OKURKEN HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK ALPEREN OLMAK BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR DELİLİĞE ÖVGÜ AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ EFKAR VE HERZELER YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR EĞİTİME NEDEN HAYIR? EFKAR VE HERZELER "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? BU ÜLKEYİ ANLAMAK... NİYET TAVŞANLARI VE TARİH ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI FERMAN VE FETVA BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK AŞKIN BAR/KODU MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? SÜRGÜN KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ MHP NEREYE GİDİYOR? NASIL BİR GENÇLİK? KİM KORKAR EBU ZER'DEN? MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE Milliyetçilik ve Kürtler İLETİŞİM VE PROPAGANDA BATILILAŞMAK TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI FİRAVUN VE HİÇ'LİK KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM ÇEVRİM İÇİ AHLAK ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 11 Eylül ve ABD YA 12 EYLÜL SONRASI? Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK KAVGA NEREDE? KAVGA NEREDE? ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK DİL VE TARİH KAVGAMIZ HOLİGARŞİ Said Nursi ve Cemaat algısı Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? TÜRK LİBERALİZMİ AŞK MI MAŞUK OLAN? DİN'ERCİLİK SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA LİBERAL STATÜKOCULUK UYKUYU ÖLDÜRMEK "EKSİK ETEK" BABİL, DİL VE PROPAGANDA DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" DEĞİŞİM TÜRKÇE VE İDEOLOJİ "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN "İBRAHİMİ DİNLER" BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? BEN'SİZLİĞE ŞİİR TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN ERBAKAN'I ÖZLERKEN MÜSLÜMAN VE İSLAMCI İSLAM VE FEMİNİZM KAÇIRILAN GÜNDEM BIDEN NOTLARI DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR ARAF'TA TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK Hayatta Sürgün Olmak AKADEMİSYENLİK KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ KUTLU VEDA DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ TANRI, İNSAN VE TAKVİM ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? Millet Olabildik mi? Zaman, medeniyet ve din Zaman, medeniyet ve din Mehdi’yi beklerken ORTADOĞU VE YENİ İNSAN Kediler, Fareler ve Vatan Kürşat olma vaktidir Gülün Adı, Kadın ve Takva İslamo-Amerikancılık EBCET, CİFR VE TARİH SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ DİPLOMASİMİZ NEREYE? İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi KATLİAMERİKA MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ Ay lav yu, Cani! AŞKIN HALLERİ DOKUZ HECELİLER FİRAVUN... Kadın'ım... 28 Şubat ve Erbakan KADDAFİ'DEN KESESİ Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot Democoupracy mübarek olsun! FULL'er Yapalım mı, Abi? Ortadoğu'da Sezaryen Mısır'da Karaoke Devrimi Mısır'ı Okurken Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) Bir Ortadoğu Masalı Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! Bilinç ve Sürgün İbrahim, devir içimdeki putları! İdeolojik dil ve Teolojik Tarih Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? Paralel Evren, Küresel İslamcılık Erkekler ne zaman "adam" olur? "Millî" Küreselleşme? AK'Kışşş Kimliklerin Kurdu “Hiç” i öğrenmek GELENEK VE MANKURT Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz Çift-düşün, yeni-konuş! Batı'yı ararken... Aforoz’malar… Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU KÜRT'AJ Shalom, Kürdistan! İstiklal marşını yeniden yazmak İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset Amerika düşmansız olabilir mi? Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup Keşif... Babil’in dil’beri Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? Zihin Kontrolü ve Kült YUMURTANIN AK'I, SARISI Ebu Zer’in günlüğü Her şey zıddı ile mi kaim? Melamilik “marka” mıdır? Melâmilik Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm AŞKA DAİR NE VARSA Medya medyumluğu ve wikisızmalar Türkiye, İran ve Dünya Barışı Muhafazakârlık “marka”sı? Füze ümütz! “Van münütz!” Çin'in hafızası ve küresel sistem Kutlu veda Öznellik Öz’neliktir! Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet Said Nursi ve tesettür İmam, Örtünme ve Nur Suresi Din duble “yol” mu demekti? Gelenek, mankurt ve reform Aylardan şubat günlerden cuma Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek Gelenek mürtedi ve kimlik Namus, Kanun ve Fazilete Dair İman "terakkiye" destek midir? Yılmayacağız... ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL Hoş geldin, Şeytan! OSMANLI VE NEO-OSMANLI DAYILAR VE DAYILANMALAR Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus Tesettür neyi örtüyor? Milat oluşturmak Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? Tarih satrancını asıl kim oynuyor? Mahalle ve getto Tanrı, totem ve muta nikahı Orta Doğu’mların ebesi ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI KÜRESEL İSLAMCILIK RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK Medine Vesikası Türk solculuğu ve İslamcılığı Batı’k düşüncelerin Doğu’şu BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG Karadul KEDİLER VE FARELER “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI Neden Federasyon? Kaburga kemiklerimdeki sızı? Ortadoğu ve Darbeler "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? TURNUSOL Ya 12 Eylül sonrası? (II) Ya 12 Eylül sonrası? 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) Kim ne der? Ne zaman ki…