https://www.egemengazetesi.com/files/uploads/user/0e42907936.jpg
Metin BOSNAK

"KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN

26-04-2022 01:49

 

“Kasımpaşalı” Başbakan (I)

2012 yılıyla birlikte AKP iktidarının 10. yılını idrak etmek üzereyiz. Hayırlı, uğurlu olsun! Başbakan Erdoğan’ın iktidarını üç ayrı dönemde irdelemek lazım. Birinci dönemde, Erdoğan T.C. Belediye Başkanı gibi davrandı. İkinci dönemde, T.C. hükümet başkanı oldu; iyi olan şeyler “hükümet”ten, kötü olanlar “devlet”ten oldu. Üçüncü dönem, Erdoğan’ın T.C. Devlet adamı olma yolunda kararlılığını gösteriyor. Süreç devam ediyor. Eğer bu dönemi Erdoğan, yerel ve küresel badireleri atlatarak ülkeyi selamete çıkarırsa, sadece Türkiye değil, dünya çapında bir devlet adamı olarak tarihe geçecektir. Bu aşamaları ele almaya çalışalım.

Erdoğan’ı beklerken

Erdoğan’ın iktidara gelişini hazırlayan pek çok etken vardı. Bir önceki koalisyon hükümeti siyasi uzlaşı adına gelmiş, ama tam anlamıyla “taban” yapmıştı. Daha okunmadan imzalanan AB uyum yasaları, ekonomik kriz, gölge başbakanlar dönemiydi. Rahmetli Ecevit’in başkanlığını yaptığı hükümet, Clinton karşısında “sözlüye” kalkmış talebe gibi duruyordu. Clinton Oval Ofiste rahat ve koltuğun kıyısına yaslanmış, Ecevit ayakta el pençe divan hesap veriyordu.

Zamane basını o dönemlerde Ecevit’in Osmanlı’ya uzanan geçmişinden dem vuruyordu. Demokrat Clinton Monica Lewinsky davasından paçayı sıyırmıştı; sosyal demokrat Ecevit ise, bir anayasa kitapçığı ile krizi basına uçurmuştu. Saksafon çalmayı bilmezdi Ecevit, ama ney dinleyebilirdi demek ki! Sesi titriyordu konuşurken, elleri gibi…

Sonrasında döviz, borsa, piyasa oyunları ve IMF gelmişti. Arjantin’de de sıkıntılar vardı. Halk yağmalama hareketlerine başlamıştı. Ecevit ise, “bizim halkımızın” böyle şeylere tevessül etmeyeceğini ifade ederek halkımıza telkinde bulunmuştu. Onlar Katolik’ti; biz Müslüman’dık ne de olsa! Gerçi Meclis’e başörtüsü ile girmeye çalışan “kadın” da Müslümandı, ama olsundu. Bir kadın “Devlete” nasıl “meydan” okuyabilirdi! “Çıkarın!”dı. Kadın çıkarıldı, Öcalan Noel baba hediyesi olarak Devlete verilmişti, yeterdi. Daha sağlığa uygun bir ortamda ikamete alınarak karantina altına alınmıştı, tehlikesizdi. Sabır, tevekkül lazımdı. “Birlik” ve “sabır” telkini konusunda sağ ve sol iktidarlar hep bir oluyorlardı nasılsa!

Belediyelerin borç ve bahane batağına ittiği halk bunalmıştı. “Laik” ve “İslamcı” holdinglerin savurduğu halk bir yandan “nasılsanız öyle yönetilirsiniz” hükmünü; diğer yandan “nefislerinize zulmetmeyiniz!” hükmünü geçiriyordu aklından. Kanunlar da onlara pek etki etmiyordu. Kanunları o dönemde milletten bağımsız, ama “millî mutabakata” göre yapılır sanıyordu insanlar. Milleti temsil eden irade, onu temsilen, onun adına yapmıştı kanunları. Her zaman öyle değil miydi?

“Yasalar örümcek ağı gibidir; küçük sinekler örümcek ağına yakalanır, eşek arıları ise örümcek ağını deler geçer” der Jonathan Swift. Hadi “halk” “laikçi”leri anlamışlardı da, “İslamcı” olanlar nasıl böyle yapmıştı ki! “Tepki oyları” deniliyordu, ama her oy zaten bir tepkimeden ibarettir. Olan şey aslında İslamcılıktan, Müslüman'ca davranış tarzlarına dönme isteğiydi.

Siyasi İslam’ın amacı ise yasal olan, ama meşruluğu olmayan bir düzene karşı durmaktı. “Ekmek, emek” kavramları sosyalist jargon olarak biraz ters düşüyordu. Onları İslamî dile tercüme etmek gerekliydi. Zaten İslam’da “sosyal adalet,” “alın teri kurumadan işçi hakkının verilmesi” vardı. Allah hataları, günahları affederdi, ama “kul hakkı yiyeni” O bile affetmezdi.   

Türkiye’de halkın çoğu zaten İran’dan filan hoşlanmazdı. Haklı haksız ayrı konu, ama İran’la-Türkiye arasındaki problemlerin çoğu Farisi-Osmanlı çekişmesinden hatıraydı zaten. Mezhep farkından çok siyasi konumlandırmalar etkindi. İran, 1925 yılına kadar Türk hanedanı olan Kaçarlarca yönetilmişti. Sonraki dönemde de dış güçlerin müdahalesi aralamıştı tarihin fitnesini. Ha bir de “İslam devrimi” vardı, ama İran hiç İsrail kadar dinci olmamıştı. Fakat İran-Türkiye’nin uzak olması küresel sistemin yararına durumlardandı. Yani Türkiye’de “İran gibi olalım,” diyen çok az bir kitle vardı. Onlar da şeriat, hele İran’daki gibi bir şeriatı istemiyorlardı. Bu arada, hem İran hem Türkiye komünizm karşıtıydı zaten. Kızıl perdeyi yeşil bohçaya sarmak gerekliydi.

Siyasi İslam temelde dış kaynaklı tercümelerle gelişmişti. Genelinde hâkim olan unsur Batılı müstemleke güçlere karşı İslamî dinamiklerle karşı durmaktı. Halkın Türkiye’de asıl istediği İslami değerler yoluyla hem siyaseti hem de ekonomiyi terbiye etmekti. Osmanlı dönemi dâhil hiçbir dönem Türk tarihinde “şeriat” yasaları mutlak hâkim değildi. Ancak İslam hak ve adaletle özdeş olmuştu Müslüman bilinçaltında. Milli Görüşün lideri Erbakan’ın kurduğu partilerin adında bu remizler vardı: nizam, selamet, refah, saadet. Ve Erbakan onların “millî” bir zeminde olmasın arzuluyordu. Yani Erbakan İrancı filan değildi…

AKP doğuyor

Erdoğan iktidarının birinci döneminde, milletin hamurunda olan “haram” yememe ve halka “hizmet” etme mantığı birinci dönemde ağır bastı. Bir anlamda gençlerini ve tüketim iştahını zapt etmekte sıkıntı çeken, merkezi ve yerel yönetimlerden bunalan, haksızlık, beceriksizlik, adaletsizliklerin hesabını yasal olarak soramayan, tarihle halin barışmasını, helalleşmesini isteyen kesimler, “imam-Hatipli” Başbakanı seçerek aslında çok temel şeyleri istediler. “Benim halkım” Refahlı belediyelerin başardıklarını, Erbakan hükümeti döneminde faiz batağından kurtulmak için yapılanları “Devlet”le çatışmadan yapmasını yeni hükümetin yapmasını istiyordu.

Şehit annelerine kadar indirgenen “başörtü” yasağı da Sütçü İmam’ı uzaktan hatırlatır olmuştu o dönem. “Orduya hizmet şerefimizdir!” tamamdı da, ordu kime hizmet edecekti ki? Halkın temel değeri olan İslam’la bürokrasinin barışması lazımdı. Ülke kaynaklarının israftan arınması elzemdi. Yasal ya da hukuki olmayan yolsuzlukları, yasa işlemeyince geleneksel değerlerle yok etmek lazımdı. Meşruiyetini yasadan almayan yolsuzlukları engellemek, meşruiyetini dinden alan “haram”ları yedirmemek elzemdi.

Türk Milleti ülkesinin artık “millet ve din dışı” unsurlardan arınmasını istiyordu. Kıt kanaat hatırladıkları arasında Siyonistlerin tehlikeli olduğu, Siyonistlerin Yahudilerden oluştuğu, Yahudi olmayanları da mason olarak değerlendirildiği vardı. “Bak, Rus İmparatorluğu bitmiş, 80 sene dayamamıştı!” Osmanlı’dan beri gelen “Mason,” “Sabetay” ve Siyonistlerin sultasından kurtulan Vatan, yine Osmanlı gibi olabilir, kendi halkına ve dünya halklarına adalet götürebilirdi. Filistin’i Osmanlı’da bir “çavuş” idare ederken, şimdilerde olanlara anlam vermek imkansızdı. Koca 1.5 milyarlık İslam âlemi İsrail’in yaptıklarını izlemekle yetiniyordu. Müslüman şuuraltında geleceğe dair ne kadar endişe ve geçmişe dair ne kadar özlem varsa AKP’nin liderinde tezahür etmişti.  

Ve AKP kurulmuştu artık. Daha önce “yenilikçiler” olarak lanse edilen insanlar, yeni partinin çekirdek kadrosunda yer aldılar. Erdoğan, Arınç ve Gül başı çekiyorlardı. “Milli Görüş”ün devamı bir parti izlenimi vermekten özellikle kaçındılar. Erbakan ve arkadaşları zaten siyasi yasaklıydılar; kaldı ki arada bazı kırgınlıklar da vardı.

O halde, Özal’a benzer bir politika ile, “dört” eğilim mantığını canlandırmak ve güçlü bir taban yakalamak istediler. Başlarda Meral Akşener gibi sonradan MHP saflarında yer alan insanlar da vardı. Olmadı. Melih Gökçek önce yeni oluşumda yer alacak oldu; sonra vazgeçti. Sonra parmağını ıslatıp rüzgara tuttuğunda adres belli oldu: AKP meltemiydi esen. Adı “Adalet”le hem Hz. Ömer, hem de Demirel’in Adalet Partisini çağrıştırıyordu partinin. Öte yandan, partinin logosu renkleriyle ANAP’ın logosunu andırıyor, görünümüyle karanlıkla özdeşleşen ampül “irtica”ya karşı modern cevap oluyordu. “Akıncı”lık kısmı biraz askı da kalmıştı. O da AKP’nin kısaltışmış halinde ortaya çıktı: AKP, AK Parti olmuştu.

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN Mum Titrer Hanemizde Ülkücülük CHP'yi Ne Zaman Sevdim İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI PARALEL YAPI Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR DEVRİM Mİ DEDİNİZ? BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? DİL TARİH VE İDEOLOJİ AYNAYI ARAMAK... MAKULLER AKİLLERE KARŞI VEDA HUTBESİNİ OKURKEN HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK ALPEREN OLMAK BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR DELİLİĞE ÖVGÜ AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ EFKAR VE HERZELER YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR EĞİTİME NEDEN HAYIR? EFKAR VE HERZELER "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? BU ÜLKEYİ ANLAMAK... NİYET TAVŞANLARI VE TARİH ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI FERMAN VE FETVA BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK AŞKIN BAR/KODU MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? SÜRGÜN KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ MHP NEREYE GİDİYOR? NASIL BİR GENÇLİK? KİM KORKAR EBU ZER'DEN? MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE Milliyetçilik ve Kürtler İLETİŞİM VE PROPAGANDA BATILILAŞMAK TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI FİRAVUN VE HİÇ'LİK KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM ÇEVRİM İÇİ AHLAK ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 11 Eylül ve ABD YA 12 EYLÜL SONRASI? Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK KAVGA NEREDE? KAVGA NEREDE? ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK DİL VE TARİH KAVGAMIZ HOLİGARŞİ Said Nursi ve Cemaat algısı Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? TÜRK LİBERALİZMİ AŞK MI MAŞUK OLAN? DİN'ERCİLİK SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA LİBERAL STATÜKOCULUK UYKUYU ÖLDÜRMEK "EKSİK ETEK" BABİL, DİL VE PROPAGANDA DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" DEĞİŞİM TÜRKÇE VE İDEOLOJİ "İBRAHİMİ DİNLER" BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? BEN'SİZLİĞE ŞİİR TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN ERBAKAN'I ÖZLERKEN MÜSLÜMAN VE İSLAMCI İSLAM VE FEMİNİZM KAÇIRILAN GÜNDEM BIDEN NOTLARI DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR ARAF'TA TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK Hayatta Sürgün Olmak AKADEMİSYENLİK KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ KUTLU VEDA DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ TANRI, İNSAN VE TAKVİM ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? Millet Olabildik mi? Zaman, medeniyet ve din Zaman, medeniyet ve din Mehdi’yi beklerken ORTADOĞU VE YENİ İNSAN Kediler, Fareler ve Vatan Kürşat olma vaktidir Gülün Adı, Kadın ve Takva İslamo-Amerikancılık EBCET, CİFR VE TARİH SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ DİPLOMASİMİZ NEREYE? İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi KATLİAMERİKA MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ Ay lav yu, Cani! AŞKIN HALLERİ DOKUZ HECELİLER FİRAVUN... Kadın'ım... 28 Şubat ve Erbakan KADDAFİ'DEN KESESİ Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot Democoupracy mübarek olsun! FULL'er Yapalım mı, Abi? Ortadoğu'da Sezaryen Mısır'da Karaoke Devrimi Mısır'ı Okurken Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) Bir Ortadoğu Masalı Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! Bilinç ve Sürgün İbrahim, devir içimdeki putları! İdeolojik dil ve Teolojik Tarih Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? Paralel Evren, Küresel İslamcılık Erkekler ne zaman "adam" olur? "Millî" Küreselleşme? AK'Kışşş Kimliklerin Kurdu “Hiç” i öğrenmek GELENEK VE MANKURT Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz Çift-düşün, yeni-konuş! Batı'yı ararken... Aforoz’malar… Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU KÜRT'AJ Shalom, Kürdistan! İstiklal marşını yeniden yazmak İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset Amerika düşmansız olabilir mi? Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup Keşif... Babil’in dil’beri Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? Tarihi hangi hikâyeci yazar? Zihin Kontrolü ve Kült YUMURTANIN AK'I, SARISI Ebu Zer’in günlüğü Her şey zıddı ile mi kaim? Melamilik “marka” mıdır? Melâmilik Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm AŞKA DAİR NE VARSA Medya medyumluğu ve wikisızmalar Türkiye, İran ve Dünya Barışı Muhafazakârlık “marka”sı? Füze ümütz! “Van münütz!” Çin'in hafızası ve küresel sistem Kutlu veda Öznellik Öz’neliktir! Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet Said Nursi ve tesettür İmam, Örtünme ve Nur Suresi Din duble “yol” mu demekti? Gelenek, mankurt ve reform Aylardan şubat günlerden cuma Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek Gelenek mürtedi ve kimlik Namus, Kanun ve Fazilete Dair İman "terakkiye" destek midir? Yılmayacağız... ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL Hoş geldin, Şeytan! OSMANLI VE NEO-OSMANLI DAYILAR VE DAYILANMALAR Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus Tesettür neyi örtüyor? Milat oluşturmak Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? Tarih satrancını asıl kim oynuyor? Mahalle ve getto Tanrı, totem ve muta nikahı Orta Doğu’mların ebesi ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI KÜRESEL İSLAMCILIK RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK Medine Vesikası Türk solculuğu ve İslamcılığı Batı’k düşüncelerin Doğu’şu BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG Karadul KEDİLER VE FARELER “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI Neden Federasyon? Kaburga kemiklerimdeki sızı? Ortadoğu ve Darbeler "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? TURNUSOL Ya 12 Eylül sonrası? (II) Ya 12 Eylül sonrası? 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) Kim ne der? Ne zaman ki…