https://www.egemengazetesi.com/files/uploads/user/0e42907936.jpg
Metin BOSNAK

İmam, Örtünme ve Nur Suresi

26-04-2022 01:49

İmam, Örtünme ve Nur Suresi

 

Türkiye’de tesettür konusunun yorumu  “Devlet”, hükümet ve Cemaat arasında sıkıştı.

Cami imamları zaten “içtihat” hakkına sahip değildirler.

Cami imamları ya İmam-Hatip Lisesinden mezundur.

Ya da klasik medrese usulü ders veren yerlerden mezun olmuş, ara sınavları verip imam olmuştur.

Öte yandan…

Batı da Kilise papazlarının tamamı en az fakülte mezunu olur.

 Üstelik yüzde yüze yakını yüksek lisans ve/ya doktora eğitimi almıştır.

Doktoraları bittikten sonra da okumaya, araştırmaya devam ederler.

Üstelik…

Kilise tek geçim kaynakları da değildir. Misyoner ruhuyla yetiştikleri için de misyon hedefleri doğrultusunda başka dinlerin tarihini, gidecekleri yerin dilini ve kültürünü öğrenirler. Orta Asya ve Türkiye’de böylesine donanımlı Kilise mensupları cirit atmaktadır.

Lakin…

Türkiye’de lise mezunu imam-hatipler liseden mezun olduktan sonra okumaya imkân ve zaman bulamazlar. Zaten bütün ilimleri yutmuş olurlar. Camilerde İmam-Hatip Lisesi okuduktan başka bir vasfı olmayan imamlar körkütük tarih bilgisiyle Ekmek Teknesi’ndeki “Herodot Cevdet” edası ile tarih mugalâtası ve “şairin dediği gibi” türden vesikalandırdığı ahlak örneklerini aktarır. Arada sekr halinde siyasetçi kesilir, arada zikir halinde bohçalara sarılan “gerçekleri” yine sandukadan çıkan sözlerle aktarır.

Dolayısıyla…

İHL mezunu imam, muhafazakâr kesimin hem “din âlimi”, siyaset bilimcisi, edebiyatçısı hem de tarihçisi olarak rehberlik eder. Hayatü s-Sahabe ve Safahat’ın dahi tamamını bilmelerine gerek kalmadan, biriyle Saadet Asrı’nı diğeriyle de Osmanlı-Cumhuriyet dönemindeki “müşahhas” fazilet abidelerini inşa eder.

“Şairin biri” her zaman Mehmet Akif’tir; Arada bir Necip Fazıldan mısralar da imdada yetişir. O anlattıkça dinleyenleri gözünde o dönemlerde yaşayan herkes birden  “Ashap” olur ve dokunulmaz olur. Osmanlı Akif’lerden ibaret olur. Ve bırakın ayaklarını, “onların ayakkabılarının bağcıklarındaki toz kadar bile olamayan” cami cemaatine zaten ulaşılmaz uzaklıktadır.

O tartışılmazları aktardıkça kendisi de tartışılmazlar arasına girmeye başlar… İmamlar arasında İlahiyat Fakültesi mezunları yok denecek kadar azdır. Başka bir şey yapamadığı için imamlık yapan imamlarımız da çoktur. İlahiyat Fakültesi mezunlarının büyük kısmı “Din ve Ahlak Kültürü” dersi vermeye ya da Diyanet bünyesinde müftülüğe terfi ederler.

İlahiyat Fakültesi mezunlarının bir kısmı din felsefesi (ve/ya akait) dersleri öğreten hocalarına şüpheyle bakar. Diğer dinlerden haberdar olmak rahatsız eder. Hatta itikadi mezhepler olan Matüridi ve Eş'ari arasında bocalar. Sünni geleneğe en bağlı oldukları noktada sünnetin ve ayetin adalet kantarını kaçırma eğilimleri vardır. Derin felsefi konulara girdikçe hocalarının imanlarından şüphe edenler de vardır. Ameli mezheplerin aslında dörtten ibaret olmadığını, bir dönem sadece bir değil, üç halife olduğunu öğrendikçe şaşkınlıklar yaşar. Ama yine de o “hilafetin neden kaldırıldığını” sorgulamakla yetirir.

Bir kısmı, fıkıh konularını öğrendikçe, evlenme boşanma konularında bir rahatlık içine girer ve “liberal müçtehit” olurlar.

Bir kısmı da abdestinden, cemaatle ilişkilerine kadar dikkatli, Kuran okumaları karşılığında para talep bir yana, teklifinden bile uzak durmayı, devletten aldığı düşük maaş ve cemaatten gördüğü saygıya rağmen şiar edinirler. Bu arada içten mesleki ve ekonomik açıdan içten içe “ezik” hissetmeleri devam eder. Bu eziklik cami cemaatiyle karşılaştığı zamanlarda azalır, hafifler.  “Allah ayetlerini az pahaya” satmazlar. Kıt kanaat geçinmelerinde tevekkülleri ve onurları vardır.

Yani...

Sahadaki imamlar toplumun ortalamalarının ne daha altında ne üstünde olan insanlar değildir. Üste doğru olan farklar bireysel olan farklardır. Hani “marjinal” dedikleri türden…

Bir kısmı imam da Kene ü l-Havas türü kitaplardan aldığı ilhamla, kocası ve karısıyla arası bozuk olanlara yardımcı olurlar…

Cemaatin imamlarla ilişkisi de ihtiyaçları oranında ve temel insani meselelerdedir: imam nikâhı,  doğum, ölüm, cenaze vb. Nadiren istediği bilgiler de zaten kendi işine gelirse kabullendiği, gelmezse zamanın şartlarına veya “Daru l-harp” nizamına göre uyarladığı “tavsiye hükmünde” fıkhî hükümlerdir.  En iyi bildiği hadis genelde “namazların ve hutbelerin” kısa tutulması gerektiğini vaz eden hadistir. Ancak Bayram namazlarında ve teravih namazlarında daha sabırlıdırlar. “Sezonun ruhu” olsa gerek…

 

En bilgisiz imam da Kurandaki sık iktibas edilen ayetleri en azından mealen bilir.

Ama Kuran meallerinde her nedense bir sansürleme ihtiyacı duyulur.

Mesela sure adları hemen hiç tercüme edilmez tercümeye.

(İngilizce tercümelerde bu sorun yoktur.)

Yani Allah’ın ve Resulünün normal gördüğü sure adları ve ayetlerde geçen kim konular, hani olur ya okuyanlar çıkarsa onları “korumak” için sansür edilir.

Yani Allah’ın ayetlerinden inananlar korunmuş olurlar!

Hadi mesela Yasin Suresini anladık tercüme etmezler de.

“Bakara” inek demektir, “ankebut” örümcek deyince Kitabın kutsallığı mı zedelenir hâşâ!

Ne demek lazım bilmem, ama “ey iman edenler, iman ediniz!” yeterli olur sanırım.

Tesettür konusunda da bir mutabakat varmışçasına tercümeler adeta eklemlidir.

Çok sık iktibas edilen ayetler mesel, Nur Suresi 30 ve 31. ayetleridir. Genelde 30. Ayeti zikretmez konuşmacılar. O kısım erkeklere mükellefiyet getirir. Ama mükellefiyetin kadınlara olan kısmı üzerinde dururlar ve “örtü” bir de “başörtüsü” olarak ortaya çıkar. Mesela: Nur Suresi 30. Ayetin farklı tercümelerine bakalım:

1.      “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tabi kimseler yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Diyanet Vakfı Tercümesi)

2.      İnanan kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar ve açığa çıkanlardan, görünenlerden başka ziynetlerini göstermesinler ve örtülerini, göğüslerini örtecek bir tarzda omuzlarından aşağıya doğru salsınlar; kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babasından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut Müslüman kadınlardan, yahut kendi malları olan kölelerden, yahut erkeklikten kesilmiş veya kudreti olmayan erkek hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların gizli hallerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başka erkeklere ziynetlerini göstermesinler; gizledikleri ziynetler, bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar ve tövbe edin hepiniz Allah'a ey inananlar da kurtulun, erin muradınıza. (Gölpınarlı)

3.      Mü'min kadınlara söyle: 'Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz.' (Ali Bulaç)

4.      Mü'min kadınlara da söyle gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Kendiliğinden görünenler dışında süslerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar [4]. Süslerini kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından yahut kocalarının oğullarından, yahut kardeşlerinden, yahut kardeşlerinin oğullarından, yahut kızkardeşlerinin oğullarından, yahut kadınlarından, yahut ellerinin altındakilerden (köle ve cariyelerinden), yahut erkeklerden kadına ihtiyaçları olmayan ele bakıcılardan (dilenci, hizmetçi vs.lerden), yahut henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri süslerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki kurtuluşa erersiniz.

5.      Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları ve kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler, ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah'ın hükmüne dönün. (DİB eski Meali)

6.      Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! (DİB yeni meali)

7.      İnanan kadınlara söyle, onlar da gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler; iffetlerini korusunlar; [örfen] görünmesinde sakınca olmayan yerleri 37 dışında, cazibe ve güzelliklerini açığa vurmasınlar; ve bunun için, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. 38 Cazibe ve güzelliklerini kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, oğullarından, üvey oğullarından, kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin ya da kız kardeşlerinin oğullarından, kendi evlerindeki kadınlardan, yahut yasal olarak sahip oldukları kimselerden, yahut kendilerine bağlı olup cinsel isteklerden yoksun bulunan erkeklerden, 39 ya da kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklardan başka kimsenin önünde açığa vurmasınlar; ve [yürürken] gizli görkem ve güzelliklerini belli edecek şekilde 40 ayaklarını yere vurmasınlar. Ve siz, ey müminler, hepiniz topluca, günahkarca davranışlardan dönüp Allah'a yönelin ki kurtuluşa, esenliğe erişesiniz! 41 (M. Esed Meali)

8.      Mü'min kadınlara da söyle: gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler, ziynetlerini açmasınlar, zâhir olanı başka ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar, ziynetlerini açmasınlar, ancak kendi kocalarına yâhud kendi babalarına kocalarının babalarına yâhud kendi oğullarına, yâhud kendi biraderlerine, yâhud kendi biraderlerinin oğullarına, yâhud hemşirelerinin oğullarına yâhud kendi kadînlarına yâhud kendi ellerindeki memlûklerine, yâhud ihtiyacı olmıyan erkeklerden uyuntulara, yahud henüz kadınların avretlerine muttali' olmıyan çocuklara, müstesna, gizledikleri ziynetleri bilindiye ayaklarını da vurmasınlar, hepiniz Allaha tevbe edin ey mü'minler ki felâh bulabilesiniz. (Hamdi Yazır)

9.      Mü'min kadınlara söyle: Onlar da bakışlarını sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, zorunlu olarak görünenin(4) dışında ziynetlerini göstermesinler; örtülerini, yakalarını kapatacak şekilde örtsünler.(5) Kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından,(6) ellerinin altında bulunan kölelerden, erkeklikten kesilmiş hizmetçilerinden ve kadınların mahremiyetlerine henüz vakıf olmayan çocuklardan başkasına ziynet yerlerini göstermesinler. Saklı ziynetlerini fark ettirmek için de ayaklarını yere vurmasınlar. Hepiniz Allah'a tevbe edin, ey mü'minler, tâ ki kurtuluşa eresiniz. (Ümit Şimşek)

10.  Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını sakınsınlar ve mahrem yerlerini korusunlar. Açıkta olan kısmı hariç zinetlerini göstermesinler. Başörtüleri ile yakalarının üzerini de kapatsınlar. Süslerini; kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kendi kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendisi gibi kadınlar, kendi cariyeleri, erkekliği kalmamış hizmetçileri, kadınların mahrem yerlerini henüz bilmeyen çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar.-Ey müminler, kurtuluşa ermek için hep birden Allah’a tevbe edin! (Şaban Piriş)

11.  korusunlar. Süslerini göstermesinler. Ancak kendiliğinden görünenler hariç. Baş örtülerini (göğüs) yırtmaçlarının üstüne koysunlar. Süslerini kimseye göstermesinler. Yalnız kocalarına, yahut babalarına, yahut kocalarının babalarına, yahut oğullarına, yahut kocalarının oğullarına, yahut kardeşlerine, yahut kardeşlerinin oğullarına, yahut kızkardeşlerinin oğullarına, yahut kadınlarına, yahut ellerinin altında bulunan(köle)lerine, yahut kadına ihtiyacı bulunmayan erkek tabi'lerine, yahut henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklara gösterebilir. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ey mü'minler, topluca Allah'a tevbe edin ki felaha eresiniz. (Süleyman Ateş)

12.  Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zînetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz! (Yaşar Nuri)

13.  Vekul lilmu/minâti yaġdudne min ebsârihinne veyahfazne furûcehunne velâ yubdîne zînetehunne illâ mâzahera minhâ(s)velyadribne biumurihinne ‘alâ cuyûbihin(ne)(s) velâ yubdîne zînetehunne illâ libu’ûletihinne ev âbâ-ihinne ev âbâ-i bu’ûletihinne ev ebnâ-ihinne ev ebnâ-i bu’ûletihinne ev ivânihinne ev benî ivânihinne ev benî eavâtihinne ev nisâ-ihinne ev mâ meleket eymânuhunne evi-ttâbi’îne ġayri ulî-l-irbeti mine-rricâli evi-ttifli-lleżîne lem yazherû ‘alâ ‘avrâti-nnisâ-/(i)(s) velâ yadribne bi-erculihinne liyu’leme mâ yufîne min zînetihin(ne)(c) vetûbû ila(A)llâhi cemî’an eyyuhâ-lmu/minûne le’allekum tuflihûn(e)

(Ayetin Arapçasının Türkçe harflerle okunuşu)

İşin bir anlamlı tarafı İngilizce meallerden Yusuf Ali’nin ve Pikcthall ve Esed versiyonlarında “göğüs üzerini örtmek” ifadesi geçmektedir.

Örtünme meselelerinde, nedense bir önceli ayet de pek aktarılmaz. Bu ayet bir önceli ayettir. Ve faziletli olma emrinde önce erkekleri muhatap kılmaktadır: “

Nur 30. " İNANAN erkeklere söyle, gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler ve iffetlerini korusunlar; temiz ve erdemli kalmaları bakımından en uygun davranış tarzı budur. [Ve] Şüphesiz Allah onların (iyi ya da kötü) işledikleri her şeyden haberdardır.

Dahası bu ayetlerden önce gelen surelere bakalım. Siyak sibak ve illet yani emrin nedenini iyi anlamak için ayeti konumlandırmak gerekmektedir.

Nur Suresini önceki ayetleri şöyledir:

“Müminler arasında çirkin söylentilerin yayılmasından hoşlananları bu dünyada da, ahirette de can yakıcı bir azap beklemektedir;  çünkü [her şeyin önünü sonunu] Allah biliyor, ama siz bilmiyorsunuz.

20. Ya Allah'ın fazlı ve rahmeti üzerinizde olmasaydı; (ya) Allah çok acıyıp esirgeyen gerçek şefkat Sahibi olmasaydı..!

21. SİZ EY imana erişenler! Şeytan'ın adımlarını izlemeyin; çünkü, kim ki Şeytan'ın adımlarını izlerse, bilsin ki, o yalnızca çirkin ve iffetsiz olanı, akla ve sağduyuya aykırı olanı emreder.  Ve eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı sizden hiç biriniz asla saffetini koruyamaz, arınamazdı. Ama [gerçek şudur ki,] dilediği kimseyi arındıran, temize çıkaran Allah'tır. Çünkü Allah hem her şeyi bilen, hem de her şeyi işitendir.

22. Bunun içindir ki, [haksız iftiralara uğramış olsalar bile,] içinizden [Allah'ın] bolluk ve genişlik bahşetmiş olduğu kimseler yakınlarına, düşkünlere ve kötülük diyarından Allah için göç eden kimselere yardımdan el çekmesinler; onları affedip geçsinler. (Öyle ya,) Allah'ın da sizi bağışlamasını istemez misiniz; (hem de) Allah'ın çok acıyıp esirgeyen gerçek bağışlayıcı olduğunu [gördüğünüz halde]?

23. Fakat, gerçek şu ki, dalgınlık ya da dikkatsizlik göstermiş olsalar da iffetli ve inanmış olan kadınlara asılsız isnadlarda bulunan [ve günahlarından ötürü tevbe etmeyen] kimseler bu dünyada da, ahirette de [Allah'ın bağış ve kayrasından] uzak tutulacaklardır; ve can yakıcı bir azap beklemektedir böylelerini,

24. o Gün ki, kendi dilleri, elleri ve ayakları bütün [bu] yaptıklarını [açığa vurarak] onların aleyhine şahitlik edecektir!

25. O Gün Allah, onlara hak ettikleri karşılığı tam olarak ödeyecek ve onlar da [yapılıp edilenlerin gerçek mahiyetini] açığa vuran apaçık  ve Nihaî Gerçek'in yalnızca Allah olduğunu (böylece) öğrenecekler.

26. [Kural olarak,] yozlaşmış kadınlar yozlaşmış erkeklere; yozlaşmış erkekler de yozlaşmış kadınlara yaraşır. Tıpkı lekesiz kadınların lekesiz erkeklere; lekesiz erkeklerin de lekesiz kadınlara yakıştığı gibi. [Allah, bu sonrakilerin,] haklarında çıkarılan kötü söylentilerin hepsinden masum ve uzak olduklarını [bildiğine göre],  günahlarından ötürü bağışlanma ve büyük/üstün bir rızık onların hakkıdır!

27. SİZ EY imana erişenler! Kendi evlerinizden başka evlere sakinlerinden izin almadan, onlara selâm vermeden girmeyin. Eğer [karşılıklı haklarınızı] dikkate alacak olursanız bu (öğüt) sizin kendi iyiliğiniz içindir.

28. Öyleyse, [evde] kimseyi bulamadığınız takdirde, size izin verilinceye kadar içeri girmeyin ve size “dönün” denirse dönün. Bu sizin (töhmet altına girmemeniz) için en uygun davranış tarzıdır; çünkü, Allah edip-eylediğiniz her şeyi bilir.

29. [Öte yandan,] içinde oturulmayan ama kamusal amaçlarla kullanılan evlere  girmenizde bir sakınca yoktur; fakat [yine de aklınızdan çıkarmayın ki,] Allah, açıkça yaptıklarınızı da, gizlediklerinizi de bütünüyle bilmektedir.

İşte böyle…

 

Ayrıca, Kur'an tefsirlerinde ve çevirilerinde Kur'an ayeti "başörtüsü" olarak çevrilmiştir. Ayette geçen "hımar" kelimesi "baş örtmek" anlamına değil, "örtmek" anlamına gelmektedir. Önceki ayetlerde de örf konusuna vurgu yapılmakta ve esas vurgu erkeklerin iffetli davranmalarına yapılmaktadır.

Özet olarak, benim burada fıkıf açısından hüküm vermek  haddim değildir. İnsanlar başlarını örter ya da örtmez kendilerini bağlar. Ancak, bu iki tür örtünme arasındaki farkı alan uzmanları doğru dürüst ortaya koymalıdır. Bunu yaparken tercümelerle metin üzerinde oynamanın ne kadar büyük bir vebal olduğunu uzmanlar sanırım biliyordur.

 

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN Mum Titrer Hanemizde Ülkücülük CHP'yi Ne Zaman Sevdim İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI PARALEL YAPI Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR DEVRİM Mİ DEDİNİZ? BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? DİL TARİH VE İDEOLOJİ AYNAYI ARAMAK... MAKULLER AKİLLERE KARŞI VEDA HUTBESİNİ OKURKEN HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK ALPEREN OLMAK BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR DELİLİĞE ÖVGÜ AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ EFKAR VE HERZELER YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR EĞİTİME NEDEN HAYIR? EFKAR VE HERZELER "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? BU ÜLKEYİ ANLAMAK... NİYET TAVŞANLARI VE TARİH ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI FERMAN VE FETVA BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK AŞKIN BAR/KODU MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? SÜRGÜN KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ MHP NEREYE GİDİYOR? NASIL BİR GENÇLİK? KİM KORKAR EBU ZER'DEN? MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE Milliyetçilik ve Kürtler İLETİŞİM VE PROPAGANDA BATILILAŞMAK TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI FİRAVUN VE HİÇ'LİK KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM ÇEVRİM İÇİ AHLAK ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 11 Eylül ve ABD YA 12 EYLÜL SONRASI? Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK KAVGA NEREDE? KAVGA NEREDE? ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK DİL VE TARİH KAVGAMIZ HOLİGARŞİ Said Nursi ve Cemaat algısı Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? TÜRK LİBERALİZMİ AŞK MI MAŞUK OLAN? DİN'ERCİLİK SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA LİBERAL STATÜKOCULUK UYKUYU ÖLDÜRMEK "EKSİK ETEK" BABİL, DİL VE PROPAGANDA DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" DEĞİŞİM TÜRKÇE VE İDEOLOJİ "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN "İBRAHİMİ DİNLER" BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? BEN'SİZLİĞE ŞİİR TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN ERBAKAN'I ÖZLERKEN MÜSLÜMAN VE İSLAMCI İSLAM VE FEMİNİZM KAÇIRILAN GÜNDEM BIDEN NOTLARI DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR ARAF'TA TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK Hayatta Sürgün Olmak AKADEMİSYENLİK KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ KUTLU VEDA DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ TANRI, İNSAN VE TAKVİM ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? Millet Olabildik mi? Zaman, medeniyet ve din Zaman, medeniyet ve din Mehdi’yi beklerken ORTADOĞU VE YENİ İNSAN Kediler, Fareler ve Vatan Kürşat olma vaktidir Gülün Adı, Kadın ve Takva İslamo-Amerikancılık EBCET, CİFR VE TARİH SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ DİPLOMASİMİZ NEREYE? İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi KATLİAMERİKA MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ Ay lav yu, Cani! AŞKIN HALLERİ DOKUZ HECELİLER FİRAVUN... Kadın'ım... 28 Şubat ve Erbakan KADDAFİ'DEN KESESİ Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot Democoupracy mübarek olsun! FULL'er Yapalım mı, Abi? Ortadoğu'da Sezaryen Mısır'da Karaoke Devrimi Mısır'ı Okurken Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) Bir Ortadoğu Masalı Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! Bilinç ve Sürgün İbrahim, devir içimdeki putları! İdeolojik dil ve Teolojik Tarih Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? Paralel Evren, Küresel İslamcılık Erkekler ne zaman "adam" olur? "Millî" Küreselleşme? AK'Kışşş Kimliklerin Kurdu “Hiç” i öğrenmek GELENEK VE MANKURT Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz Çift-düşün, yeni-konuş! Batı'yı ararken... Aforoz’malar… Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU KÜRT'AJ Shalom, Kürdistan! İstiklal marşını yeniden yazmak İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset Amerika düşmansız olabilir mi? Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup Keşif... Babil’in dil’beri Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? Tarihi hangi hikâyeci yazar? Zihin Kontrolü ve Kült YUMURTANIN AK'I, SARISI Ebu Zer’in günlüğü Her şey zıddı ile mi kaim? Melamilik “marka” mıdır? Melâmilik Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm AŞKA DAİR NE VARSA Medya medyumluğu ve wikisızmalar Türkiye, İran ve Dünya Barışı Muhafazakârlık “marka”sı? Füze ümütz! “Van münütz!” Çin'in hafızası ve küresel sistem Kutlu veda Öznellik Öz’neliktir! Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet Said Nursi ve tesettür Din duble “yol” mu demekti? Gelenek, mankurt ve reform Aylardan şubat günlerden cuma Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek Gelenek mürtedi ve kimlik Namus, Kanun ve Fazilete Dair İman "terakkiye" destek midir? Yılmayacağız... ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL Hoş geldin, Şeytan! OSMANLI VE NEO-OSMANLI DAYILAR VE DAYILANMALAR Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus Tesettür neyi örtüyor? Milat oluşturmak Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? Tarih satrancını asıl kim oynuyor? Mahalle ve getto Tanrı, totem ve muta nikahı Orta Doğu’mların ebesi ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI KÜRESEL İSLAMCILIK RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK Medine Vesikası Türk solculuğu ve İslamcılığı Batı’k düşüncelerin Doğu’şu BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG Karadul KEDİLER VE FARELER “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI Neden Federasyon? Kaburga kemiklerimdeki sızı? Ortadoğu ve Darbeler "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? TURNUSOL Ya 12 Eylül sonrası? (II) Ya 12 Eylül sonrası? 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) Kim ne der? Ne zaman ki…