https://www.egemengazetesi.com/files/uploads/user/0e42907936.jpg
Metin BOSNAK

"Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi

26-04-2022 01:49

 

“Yeni Osmanlı”nın “Yeni Haçlılara” yardım tezkeresi

 

1 Mart tezkeresi hatırlardadır.

Onca yalan dolandan sonra, ABD “kitle imha silahları” yalanlarıyla Irak’ın petrol ve tarihsel mirasına el koymak ve bu arada İsrail’i rahatlatmak istemişti. Irak krizi konusunda hükümet tarafından 25 Şubat 2003'de TBMM'ye bir tezkere sunuldu:"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükümet'e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi".

Sıkıntı vardı tabii.

Referandum için zaman da yoktu o zaman, niyet de.

Ömer Seyfettin’in “Diyet” hikâyesini okumayan çoktu. İlk yoklama sonuçlarına öfkelenen Erdoğan kürsüye çıktı ve demişti ki: “Ben sizden fire vermeden bunu geçirmenizi istiyorum. Bakın bunu mutlaka çıkartacaksınız... Yoksa sonuçlarına katlanırsınız...”

Saat 14.00'te TBMM toplandı. İlk kriz, tezkerenin metninde yaşandı. Çünkü bakanların imza attığı tezkere ile Meclis'e getirilen tezkere arasında “çok önemli bir cümle farkı” olduğu ortaya çıktı. Meclis'e getirilen tezkerede, “yabancı hava ve deniz kuvvetleri ile özel kuvvetlerin muhtemel bir harekâtta kullanılmaları” cümlesi vardı. Ama bu cümle bakanların imzaladığı tezkerede yoktu. CHP şiddetle itiraz etti. Çünkü bu cümle, “ABD'nin yanı sıra, örneğin İngiliz askerleri, uçakları ve gemilerine de kapıyı açıyordu...”

İtiraza rağmen “kapalı oturuma” geçildi. Oylama yapıldı. 264 “evet”, 250 “ret”, 19 “çekimser” oy çıktı. AP, Reuters gibi yabancı ajanslar hemen “kabul edildi” haberi geçti. CNN ve BBC de, yayınlarını keserek, “kabul edildi” haberi verdiler. Ama büyük bir hata yapıyorlardı. Ve en büyük hatayı Türkiye Cumhuriyeti'nin haber ajansı Anadolu Ajansı yaptı. Çünkü Anadolu Ajansı bile 'tezkere kabul edildi' haberini vermişti.

Hâlbuki tezkerenin kabul edilmesi için “salt çoğunluk” gerekiyordu. Salt çoğunluk, oylamaya katılan milletvekili sayısının, yarısından bir fazlası anlamına geliyor. Yani, 267 rakamının bulunması gerekiyordu. Bulunamadı... Tezkere kabul edilmedi.

Erdoğan birden “değişim” rüzgârıyla kanatlandı o zaman. Günlerdir milletvekilleri üzerinde baskı kuran Başbakan, oylamanın sonucunu öğrenince, gazetecilere, “İşte demokrasi budur” demek zorunda kaldı. Anlaşılan “demokrasi” kazanmıştı…

Muhalefet tezkereye zaten baştan karşıydı. Önder Sav, yaptığı konuşmada tezkereye karşı çıkmış ve Amerikan gemileri için “düşman gemileri” ifadesini kullanmıştı. Tezkerenin reddedilmesi Amerikalılarda hayal kırıklığı yarattı. Türk hava sahasını, liman ve topraklarını kullanamayan ABD Irak işgali sırasında büyük bir başarısızlığa uğramış ve ağır bir ekonomik ve sosyal fatura ödemek zorunda kaldı.

Sonrasında faturanın bir kısmını Türkiye’de kademe kademe ödetme çabasına girdi ABD.  Fil, ebabil, sicil havası esti ülkemizde. Torba krizi, Torbalı’dan taşınan araba fabrikası krizi, sonra özürlenme krizleri birbirini izledi. İşin ilginç tarafı, Özal “tatbikat yaparken” Ermenistan tarafına birkaç top düşerse ne olur?” diye sorunca onu topa tutan medya organları bu sefer yine rakkase gibi dönmüşlerdi. Rakkaselerin bir kısmı da sema gösterisi yapıyorlardı. Sonra acayip “değişimci” oldular. Hayyam’dan rubailer eşliğinde eyyamdan nasiplerini aldılar.

“Değişime karşı durulmazdı!”

Zaten durmadılar, 720 derece kendi eksenleri etrafında dönüp 180 derecede karar kıldılar.

Yine değişim arayışlarındayız.

Yine tezkere geldi önümüze ve bu sefer “işittik ve itaat ettik!” dediler.

Obama dışarıda “değişim” dedi.

“Change. Yes, we can!” diyordu.

Bizimkiler tüyoyu kaptılar.

Değişim, değişim, değişim mehteranı Ankara’da ve Babıâli’de arz-ı endam etti.

Obama sadece Amerika’da biriken zenci ve Hispanik hıncını değiştirdi, erteledi biraz.

“Bizim oğlan” hatırına onca sorunu biraz daha içlerine attılar.

Bizimkilerse üç tarafı denizlerle çevrili ülkede denizcilik merakına saldılar kendilerini.

“Medeniyetler ittifakı” belagati tutmadı.

Çünkü zaten Batı ile Doğu’nun medeniyet algısı farklıydı.

Hikmet ile zulüm arasında fark kadar farklıydı.

Hükümet algısı da öyle.

Ya iç siyasetin korkusu ağır basıyor.

Ya dış diplomasinin zaafları.

Kuzey Afrika tarumar.

Tam diplomaside reaksiyoner değil aksiyoner olacağız derken.

Tam Arap ülkelerinde ve Rumeli’de Yeni Osmanlı’nın silueti beliriyorken.

Kazara Irak Katliam Tezkeresi TBMM’den geçmediği için--Başbakan’ın madem öyle “sonuçlarına katlanırsınız” tarzında konuşmalarına rağmen--sonra ülke ayakları üzerinde duracak gibiyken.

Irak’taki senaryolar şimdi de Libya’da.

Şemayı biraz değiştiren Fransa oldu.

Önce adı Birleşmiş Milletler olan Amerika Birleşik Devletlerinin emir-komutası olacaktı.

Sonra, zaten ABD’nin kurduğu hedef onaylatma noterliğini yapacaktı BM temsilcileri.

Sonra, “bunu en iyi kim yapar?” diye soracaklardı.

Tabii ki cevap koro halinde “NATOOO!” olacaktı.

Arkasından “NATO görev dağılımı” adı altında demokrasi bombaları atılacaktı.

Fransa’nın parsa kapmak ve Sarkozy’nin iç siyaset cambazlığı bozdu biraz paradigmayı.

Bizimkilerin kızdıkları nokta sadece bu!

“Yani bu süreç işlemeden Fransa neden uçaklarını gönderdi?” demek istiyorlar.

Türkiye’nin müdahil olduğu aşama bundan ibaret.

Şiş ile kebap arasında, ABD’nin askerlerine ne sunacağımız tartışması bu.

O nedenle, bu “hata” tashih edildi.

AB-D’nin Kuzey Afrika’yı karıştırması değil.

30-40 yıldır Arap diktatörleri “demokratik lider” diye yutturması değil.

Onlar vasıtasıyla bölge haklarını en ucuz ve kolayından sömürmesi değil.

Obama’nın daha iki yıl önce Mısır’daki demokrasiye ve Mübarek’e övgüler yağdırması değil.

Demokrasi diye yeni sömürgeci zorbalığı tüm dünyaya yutturmaya çalışıyorlar.

Paradigmanın dışında kalıp itiraz eden Rusya ve Çin var sadece.

Onların hesabı da Afrika ve Ortadoğu’daki kapmak istedikleri sırtlan payları.

Bush 9/11 olaylarından sonraki ilk konuşmasında “haçlı seferi” başlattığını açıklamıştı.

Şimdilerde Libya gündemde ya!

Yine Amerika’dan Fransa’ya, Fransa’dan Rusya’ya kadar bir “haçlı seferi” lafı dönüyor.

Türkiye’ye gelince…

Diplomasimiz hâlâ iç siyasetin etkisinde ve sahte kabadayı görünümünde.

Davos’taki “van münütz” (ne demekse!) krizinden sonra Osmanlı damarımız kabardı.

Mağlup Osmanlı Sultanlarına methiyeler düzenler vardı eski dönemde.

Yeni dönem Babıâli meddahları Davos krizini hükümet tellallığına dönüştürdüler.

Mesele Tayyip Erdoğan meselesi değildi ve anlamsız şahsi çıkışı milli duruşa dönüştürdüler.

Sonra arkasından Mavi Marmara gemisi krizi patlak verdi.

İsrail zerre kadar hakkı ve yetkisi yokken, beynelmilel karasularda Türk yardım gemisine saldırdı. Başbakan aylarca bu olayı gündemde tuttu. Bir tek dümdüz gitmediği kaldı İsrail’e. Tevrat’tan ayetler, Talmut’tan lanetler okudu. Haklı davasını yersiz bir üslup içinde anlamsızlaştırdı. Yetmedi, bunu iç siyasetin temel malzemelerinden biri kıldı.

Sonra Fethullah Gülen Mavi Marmara olayının yanlış olduğunu kendi şahsi hesapları doğrultusunda ifade etti. İsrail baktı, gülümsedi. “Otoriteden izin alınması” gerekiyordu bunları yapmak için. Ve o otorite İsrail’di. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti İsrail’den “izin alarak” zaten her şeyinden mahrum kılınmış, zulüm üstüne zülüm gören Filistin halkına yardım gönderecekti. Ve tabi İsrail’de tebessümle karşılayacaktı. Üstelik Bülent Arınç Fethullah Gülen’in dediklerinin doğru olduğunu ve onun her zaman doğruları” söylediği dil ile ikrar, kalp ile tasdik etti. Yani tek parti iktidarı aslında bir koalisyon gibiydi.

Hâsılı, bu sefer tezkere geçti…

Eğer bu yeni tezkere eski 1 Mart “kahramanlık” tezkeresini iptal etmiyorsa,

Mavi Marmara Gemisi dokuz şehitle döndüğünde onu Kâbe gibi görenler hala yaşıyorsa,

Eskiden kalan bir “diyet” borcunu ödeme amacı taşımıyorsa,

Eğer hükümet üyelerinin gemicilik meraklarını anlatmıyorsa,

Eğer Muavenet Zırhlısının nasıl batırıldığını unutmuşsanız,

Eğer tam Osmanlı’yla Türkiye Cumhuriyeti artık barışıyor derken, Osmanlı’nın sandukasına kurşun sıkanlarla bugünkü Libya’ya “demokrasi” getirenler aynı değilse,

O zaman "Yeni Osmanlı" ile Yeni Haçlılar “medeniyet ittifakını” gerçekleştirdi demektir.

Tezkereniz hayırlı olsun!

 

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN Mum Titrer Hanemizde Ülkücülük CHP'yi Ne Zaman Sevdim İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI PARALEL YAPI Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR DEVRİM Mİ DEDİNİZ? BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? DİL TARİH VE İDEOLOJİ AYNAYI ARAMAK... MAKULLER AKİLLERE KARŞI VEDA HUTBESİNİ OKURKEN HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK ALPEREN OLMAK BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR DELİLİĞE ÖVGÜ AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ EFKAR VE HERZELER YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR EĞİTİME NEDEN HAYIR? EFKAR VE HERZELER "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? BU ÜLKEYİ ANLAMAK... NİYET TAVŞANLARI VE TARİH ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI FERMAN VE FETVA BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK AŞKIN BAR/KODU MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? SÜRGÜN KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ MHP NEREYE GİDİYOR? NASIL BİR GENÇLİK? KİM KORKAR EBU ZER'DEN? MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE Milliyetçilik ve Kürtler İLETİŞİM VE PROPAGANDA BATILILAŞMAK TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI FİRAVUN VE HİÇ'LİK KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM ÇEVRİM İÇİ AHLAK ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 11 Eylül ve ABD YA 12 EYLÜL SONRASI? Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK KAVGA NEREDE? KAVGA NEREDE? ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK DİL VE TARİH KAVGAMIZ HOLİGARŞİ Said Nursi ve Cemaat algısı Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? TÜRK LİBERALİZMİ AŞK MI MAŞUK OLAN? DİN'ERCİLİK SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA LİBERAL STATÜKOCULUK UYKUYU ÖLDÜRMEK "EKSİK ETEK" BABİL, DİL VE PROPAGANDA DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" DEĞİŞİM TÜRKÇE VE İDEOLOJİ "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN "İBRAHİMİ DİNLER" BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? BEN'SİZLİĞE ŞİİR TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN ERBAKAN'I ÖZLERKEN MÜSLÜMAN VE İSLAMCI İSLAM VE FEMİNİZM KAÇIRILAN GÜNDEM BIDEN NOTLARI DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR ARAF'TA TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK Hayatta Sürgün Olmak AKADEMİSYENLİK KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ KUTLU VEDA DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ TANRI, İNSAN VE TAKVİM ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? Millet Olabildik mi? Zaman, medeniyet ve din Zaman, medeniyet ve din Mehdi’yi beklerken ORTADOĞU VE YENİ İNSAN Kediler, Fareler ve Vatan Kürşat olma vaktidir Gülün Adı, Kadın ve Takva İslamo-Amerikancılık EBCET, CİFR VE TARİH SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ DİPLOMASİMİZ NEREYE? İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA KATLİAMERİKA MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ Ay lav yu, Cani! AŞKIN HALLERİ DOKUZ HECELİLER FİRAVUN... Kadın'ım... 28 Şubat ve Erbakan KADDAFİ'DEN KESESİ Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot Democoupracy mübarek olsun! FULL'er Yapalım mı, Abi? Ortadoğu'da Sezaryen Mısır'da Karaoke Devrimi Mısır'ı Okurken Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) Bir Ortadoğu Masalı Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! Bilinç ve Sürgün İbrahim, devir içimdeki putları! İdeolojik dil ve Teolojik Tarih Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? Paralel Evren, Küresel İslamcılık Erkekler ne zaman "adam" olur? "Millî" Küreselleşme? AK'Kışşş Kimliklerin Kurdu “Hiç” i öğrenmek GELENEK VE MANKURT Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz Çift-düşün, yeni-konuş! Batı'yı ararken... Aforoz’malar… Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU KÜRT'AJ Shalom, Kürdistan! İstiklal marşını yeniden yazmak İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset Amerika düşmansız olabilir mi? Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup Keşif... Babil’in dil’beri Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? Tarihi hangi hikâyeci yazar? Zihin Kontrolü ve Kült YUMURTANIN AK'I, SARISI Ebu Zer’in günlüğü Her şey zıddı ile mi kaim? Melamilik “marka” mıdır? Melâmilik Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm AŞKA DAİR NE VARSA Medya medyumluğu ve wikisızmalar Türkiye, İran ve Dünya Barışı Muhafazakârlık “marka”sı? Füze ümütz! “Van münütz!” Çin'in hafızası ve küresel sistem Kutlu veda Öznellik Öz’neliktir! Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet Said Nursi ve tesettür İmam, Örtünme ve Nur Suresi Din duble “yol” mu demekti? Gelenek, mankurt ve reform Aylardan şubat günlerden cuma Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek Gelenek mürtedi ve kimlik Namus, Kanun ve Fazilete Dair İman "terakkiye" destek midir? Yılmayacağız... ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL Hoş geldin, Şeytan! OSMANLI VE NEO-OSMANLI DAYILAR VE DAYILANMALAR Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus Tesettür neyi örtüyor? Milat oluşturmak Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? Tarih satrancını asıl kim oynuyor? Mahalle ve getto Tanrı, totem ve muta nikahı Orta Doğu’mların ebesi ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI KÜRESEL İSLAMCILIK RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK Medine Vesikası Türk solculuğu ve İslamcılığı Batı’k düşüncelerin Doğu’şu BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG Karadul KEDİLER VE FARELER “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI Neden Federasyon? Kaburga kemiklerimdeki sızı? Ortadoğu ve Darbeler "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? TURNUSOL Ya 12 Eylül sonrası? (II) Ya 12 Eylül sonrası? 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) Kim ne der? Ne zaman ki…