https://www.egemengazetesi.com/files/uploads/user/0e42907936.jpg
Metin BOSNAK

TANRI, İNSAN VE TAKVİM

26-04-2022 01:49

 

Tanrı,  insan ve takvim

 

Tanrıyı, insanı, tarihi nasıl algıladığı bir medeniyetin diğerlerine göre farkını ortaya koyar. Tanrı ve insan arasındaki ilişki de bu paradigmanın bir parçasıdır. İkisi arasındaki ilişkide zamanın tarihe, tarihin takvime dökülmesi, o medeniyetin hangi insan problemine çözüm aradığını da anlatır.

 

Çoğu insan, tarihi kendi doğruluğu içinde içselleştirir. Sağlam “gerçek” ve “verilere” dayalı bir bilim dalı olarak görür. Hâlbuki tarih, ideoloji ve çıkar ilişkileri içinde kişisel tercihlerin ürünü bir anlatıdır. Öne çıkarma, geri bırakma, veri uydurma, veri çarpıtma, veri göz ardı etme gibi unsurlardan dolayı, tarih yazımı aslında bir hikâye yazımından öte değildir. İşte bu nedenledir ki, yaklaşık iki asırdır --aradaki anlam farklılaşır gibi görünse de-- “hikaye” tarihleşmektedir.

 

Batı dillerindeki “tarih” ile “hikâye” kelimesi aynı kökten gelmektedir (“history” ve “story”). Farklı disiplinlermiş gibi görünür, ama bugün de geçerli olan bir şey var ki: tarih yazarı ile anlatı yazarının söylem evreni aynıdır. Herhangi bir hikâye ile herhangi bir tarih vakası arasında gerçeklik açısından hiçbir fark olmayacağı gibi, tarihin kurgusal hikâyeselliği düşünülürse, hikâyenin gerçekçiliği daha da ağır basabilir. Hikâye edebiyatın bir alanı, yani sanat dalı iken; tarih, bilgi ve gerçekliğin, yani bir bilim dalının izlerini taşımak ister. Tarih diğer pozitif bilim ya da laboratuar bilimlerine olan komplekslerini, o bilimlere metot açısından öykünerek tatmin etme sevdasındadır. Ancak tarih yazımından, tarihsel dokümanlara kadar bir tayf içinde bu anlamsız kalır.

 

İlk tarihçi sayılan Herodot’tan beri tarihsel vesikalar, onun ve sonraki tarihçilerin yazdıkları, vakanüvisler çoğu zaman vesayet altında yazıldı. Bu vesayetin bir kısmı mitoloji bir kısmı da siyaset oldu. Sadece siyasi tarih ya da aristokrasi tarihi mahiyetindeki yazılanlar, antropologların karbon testleriyle takip etmeye çalıştıkları insanlık tarihi özelde kısa bir kayıtlı dönemi içerir. Kainatın var olma yaşıyla kıyaslandığında zaten çok önemsiz bir kesite şahitlik eder. Ve her halükarda tarih ile hikaye arasında estetik yaklaşımdan öte, fazla bir fark yoktur. İkisi de “anlatı” ve kurgu özelliklerini taşırlar.

 

Aslında Herodot’un faydalandığı kaynakların çoğu zaten edebiyat ürünleri, efsane, destan türü malzemeler olup şifahi kültürün muhayyile ile birleştirdiği bir kurgu dünyasına dayanır ve o tarihin “babasıdır.” Tarihin zaten “tarih öncesi” diye adlandırılan dönemi, kayıtlara geçmemiş olan dönem anlamında kullanılır ki, arkeolojik bulgular, karbon testleri bu tarihsel dönemi uzatmaya yönelik çabalardır.

 

Sümerlerde oluşturulan yazı ve takvim, daha sonra Akat, Mısır, Asur ve Babil ve Fenike medeniyetlerine uzanan, oradan eski Yunan ve Roma’ya sarkan bir silsileyi oluşturan tarih halkasının başlangıcıdır. Sonraki dönemlerde Tarihin başlangıcı, zaten oluşan yeni kültür ve anlayışlar doğrultusunda “yeni takvim”e göre yeniden ayarlanmıştır. Bunu yaparken de yeni takvim ilan eden kültür, diğerini, kendinden öncekini silmek ve tarihin merkezine kendini koymak amacıyla yeni takvimler ihdas etmiştir. Buna örnek olarak Hintlilerin kullandığı takvimler, Hıristiyanların kullandığı Hz. İsa’nın hayatının başlangıcını esas alan takvim, Müslümanların kullandığı Hicri takvimdir.

 

Mevcut tüm tarihler olayların vuku bulduğu zaman dilimini temel alarak yazar. İşte o zaman dilimi önceki zamana göre kendi farkını oluşturma amacını taşır. Daha sonrakilerin onlarla ilgili yorumları ise, esas yönlendirici etken olarak karşımıza çıkar.

 

Tarih, galiplerin geçmişi yargılayıp mahkum etme aracıdır çoğu zaman.  Hatta geçmişi tahrip etme silahı olur ve geleceğe yön vermede kullanılır. Sovyet Rusya’da belli bir dönem basılan gazeteler tamamen çıkartılıp yok edilmiş, yerine aynı tarihle ve farklı haberlerle o günü anlatan yeni sayılar basılmış ve bunlar sonradan “tarihsel” doküman olmuşlardır. Yakın çağ Türk tarihi de benzeri uygulamalarla inanırlık problemine dipnotlar düşmüştür.

 

Tarih elbette ki insanla başlar. İslam’da Tanrı’nın tarihselliği yoktur; O zaman ve tarih üstüdür. Dün-bugün-yarın, insanlara özgü zamanı parçalı gören, tarihi geçmişten geleceğe uzanan bir doğrusal çizgi mantığının ürünüdür. Kompartımanlara ayrılan ve müteselsil cüzlerden oluşan tarih anlayışıdır bu. Tanrının katındaki zaman ise, bütüncül bir manzara arz eder.  O’nun için yaşadığı mazi, yaşamakta olduğu hal, yaşayacağı ise istikbal değildir.  Saint Augustine ve Bergson’un buluştuğu noktalar temelde budur zamanla ilgili olarak.  İslam anlayışında Allah’ın  “Hayy” olması onu zamanlar üstü olmaklığını ifade ederken, zamanın onun varlığını bağlamadığını da ortaya koyar.

 

Zaman insanı bağlar. İnsan zamanla var olan, zamana endeksli bir süreyi doldurup ölen varlıktır. Semavi ya da mitik olsun, bilinen bütün kozmolojilerde aynı mesele, yani insanın tarihselliği üzerine yapılan aşikâr ya da ekseriya zımni ifadelerle yer alır. 

 

Zamanlar üstü olmak ilahi kitaplarda hep bir tanrısallık unsurudur. “Pagan” sayılan kozmolojilerde de aynı mantığı görmek mümkündür. Yunan mitolojisindeki Zeus ancak babası “Kronos’u—ki, zaman ve tarihsel akışı ifade eden “kronoloji” buradan gelmektedir—alt edince “tanrıların tanrısı” olur ve hâkimiyet tahtına oturur.  Tevrat’ta Yehova dünyayı altı günde yaratır. İlk yarattığı, zamanın belirleyici göstergeleri olan karanlık ve ışık, yani gece ve gündüzdür. Zaman yedinci günde istirahata çekilen Yehova’yı değil onun yarattığı kainatı ve içindekileri bağlar. 

 

Asıl zamana tabiiyet insanın cennetten kovulduğu andan itibaren “ölümü tatması” yani zamana tabi olması faslındadır. “Havva” kelimesi “hayat” sürmek kökünden gelmekte olup “Adem” kelimesi de “yokluk” anlamına gelen ve “kan” çağrışımı da yapan İbranice bir kelimedir. Ve tarihsellik bir cezadır Tevrat’ta. Havva ile tadar insan soyu ölümün ilk tohumlarını. Artık tarih üstü bir mekandan çıkarılacak ve tarihe tabi oldukları bir mekana yani dünyaya ineceklerdir. 

 

Kur’anda yine altı günde yaratılan bir kainat “göklerin ve yerin” yaratılmasıyla tarihselliğin içine gark olacaktır. Tevrat’ta özellikle İsaiah’da vurgu yapılan mahşer, tarihselliğin sonunu ilan eden bir kehanet olarak çıkar karşımıza. Hıristiyanlıktaki İsa, her iki rolü birden yani tanrısallığı ve aynı zamanda insanlığın tarihselliği sürecini birden yaşadığı için bir istisna oluşturmaktadır. “Müjdelenen İsa” olana kadar çocuk İsa, sonra tebliğci İsa--ki Yahya’nın onun vaftiz etmesiyle tevsik edilir—çarmıha gerildiğinde “normal” insan gibi acılar içinde kıvranarak “baba”sına “Ey Tanrım, niye beni terk ettin!” diye serzenişte bulunur.

 

“Ölen” İsa, öldükten sonra dirilir ve bir kısım insanlara “ben size demedim mi bak dirildim!” der ve sonra meçhul bir zaman içinde tekrar gelmek için kaybolur. Ölüleri diriltirken tarihe meydan okuyan, ölürken tarihe mağlup, dirilince tarihi Zeus gibi alt eden İsa’dır o artık. Hıristiyanlıktaki İsa’nın tanrısallığı onun ölmemişliği ile irtibatlıdır. Ve aslında Yuhanna incilindeki “iptida kelam vardı.  Kelam Tanrı ileydi.  Ve kelam Tanrıydı.” çelişkisini hem incil’in hem kendisinin şahsında yansıtan İsa figürü olarak yeni bir takvimi ifade eder.

 

Hasılı, toplumsal tarih ve takvimleri ciddiye almadan münferit tarih ve takvimleri yaşamak ve onları yazmak zamanı gelmiştir. Beyhude yaşamların tarih yalanlarından kurtulması için başka bir yol varsa onu görmek lazımdır. Aksi halde, eski ve yeni yalanlar üzerine kurulan yeni yaşamların kendisi de eskileri kadar yalan olacaktır.

 

 

 

 

 

 

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN Mum Titrer Hanemizde Ülkücülük CHP'yi Ne Zaman Sevdim İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI PARALEL YAPI Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR DEVRİM Mİ DEDİNİZ? BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? DİL TARİH VE İDEOLOJİ AYNAYI ARAMAK... MAKULLER AKİLLERE KARŞI VEDA HUTBESİNİ OKURKEN HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK ALPEREN OLMAK BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR DELİLİĞE ÖVGÜ AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ EFKAR VE HERZELER YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR EĞİTİME NEDEN HAYIR? EFKAR VE HERZELER "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? BU ÜLKEYİ ANLAMAK... NİYET TAVŞANLARI VE TARİH ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI FERMAN VE FETVA BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK AŞKIN BAR/KODU MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? SÜRGÜN KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ MHP NEREYE GİDİYOR? NASIL BİR GENÇLİK? KİM KORKAR EBU ZER'DEN? MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE Milliyetçilik ve Kürtler İLETİŞİM VE PROPAGANDA BATILILAŞMAK TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI FİRAVUN VE HİÇ'LİK KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM ÇEVRİM İÇİ AHLAK ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 11 Eylül ve ABD YA 12 EYLÜL SONRASI? Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK KAVGA NEREDE? KAVGA NEREDE? ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK DİL VE TARİH KAVGAMIZ HOLİGARŞİ Said Nursi ve Cemaat algısı Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? TÜRK LİBERALİZMİ AŞK MI MAŞUK OLAN? DİN'ERCİLİK SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA LİBERAL STATÜKOCULUK UYKUYU ÖLDÜRMEK "EKSİK ETEK" BABİL, DİL VE PROPAGANDA DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" DEĞİŞİM TÜRKÇE VE İDEOLOJİ "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN "İBRAHİMİ DİNLER" BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? BEN'SİZLİĞE ŞİİR TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN ERBAKAN'I ÖZLERKEN MÜSLÜMAN VE İSLAMCI İSLAM VE FEMİNİZM KAÇIRILAN GÜNDEM BIDEN NOTLARI DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR ARAF'TA TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK Hayatta Sürgün Olmak AKADEMİSYENLİK KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ KUTLU VEDA DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? Millet Olabildik mi? Zaman, medeniyet ve din Zaman, medeniyet ve din Mehdi’yi beklerken ORTADOĞU VE YENİ İNSAN Kediler, Fareler ve Vatan Kürşat olma vaktidir Gülün Adı, Kadın ve Takva İslamo-Amerikancılık EBCET, CİFR VE TARİH SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ DİPLOMASİMİZ NEREYE? İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi KATLİAMERİKA MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ Ay lav yu, Cani! AŞKIN HALLERİ DOKUZ HECELİLER FİRAVUN... Kadın'ım... 28 Şubat ve Erbakan KADDAFİ'DEN KESESİ Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot Democoupracy mübarek olsun! FULL'er Yapalım mı, Abi? Ortadoğu'da Sezaryen Mısır'da Karaoke Devrimi Mısır'ı Okurken Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) Bir Ortadoğu Masalı Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! Bilinç ve Sürgün İbrahim, devir içimdeki putları! İdeolojik dil ve Teolojik Tarih Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? Paralel Evren, Küresel İslamcılık Erkekler ne zaman "adam" olur? "Millî" Küreselleşme? AK'Kışşş Kimliklerin Kurdu “Hiç” i öğrenmek GELENEK VE MANKURT Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz Çift-düşün, yeni-konuş! Batı'yı ararken... Aforoz’malar… Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU KÜRT'AJ Shalom, Kürdistan! İstiklal marşını yeniden yazmak İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset Amerika düşmansız olabilir mi? Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup Keşif... Babil’in dil’beri Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? Tarihi hangi hikâyeci yazar? Zihin Kontrolü ve Kült YUMURTANIN AK'I, SARISI Ebu Zer’in günlüğü Her şey zıddı ile mi kaim? Melamilik “marka” mıdır? Melâmilik Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm AŞKA DAİR NE VARSA Medya medyumluğu ve wikisızmalar Türkiye, İran ve Dünya Barışı Muhafazakârlık “marka”sı? Füze ümütz! “Van münütz!” Çin'in hafızası ve küresel sistem Kutlu veda Öznellik Öz’neliktir! Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet Said Nursi ve tesettür İmam, Örtünme ve Nur Suresi Din duble “yol” mu demekti? Gelenek, mankurt ve reform Aylardan şubat günlerden cuma Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek Gelenek mürtedi ve kimlik Namus, Kanun ve Fazilete Dair İman "terakkiye" destek midir? Yılmayacağız... ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL Hoş geldin, Şeytan! OSMANLI VE NEO-OSMANLI DAYILAR VE DAYILANMALAR Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus Tesettür neyi örtüyor? Milat oluşturmak Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? Tarih satrancını asıl kim oynuyor? Mahalle ve getto Tanrı, totem ve muta nikahı Orta Doğu’mların ebesi ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI KÜRESEL İSLAMCILIK RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK Medine Vesikası Türk solculuğu ve İslamcılığı Batı’k düşüncelerin Doğu’şu BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG Karadul KEDİLER VE FARELER “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI Neden Federasyon? Kaburga kemiklerimdeki sızı? Ortadoğu ve Darbeler "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? TURNUSOL Ya 12 Eylül sonrası? (II) Ya 12 Eylül sonrası? 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) Kim ne der? Ne zaman ki…