https://www.egemengazetesi.com/files/uploads/user/0e42907936.jpg
Metin BOSNAK

"İBRAHİMİ DİNLER"

26-04-2022 01:49

 

“İbrahimî dinler” ne kadar İslami’dir?

 

Uzun zamandır Türkiye’de bir tuluat dönüyor. Kur'an-ı Kerim’den kavramlarla Kur’an-ı Kerim’in karşısında olduğu şeyler meşrulaştırmak süreci berdevam. Bunların başında da sanırım “İbrahimî” din kavramı geliyor.

 

 

 

İslam âleminde asırlardır süren vehimlerin devamıdır bu durum. Geri kalmışlığın faturasını önce yabancılar İslam’a yıktılar. Sonra da Müslümanlar iman eşittir terakki babında bir denklem geliştirdiler. Yani eğer “ileri” iseler nedeni dindi, geri kaldıklarında ise, dinden uzaklaşmaları etken oldu. Bu vehim aslında yapılan ithamları içten içe doğrular mahiyetteydi. Yani “biz geriydik!”

 

 

 

Geri kalmanın farkına varmak iyi de! Bunu sebepler yerine müsebbibi sorgulamak, ya da müsebbibin verdiği bir ceza olarak gerilemeyi içselleştirmek ne kadar anlamlı? Yani ileri olduğu zamanlar Müslümanlar imanlarının doruk noktasında mıydılar? Kanuni Sultan Süleyman Hz. Ömer’den daha mı yüksek imana sahipti? Ya Yavuz, Ali’den daha mı iyi ibadet yapıyordu? Hz. Peygamberin vefatında geriye kalanlar, ondan sonra gelen her bir Emir’den dahi fazla mıydı? Tarık Bin Ziyat, Oruç Reis’ten daha mı az imanlıydı? Ya Gazali kitaplarını hangi laptopla yazmış, hangi kurumsal e-mektupla Tehafütü l- Felasife adlı eserini yayıncıya göndermişti?

 

 

 

Dahası…

 

 

Hastalanmak insana, Allah’ın verdiği bir ceza mıdır? Allah’tan hastalık istemek dinen caiz midir? Allah’ın Resulü hiç hastalanmadı mı? Ya Uhut’ta dişinin kırılması ona verilen bir ceza mıydı? Hendek Savaşında bir Salman Farisi’ye akıl danışması başka hal yolu olmadığından mıydı? Tebuk Savaşındaki gönülsüzlükler birden imanların azalmasından mı kaynaklandı? Sıffin Savaşında can veren taraflardan hangisi daha az imanlıydı?  Abbasiler Emevilere galebe çalınca, Emeviler birden iman zaafı mı yaşamışlardı? Endülüs’teki Emeviler, ilim, tefekkür ve medeniyette acaba Osmanlı’dan geri miydiler? Ya onların kökünü çoluk çocuk demeden kazımaya and içen Hıristiyanlar 1492 yılında birden iman patlaması mı yaşadılar? Ebu Zer’in fazileti, Ebu Hureyre’den az mıydı?

 

Devam edelim…

 

 

Gerileme bir ceza mıdır? Ya da ilerleme illa bir mükâfat mıdır?  Gerileme “imtihansa,” ilerleme nedir? Hastalanmak “imtihansa,” sağlık nedir? Dindarlık “terakki”yi getirir mi? Yahut “terakki” eden toplumların en büyük vasfı dindarlık mıdır? Dindar olan gerilerse, dinen gerilemeyi mi ifade eder? Yoksa ilerleme ve gerileme unsurları bizim “din” diye algıladığımız unsurların anlam daralması mı uğramıştır? Allah’ın “aklı”nı  “aranızdan” en iyi kim okuyabilir?

 

Sorular ve sorunlar arasında birden “İbrahimî din” kavramı belirdi. Müslümanların inandığı din İslam’dır; “İbrahimî din” değildir. İslam’ın “İbrahimî din” ekolüne indirgenmesi Müslümanların özellikle Osmanlı dağılırken geliştirdiği küfre karşı İslam’ı savunma reflekslerini zayıflatmaktadır. Ernest Renan’a verilen cevaplar, Anglikan Kilisesine verilen cevaplar, Hz. İsa’ya Açık Mektuplar çökmekte olan bir medeniyetin hem son sayhaları hem de direnç nidalarıydı. Koparılan kollarını ayakları altına alarak yeniden yükselme çabaları vardı.

 

 

 

Batı Medeniyetinin ahlaken “iflasına” dair yazılan reddiyeler de vardı. Kendimize çuvaldızı batıranlar da. Ama direniş devam ediyordu. Mehmet Akif, Sait Halim Paşa, Namık Kemal, Süleyman Nazif, İsmail Hakkı İzmirli, Said-i Nursi küfre karşı direnişin farklı kollarını ifade ediyorlardı. Direnç noktalarındaki sütun ve mafsallara sıra geldi zahir. “O halde, yıkıl Sezar!” demek zamanı geldi. Hatta Brutus faslını tamamladı; sıra Anthony’de.

 

 

 

İslam’ın adı İbrahimî din olmadığı gibi, “Muhammedîlik” de değildir. Hz. İbrahim’in kendine ait dini zaten yoktu. Onun tebliğ ettiği din İslam’dı; o da bozulmuştu. Hz. İsa’nın kendine ait dini yoktu; İslam’ı tebliğ etti. Yani Hz. Peygamber Muhammedî değil, mümin, Müslüman, nebi ve Resul idi. O Muhammedîlik tebliğ etmedi, İslam’ı tebliğ etti. O nedenle Muhammedîlik şartları olmadı İslam’da. İmam’ın şartlarından biriydi Hz. Muhammed’e ve sair peygamberlere iman.

 

 

 

O nedenle, Allah katında “din olan İslam”dır ve Kur'an-ı Kerim Yahudi ve Hıristiyanları “dost edinmeme” konusunda Müslümanları uyarır. Bu uyarı münferit Yahudi ya da Hıristiyan’ı doğrudan düşman saflarına atmak değil, Yahudilik ve Hıristiyanlık etrafında örgütlenen kitlesel husumete karşı dikkatli olma uyarısıdır. Çerçevesini Kur'an-ı Kerim doğrultusunda Medine Vesikası çizer; Müslüman'ın izzet ve vakarı yürütür.

 

 

 

Nitekim yine Kur'an-ı Kerim’de “biz sizleri birbirinizi tanıyasınız diye” kitleler ve kabileler halinde “kıldık” diye buyrulmaktadır. Zımmîye zulüm olduğu gibi, Müslüman’ı zimmî hükmüne iliştirmek İslam’a zulüm olur. Hele Kur'an-ı Kerim’i apokrife tarzında tefsir etmeye çalışmak, sanırım arşı titreten bir meseledir.

 

 

 

Kur'an-ı Kerim, --Tevrat gibi—Yahudiler etrafında gelişen dünya tarihi kitabı, Yahudilerin diğer kavimler üzerindeki üstünlük deklarasyonu değildir. Kur'an-ı Kerim—İncil’in olduğu gibi—Hz. İsa’nın biyografisi de değildir. Bu nedenledir ki, Kur'an-ı Kerim ne dünyanın yaratılıyla başlar, ne de Hz. İsa’nın doğumuyla başlayıp onun “çarmıha geriliş” ve dünyaya “birinci” defa dönüşüyle biter. O nedenle, Kur'an-ı Kerim Hz. İsa’nın göğe yükseltildiğinden bahseder, ama “ikinci gelişinden” de dem vurmaz. Zaten çarmıha da gerilmemiştir. O nedenle, “Tanrım, niye unuttun beni?” diye feryat etmez.

 

 

 

Kur'an-ı Kerim’in ilahi ekseni ve kurgusu tamamen farklı olup, genelde sanıldığı gibi, Tevrat ve İncil’deki yanlışları düzelten “düzeltilmiş yeni baskı”sı değildir. Kur'an-ı Kerim önceki gelenekleri hem tashih hem de nesh eder. Sadece imlasıyla ve paragraf hatalarıyla uğraşmaz. O nedenledir ki, Kur'an-ı Kerimdeki İbrahim Tevrat’taki İbrahim, Kur'an-ı Kerimdeki Hz. İsa’da İncil’deki “Tanrı’nın oğlu ve Tanrı İsa” değildir. Kur'an-ı Kerim’de ensest ilişkiyi “nesil devamı” için caiz gören ayetler de yoktur.

 

 

 

Amennâ, “İbrahimî” dinler ya da “semavî” dinler, tamamı tek tanrılı ve İbrahim'in soyundan gelen peygamberlere nispet edilen dinlerdir. “İbrahim” “milletlerin babası” anlamındadır. Geleneğe göre, iki karısından (Sarah ve Hacer) iki oğlu oldu: İshak ve İsmail. Sarah, İsrail’dendi. Adı “saraylı” ya da “prenses” anlamına geliyor. Hacer ise, Filistinli bir köle kadın olarak zikredilir. Adı “terk edilmiş, unutulmuş” demektir. “İshak” “tebessüm” anlamında; “İsmail” ise, “Tanrı duyar.” Kur'an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’in kurban adayı oğlu İsmail iken, Tevrat’ta İshak’tır. İncil’de ise Tanrı zaten “baba” olmuştur ve oğlu İsa’yı “kurban” edecektir. O nedenle İsa’nın müstearı “kuzu”dur.

 

 

 

İsrail’e adını veren Yakup Tanrı ile güreşmemiş, savaşmamıştır. Tevrat’ın Havva ve Ademi, Kur'an-ı Kerim’inkinden farklıdır. Üstelik Kur'an-ı Kerim’e göre, kadın “kaburga kemiğinden” mamul değildir. Hatta Havva dünyada “çekilen acıların” nedeni ve lanet odağı da değildir. “Züleyha” bile Kur'an-ı Kerim’de insandır; Hz. Yusuf’u diğer kadınlara göstermesi de ondandır.

 

 

 

“Ehl-i Kitap” “ehl-i dünya”ya yeğ tutulur, ancak “ehl-i kitap” Müslüman değildir. Kaldı ki ehl-i kitabın kitabı “Ehil” olanın kitabı da değildir. Kur'an-ı Kerim cenneti Fırat-Dicle-Ceyhan arasında tespit etmez. Dahası, Hz. Adem de cennete “orayı korumak ve ziraat yapmak için” konulmamıştır. Kur'an-ı Kerim “yılan” hikayesi de anlatmaz; ziraat kitabı değildir.

 

 

 

Kur'an-ı Kerim Hz. İbrahim’i “hanif” din üzere yaşayan ve tebliğ eden, şirk ve zulüm karşısında dimdik duran bir peygamber, sıddîk bir peygamber olarak anlatır. Onu Hz. Âdem’den beri gelen ve aslında hep aynı olan İslam'ı tebliğ için malını, canını hatta canından öte bildiği yavrusunu feda etmeye hazır İslam tebliğcisi olarak tanımlar. O Tevrat’ta Yahudilerin; Kur'an-ı Kerim’de ise İslam'ın peygamberidir. Küfrün ve şirkin temsilcisi, tanrılık yanılsaması yaşayan Nemrut’un karşısında durması da onun imanının bir göstergesidir.

 

 

 

Mekkeliler “İbrahim'in dinini” “sabilik” olarak nitelerdi. Kur'an-ı Kerim Hz. İbrahim'den “hanif” olarak söz edilir. Hz. Muhammed kendi ekseninde gelişen ya da kendi “icat ettiği” hakikatleri değil, mutlak ilahi hakikatleri tebliğ etti: “Ve ma yentigu anil heva; in huve illa vahyun yuha!” Peygamberler arasında “fark” gözetmeyen Kur'an-ı Kerim, Hz. Peygamber’i “son” peygamber ve “alemlere rahmet” olarak gönderildiği de ifade eder. Tasavvufun ifadesiyle de kainatın varlığı nerdeyse Hz. Peygamberin risaletine “illet” teşkil eder. Habip ve mahbubun muhabbeti vesile olur hilkate.  

 

 

 

Dahası, Kur'an-ı Kerim insanlığa bir mucize olarak önceki gelenekleri nesh edip yeni geleneği icaz ve ihdas ederek geldi. Zaten Hz. İsa İncil’lerde Tevrat’ın mesajının kelam ve uygulamada tevil yoluyla tahrif edildiğini ifade eder. “Hardal tanesi” kadar imanınız “olsa!” diye o dönemdeki Yahudi bilimi ve siyasetine karşı eleştiriler yöneltir. “Tanrının evini” Pazar yerine çevirdiniz diye gürlemesi ondandır.

 

 

 

Ancak özellikle son on yıldır her nasılsa Hz. İbrahim’den dolayı, sanki Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam aynı dinlermiş, aralarında fark yokmuş gibi bir havada sunuluyor. Kimin hangi dine inandığı bizi ilgilendirmez. Kimlerin ateist olduğu da. Yargılama hakkı Allah’ındır; Müslüman da aynı hükme tabidir. Lakin “İbrahimî din” kavramının arkasına İslamî olmayan bakışların nakşedilmesi rahatsız etmektedir.

 

 

 

Kur'an-ı Kerim açıkça ifade eder ki, aslında evrenin başlangıcından beri dinin hükümleri değişmemiştir. Farklı kitaplarla anılsa da, din olarak insanlara indirilen hükümler değişmemiştir.

 

 

 

“Tanrı” kavramı toplumların hayatına yön verdiği gibi, toplum algıları da Tanrı’ya kendi beklentilerini yükler. Yahudilikteki Tanrı, Hıristiyanlıktaki Tanrı, Eski Yunandaki Tanrı, Budizm ve Hinduizm’deki Tanrı, İslam’daki “Allah” algısından farklıdır. Dahası İbrahimî dinler diye ifade edilen dinlerdeki ortak isimler de—Musa, İbrahim, Yusuf ve İsa—da İslam’daki muadillerinden farklıdır. İsimleri aynı olsa da halleri, tavırları farklıdır.

 

 

 

İsa “Tanrının oğlu ve Tanrı”dır Hıristiyan inancında. Yahudiler onu zaten hiç kabul etmez. Kabul edenlerin bir kısmı İsa’ya, Ortadoğu’dan çıkanlardan “biraz çılgın bir haham” gözüyle bakar. Müslümanlar ise, sadece “peygamber olarak” iman ederler. İsa Hıristiyanlık içinde de farklılık arz eder. Afrika’daki İsa, kıvırcık saçlı ve esmer iken, Batı Avrupa’da sarışın ve mavi gözlüdür.  

 

 

 

Yahudilikte Yehova insanı yaratır ve Eden Cennetine “orayı ekip biçmek ve muhafaza için koyar. Eski Yunan’da insan tanrılarını yaratır. “Tanrı Zeus” babasıyla kavga ederek onu tahtından indirir ve kendisi Tanrı olarak onun yerine geçer. Yunan mitolojisinde Cennet zaten Tanrılar arasında paylaşılan bir mekândır. İnsanlar ise, tanrılar arasında çıkan kavgaların ceremesini çeken, onların yerdeki temsilcileri gibidir. Onlar savaşır, ama savaşları onları tutan insanlar üzerinden olur. Ve Eski Yunanda Altın, Gümüş ve Bronz çağ tanımları gelişir…

 

 

 

İsa’nın mesellerine bakarsanız, iman gücü de “tanrısal” olmakla eş anlamlıdır. Yani, doğaya hükmetmektir iman. Bir el hareketi ile İsa, denizde fırtınayı durdurur. Bir başka hadisede, “imanınız olsaydı”, der Havarilere, “şu ağaç köklerini kopar kendini suya atardı!” Ve sebeplerle müsebbibi karıştırır İsa. Doğa kanunlarını ilga etmenin adını “iman” koyar. Kur'an-ı Kerim ise, sarsıcı bir şekilde “Ey inananlar! İman ediniz!” der.

 

 

 

Hasılı, "dialog" derken önceyi kendi “logos”umuz nedir, ona bakmak lazım. “Dia” kısmı sonrasında gelecek bir meseledir. Kuran-ı Kerim’in sadece derkenâr edileceği her bir “logos” da ancak “dia” gösteriminden ibaret kalacaktır. “Festekim kema umirte!”

 

 

 

“Sırat köprüsü”nden önce, istikameti ihlasla tutturmak nasıl olur ki?

 

 

Küresel Deli Dumrul’un Köprüsü mü bu? 

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN Mum Titrer Hanemizde Ülkücülük CHP'yi Ne Zaman Sevdim İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI PARALEL YAPI Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR DEVRİM Mİ DEDİNİZ? BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? DİL TARİH VE İDEOLOJİ AYNAYI ARAMAK... MAKULLER AKİLLERE KARŞI VEDA HUTBESİNİ OKURKEN HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK ALPEREN OLMAK BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR DELİLİĞE ÖVGÜ AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ EFKAR VE HERZELER YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR EĞİTİME NEDEN HAYIR? EFKAR VE HERZELER "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? BU ÜLKEYİ ANLAMAK... NİYET TAVŞANLARI VE TARİH ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI FERMAN VE FETVA BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK AŞKIN BAR/KODU MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? SÜRGÜN KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ MHP NEREYE GİDİYOR? NASIL BİR GENÇLİK? KİM KORKAR EBU ZER'DEN? MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE Milliyetçilik ve Kürtler İLETİŞİM VE PROPAGANDA BATILILAŞMAK TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI FİRAVUN VE HİÇ'LİK KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM ÇEVRİM İÇİ AHLAK ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 11 Eylül ve ABD YA 12 EYLÜL SONRASI? Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK KAVGA NEREDE? KAVGA NEREDE? ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK DİL VE TARİH KAVGAMIZ HOLİGARŞİ Said Nursi ve Cemaat algısı Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? TÜRK LİBERALİZMİ AŞK MI MAŞUK OLAN? DİN'ERCİLİK SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA LİBERAL STATÜKOCULUK UYKUYU ÖLDÜRMEK "EKSİK ETEK" BABİL, DİL VE PROPAGANDA DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" DEĞİŞİM TÜRKÇE VE İDEOLOJİ "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? BEN'SİZLİĞE ŞİİR TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN ERBAKAN'I ÖZLERKEN MÜSLÜMAN VE İSLAMCI İSLAM VE FEMİNİZM KAÇIRILAN GÜNDEM BIDEN NOTLARI DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR ARAF'TA TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK Hayatta Sürgün Olmak AKADEMİSYENLİK KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ KUTLU VEDA DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ TANRI, İNSAN VE TAKVİM ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? Millet Olabildik mi? Zaman, medeniyet ve din Zaman, medeniyet ve din Mehdi’yi beklerken ORTADOĞU VE YENİ İNSAN Kediler, Fareler ve Vatan Kürşat olma vaktidir Gülün Adı, Kadın ve Takva İslamo-Amerikancılık EBCET, CİFR VE TARİH SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ DİPLOMASİMİZ NEREYE? İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi KATLİAMERİKA MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ Ay lav yu, Cani! AŞKIN HALLERİ DOKUZ HECELİLER FİRAVUN... Kadın'ım... 28 Şubat ve Erbakan KADDAFİ'DEN KESESİ Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot Democoupracy mübarek olsun! FULL'er Yapalım mı, Abi? Ortadoğu'da Sezaryen Mısır'da Karaoke Devrimi Mısır'ı Okurken Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) Bir Ortadoğu Masalı Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! Bilinç ve Sürgün İbrahim, devir içimdeki putları! İdeolojik dil ve Teolojik Tarih Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? Paralel Evren, Küresel İslamcılık Erkekler ne zaman "adam" olur? "Millî" Küreselleşme? AK'Kışşş Kimliklerin Kurdu “Hiç” i öğrenmek GELENEK VE MANKURT Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz Çift-düşün, yeni-konuş! Batı'yı ararken... Aforoz’malar… Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU KÜRT'AJ Shalom, Kürdistan! İstiklal marşını yeniden yazmak İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset Amerika düşmansız olabilir mi? Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup Keşif... Babil’in dil’beri Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? Tarihi hangi hikâyeci yazar? Zihin Kontrolü ve Kült YUMURTANIN AK'I, SARISI Ebu Zer’in günlüğü Her şey zıddı ile mi kaim? Melamilik “marka” mıdır? Melâmilik Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm AŞKA DAİR NE VARSA Medya medyumluğu ve wikisızmalar Türkiye, İran ve Dünya Barışı Muhafazakârlık “marka”sı? Füze ümütz! “Van münütz!” Çin'in hafızası ve küresel sistem Kutlu veda Öznellik Öz’neliktir! Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet Said Nursi ve tesettür İmam, Örtünme ve Nur Suresi Din duble “yol” mu demekti? Gelenek, mankurt ve reform Aylardan şubat günlerden cuma Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek Gelenek mürtedi ve kimlik Namus, Kanun ve Fazilete Dair İman "terakkiye" destek midir? Yılmayacağız... ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL Hoş geldin, Şeytan! OSMANLI VE NEO-OSMANLI DAYILAR VE DAYILANMALAR Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus Tesettür neyi örtüyor? Milat oluşturmak Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? Tarih satrancını asıl kim oynuyor? Mahalle ve getto Tanrı, totem ve muta nikahı Orta Doğu’mların ebesi ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI KÜRESEL İSLAMCILIK RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK Medine Vesikası Türk solculuğu ve İslamcılığı Batı’k düşüncelerin Doğu’şu BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG Karadul KEDİLER VE FARELER “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI Neden Federasyon? Kaburga kemiklerimdeki sızı? Ortadoğu ve Darbeler "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? TURNUSOL Ya 12 Eylül sonrası? (II) Ya 12 Eylül sonrası? 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) Kim ne der? Ne zaman ki…