https://www.egemengazetesi.com/files/uploads/user/0e42907936.jpg
Metin BOSNAK

KEDİLER VE FARELER

26-04-2022 01:49

Kediler ve fareler

 

İlk defa bir köpekle tanışmıştım yıllar öncesine dayanır.

Yağmurlu bir bahar günüydü.

O da sırılsıklam olmuştu benim gibi.

Ben lisedeydim ve o eğitimsiz, tatlı, bembeyaz bir köpekti!

Sadece kulaklarında siyahlar vardı.

Sonra dostluk ilerledi “aile boyu.”

Ağabeyim --ki o zaman da benim “adam olmadığımı” söylerdi--bile sevmişti Topaç’ımı!

(“Kısa dönem askerlik yaptın” diye hala beni adamdan saymaz ağabeyim!)

Topaç da onu sevmişti. Yanından ayrılmaz olmuştu.

Öyle ki, onunla bahçeye, tarlaya gidecek kadar...

Bir kamyon altında kaldı, ezildi Topaç bir gün.

Son hatırası, beni kurtar dercesine gözyaşlarıyla gözüme bakması oldu. Öldü.

O acıdan sonra bir daha köpek edinmedim.

Ancak…

Biricik kızımla kedi sevgisi girdi dünyama yedi yıl önce.

Sitede bir ayağı yaralı kediyle başladı maceramız.

Sonrasında tedavisidir, sevgisidir derken “bizden” oldu Rüya.

Ha, bir de zehirlendi ki sormayın!

Kızım, veterinerin “bu ölür!” dediği kediyi dua ve gözyaşıyla ayağa kaldırdı.

Bir gözyaşı, bir ömür hayatımdan.

Belki bana o kadar ağlamaz, ama onun için öylesine ağlamıştı!

Sonra Üzüm geldi, sonra Zeytin.

Tam ideal “üç çocuklu” aile olmuştuk ki, yeni sürprizler geldi.

Bizim Üzüm’le takılan bir sarışın kedi vardı.

Evrim Karargâhıyla alakası yoktu eminim.

Ancak…

Gelir Üzüm’le beraber balkonda yemek yer, arada içeri girer kolaçan ederdi evi.

Dinleme cihazı filan da görünmüyordu üzerinde.

Belki deri altında bir şeyler olabilir. Ya da kafatasında!

Hani, Mançurya’lı Aday filminin etkisi olsa gerek bu…

Meğerse evi beğenmiş!

Bundan üç ay önce, gaflet anımızda içeri girmiş sarışın kedi.

Kütüphanenin tam ortasında açık duran bir valizi bularak oraya yavrulamış!

“Mission accomplished!” Yani.

Bir kitap için aşağıya inince baktım, dört tane yavru!

Orhan Veli’nin şiirindeki gibi, “gözleri kapalı” bana bakıyorlardı.

Naçar, artık aileye katıldılar. Sonra gözlemler başladı bende.

Onca yardım ettiğimiz sarışın, yavrularını valizin içine doğurmuş ve üç metre öteden pıslamaya başlamıştı.

Sonra anladık tabii…

Annelik refleksiyle yavrularını korumak istiyordu. Tüyleri dikleşiyor, kabarıyordu. Çakma arslan pozlarına giriyor ve yüz hatlarına kadar da “Chucky” olma çabasındaydı.

Arada “bizim oğlan” görünüyor ve “gelin hanımla” anlamadığımız bir şeyler konuştuğunu görüyorduk. Belki adlandırma konusunda itilafları vardı, bilemiyorum.

Ama “gelinimiz” tüm sorumlukları üstüne almış gibiydi.

Kızdım önce ama sonra hayran oldum sarışına.

Tek başına yavrularına sahip çıkmak isterken benim gibi bir tehlikeyi bile umursamıyordu.

Yanına yiyecek koyarken bile bu tavır. La havle…

Sonra gözleri açılmaya başladı yavruların, üçü sarışındı biri esmer.

Daha isimlerini bile koymaya cesaret edemedik. Vatandaşlık numaraları da yok. Vergi numaraları da. Ekmek elden, su gölden hani!

Sonra kabarmaya başladı yavrular. Gözleri açıldı.

Ve anne sarışın her daim yanlarındaydı.

Besliyordu onları göğüsleriyle. Sonra çiş yapmalarına diliyle yardımcı oluyordu. Temizliklerini de onları tek tek yalayarak yapıyordu. Baba gene ortada yoktu.

Bir ay bu fasıl devam etti. Bu arada anne sarışın diğer maharetlerini sergilemeye başladı.

Yavrularla oynuyor, bazen kavga ederken aralıyor, bazen ileri koşarak onları  “gelin arkamdan” dercesine davet ediyor, sonra onlara oynamayı ve koşmayı, parende dâhil bazı hareketleri yavrularına öğretiyordu. Ve yavrular ondan gelen her şeyi “rol modeli” gibi alıyorlardı. Artık hem emiyorlar hem yiyecek yiyorlardı kendi başlarına. Yine de annelerinin ayrı bir rolü vardı. Kuru, sulu demeden hangi yiyecek olsa yiyorlardı. Ama onlar annelerini emmeyi tercih ediyordu.

Ve ikinci aya geldik…

Anne yavrulara kızmaya da başlamıştı. Hatta başta bana yaptığı gibi yavrularına pıslıyor, onları itiyordu adeta.  Yavrular şaşırıyordu tepkilerine. Kızdım, “ne diye bunları doğurup da böyle yapıyorsun!” diye, ama onun da hikmeti vardı…

Meğerse “bizim gelin” o işi de biliyormuş.

Dört yavrusu olup da sütü de yetişmeyince, dışarıya çıkmaya başladı onları kendi başlarına bırakıp. Arada bir yerlerden fare bulup getiriyordu. Onlara gösteriyor, yemelerini bekliyordu. Yani onlara avlanmayı öğretiyordu. Emzirmek bitmişti artık…

Kendi ayakları üzerinde durmalarını bekliyordu. Eğitim bitmişti. Saha uygulaması…

İkinci ayın sonunda gelinimiz bir daha görünmedi. Gitmişti işte. Yavrular bize kaldı.

Sonra yavruların arasındaki farklara dikkatimiz akmaya başladı.

Anne birdi, baba birdi, ama hepsi farklı tavırdaydılar.

Kimi kavgacıydı, kimi uyumlu, kimi yanlışlıkla ayağına basınca önce viyaklıyor, ama sonra kucağına alınca patilerinin içindeki pençeleri saklayarak kucağa gelmek istiyordu. Kimi yaklaşmak istemiyordu.

Daha neler neler!

Kedilerin hala isimleri yok. 

Bir tanesi hariç: Adını “Safa” koyduk onun.

Ona da diğerleri gibi muamele ettik. Onu da aynı şekilde sevdik. Bazen kazayla benim patimi kuyruğunda hissettiği de oldu. Lakin o bambaşka bir şey! Hatta bunun ruhu çok “rafine” diyoruz aramızda Safa için.

Diğer kediler de üç aylık oldu. Onlar da sağlıklı. Onlar da acıkıyor, susuyor. Kapıyı açınca balkondan içeri “sızıyorlar” hemen.

Ancak Safa farklı.

Diğerleri verdiğimiz yiyecek ve suya koşuyorlar. Doyunca oyuna dalıyorlar yine. Çıkıp gidiyorlar.

Safa’ya gelince…

Arada koltukları tırmalıyor,  koltuk takımında silinmez izleri var şimdiden. O yiyecek, su zamanlarında kapıyı açınca yiyeceğe koşmuyor, önce bana geliyor. Kucağıma atlıyor, sarılmak istercesine özlemle, patilerini çarmıha gerilircesine açıyor. Kucaklamak istiyor. Hatta kucağımdayken gözlerini gözlerime dikiyor. İki âşık gibi bakışıyoruz. Aklında ne yemek ne su oluyor. Adeta zorla yemeğini yediriyorum Safa’nın. Öyle bir şey ki, bir ara adını “Sufi” koymayı bile düşündüm. Öylesine “safi” bir ruhu var.

Neden diye merak ettim. Ana’ya bağlı olması mı? Beni annesinin yerine mi koyuyordu?

Hayır!

Annesi varken de böyleydi Safa.

Aramızda acayip bir rabıta var. Aşk gibi, yuva gibi, vatan gibi. Sıcacık!

Bu yazıyı yazarken, laptopun üstüne çıkıp gözlerini yine bana diktiği için kızdım az önce Safa’ya. Kaldırdım, laptopun yanına masaya koydum gene.

Safa anlamışçasına bekledi orada ve gözlerini hala dikmiş beklerken uyudu.

Canım benim!

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN Mum Titrer Hanemizde Ülkücülük CHP'yi Ne Zaman Sevdim İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI PARALEL YAPI Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR DEVRİM Mİ DEDİNİZ? BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? DİL TARİH VE İDEOLOJİ AYNAYI ARAMAK... MAKULLER AKİLLERE KARŞI VEDA HUTBESİNİ OKURKEN HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK ALPEREN OLMAK BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR DELİLİĞE ÖVGÜ AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ EFKAR VE HERZELER YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR EĞİTİME NEDEN HAYIR? EFKAR VE HERZELER "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? BU ÜLKEYİ ANLAMAK... NİYET TAVŞANLARI VE TARİH ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI FERMAN VE FETVA BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK AŞKIN BAR/KODU MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? SÜRGÜN KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ MHP NEREYE GİDİYOR? NASIL BİR GENÇLİK? KİM KORKAR EBU ZER'DEN? MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE Milliyetçilik ve Kürtler İLETİŞİM VE PROPAGANDA BATILILAŞMAK TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI FİRAVUN VE HİÇ'LİK KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM ÇEVRİM İÇİ AHLAK ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 11 Eylül ve ABD YA 12 EYLÜL SONRASI? Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK KAVGA NEREDE? KAVGA NEREDE? ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK DİL VE TARİH KAVGAMIZ HOLİGARŞİ Said Nursi ve Cemaat algısı Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? TÜRK LİBERALİZMİ AŞK MI MAŞUK OLAN? DİN'ERCİLİK SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA LİBERAL STATÜKOCULUK UYKUYU ÖLDÜRMEK "EKSİK ETEK" BABİL, DİL VE PROPAGANDA DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" DEĞİŞİM TÜRKÇE VE İDEOLOJİ "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN "İBRAHİMİ DİNLER" BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? BEN'SİZLİĞE ŞİİR TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN ERBAKAN'I ÖZLERKEN MÜSLÜMAN VE İSLAMCI İSLAM VE FEMİNİZM KAÇIRILAN GÜNDEM BIDEN NOTLARI DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR ARAF'TA TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK Hayatta Sürgün Olmak AKADEMİSYENLİK KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ KUTLU VEDA DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ TANRI, İNSAN VE TAKVİM ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? Millet Olabildik mi? Zaman, medeniyet ve din Zaman, medeniyet ve din Mehdi’yi beklerken ORTADOĞU VE YENİ İNSAN Kediler, Fareler ve Vatan Kürşat olma vaktidir Gülün Adı, Kadın ve Takva İslamo-Amerikancılık EBCET, CİFR VE TARİH SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ DİPLOMASİMİZ NEREYE? İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi KATLİAMERİKA MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ Ay lav yu, Cani! AŞKIN HALLERİ DOKUZ HECELİLER FİRAVUN... Kadın'ım... 28 Şubat ve Erbakan KADDAFİ'DEN KESESİ Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot Democoupracy mübarek olsun! FULL'er Yapalım mı, Abi? Ortadoğu'da Sezaryen Mısır'da Karaoke Devrimi Mısır'ı Okurken Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) Bir Ortadoğu Masalı Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! Bilinç ve Sürgün İbrahim, devir içimdeki putları! İdeolojik dil ve Teolojik Tarih Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? Paralel Evren, Küresel İslamcılık Erkekler ne zaman "adam" olur? "Millî" Küreselleşme? AK'Kışşş Kimliklerin Kurdu “Hiç” i öğrenmek GELENEK VE MANKURT Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz Çift-düşün, yeni-konuş! Batı'yı ararken... Aforoz’malar… Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU KÜRT'AJ Shalom, Kürdistan! İstiklal marşını yeniden yazmak İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset Amerika düşmansız olabilir mi? Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup Keşif... Babil’in dil’beri Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? Tarihi hangi hikâyeci yazar? Zihin Kontrolü ve Kült YUMURTANIN AK'I, SARISI Ebu Zer’in günlüğü Her şey zıddı ile mi kaim? Melamilik “marka” mıdır? Melâmilik Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm AŞKA DAİR NE VARSA Medya medyumluğu ve wikisızmalar Türkiye, İran ve Dünya Barışı Muhafazakârlık “marka”sı? Füze ümütz! “Van münütz!” Çin'in hafızası ve küresel sistem Kutlu veda Öznellik Öz’neliktir! Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet Said Nursi ve tesettür İmam, Örtünme ve Nur Suresi Din duble “yol” mu demekti? Gelenek, mankurt ve reform Aylardan şubat günlerden cuma Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek Gelenek mürtedi ve kimlik Namus, Kanun ve Fazilete Dair İman "terakkiye" destek midir? Yılmayacağız... ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL Hoş geldin, Şeytan! OSMANLI VE NEO-OSMANLI DAYILAR VE DAYILANMALAR Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus Tesettür neyi örtüyor? Milat oluşturmak Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? Tarih satrancını asıl kim oynuyor? Mahalle ve getto Tanrı, totem ve muta nikahı Orta Doğu’mların ebesi ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI KÜRESEL İSLAMCILIK RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK Medine Vesikası Türk solculuğu ve İslamcılığı Batı’k düşüncelerin Doğu’şu BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG Karadul “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI Neden Federasyon? Kaburga kemiklerimdeki sızı? Ortadoğu ve Darbeler "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? TURNUSOL Ya 12 Eylül sonrası? (II) Ya 12 Eylül sonrası? 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) Kim ne der? Ne zaman ki…