TOKAT GAZİOSMAN PAŞA ÜNİVERSİTESİNDE NİHAYET…
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi seçim süreci ile ilgili okuyucularımla epey bir yazı paylaşmıştım. Ve nihayet atama gerçekleşti; mevcut Rektör tekrar atandı. Devletimizin bir bildiği vardır diyoruz. Fakat şunu hemen belirtmeliyim ki, evet bu benim için mağlubiyet, fakat yenilgi asla değildir. Bundan sonraki süreçte daha titiz bir şekilde bu üniversitede cereyan eden hadiseleri yakından takip edeceğim. Her türlü usulsüzlüğü osmanyildiz36@hotmail.com adresinden benimle paylaşabilirsiniz.
Bu arada bir hususu da belirtmek istiyorum. Kumpas Şahin ve Şürekası adlı romanımla ilgili olarak mevcut Rekör Mustafa Şahin şikayette bulunarak yazıların kaldırılmasını istemiş. 17.11.2014 tarih itibarıyla bana tebliğ edilen mahkeme kararında 1-14 arası yazıların kaldırılması istenmiş. Bu tarih itibariyle bu yazıları kaldırdım. Adalete olan inancımla itiraz hakkımı da kullanıp ben yokken alınan bu karara itirazımı yaptım. Ayrıca okuyucularım üzülmesin, bu romanın kalan nüshalarını da buradan yayınlayıp ve ayrıca yakın bir zamanda tamamlayıp kitaplaştıracağım.
Evet Mustafa Şahin yeniden rektör oldu. Fakat o rektör olarak ikinci kez atandığında ona karşı bir zafer de ben kazandım. Size bu zaferimden gururla bahsedeceğim.
18.11.2014 tarihinde ve saat 13.30’da Tokat 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde Yard. Doç. Dr. Erdoğan Usta’ya yönelik bir iftira davasında tanık olarak müdahil oldum. Kıbrıs’tan sevgili dostum Erdoğan Bey’e hem destek olmak hem de adaletin yerine gelmesi için üşenmedim Tokat’a geldim. Üniversite yönetimi yanına aldığı yandaşlarıyla sevgili dostuma şeytanın aklına gelmeyecek bir dava açtılar. Bu kumpasın içinde Doç. Dr. Alpaslan Demir, Yard. Doç. Dr. Zehra Nur Ersözlü, Yard. Doç. Dr. Rukiye Şahin ve bu kumpasın içinde yer alacağını hiç düşünmediğim Yard. Doç. Dr. Samet Başol yer almıştır. Bunların iddiası, güya Erdoğan Bey, Ramazan’da ezan okunduğunda “köpek gibi uluyor”muş. Toplumun kutsal değerlerine saldırı olarak kamu davası olarak yürütülen bu mahkeme bugünün Türkiye’sinin inanılmaz manzarasını aksettiriyordu. Bu derece ahlaksızca bir iftira ne mukaddesata ne de ahlaka sığacak bir şeydir. Kendimi bir an için İran veya Sudi Arabistan’da zannettim. Fakat her şeye rağmen Türk adaleti işliyordu.
Samet Başol’un verdiği ifade “Hakim”in dikkatinden kaçmamıştı. Bu iftira davasından bir ay önce, benim de dahil olduğum, “kampus alanında bira içmek” davasında “Kampüs alanında hiçbir olumsuz davranışa rastlamadığını” belirten Samet, bu iftira davasına dahil olmuştu. Ya Zehra Nur Ersözlü, devletin bütün imkanlarından yararlanarak Amerika’dan döndükten sonra kumpasın bir parçası olmak için elini hızlı tutmuş görünüyordu. Alpaslan Demir’in ve Rukiye Şahin’in bir husumet hırsı içinde hareket ettiği açıkça belli oluyordu. Bu hırs o kadar üst seviyede idi ki, kendisi Samet Başol’la birlikte Balıkesir’de Sempozyumda iken, bizlerin kampus alanında bira içtiğimizi görüyor ve şikayetçi oluyordu. Üstelik idari soruşturmayı yürütenler kendisine “arkadaş sen o sıra şehir dışındasın” demeyi bile akıllarına getiremiyorlardı.
Çok şükür, adalet yerini buldu ve bunların iftira davası çöktü. Şimdi sırada bira içtiler meselesinde. Onu da yakında çözer, bu müfterilerin ipini pazara çıkarırız. Az kaldı.
Zafer kazandık diye sevinmeyin. Her hatanızı ve her kusurunuzu bu sütundan dünyaya duyurmaya devam edeceğim. osmanyildiz36@hotmail.com