RİZE ZİLETİ VE ÜLKÜ OCAKLARI
Mehmet Akif’in Çanakkale şiirinde;
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
dediği mısralarının üzerinden tam bir asır geçti.
İngiliz sömürgesinin altındaki bu insanlar, Çanakkale Savaşında aynı zamanda Anafartalar Kahramanı olan Mustafa Kemal’e de silahlarını doğrultmuşlardı.
Bugün ise çoğu Hindistanlı ve Afrikalı, olan öğrencilerime Türkçe öğretiyorum. Bu öğrencilerimin birkaçının elinde Atatürk’le ilgili kitaplar var. Atatürk’ü merak ettiklerini söylüyorlar.
Atatürk’le ilgili konuşuyoruz. Söyledikleri sözcükler; sevgi ve saygı içerikli. Afganistanlı bir öğrencim; Rize’deki Atatürk heykelinin yerinden sökülerek kaldırılmasını ve bir meczubun heykelin yerine kendisi çıkarak ben sizin atanızım demesini soruyor. Atatürk’ü sevmeyen Türklerin olduğuna şaşırıyorlar…
Bir öğrencim, yerinden kaldırılan Atatürk heykelinin fotoğrafını cep telefonundan gösteriyor. Fotoğrafta yukarı kaldırılan heykelin arkasındaki “Ülkü Ocaları” tabelası dikkatimi çekiyor. Muhtemelen, Atatürk’ün heykeli meydandan sökülürken, Ülkü Ocaklarının meydana bakan penceresinden birçok ülkücü genç, durumu izlemişlerdir.
Meydanda tepki gösterenlere bakıyorum.
Bir avuç, insan… Atatürkçü Düşünce Derneği mensupları ve CHP’liler…
Peki, Ülkü Ocakları ve MHP’liler nerede?
Rize Ülkü Ocaklarının penceresinden bakıldığında, Atatürk’ün manevi şahsına yapılan bu iğrenç tecavüz, bu milletin maneviyatına yapılmış bir saygısızlık olarak görünmüyor mu?
Ya da, Rizeli Ülkücülerin nazarında Atatürk, Türk’ün Atası olmaktan çıktı mı?
Ya da bu resim bir tesadüf mü?
Yıl 1983…
Kendisi Kürt kökenli olan ve yaşı yetmişi geçen Seyid Amca, İhtilal öncesine ait bir hatırasını anlatmıştı. O günün Türkiye’sinde faaliyet gösteren dernekleri merak eden bu yaşlı adam, bir bir bu dernekleri gezer. Devrimcilerin derneğine gittiğinde duvarlarda sakallı bir çok adamın resmini görür. Bunların kim olduğunu sorduğunda kendisine yabancı isimler söylerler. Oradan çıkar. Selametçilere uğrar. Duvarlarda ayetler ve hadisler… Mekke, Medine resimleri… Oradan da çıkıp bir de şu “Faşo” (faşist) denilenlerine uğrayayım der.
Kapıda kendisini bir genç karşılar. Eli yüzü düzgün bir genç. Birlikte içeri girerler. İçeri girdiğinde bütün gençler ayağa kalkmıştır. Kendisine yer gösterip çay getirirler.
Ve Seyid Amcanın şu cümlelerini hiç unutmam:
“Çok saygılıydılar. Gözüm duvarlarda. Padişahların resmi, bir de “Paşa”nın resmi. Yanında bayrak. Çayımı yudumlarken bu temiz yüzlü çocuklara baktım. İşte bunlar bizim gençler dedim.”
Evet… sadece Seyid Amcanın değil bütün bir milletin gönlünü fetheden ve onları efsanevi kılan değerler yumağı…
Ve yıllar sonra…
15 Eylül 2015…
Türkiye’de oynanan bir oyunu, Rize Ülkü Ocakları Başkanı İhsan Alkan bozuyor.
Bu yiğit delikanlı, bir şantiyeye yaptığı ziyaretiyle, Türkiye’de oynanan etnik çatışma provalarına tokat gibi cevap veriyor…
Ve 22 Aralık 2016…
Atatürk’ün heykeli bir vincin eşliğinde yerinden sökülüp kaldırılırken arka planda Ülkü Ocaklarının resminin görülmesi, bir tesadüf olmasa gerek.
İnsanın aklına “Atatürksüz bir Türkiye oluşturma operasyonunda Ülkü Ocaklarına pencereden seyretmek rolü mü verildi” sorusu geliyor.