Sadece mevsimlerin en güzelini yaşamak isteyenlerin Kıbrıs’a geldiği ay değildir Eylül.
Gölgesinin serinlettiği, denizinin dinlendirdiği bu mevsimde…
Nedendir bilinmez, ter kokusu biraz daha kesiftir.
Uzak diyarlardan gelen yolcular vardır gemi güvertesinde. Alaca karanlıklardan sıyrılıp gün doğumuna az kala bir vakitte denizin koyu lacivert ışıltısı kendisini belirtmiştir. Kızıla çalan ateş topu doğunun ucundan kendini gösterdiğinde çoğu insan için eşsiz bir manzara belirse de içlerinde bazı yolcular için Kıbrıs, bir timsah gibi görünür uzaktan. Güvertede sessiz bir telaş hakimdir. Eşsiz manzaranın ya da timsahın sırtı açığa çıktıkça, yakılan sigaraların haddi hesabı yoktur bu saatlerde…
Sabahın billur parıltıları arasından Girne limanına giriş yapıldığında, bir insan bedeninin taşıyamayacağı valizler, çuvallar, derme çatma sarılmış balyalar kan ter içinde kalmış bu yolcuların sırtında yolculuğa çıkar. Hayata dikiş atmak; istikbale diş dokundurmaktır amaç…
Gümrük kapısından geçerken çoğunun verdiği cevap, okumak için Kıbrıs’a geldikleridir.
Hava Alanında da durum bundan farklı değildir. Bir insan fiyatına taşınan valizlerin sahipleri, gümrük memurlarına öğrenci olduklarını söyleyerek giriş yapmaktadırlar…
…
Anadolu’nun kınalı kuzuları olarak bilinen bu gençlerin akan deli kanlarına bakarak yanılmayın. Eti, budu yerinde diye aldanmayın…Aldanmayın çünkü;
Ceplerine konan harçlıklar daha bindikleri taksi ücreti ile büyük yara almıştır.
Üstelik başlarını sokacak, karınlarını doyuracak yerler vardır sırada.
Anadolu’dan gelenler, doları bilir… Cepleri dolu olanlar dolarlıdır…
Türk Lirası her zaman candır. Dolar kadar ısıtmasa da cebi, varlığı helaldir…
İlk şok, sterlinle başlar. Kiralar sterlindir. Üstelik iki depozito, altı ay peşin ve bir aylık komisyoncu ücreti …
Adanın timsah görünümlü kabuğu üstüne kondurulmuş on binlerce pencereden Siterland yüzlü simalar, bu çocuklardan medet ummaktadırlar.
Cepteki Türk Lirası ya da Dolar fark etmez Sterline çevrilecektir… Eriyerek, sünerek… kaçış yok…
İçlerinden bir kaçı, sitir lan dingo dese de değişmeyecektir bu…
Yine birkaçı, ERO işaretini Sterlinle karıştırdığı için yanlış hesap yaptığını anladığında;
Yüro lan dingo dese de bu durum değişmeyecektir…
Bilen bilir; bilmeyene hatırlatırız:
Uzaklarda çalan bir türküde;
Atmacayı vurdular
Bir avuç kanı için
Sözleri, eti, budu ne olan Anadolu’nun bu çocukları için söylenmemiştir… elbet… bu çocuklar bizimmm…