Bu gerçek bugünün değil, geçmişin ve geleceğin realitresidir.
Yüzyıllar boyunca idaresinde kalan coğrafyaya kayıtsız kalması hayatın doğal akışına tersdir...
Bu nedenle sınırımıza teğet gelişen olayların bizi etkilememesi düşünülemez.
Türkiye’nin olaylar çerçevesinde bir rolü olduğu, etkileşimlerden ve söylemlerden pekala anlaşılıyor.
Bu görev yeni mi tevdii edildi?
Hayır!
Söylemekten bile usandığımız BOP vesilesi ile görev ifa ediliyor...
Son perdede; iskambil destesi ile illüzyon yapanlar gibi, gösterinin sonraki aşamasına geçildi sadece.
IŞİD,PYD,ELKAİDE,PEŞMERGE, HAMAS, BAKOHARAM...Oyunun diğer yardımcı aktörleridir.
Oyun; ABD ve BM ortak yapımı, Senarist İsrail...
İran Cumhurbaşkanı Hamaney’in de dediği gibi; IŞİD’i sahneye süren ABD ve müttefikleridir.
IŞİD’e kontrollü bir şekilde ağır mühimmat desteği yapanların başında da bunlar geliyor.
Türkiye’nin de yardım ettiği iddia ediliyor ki, ben de bu iddiaya inananlardanım.
Neden bukadar uzadığı sorusu kafa karıştırmasın; Dünya’nın 2. Kutbu (Rusya, Çin, İran) oyuna müdahil oldular da ondan işler sarpa sardı.
Suriye; Rejim ve İktidar olarak bölge de 2. Kutup ülkelerin üssü konumundadır.Esad düşerse hamilerinin etki alanı düşer.
Nitekim Amerika bu gerçeği bildiği için, Esad’ı birinci öncelikli hedef olmaktan çıkarttı.
Ahmet Davutoğlu’nun Esad hedefi de, hedef şaşırtmak için söylenmiş bir latife gibi!
Barzani, Türkiye bize yardım etti, gizli tuttuk diyor.
Adana’da durdurulan tırların içinde Barzani’ye, Peşmerge’ye giden mühimmat olduğu kuşkusu ağır basıyor.
Kuzey Irak (Kürdistan Özerk Bölgesi) petrollerinin Anadolu üzerinden pazarlandığı biliniyor.
Kimlerin ortak olduğu tahmin ediliyor!
PKK ile yürütülen müzakere ve adına barış süreci dediklerinin bu ortaklığın eseri olduğunu söyleyebiliriz...
Türkiye öngöremediği PKK ve Ortadoğu tehdidine vizyonsuz projeler nedeniyle hedef oldu.
Kısa vadeli iktidar beklentileri sürükledi bataklığa...
Uzun yılların çalışmasının mahsulünü topluyoruz.
Ergenekon operasyonlarının asıl gayesi de bu günler ve bundan sonra gelecek günler içindi.
“Zinde” güç bırakılmadı ülkede...(Türk Milli Futbol Takımı bile ruhsuzlaştı.Seyirci ruhsuzlaştı...)
TSK’nın direnme gücü kırıldı,küresel oyunların bazan emir eri, bazan seyircisi yapıldı.
Savunma ve korunma politikaları üretme noktasındaki katkısı askıya alındı.
MİT, devletin olmaktan çıktı, belli bazı şahısların ve zümrenin elinde “Kamu Tüzel Kişiliği” gibi hareket etmeye başladı.
Akademik çevreler ve strateji üreten kuruluşlar bile “yandaş” dürtülerle rapor hazırladı.
Bilim adamlığı namusu makamdan sonra geldiği için doğruları söyleyemediler.
Atatürk’e ve T.C’ye karşı kompleksli bir nesil yetiştirildi.Kürsülerin başında şimdi bunlar var.
Evet, Türkler bu coğrafyaya yerleştiğinden beri Ortadoğu’nun her santiminde olan olaylar bizi de etkiliyor.
Türkiye, ABD ve müttefiklerine rağmen barışın dili olabilirdi...
Güçlü tarihiyle, ulvi töresiyle bölgenin ağabeyi olması zor değildi,terör örgütlerinin “Derin Stratejik Ortağı” olmaya heveslenmeseydi...
Komşuların iç işlerinde mezhepçi politikalara meyletmeseydi bölge bukadar karışmazdı,IŞİD ve diğerleri bu denli güçlenmezdi.
Açılım politikası, hükümetin tepesinde sallanan kılıç gibi asılı olmazdı.
Açılım’ı sürdüreceğiz diye yanlış ortaklıklar, tehlikeli ilişkiler kurulmazdı.
Türkiye önce PKK’yı ardından da karşı koyacak olan bütün güçleri tepeler geçerdi.
...
Artık şehirler en ufak bir çağrıyla yakıp, yıkacak müptezellerle dolu...
Hiç bir yer güvenli değil.
Bu da bize, nasıl bir bataklığa saplandığımızı gösteriyor.
Türkiye’nin huzuru cesur olmaktan geçiyor.
Devlet cesur olmalı, Millet cesur olmalı, Hükümet cesur olmalı...