Bugün gazeteleri okuduğumda mideme bir yumruk yemiş gibi oldum…
Gözlerimin önüne şimdiki neslin büyüklerinden ve şöyle böyle dizilerden
gördüğü, bildiği zamanlar geldi.
12 Eylül öncesindeki sokak çatışmaları, üniversite olayları ve nerden,
kimden bu gençlerin eline geçmiş verilmiş denilen silahların patladığı zamanlar.
Tabiki o gençler bu silahları bakkaldan almıyorlardı. Ortam oluşturulmuş,
bu gençlerin zaafları kullanılmış ve ortalık her biri ülkesini sevdiğini ve sahip
çıktığını söyleyip, silahları birbirlerine doğrultan gençlerle, kazananı bu ülkenin
insanının olmayacağı olayların ağababalarının kurgularına sahne oluşturulmuştu.
Toplum olarak ciddi anlamda gerilimli bir dönemden geçiyoruz.
Her kutlamanın, mitingin, protestonun olaylı sonlandığı bu günlerde üniversitelere
silahlı polisi sokmak elde pimi çekilmiş bir bombayı tutmaktan farksız olacak.
Adı üzerinde,” Delikanlı “denilen bu yaşlardaki gençleri bu tür bir baskı ortamına
alırsanız geri adım atmayacaktır ve x bir zamanda spontene yada provokeli
bir olayda patlayacak bir silahın dönüşü'de olmayacaktır.
Bu ister istemez akla başka şeyleri de getiriyor. 70’lerdeki sağ sol çatışmaları,
nasıl ki her seferinde olduğu gibi silahından ideolojilerine kadar dış kaynaklı idiyse,
şimdiki olayda’da insan, ortadoğunun şekillenen yeni haritası için,
ülkede bunca tırmanmış olaylar varken, birilerinin alınan bu kararla, o silahın
patlamasıyla bir “Türk Baharı” adı altında başlıyacak olaylar zincirinin düğmesine
basılmasına alet / vesile mi oluyor diye düşünmeden edemiyor.
Gerek toplum olarak yaşamakta olduklarımız, gerek yaşadığımız coğrafyada
etrafımızda olmakta ve oluşmakta olan yapılanmalara bakıldığında hiç bir şey
ihtimal dahili dışında görünmüyor.
Dünyanın hiç bir yerinde üniversitelere polisin girmediği söylenirken,
bu şartlar altındaki bir ülkede hükümetin kararını çok ciddi bir şekilde tekrardan
sağduyuyla gözden geçirmesi aklın,vicdanın ve sağduyunun gereği görünüyor.