Ekonomi
Giriş Tarihi : 19-10-2011 08:13

MEHMET KUZU: SES ÇIKARMANIN TAM ZAMANIDIR

KUZU ELEKTRİK VE TAAHHÜT İŞLERİ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kuzu, ÖTV uygulaması ve benzin zammı sonrası; hemen her şye zam yapılmasına karşı sert tepki gösterdi.

MEHMET KUZU: SES ÇIKARMANIN TAM ZAMANIDIR

KUZU ELEKTRİK VE TAAHHÜT İŞLERİ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kuzu, ÖTV uygulaması ve benzin zammı sonrası; hemen her şye zam yapılmasına karşı sert tepki gösterdi.

'AKP Adaletsizliği ve Kokuşmuş Kalkınma' başlıklı bir yazılı açıklama yapan KUZU ELEKTRİK VE TAAHHÜT İŞLERİ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kuzu, Türkiye'nin çok ciddi bir siyasi yozlaşmadan geçtiğini ifade etti.

Milletin ses çıkarma zamanı geldiğini de kaydeden KUZU ELEKTRİK VE TAAHHÜT İŞLERİ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kuzu, 'Dünya zaten karışık, biz neden zam ile gündem değiştiriyoruz. Hükümet zam yaparak, biraz biliçlenmek isteenlerin aklını başınadn alıyor. Yokas sonarıın ABD gibi olacağı belli. Piyasanın başıboş bırakılmasının neden olduğu adaletsizliklere, eşitsizliklere başkaldıran ‘Wall Street işgalcileri’ni elbette anlamak ve takdir etmek lazım. Kapitalizmin bu kadar çark döndürdüğü bir ortamda, birileri baş kaldırmalıydı. Tabii bu işgalleri, 'Devrim yakındır' diye yorumlamak da yanlış. Bu kadar faşizmin, faşist kapitalizmin ve yobazlığın haikm olduğu bir dünyada, asla devrim falan olmaz. Ama olayın başka bir boyutu var. “Avrupa’nın üstünde bir hayalet dolaşıyor, Komünizm hayaleti” diye biter, Marks’la Engels’in 1848 tarihli Komünist Manifestosu...
‘Komünizm hayaleti’ni tarih sahnesine çıkaran ise 19. yüzyıl kapitalizminin ‘vahşiliği’dir.
Bu olağanüstü tepki, Kapitalizm ile Komünizm arasında altüst oluşlarla dolu bir mücadele olarak 20.yüzyıla damgasını vurur. Kapitalizm, bir yandan Komünizm’e karşı kavga ederken, aynı zamanda kendi siyasal ve ekonomik krizlerini aşabilecek reformları da yapar.
Bu reformların temelinde rekabetçi yapılar yatar. Hem ekonomide hem siyasette rekabet korunur.
Bazen aşırılıklara karşı devletin eli devreye sokulur.
Piyasanın aşırılığı karşısında sosyal devlet ya da refah devleti sahneye çıkar, devletçilik ağır basar; siyasetin aşırılığı karşısında ise hukukun üstünlüğü kendini gösterir, ‘demokrasi korunur.’
Bir başka deyişle:
Kapitalizm geçen yüzyılda kendi krizlerinin üstesinden kendi kendine gelebilirken, Komünizm bunu başaramaz, özellikle ekonomideki komuta ekonomisi anlayışıyla iş ve aş konusunda iflas eder.
Kendi kendini reforme edebilir bir sistem olmadığı için de, 1989’da Berlin Duvarı’yla birlikte çöker.
Kimileri buna katılmaz, çöküş konusunda ‘kötü uygulama’ya işaret eder, Sovyet modeli ‘reel sosyalizm’le sosyalizmin gerçeği arasındaki ayrımın altını çizer.
Öte yandan, belki de Komünizm’siz kalmaya başlamasıyla birlikte, Kapitalizm’in acımasız çizgileri yeniden su yüzüne vurmaya başlar.
Reagan devrimi, Thatcherizm derken, ‘devletin eli’ ekonomide kaybolmaya yüz tutar, neredeyse her şey ‘piyasanın sihirli eli’ne terk edilir.
Ekonomide devlet tukaka edilir.
Biz de 24 Ocak’la birlikte, ağırdan alarak olsa da, devletçiliğe veda etmeye başlamıştık, 1980’lerden itibaren...
Serbest piyasa her şeydi. Devlet çok kötüydü ekonomide...
Ama şunu da belirtmek gerekir. Devletin ekonomide küçülmeye başlaması, özellikle Batı’da 1980’lerle birlikte olağanüstü bir ekonomik büyümeyi tetikledi. Kapitalizm küreselleşirken, dünyada refah çıtası da Çin ve Hindistan’la birlikte yükseldi.
2008’e kadar böyle geldi dünya.
2008 yılında Amerika’da finans sisteminde patlayan ve dünyaya yayılan büyük krizle birlikte küresel kapitalizmde işlerin hiç de sanıldığı gibi tıkır tıkır işlemediği ortaya çıktı.
Piyasa her şey demek değildi.
Kendi başına bırakıldığında acımasızlaşıyordu. Kendi başına bırakıldığında bünyesinde krizlerin doğuşuna kaynaklık edebiliyordu. Adaletsizlik, eşitsizlik, işsizlik üretiyordu.
Bu konuda, bir yandan finans sektörünün açgözlü patron ve yöneticileri, öbür yandan bu gidişe seyirci kalmış, reformlara yan çizmiş olan siyaset sınıfı büyük tepki topluyordu.
Bu durum özellikle Amerika için geçerliydi.
2008’den itibaren finans sektöründeki krizin faturasını çalışanlara, orta sınıflara ödetmek Amerika’da çok büyük bir öfke patlamasına, bir ‘isyan’a yol açıyordu:
Wall Street’in işgali!
Bu isyan şimdi yalnız Amerika’yla sınırlı kalmıyor, Avrupa’da krizin en çok vurduğu ülkelere de yayılıyor isyan ateşinin kıvılcımları...Bu derin hayal kırıklığını ben de paylaşıyorum.
Piyasanın başıboş bırakılmasının neden olduğu adaletsizliklere, eşitsizliklere başkaldıran, sağlık ve eğitimdeki hakçalıktan uzak düzeni protesto eden, bu açılardan siyasetçileri kınayan ‘Wall Street işgalcileri’ni elbette takdir ediyorum ama eas konu ve asıl soru şu: Yeni dünya nasıl kurulacak? Türkiye'nin rolü ne olacak? Rol alacak mıyız?' şeklinde konuştu.

ÖTV'nin, beceriksizliğin ve basiretsizliğin ürnü olduğnu da hatırlatan KUZU ELEKTRİK VE TAAHHÜT İŞLERİ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kuzu, şunları söyledi:

'Türkiye, yaşadığı gerçekleri göreniyor. AKP'nin adaletinin ne tuhaf bir şey olduğu, Ömür Tüketim Vergisi pardon, Özel Tüketim Vergileri ile bir kez daha anlıyoruz. Sen yatırım yapma, sigaradan, bir kadeh rakidan medet um. Bu zavalllıktır, iğrenç bir siyasettir, kokuşmuşluktur. Kalkınmadan ne amaçladığı ise nihayet anlaşıldı.
Olup bitenler meydanda. Laf ebeliğinde, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Başbakan Erdoğan’ı bile solladı. Yapılanların zam değil, güncelleme olduğunu söyledi. Sen ancak yalaka köşe yazarlarını, yandaş şakşakçılarını ve yobazları kandırırsın. Gider bir dua okursun, al sana oy işte. 'Züübkzade' misali. Bu sözler, 1950’lerde Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde gazetecilik yapanlara hiç yabancı değil.
Zaten aynı zihniyet, sonlarının aynı olmasını tabii ki temeni etmem ama gerçek bu ki, aynı kafanın ürünü bu siyaset. Model yani. Demokrat Parti 1954’te ikinci kez seçim kazandıktan bir süre sonra ekonomik sıkıntılarla karşılaşır. Hain Türkiye'nin ABD'ye ilk satılmaya başandığı dönemlerde. En çabuk ve kolay çare zam oldu. Zamlar birbirini izler.
Menderes zam sözcüğüne ifrit olmaktadır. Bakanlar, yapılanların zam değil, “fiyat ayarlaması” olduğunu söyler. İktidar yanlısı gazeteler de haberleri fiyat ayarlaması olarak verirler. Zira o zaman da, şimdi olduğu gibi, Erdoğan yalakaları gibi, Menderes yalakaları vardır. Muhalif ve bağımsız gazeteler ise, inadına zam sözcüğünü kullanırlar: Ekmeğe yine zam, benzin yine zamlandı, sigara zam şampiyonu; kısacası zam haberlerinden geçilmez.
Muhalefetin tutumu da bugünkünden hayli farklıdır.
Pahalılığı protesto için mitingler düzenlenmektedir.
Bugün MHP’nin varisi olduğu, Osman Bölükbaşı’nın Millet Partisi’nin mitinginde dolaştırılan ve üzerinde ucuzluk yazan kara tabut unutulmaz.
Biz bugünün güncelleme zamlarına dönersek; bunun nedenleri üzerinde farklı yorumlar yapılıyor. Ama bu zamların bir nedeni de halka kurbağa testi uygulamaktır. Biliyorsunuz, ılık suya atılan kurbağa dışarı sıçramaz, su kaynamaya başladığında refleksini kaybetmiş olur.
AKP iktidarı da halkın tepki refleksini zamlarla ölçüyor. Arkadan neler geleceğini yakında görürüz. Hoş bizim halkımız, mazoşist giib acı çekmeyi seviyor. Bir vurana bir daha dönüyor. Erdoğan herkesin hayat tarzının garantörü olduğunu söylemişti ya, işte böylece garantiye aldı; içki içme, lüks arabaya binme!
Bu, hayat tarzına müdahale değil de ne? Baksanıza, Erdoğan zamların zenginleri hedef aldığını söylüyor. Sanki, o zamları zenginler zincirleme zamlarla fakire yüklemeyecek! Yazık bu halkı aptalaştıranlara...'
 

Metin BOSNAKMetin BOSNAK