Şair olmak zor zanaattır. Düşünce törpüsüyle duyguya biçim vereceksin.
Yılların en uygun mevsimini, günlerin ‘işte o!’ diyeceğin dakikalarını bekleyeceksin.
Söz ve kelime avına çıkacaksın. Kimsesiz bir ormanda bir su pınarında peşinde koştuğun ceylanla göz göze gelecek ve en küçük sesten ürpereceksin. Söz ile karşı karşıya kaldığın o anı çıldırasıya kıskanacaksın. Gözlerine tutsak olacaksın. Kimi zaman ona biraz daha zaman verecek, ardından koşmanın hazzını yeniden- yineden yaşamak isteyeceksin. Aradığın, peşinden koştuğun o sözler bir gün ansızın dudaklarında can verirken; elinde bir kalem onları kâğıtlara gömeceksin. Sonra tez yitirilmiş bir sevgili veya evlat gibi başında yıllarca yas tutacaksın.
Bir gece kâbuslarla uyanıp kendini şehrin boş sokaklarına bırakacaksın. Sevgilinin hayalinin tüm sokakları doldurmasını ve nereye baksan onu görmek isteyeceksin. Gece bitmesin diye kimsesiz sokaklarda koşturacaksın. Ayak seslerin, en küçük esinti kulaklarında yankılanacak. Doğum ve ölüm gibi kendin kalacaksın. Güneş geceyi teslim almadan evvel titreyen harflerle yeniden-yineden kâğıda sarılacaksın. Yorgunluktan, uykusuzluktan lafı çok uzatmadan her şeyi anlatmak ve son nokta ile her şeyi bitirmek isteyeceksin.
Turgay Urgur