Bölgesel
Giriş Tarihi : 23-11-2011 11:45

O YIL TUNCELİ'DE NE OLDU?

CHP Tunceli milletvekili Sn.Hüseyin AYGÜN'ün Zaman gazetesinde 10 Kasım günü yayınlanan açıklaması üzerine, gerek CHP içinde ve gerek ise ülke genelinde, 1936-1938 yılları arasında Dersim bölgesinde yaşanan olaylarla ilgili yazılı ve görsel medyada tartışmalar başladı.

O YIL TUNCELİ'DE NE OLDU?

CHP Tunceli milletvekili Sn.Hüseyin AYGÜN'ün Zaman gazetesinde 10 Kasım günü yayınlanan açıklaması üzerine, gerek CHP içinde ve gerek ise ülke genelinde, 1936-1938 yılları arasında Dersim bölgesinde yaşanan olaylarla ilgili yazılı ve görsel medyada tartışmalar başladı.

Yaşanılan tartışmaların, anlaşılabilmesi için, Dersim bölgesi hakkında bazı bilgilerin bilinmesi gerekir. Dersim neresidir, Dersimliler kimlerdir. Sevgili dostum araştırmacı yazar Ali Kaya'nın Başlangıcından günümüze Dersim Tarihi adlı kitabı mutlaka okunmalıdır. Dersim ve Dersimliler tarihi üzerine yapılmış en kapsamlı çalışmalardan başında gelmektedir. (ilk üç baskısı Can Yayınları son baskı ise Demos tarafından yayınlanmıştır) Yine Prof Dr. Faruk Sümer Oğuzlar:Türkmenler adlı eseri ve Rıza Zelyut'un Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği adlı çalışması mutlaka okunmalıdır.

Dersimliler, alevi-kızılbaş Türkmenlerdir. Osmanlılar-Safevileri 23 Ağustos 1514 yılında Çaldıran' da yendikten sonra, Yavuz, Safeviler'in yanında saf tutan Alevilere karşı acımasız bir tutum benimser, Anadolu'da adeta bir Alevi avı başlatılır. Binlerce Dersimli alevi katledilir. Osmanlı zulmünden kurtulmak için, Dersim bölgesine yerleşen aleviler, ölmemek için çatışmak zorundaydılar. Yerleştikleri bölgelerde Kürtler ve Zazalar bulunmaktaydı, zamanla bu bölgelere yerleşen Alevi Türkmenler, yerleştikleri bölgelerde konuşulan Zazaca ve Kürtçe konuşmaya ve süreç içinde de tamamen Kürtçe ve Zazaca bu aşiretlerde egemen hale geldi. Bugün bölge insanı esas olarak kendisini Kürt yada Zaza olarak tanımlamaktadır. Eski mezarlarda ise Koç ve koyun heykelleri bulunmaktadır. Koç ve koyun simgesi Türkmen devletinin simgesidir .

Dersim olarak tabir edilen bölge, Tunceli ilinin tamamını, Erzincan, Bingöl, Elazığ ve Malatya illerinin bir bölümünüde içine alan bir bölgedir. Bugün anlaşıldığı şekli ile Tunceli il merkezi değildir. Dersim bir bölgedir ve merkezi de Hozat'tır.

Osmanlı zulmüne karşı yaşamlarını sürdürebilmek için, oldukça dağlık olan bölgeyi kendilerine yurt edinen aleviler, aşiretler olarak varlıklarını sürdürmekte, yaşamak için, eşkiyalık olarak tabir edilen yol ve yöntemlere başvurmaktaydılar. Dersimliler, zaman içinde Kürtleştikleri için, Kurtuluş Savaşı döneminde, Mustafa Kemal tarafından da Dersim Kürtler'i olarak tabir edilmekteydiler. Mustafa Kemal, Erzurum'dan Sivas'a giderken, Dersim bölgesinden geçer ve yol boyunca Dersimli Kürtlerin güvenliklerini atlı ve silahlı kişilerce sağladığını anlatır.

Ruslar, Erzincan ve Pülümür'ü işgal eder, ancak Dersimliler, Rusların daha iç kesimlere girmesine, kurdukları çeteler ile engel olurlar.

Kurtuluş Savaşı sona erdikten sonra, Dersim'de özellikle Pülümür, Hozat,Ovacık ve Nazimiye bölgelerinde yaşayan aşiretler, kendi aralarında çatışmakta, birbirlerinden yüzlerce kişi öldürmüşlerdir. Yiğitlik ölçütü, adeta kaç başka aşiretlerden kaç kişi öldürdüğü ile orantılanmaktadır. Aşiret mensupları, başkalarının malını yağmalamakta, Erzincan, Sivas, Elazığ köylerine baskınlar yapılmakta, bu köylülerin mallarını yağmalamakta, direnen olursa ise öldürmektedirler. Bölgede derebeylik sitemi hakim haldedir. Cumhuriyet'in kuruluşu ile birlikte bu yapı varlığını aynen muhafaza etmektedir. Aşiret arası çatışmalara bir örnek verecek olursak, Pülümür ve Nazimiye ağırlıklı Areyli aşireti ile Nazimiye ağırlıklı olan Haydaran aşiretlerinin çatışmalarında birbirleri nden yüzlerce kişi öldürdükleri, iki aşiret arasındaki düşmanlığın çatışma olmasada yıllar öncesine kadar sürdüğü de bir gerçektir.

Bölgede 1936 yılına gelinceye kadar, 1925'te Ovacık ilçesinde Koç Uşağı direnişi ve 1930 yılında ise Pülümür harekatı üzerine Pülümür direnişi yaşanır. Pülümür harekekatında 300 Dersimli ve ölür ve harekat bittiğinde ise toplam dört asker şehit olur. Harekat sonrasında ise Aşkirek, Dağbek ve Harşi köylerinden batı illerine kısmi sürgün yapılır.

1935 yılında, İsmet Paşa kendisine sunulan çeşitli raporlar üzerine, ''Dersim Planı'nı oluşturur.

Planın hazırlık ve silahsızlandırma aşaması üç yıl olarak belirlenmiştir.

Planın esası Dersim vilayetini yeni usulde teşkil etmektir. İlbaylık(valilik) dairesi oluşturulacak, bu daire kolordo karargahı şeklinde ve maksada elverişli olarak teşkil edilecektir. 1935-1936 yıllarında yollar yapılacak ve 1937 ilkbaharından itibaren de süratle Dersim silahtan tecrit edilecektir. Bundan sonra da Dersim'e verilecek şeklin safhası başlayacaktır. Bu plan üzerine hükümet, Dersim sorununu çözmek için şu kararı verir. Dersim silah zoru ile teslim alınacaktır. Dersimin kurtarılması ve aşiret sistemi ile aşiret anlayışının yıkılması için gerekli tedbirlerin alınacağı kararı verilir.

Devlet arşivleri incelendiğinde, aşiretlere mensup şahısların büyük oranda devlete vergi verdikleri ve askere gittikleri anlaşılmaktadır. (Bkz. Ali Kaya Dersim Tarihi sh.415)

Dönemin İç İşleri bakanı Şükrü Kaya'nın bir heyetle yaptığı inceleme sonucunda oluşturdukları ve başbakanlığa sunulan raporda, Dersim ahalisinin toprağa bağlı hale getirilmesi, geçim derdinden kurtulan Dersimlilerin eşkiyalığı bırakacakları belirlenmiş ve Dersim bölgesinde bulunan aşiretlerin ileri gelenlerinin ise hangi bölgelere sürüleceği belirtilir. 1935 yılında Tunceli Kanunu çıkarılır ve 1936 yılında, bölgeye asker konuşlandırılır. 3 Dağ bataryasından oluşan piyade taburu 4 ay Dersim'de kalır, Askeri harekat yapar ve evler, tarlalar yakılır yıkılır, bölgedeki insanların mallarına el konulur, ancak harekat başarısızlıkla sonuçlanır, askeri birliklerden 30 kişi ölür.

Bütün bu gelişmelerden sonra, 1 Şubat 1936 tarihinde geniş yetkiler ile yeni kurulan Tunceli iline vali-komutan olarak atanan Abdullah Alpdoğan'ın amacı, Dersim'e hakim olmaktı. Hükümet konakları, kışlalar, karakollar kurmak, yol, köprü yapmak, dispanser ve okullar açarak kültür araçlarıyla halkı yetiştirmek. Alınması planlanan önlemlerde amaç, Devlet düzenine geçmekti. Bundan aşiret reisleri rahatsızlık duymaktaydılar.

Devlet cephasinde bunlar yaşanırken, Seyit Rıza'nın çabalarıyla Koçan, Kureyşan, Yusufhan, Bahtiyaran ve Demanan aşiretlerinden bir birliktelik oluşturmak için Hozat'ın Deşt nahiyesinin Halvori köyünde toplantı düzenlenir. Bir komite oluştururlar ve toplantı sonunda köyde bulunan ziyarete giderek ziyaret suyunu içerek, yemin ederler. Sonuna kadar, sürgün ve katliamcılık kanununa karşı mücadele edeceklerine dair yemindir ettikleri.

Alpdoğan, Seyit Rıza ile gizli olarak anlaşma koşulları arar, kendisine bol miktarda para, Elazığ ovasında geniş bir arazi, dükkanlar vb. maddi teklifler yapar, ancak Seyit Rıza Bu teklifleri reddedilir. Semkan,Mazgirt,Pülümür ve Nazimiye ve diğer aşiretler tarafsızlıklarını ilan ederken, Hozat aşiretleri ise teslim olmaya karar verirler. Hozat aşiretleri, Alpdoğan ile görüşerek, hğkümetin her tür teklifini kabul edeceklerini bildirirler. Alpdoğan bu aşiretlerin tavrını ciddiye almamakta, önemli olan Seyit Rıza'nın gelerek teslim olması olduğunu aşiret resilerine bildirmekteydi.

Seyit Rıza'da Alpdoğan'a Dersimlilerin milli haklarının verilmesi, mümtaz bir idarenin sağlanması, yurt sahibi yapması ve uygarlaştırılması vb. isteklerde bulunur, bu isteklere Alpdoğan yanıt vermez.

Çatışmaların esas başladığı olay olan, Pah deresinin yıkımı Dersim halkı tarafından Soğzik köyünde askerin bir köylü kadına tacizde bulunması ile başladığı belirtilier. Devlet kaynakları ise böyle bir olayın olmadığı şeklindedir. Bu olay üzerine, Demanan ve Haydaran aşiretleri tarafından Harçık çayı üzerindeki Singeç köprüsü yıkılır ve askeri bölgeye yapılan hucum ile askeri birlikler aşiret bölgesinin dışına çıkartılır. Bo olay üzerine Mazgirt bölgesinde de aşiretler ile devletin askeri birlikleri arasında çatışmalar başlar.

Bu gelişme, Dersim'de ayaklanmanın başladığı işareti olarak algılanır ve Ankara 1937'ye gelindiğinde askeri harekatı zorunlu olarak görür ve 22.703 askerin bölgöye sevki öngörülür. Tüm bu gelişmeler üzerine Seyit Rıza, Alpdoğan'a savaşa karşı olduğunu bildirmek ve görüşme talebini iletmek için Bra İbrahim adlı kişiyi Hozat'a gönderir. Bu şahıs dönerken misafir olarak ladığı Deşt'e bağlı Sin köyünde Alpdoğanın emriyle Hozat kaymakamının görevlendirdiği Kırğan aşireti mensubu kişilerce öldürülür. Seyit Rıza bunun üzerine 100 kişilik silahlı bir güçle Sin köyünü basarak, katillerin kendisine teslimini ister, bu talep kabul görmeyince, Sin köyünün Hozat ile irtibatını sağlamak için kurulan karakolu basar, ardından hükümet birlikleri hemen har ekete geçer. Küçük birlikleri ezdirterek aşiretleri şımartmamak amacıyla, birliklerin yerlerini değiştirir. 4 Mayıs 1937 de Dersim genelinde uçaklar ile bildiriler dağıtılarak, halkı ayaklandırmaya çalışanları teslim etmeleri yada o kişilerin kendiliğinden teslim olmalaır halinde diğer halkın masum sayılacağı ibareli bu bildiriler Türkçe,Zazaca ve Kürtçe olarak iç dilde yazılmıştır.

17 Mayıs günü bir jandarma birliğinin Deşt-Torut arasında pusuya düşürülmesi ile birlikte çatışmalar başlar. Çatışmalara Bahtiyaran,Yukarı Abasan, Karabalan, Ferhadan, Haydaran, Demanan, Yusufan aşiretleri katılır. Çatışmalar şidetlendiği ölçüde bazı aşiretler teslim olmaya başlar.

Dersim bölgesinde yaşanan durum özetle bu şekildedir. Elbette, hiç kimse, feodal kurum olan aşiret sisteminin sürmesini savunmaz. Feodalitenin tasfiyesi, bölgede yaşayan insanların bu feodal yapı tarafından ezilmesi, cehalet içinde bırakılmasına karşı bölgede, devletin aşiret sistemini tasfiye etmesine karşı çıkmayacaktır.

Hiç bir modern devlet de buna izin vermez. Buna direnenlere karşıda devlet güç kullanacaktır. Ancak, Dersimde yaşanan bu gücün abartılı bir şekilde kullanılması, çatışmaya girmedikleri halde, isim isim tesbit edilerek köylerinden alınıp, yargılama dahi yapılmadan toplu olarak yapılan infazlardır. Yine, çatışmaların olduğu bölgelerde, tüm köyler yakılmış, yıkılmış, bazı bölgelerde ise çocuk ve kadın denilmeden yakalanan kişiler infaz edilmişlerdir.

Bu infazlar katliam boyutuna varmıştır. Suçu günahı olmayan masum insanlar katledilmiştir. Yerinden yurdundan sürülmüştür. Bu katliamları savunmak elbetteki olanaklı değildir. Özellikle Celal Bayar'ın başbakan olması ile birlikte bölgede esas katliamlar yaşanmıştır.

1937 ikinci yarısından 1938 yılı sonbaharına kadar, yapılan katliamlar, esas amacın önüne geçmiştir. Yapılan harekattan Atatürk'ün haberi yoktur demek olanaklı değildir, Trabzon ilinde bulunan ve Atatürk'ün belirli dönemlerde kalmış olduğu müze haline getirilmiş köşkte, Atatürk harita üzerinde kendi el yazısı ile yapılan harekata ilişkin çizimler yapmış notlar düşmüştür.

Bugün yapılması gereken şey, tarihin bir döneminde yaşanmış olan trajedinin, tüm belgeleri ile açığa çıkarılması, bu konuda, spekülsyon yapılarak, toplumumuzu Cumhuriyet ve Atatürk'e karşı kışkırtmanın önüne geçilmesidir.

Günümüzde bu kışkırtmayı esas olarak yapan, Cumhuriyet rejimi karşıtı olduğu Anayasa Mahkemesince tescillenen AKP'dir. AKP, Osmanlıyı savunurken, Osmanlı'nın Anadolu alevilerine karşı yıllarca yapmış olduğu vahşet ve kıyımı neden gündeme getirmemektedir. Alevilere karşı en sistematik katliam ve kırım Osmanlı tarafından yapılmıştır. Yüzbinlerce anadolu alevisi katledilmiştir. Bugün Anadolu alevilerine sahip çıkar gibi yapıpta Mustafa Kemal'e alevilerin saygı ve sevgisini yok etme amacı taşıyan AKP, öncelikle Osmanlının zulmünü yaptığı katliamları gündeme getirmelidir.

Anadolu alevileri ve özellikle de Tunceli halkı, 1937 ve 1938 de yaşanan bu insanlık dramına rağmen, Mustafa Kemal'i de CHP'ye de sevmekte saymaktadırlar. Çünkü, Osmanlı'da alevilerin insan olarak hiç bir hakka sahip olmadıkları gibi, alevilerin katlinin vacip olduğu fetvalarını unutmadık. Kuyulara binlerce aleviyi katledip gömen, Osmanlı'nın savunucusu zihniyetinin temsilcisi AKP'yi unutmadık.

 

 

Bir firma düşünün; şirketinizin profesyonel anlamda her türlü gereksinimde yanınızda olsun...'Lojistik Kurye' hizmetleri ile, her türlü iletinizi; taahhüt edilen zamanda, yerine ulaştırsın...Yetmesin; üretiminizin, hizmetinizin; aynı dağıtım ağı ile, ulaşacağı yerlere, eksiksiz ve yine taahhüt edilen zamanda ulaşmasını sağlasın...Yine yetmesin, her türlü web tasarımınızı; en son tekniklerle; tüm dünya ile paylaşsın, yeni doğacak ekranınıza siz bile şaşırın...Yetmesin, her türlü araç kiralama ve benzeri ihtiyaçlarınızda; yine oldukça profesyonel bir mantık ve süreç çerçevesinde, bu ihtiyacınızı da eksiksiz yerine getirsin...Böyle komplike bir şirket, olsa olsa; genç ve girişimci işadamı Yaşar Karakelle'nin yönetim kurulu başkanlığını yaptığı YKK HAN GRUP olabilir...www.ykkhangrup.com

Metin BOSNAKMetin BOSNAK