Ekonomi
Giriş Tarihi : 07-08-2011 16:21

KİMİ YÜZÜYOR, KİMİ İÇİYOR; KİMİ İSE SADECE BAKIYOR; KIYAMET DE KOPMUYOR

Güney sahillerinin havalı 'beach'lerinde buzlu kahveler, köpüklü biralar, yazlık kokteyller; Diyarbakır'dan, Van'dan, Mardin'den gelen gençler tarafından servis ediliyor. Söz, Kaş ve Bodrum'un yorgun turizm emekçilerinde.

KİMİ YÜZÜYOR, KİMİ İÇİYOR; KİMİ İSE SADECE BAKIYOR; KIYAMET DE KOPMUYOR

Güney sahillerinin havalı 'beach'lerinde buzlu kahveler, köpüklü biralar, yazlık kokteyller; Diyarbakır'dan, Van'dan, Mardin'den gelen gençler tarafından servis ediliyor. Söz, Kaş ve Bodrum'un yorgun turizm emekçilerinde.

Kumsallar satıldı, üzerlerine şezlong ve şemsiye atıldı, adı ‘beach’ oldu, plaj kültürü değişti. ‘Beach’e gidenler zamanla daha fazla hizmet beklemeye, işletmeler de ucuza yazlık işçi temin etmeye başladı. Yazlık yerler, üç kuruşa, günde en az 14 saat çalışan mevsimlik işçilerle doldu. Çoğu da aslında tatil yeri olmayan uzak kentlerden gelen gençler. Biz tatil yapıp eğlenirken, güneşin altında çalışanlar anlatıyor...
‘Denizden korkuyorum’
Sercan 16 yaşında. Ordu’da turizm lisesinde okuyor. Samsunlu. Okulda yatılı kalıyor. Babası çiftçi, fındık yetiştiriyor. Annesi ev hanımı. Sercan ilkokula giderken ayrılmışlar. Kız kardeşi ilkokula gidiyor. Hayatında ilk kez Bodrum’a gelmiş. “Bodrum’u çok merak ediyordum, televizyonda göründüğü gibiymiş, hareketli” diyor. “Çalışırken sıcaktan bunalmıyor musun, yüzmek istemiyor musun?” diyorum. “Yüzme bilmiyorum, öğrenmek de istemiyorum, denizden korkuyorum” diyor.
Sabah başlayıp, gece 12’ye kadar çalışıyormuş. Sekiz günde bir izin yapıyormuş. Müşterilerle ilgili en büyük sıkıntısı ‘suratsızlıklarıymış’. “Suratsız müşteriye servis yapmak içimden gelmiyor” diyor. Bu işi yapmayacakmış, İngilizce öğretmeni olmak istiyormuş. İngilizcesi çok iyiymiş. Turistlerle pratik yapmaya çalışıyormuş ama “Onlar hep yemek ismi söylüyor, benimle başka bir şey konuşmuyor, yemek isminden başka İngilizce bir şey konuşamıyoruz ki.” diyor.
‘Buraya laptop almak için geldim, bir daha da gelmem’
Nejdet Esmer 19 yaşında. Diyarbakırlı. Kaş’ta bir otelde komi olarak çalışıyor. Diyarbakır Güzel Sanatlar Lisesi’nde son sınıf öğrencisi. Ağabeyi, beş yıldır Kaş’taki bir balıkçıda garsonmuş. Bu sene Nejdet’e “Sen de gel” demiş. “Laptop almak istiyordum. Yazın burada çalışıp para biriktirirsem alabilirim diye düşündüm” diyor. Öğlenleri üç saat izni varmış, “Otel gündüz boş oluyor. Müşteriler kahvaltı ettikten sonra denize gidiyor, ben de öğle tatilinde denize geliyorum” diyor.
Yüzme bilmiyormuş, öğrenmeye çalışıyor. ‘fazla ileri’ gitmiyor. “Akşamları ne yapıyorsun?” diyorum. “O kadar yorgun oluyorum ki, yorgunluktan uyuyamıyorum bile” diyor. Yine de bazen dışarı çıkıyormuş. Bara gitmiyormuş, bakkaldan bira alıp meydanda takılıyormuş arkadaşlarıyla. Arkadaşları otelde birlikte çalıştığı çocuklar. Kimisi Antep’ten gelmiş, kimisi Urfa’dan… Hepsi günde en az 14 saat çalışıyor. Garson, bulaşıkçı, resepsiyonist olarak…
Diyarbakır’da sürekli resim çiziyormuş Nejdet, en çok yağlıboya çalışıyormuş. “Mimar Sinan’a girmek istiyorum” diyor, İstanbul’a gelecekmiş. Sattığı tabloları olmuş. “Geçen sene bir tablomu 9 liraya sattım” diyor. “Diğerleri de okul koridorlarında sergilendi”. Diyarbakır’da malzeme bulabiliyormuş. “Sanatla ilgilenen çok insan var. Yağlıboya, tuval, fırça bulmak çok kolay. Pahalısı da var, ucuzu da. Tek tüp almazsan, 12’li alırsan ucuza gelir” diyor. Kaş’ı beğenmiş ama pahalı bulmuş. “Diyarbakır’da 2 lira olan bir şey burada 9-10 lira” diyor. “Annemlere hediye götürmek istiyorum, yeğenime, ablama filan. Diyarbakır’a dönerken çarşıya çıkacağım, herkese uygun bir şey, hatta iki şey almayı düşünüyorum” diyor.
Rock dinliyormuş. Cem Karaca, Duman, Barış Manço seviyormuş. Şarkıları internetten indiriyormuş. “Yazın Diyarbakır’da iş yok. O yüzden herkes buralara geliyor çalışmaya” diyor. “Yazın evinden uzakta çalışmanın en kötü yanı ne?” diyorum. “Evi, annemleri özlüyorum, yeğenim var Enes, onu özlüyorum, tek kötü yanı bu” diyor. “İnsanlar denize girerken çalışmak zorunda olmak?” diyorum. “Ben de giriyorum denize, buraya gelmesem hayatımda hiç denize girememiş olacaktım, çalışsam da en azından günde üç saat denize girebiliyorum” diyor.
Nejdet her gün izinli olduğu üç saat boyunca denizden çıkmıyor, her dakikayı yüzme öğrenmek için harcıyor. “Yorulmuyor musun? Buradan çıkıp bir de çalışacaksın” diyorum. “Yok yorulmuyorum, hem zaman kısıtlı” diyor. Farklı insanlarla tanıştığı için mutluymuş. “Benim dinim İslam, onunki Hıristyanlık. Birbirimizle anlaşabiliyoruz, bu çok güzel” diyor. Yaşıtı Hollandalı bir kızla tanışmış. “Dil olmadığı için konuşamadık ama yine de anlaştık. Sarışın, güzel, adı Marlesse” diyor. Sarışın olduğu için ilginç gelmiş Marlesse. “Ama bakışları tatlı gelirse, esmerden de hoşlanırım, illa sarışın olması gerekmez” diyor. Kaş’a bir daha gelmeyi düşünmüyor, “Laptop’u aldıktan sonra bu iş bitecek” diyor.
‘Bazen denize atlamak istiyorum’
Ferhat 16 yaşında. Yazın çalışmak için Ordu’dan Gündoğan’a gelmiş. Perşembe Turizm Otelcilik Lisesi’nde okuyor, lise sona geçmiş. Bir otelin ‘beach’inde zorunlu staj yapıyor. Günde 14 saat çalışıyor, ayda 500 lira kazanıyor. “Sabah 06.30’da kalkıyorum. Temizlik yapıyorum, büfeyi açıyorum, restoranı süpürüyorum, masaları sandalyeleri düzeltiyorum. Müşteriler kahvaltıya geliyor. Kahvaltı bitince denize gidiyorlar, biz de plajda çalışmaya başlıyoruz. Su, bira, kola, pizza istiyorlar, servis yapıyoruz” diyor. Yüzme öğrenmeye çalışıyor, denize akşamları giriyor.
“Burada çalışmanın en kötü yanı ne?” diyorum, “Bazen çok bunalıyorum, tişörtümü çıkarıp denize atlamak istiyorum” diyor. Çalışırken denize girmek yasakmış. “Patron sene sonunda not verecek, ona göre geçip kalacağım belli olacak” diyor. Ama zaten bu işi yapamayacağını anlamış. “Bu iş kötüymüş. Akrabalarımız turizm iyidir, yaz demişlerdi ama turizm turiste güzel, tatil yapana güzel, çalışana niye güzel olsun ki?” diyor. “Ne iş yapmayı istersin?” diyorum. “Bu iş olmasın da ne olursa olsun. Ordu’ya gidince dershaneye yazılacağım, başka bir iş yapacağım, bu iş olmaz.” diyor.
‘Midyenin büyüğünü istiyorlar’
Yasin Özay 36 yaşında, 8 yaşından beri Bodrum’da midyecilik yapıyor. Midye baba mesleği. Babası Şehmus Usta Bodrum’un ilk midyecisi. Yasin, aslen Mardinli. Ama artık ailece İzmir’de yaşıyorlar. “Midyeleri annemle kız kardeşlerim hazırlıyor, babam ben ve erkek kardeşlerim satıyoruz” diyor. Günde 400-500 tane midye satıyormuş. Her gün saat 13.00’te satmaya başlıyor, plajları geze geze akşam ediyormuş. “Mesai ne zaman biter?” diyorum, “Midye bitince” diyor. Bazen teknelerden sipariş geliyormuş, “Özel parti filan olunca iyi oluyor” diyor.
Herkes tatil yaparken çalışmaktan gocunmuyormuş. “Benim için de tatil gibi oluyor” diyor. Sıcaktan şikâyet etmiyor. Müşterilere midyeyle birlikte ıslak mendil de veriyor. Kredi kartı da geçiyormuş. Civardaki esnaftan aldığı POS makinesini kullanıyormuş. Müşterileriyle arası iyiymiş, “Ellerinde byüdüm” diyor. İkram, illa ki oluyormuş, “Herkes önce bir tatmak istiyor” diyor. “Helal olsun, ikram tabii ki olur… Ama herkes en büyük midyeyi en ucuz fiyata istiyor” diyor. Yazlarını midye tezgahında geçiren Yasin, kışın İzmir Eşrefpaşa’da kuaförde çalışıyor.
‘Orada güneşi satıyorlar’
Tolga Kaplan Vanlı. İki yazdır Gündoğan’da mısır satıyor. Ayda 300 lira kazanıyor. Mısırlar bitince mesai bitiyormuş ama erken biterse, mısır arabasının sahibi tekrar mısır dolduruyormuş. “Akşam antrenmana gidiyorum. Gündoğanspor’da oynuyorum” diyor. O yüzden mısır arabasının tekrar doldurulmasından pek hoşlanmıyor. Baba şoför, ağabeyler inşaatçı. Bodrum’daki evleri hep onlar yapmış, annesi de gelmiş Bodrum’a ama Van’ı özlüyormuş, ‘galiba geri dönecek’miş.
“Bunlar denize girerken benim zoruma gitmiyor ben denize doydum zaten. Bir insan günde beş tane mısır yerse artık onun canı mısır ister mi? Benim canım da deniz meniz istemez ama sıcakta mısır satmak hiç çekilmiyor, bir de oruçlu olunca iyice zorlaşıyor” diyor. İlerdeki plaja bakıp, “Zaten ben sabah kimse yokken girerim denize, buralardan değil ama. Bak abla, bunlar orada güneşi satıyorlar, burada bedava” diyor. Kışın okula gidiyor, yazın biriktirdiği parayla okul masraflarını karşılıyor.
 

Metin BOSNAKMetin BOSNAK