Gündem
Giriş Tarihi : 07-05-2011 08:06

KANAL İSTANBUL KARADENİZ'İN DE BÖLGE HALKININ DA SONU OLUR

Prof Prof. Dr. H. Murat Çekirge, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çılgın-Çalıntı Kanalİstanbul projesinin, Karadeniz sularında ölü tabaka içinde bulunan ölümcül Hidrojen Sülfür gazını açığa çıkarabileceğini belirterek, "Kanalİstanbul, Karadeniz'in su bütçesi dengesini bozmadan yapılmalıdır, bu gerçekleşmediği takdirde bütün Karadeniz bölgesi tehdit altındadır" dedi.

KANAL İSTANBUL KARADENİZ'İN DE BÖLGE HALKININ DA SONU OLUR

Prof Prof. Dr. H. Murat Çekirge, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çılgın-Çalıntı Kanalİstanbul projesinin, Karadeniz sularında ölü tabaka içinde bulunan ölümcül Hidrojen Sülfür gazını açığa çıkarabileceğini belirterek, "Kanalİstanbul, Karadeniz'in su bütçesi dengesini bozmadan yapılmalıdır, bu gerçekleşmediği takdirde bütün Karadeniz bölgesi tehdit altındadır" dedi.

Çekirge ANKA'ya yaptığı açıklamada, bugünkü Karadeniz'in oluşumunda, Akdeniz sularının kırılmayla meydana gelen boğazları geçerek bu kapalı havzaya geldiğini belirterek, buradaki bütün canlıların öldüğünü ve içinde H2S, hidrojen sülfür olan ölü bir denizin oluştuğunu kaydetti. Ardından diğer kaynaklardan gelen suların bu ölü kütle üzerinde birikerek içinde hayat olan bir tabaka meydana getirdiğini ifade eden Çekirge, "Bu tabaka Karadeniz'e gelen ve giden sularla dengedir ve yine bu üst tabaka bir basınç meydana getirmekte ve H2S gazını ölü tabaka içinde tutmaktadır. Yeni bir kanaldan akan sular bu tabakayı incelterek bu basıncı azaltacaktır. Netice olarak ölümcül H2S gazi atmosfere geçebilecek ve bölgede yasayan her canlı için bir tehlike olacaktır. Kanalİstanbul Karadeniz'in su bütçesi dengesini bozmadan yapılmalıdır. Bu gerçekleşmediği takdirde bütün Karadeniz bölgesi tehdit altındadır. İçinde H2S olan deniz suyunda basınç ortadan kalktığında, H2S hemen açığa çıkmaktadır ve ölümcüldür" dedi. Su dengesinin korunmasının çok ayrıntılı hesaplamalar gerektirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Çekirge, şöyle devam etti:

"Karadeniz'den su kaybını en aza indirmek için kilit sistemlerinin kanalın yapımında kullanılması gerekmektedir. Bu kilit sistemleri maliyeti oldukça değiştirecektir. Kanal suyu akan su olmaması halinde yine de canlı tutulması gerekmektedir, diğer deyişle yeterli oksijeni olmalıdır. Bu da ele alınması gereken diğer bir konudur. Bu bir kapsamlı proje konusudur, inceleme yapmadan bir şey söylenemez, fakat tehlike açıktır. En yeni mühendislik doktrinine göre doğanın hiçbir elemanına, sosyal yapı dahil, zarar verilmeden böyle bir yapının yapılması gerekir. "

Bu arada uzmanlar, İstanbul’a açılacak kanalın, denizde yaşayan canlı türlerini olumsuz etkileyeceğini söyledi.
Marmara ve Karadeniz’in Kanal İstanbul projesi ile ikinci kez birleştirilmesi deniz yaşamını da olumsuz yönde etkileyecek. Deniz bilimi uzmanları, ikinci boğazın gemi trafiğinde ve buna bağlı olarak denize bırakılan balast suyu miktarını çoğaltarak bu sularla taşınan istilacı tür sayısında artışa yol açabileceği uyarısında bulundular. Uzmanlar, Karadeniz’in Akdenizleşme sürecinin hızlanabileceğine, Karadeniz’in su bütçesinin azalabileceğine ve balıkçılığın tamamen değişebileceğine dikkat çektiler.
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayram Öztürk, kanaldaki akımın iki tabakalı olması halinde daha fazla Akdeniz kökenli türün Karadeniz’e girebileceğini belirterek “Yani Karadeniz’in Akdenizleşmesi süreci artacaktır. Tıpkı Kızıldeniz kökenli türlerin Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e geçmesi ve buradaki biyoçeşitliliği değiştirmesi gibi…” dedi. Karadeniz’e Boğaz yolunun dışında yeni bir yolla su verilmesinin birçok göçmen balık türünün bu denize geçmesi anlamına geldiğini kaydeden Öztürk, “Bu da Karadeniz’de balıkçılığı olumsuz etkileyebilir. Projenin bütün olumlu ve olumsuz yönlerini tartışmaya açmak gerek” dedi. Karadeniz’in Marmara Denizi’nden 40 cm. daha yüksek olduğunu vurgulayan Öztürk, şu noktaların altını çizdi:
“Ancak su debisi bellidir. Daha fazla suyun üst akıntıyla Marmara ve buradan da Ege’ye geçmesi, Karadeniz’in su bütçesini azaltır. Bu ise hem balıkçılık hem de hidrojen sülfür tabakasının sınırlarının değişmesine neden olabilir. Marmara ve Karadeniz su mübadelesinin değişmesi veya tabakanın incelmesi bütün havzaya olumsuz etki yapabilir. İstanbul’un arıtması Karadeniz’e verilmektedir. Alt akıntının değişmesi veya incelmesi halinde arıtma sonrası dip akıntısıyla Karadeniz’e verilen su geri dönebilir ve arıtma etkisiz kalabilir.”
Dip yapısı bozulacak
İÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Melek İşinibilir, kanalın temiz ya da kirliliğin yoğun olduğu bölgeden geçmesine bağlı olarak etkilerinin farklılaşacağını belirterek “Kanalın derinliğine bağlı olarak dip yapısı bozulacak. Dipte yaşayan balıklar ve omurgasız canlıların durumu ne olacak bilinmiyor” dedi. Her iki boğazın da deniz trafiğine açık olması halinde geçiş yapan gemi sayısının artacağını dile getiren İşinibilir “Uluslararası sulardan gelen gemilerin artması ile gemilerin denize bıraktığı balast suyu miktarı da artacak. İstilacı türler balast suları ile taşınıyor. Bu durumda istilacı tür sayısı da artabilir” diye konuştu. İÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Ahsen Yüksek, kanal nedeniyle yerli türlerin riske girebileceğini belirterek, “Deniz yaşamına olumlu ve olumsuz etkileri olabilir ancak şu an bunu bilmek zor. Çalışmaya ihtiyaç var” dedi.
 

AdminAdmin