Devlet Bahçeli’ye kızmaya çalışarak, kendisini haklı mı çıkarmaya çalışıyor? Buna kimse inanmaz. Yalçın Topçu ve arkadaşlarının neden “Evet” dediğini, “Evet” diyorsa da bu kadar kendini heba edercesine ortalığa düşmesini anlamak mümkün değildir.
Kaldı ki, 12 Eylül’ü yapanların yargılanması ve ceza almaları mümkün değildir, Ülkemizde kanun değişiklikleri geriye yürümez, ayrıca zaman aşımı denen bir durum söz konusudur. Aynen bu Anayasa değişikliğini yapanlar gibi Yalçın Topçu da ülkücülerin saf olduğunu zannetmekte ve zekâları ile alay etmektedir.
Bu Referandumda Saadet Partisi de “Evet” demektedir, AKP ile aynı gelenekten gelmelerine rağmen, Yalçın Topçu’nun yaptığı gibi, AKP’ nin Gençlik Kolları teşkilatı rolüne soyunmuş değillerdir.
Yalçın Topçu, acaba 24 saat kesintisiz demokrasi için mi, iddia ettiği gibi 12 Eylül mağduru olduğu için mi, yoksa herkesin bildiği gibi ve kendisinden açıklamasını istediğimiz, (bir türlü açıklayamayacağı) nedenlerden dolayımı, varını yoğunu ortaya koymaktadır?
Ben de; Muhsin Başkan’ın bir dava arkadaşı olarak, kendi siyasi ikbali için, BBP’ yi birtakım tezgâhlara alet ettiği için, Ülkücü tavır sergilemediği için, kraldan çok kralcı olduğu için, her sıkıştığında Muhsin Başkanın arkadaşı olduğunu söyleyerek istismar yapıp timsah gözyaşları döktüğü için hakkımı helal etmiyorum. Kendi partisinde, kendisi gibi düşünmeyen insanlara çamur ve iftiralar attırdığı için, Yalçın Topçu’ya, hakkımı helal etmiyorum. Yalçın Topçu’yu ve arkadaşlarını Allaha havale ediyorum.
Yalçın Topçu’ya ve arkadaşlarına soruyorum, kendi ifadeleri ile “Muhsin Başkanın şahadet sürecinde, devletin itibarı Keş Dağlarının altında kalmıştır” diyordu, acaba bu konuda hükümet partisi olan AKP’ ye hakkını helal ediyor mu dur? Genel Başkanlığını yaptığı camiasına bir açıklama yapmayı düşünür mü? BBP’ de ki Ülkücüler, Yalçın Bey’ den bu soruların cevabını bekliyor. Yoksa gereğini yaptı da devletin itibarı kurtuldu da partilileri mi bilmiyor, ya da yılların klasiği gibi kesin bir bildiği var ve zamanı geldiğinde mi partililerine söyleyecek?
Geçtiğimiz günlerde makam ve ikbal peşinde dolanarak, Bir TV kanalında arkadaşı ve Genel Başkan Yardımcısı olan bir zat “Muhalif olanlar” ı Ergenekoncu olarak suçlarken hangi dava adamlığı vasfı ile ve nereden aldığı cesaret ile böyle konuşmuştur?
Kendisine muhalif olanların toplamış olduğu kurultay imzalarını teslim etmek için gelenleri partiye aldırmayarak kaç saat kesintisiz demokrasiye hizmet etmiştir?
Bu kirli pazarlıkların ve kirli üslubun sorumluları, gerçekte “Ülkücü” olanları asla temsil edemezler. “Milli-Gayri Milli” ayrışmasının su yüzüne çıktığı şu günlerde Milli tavrın ortaya konulması gerekmektedir.
Ülkücülük her şeyi bir tarafa bırakarak, illa da milletvekili olmak değildir, Ülkücülerin iktidar mücadelesi; ülkenin birliği, bütünlüğü ve “Milli Devlet” ülküsünün gerçekleşmesi uğrunadır. Günümüzde, her zamankinden daha fazla ülkemizi tehlikenin eşiğinde görüyorsak bunun sorumluları ile Ülkücülerin yan yana yürümesi mümkün değildir.
Bundan sonra Sayın