Cumhuriyet Üniversitesi Haberleri
Giriş Tarihi : 16-05-2020 07:46

DAHA FAZLA ŞEHRE, İNSANA VE ÜNİVERSİTEYE KIYMAYIN!

Gazetemiz Genel Yayın Koordinatörü Uzm. Oğuz DEMİRKAYA Sivas Cumhuriyet Üniversitesini yazdı...

DAHA FAZLA ŞEHRE, İNSANA VE ÜNİVERSİTEYE KIYMAYIN!

DAHA FAZLA ŞEHRE, İNSANA VE ÜNİVERSİTEYE KIYMAYIN!

Türk-İslam kültürü insanı merkeze alan bir anlayışın öncüsü olarak bugünlere kadar gelebilmiş, insanı yaşat ki devlet yaşasın düsturu üzerine inşa edilmiş bir medeniyet olarak tarihte ve tarih kitaplarında yerini almıştır. En son 19 Mayıs 1919’da emperyalizme yani sömürgeciliğe karşı kutlu bir mücadele Mustafa Kemal Atatürk’ün yaktığı istiklal meş’alesi ile tüm dünyaya Türk milletinin yüceliğini ve hür yaşama azmini kazımış, adeta destanlaşmış, tüm tutsak uluslara örnek olmuş akabinde ise kör, sağır dünyaya demokrasi ile insanlık dersi vermiş, fazilet ve erdem rejimi olan Cumhuriyeti ilan etmiştir.

Cumhuriyetimiz zaman zaman kökü dışarıda karanlık eller tarafından zayıflatılıp zaafa uğratılmaya çalışılmış, Cumhuriyetin kazanımlarının kurumsal hale gelmesi engellenmek, Türk’ün varlığına darbeler vurulmak istenmiştir. Türkiye’de ucu emperyalistlerin elinde olan kimi oluşumlar, dernekler, tarikat ve cemaat yapıları ile terör örgütleri emperyalistlerle ortak operasyonlar yapmak istemiş, devleti içten içe çökertmek, türlü vasıtalarla tartaklamak, anayasa ve devletin koyduğu kanunlara ve verdiği haklara karşı durmak, algı oluşturmak gibi görevler üstlenmişlerdir. Devleti tartaklamayı kendine şiar edinmiş bu türden kişilerin değiştiğine ve değişeceğine inanmak bir gaflettir.

Milletten gibi görünüp koynunda haç taşıyanlar, millete ve milletin evladına şaşı, üstüne bastığı topraklara hor bakarak bugün misyonlarına devam etmektedir. Bu misyona ve suça ortak olmamak için devletimizin geçirmiş olduğu badireleri göz önünde tutarak devleti temsil eden kişilerin çok dikkatli olmak gibi bir sorumluluğu vardır. Dikkat, yüksek bir şuur ve ruhun eseridir. Bu ruh gücünü değerlerinden, kültüründen ve en önemlisi bağlı olduğu devlete ve millete mensubiyetinden almaktadır.

Dikkat ediliyor mu? Şimdi asıl konumuza gelelim. Anadolu’nun merkezinde bir şehirde bir üniversitemiz var. Adı Cumhuriyet Üniversitesi. Adını devletin adından alan bir üniversite. Adı, bağımsız Türk devleti ve milletine yol olmuş, fikri hür, vicdanı hür, gönlü bir, dili bir, dini bir millete ülkü olmuş bir şehirde yoğrulmuş. O yüzden “Cumhuriyetin temellerini burada attık” denilmiş.

Kendi başına üniversiteler olmaz. Üniversiteler insanla, şehirle, ülkeyle, dünyayla birlikte yürümek yarınlar hazırlamak zorundadır.

Hukuk adamı yetiştiren üniversitelerde hukuksuzluk, haksızlık, adam kayırma, yakınlarına öncelik vermek olmamalıdır. Göz göre göre açık açık bunu yapmak ve savunmak ahlaki değildir. Defalarca ulusal basına eş, dost, akraba yapılanması ile konu olan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi adalete ve hukuk devleti anlayışına olan güveni hırpaladığının farkında mıdır? Danışman Taner Çiftçi’nin eşi nasıl alınmıştır üniversiteye? Nasıl şartlar konulmuştur? Diğer danışmanların referanslarıyla alınanlar kimlerdir? Genel Sekreter’in yeğenlerine ne demeli. Üst yönetimin dirsek teması oldukları derneklerden, ordan buradan alınanlara ne diyeceğiz. Üniversite vakfına koordinatör yapılan kişi kimdir? Niçin, hangi yeterlilikle oradadır bilen ve anlamlandıran var mıdır? “Yeğenimiz diye aç mı kalsınlar”, dediler. Evet, hak etmiyorsa ve hak etmediği bir yere getiriliyorsa aç kalsınlar daha iyi. Daha doğru. Doğrunun eğrildiği gün kıyamet kopar. Üniversite yönetimi Hz. Ömer’in kemiklerini sızlattığının, Allah’ı, peygamberleri, milletimizin Bilge Kağan, Alparslan, Fatih Sultan Mehmet vb. tüm büyük şahsiyetlerini incittiğinin, Erol Güngör, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Fethi Gemuhluoğlu, Karakoç’ları küstürdüğünün farkında mıdır? Hangi dava ve ne uğruna bunlar yapılmaktadır?

Öğretmen yetiştiren üniversitelerin geleceğin öğretmenlerine model olma gibi özelliğe sahip olmaları gerekir. Bu konuda Cumhuriyet üniversitesi model midir? Eğitim fakültesinde akraba kontenjanından Dr. Öğretim üyesi yapılan kişi tamamen kendi emeği, hakkı, çabası ile mi oraya oturmuştur? Yüksek Lisans ve doktora yaptığı dönemin enstitü müdürü ve sonradan rektörü kimdir? İki yıllık bölümde aldığı eğitim, açık öğretimden tamamladığı lisans ve işletme alanındaki yüksek lisans ve doktorası Eğitim fakültesi ile uyumlu mudur? Öğretmenlik formasyonuna sahip midir? Siz öğretmenlik bölümü mezunu olmayan ve bu formasyona sahip olmayan bu alanlarda yüksek lisans ve doktora yapmamış birini Eğitim Fakültesine hoca yapar mısınız? Böyle mi model olunuyor? Bu nasıl bir vicdan, nasıl bir sorumluluktur. “Sorumluluk ağırdır” Vebali de o ölçüde ağırdır.  “Hele Hak namına haksızlığa ölsem tapamam” diyen büyük şair, adam olan Akif, adam kalan Akif ve adam olarak ölen Akif ne düşünüyor acaba? 

Cumhuriyet üniversitesinde bir çok bölümün hali perişandır. Bu perişan hal ile insana, şehre, ülkeye, dünyaya nasıl faydalı olunacak? Kamuya memur ve bürokrat yetiştiren Kamu Yönetimi Bölümünü bir araştırın. Kaç hoca var. Yeterli mi? Tarih bölümüne bakın, inceleyin Sivas’ın tarihine katkısı ne ölçüdedir? Bölümden kimler gelmiş, kimler geçmiş bakın. Ana Bilim Dalları’nın hepsi mevcut mu bakın. Sosyoloji bölümüne göz atın. Faydasız ve kolay anket çalışmaları ve vakit geçirmek dışında ne işe yarıyor. İlahiyat fakültesinin durumu zaten ortada en üst düzeyde üniversite yönetimi ile temsil ediliyor. Dekanları “Arapça olmadan ibadet yapamazsınız” diyor. Arkeoloji, Antropoloji bölümleri nerededir? Mühendislik Fakültesi ne yapıyor? Fizik bölümleri hocalarının keyfi yerinde midir? Matematik bölümü hoş mu? Edebiyat bölümü ekol olmuş mudur? Yahut hangi ekolün devamıdır? İçlerinde roman, hikâye yazarı var mıdır? Tiyatrosu oynanan kaç hoca vardır? Güzel Sanatlar kalmış mıdır?  Daha yazacak çok şey var lakin şairin dediği gibi “Söylesem hüzün olur, Söylemesem de hüzün, Zaten sözler de bezgin, Kime ne anlatsın” 

Şehirde esnaf sizi konuştu, ticaret sizi konuştu. Hakkı yenen, ötelenen vatandaşlar, çocuklarımızın ahı kalmasın diye beddua etti.

MHP’li Cemal Enginyurt bir TV programında size veryansın etti. Ülkücü ve Türk milliyetçiliği düşmanlığı yaptığınızı söyledi.

Metin Külünk madde madde sizi sorguladı. İşinizi yapın dedi. Bilimle uğraşın dedi.

CHP milletvekili sizi meclise taşıdı. Hastanenin  düştüğü durumları dile getirdi. Stend konusu gündem oldu. Gece gündüz dur durak  bilmeden çalışan doktorlar döner sermayelerini alamadıklarını konuştular. Giden doktorlar oldu. Yerleri dolmayanlar oldu. Yani 4 yılda hastaneye olanlar oldu. Tıp Fakültesi huzursuz, ümitsiz hale geldi. Şimdi yeni hastanenin temelinin atılacağını söylüyorsunuz. Şimdiye kadar neredeydiniz? Kapılar yapılıyor, kadrolar dağıtılıyordu değil mi?

Üniversite personelinden aile birliği sayenizde bozulanlar oldu. Devletin yasalarına rağmen kolaylık tanınmayanlar oldu. Kapınızı çalan zor durumlardaki yetişmiş insanların sabrını zorladınız, telafisi mümkün olmayan yaralar açtınız. Psikolojisi bozulanlar oldu. Kendine başka üniversite arayanlar oldu sayenizde.

Üniversitenin yanı başında kafelerde silahlar konuştu. Üniversitenin yanı başında kafelerde yıl başı eğlencelerinde müstehcenlik sergilendi, oynandı.

Güvenli yerleşke dediniz. Kazalar oldu.

Haberlere davalar açtınız. Sizin gibi düşünmek zorunda olmayan yerel basına karşı cephe aldınız. Bırakın yazsınlar. Bırakın düşünsünler. Basın dengedir. Basın fikirdir. Basın kontroldür.  Basın sadece reklam aracı değildir. Basın sadece boy boy resimlerin yayınlandığı yerler değildir.

Bakın bir düşünün. Dikkate alın. Sivas Postası gazetesinde yayınlanan bir köşe yazısında 28 Şubat zulmü ile eş değer tutuldunuz. Başkalarına sorgulatmadan kendiniz kendinizi sorgulayın. Kendinize değer verin.

Lüks, şatafat, görüntü, gösteriş, nümayiş, sosyal medya başarısı, şunu yaptık, bunu yaptıkla üniversite vizyonu oluşturamazsınız. Oluşturamadınız da. Sivas’a şans olamadınız. Bilime yol olamadınız. İrfan firarda. Sadece sözde meclislerinize ad oldu. Vizyon görebilmenin, bakmanın, duymanın, hissetmenin ve günün ve çağın ihtiyaçlarına cevap verebilmenin adıdır.

Cumhuriyet Üniversitesi görüyor mu, bakıyor mu, duyuyor mu, hissediyor mu, günün ve çağın ihtiyaçlarına cevap veriyor mu?

İnsana, devlete, vatana, millete, millete ve milletin mazlum ve masum evlatlarına oturduğunuz koltuklardan bakma lüksünüz yoktur. Bilesiniz. Koltuklar bugün var yarın yok. Aslolan millet, aslolan insan ve aslolan insanlıktır. Aslolan milletin ve insanlığın kutsal saydığı adalet, eşitlik ve hürriyet gibi değerlere sahip çıkabilmek ve bunları yüceltmektir. Aslolan sözümüz ile özümüzün bir olması ve kendimize ihanet etmemektir. Aslolan kemale ermektir. Aslolan bilimin insan için var olduğunun farkında olmak ve farkında olarak yaşamaktır.

Farkında mıyız? Devletin verdiği hakları insanımıza ve öğrencimize çok görüyorsak her defasında kendi bildiğimizi okuyor, kendimizin bildiğini iddia ediyor, benlik davası içinde insanı ve insanlığı tüketiyorsak farkına varmamış, olgunlaşmamışız demektir. Empati kurmaktan yoksun, kendimize yapılmasını istemediğimiz bir davranışı başkasına yapacak kadar merhametsiz, vicdansız, aciz ve zavallıysak kendimizi gerçekleştirememişsiz demektir.  Milletle ve milletin evladı ile yürüyemiyorsak bırakalım bu işleri sessizce çekip gidelim. Sessizce çekip gidelim.

15 Mayıs 2020’de öğrenciler de artık sessizce çekip gitmenize karar verdi. Çünkü onlarla istişare etmek, onların durumunu anlamak, kendinizi onların yerine koymak yerine her zamanki gibi kurduğunuz sistemi, ezberlediklerinizi söylediniz. YÖK, öğrenci merkezli düşünülmesi konusunda üniversitelere yazılar göndermiş olmasına rağmen siz kurduğunuz sistem bazlı konuştunuz. Soru havuzlarından ve öğretim üyesi ve elemanlarının hazırladığı soruların üç katı kadar sorulardan, şıklardan, şıkların yerlerinden, kişiye özel sorular olacağından bahsettiniz. 45 dakikalık sınav süresinden bahsettiniz. Sayın rektör; merkezi sınav yapmıyorsunuz. Pandemi koşulları altında alelacele yurtlarını terk eden, kitaplarını dahi toplayamamış öğrencilere, kimisi şehirde, kimisi ilçede, kimisi köyde, kimisi başka kırsal kesimlerde olan öğrencilere sınav yapıyorsunuz. Bilgisayarı olan veya olmayan öğrencilere sınav yapıyorsunuz. Belki hasta belki yorgun belki bıkkın, belki depresyona girmiş, belki hayalleri yıkılmış öğrencilere sınav yapıyorsunuz.

Onlar 15 Mayıs 2020’de İnstagram konuşmanızla korktular, yıkıldılar, strese girdiler. Ürktüler. Hayalleri ürkek, düşleri sürgün bir vaziyete düştüler. Ümitleri firar etti. Onlara da ümit olamadınız. Onlara yol olamadınız. Kendinize iyi bir sınav veremediğiniz gibi onlara da iyi bir sınav veremediniz. Yazık.   

Sessizce çekin gidin. 4 yıldır yapılanların, yenen hakların, küstürülen gönüllerin, yıkılan onurların, alabora olan ümitlerin, umutların, hayallerin haddi hesabı yok. Doğrudan veya dolaylı yönden şehir, insan ve ülkemiz zarar gördü. Şarkışla MYO’ya Eczacılık programına Matematikçi ve İktisatçı ilanı verdiniz. Yıldızeli MYO’ya istediğinizi aldınız. İstediğinizi istediğiniz yere doçent yaptınız. En son sadece bir örneğini verelim. İletişim Fakültesi’nden birini Sağlık Bilimleri Fakültesi’ne doçent yaptınız. Kimilerini ilçelerden getirip başınıza taç yaptınız kimilerini ilçelerde bıraktınız. Layık olup olmadığına  bakmadan aynı dernek ve vakıftan vb. diyerek, bizden diyerek kimilerini alıp idari kadrolara oturttunuz. Kimilerini bir yerlerden istediler diye alıp yanınızda oda verdiniz Belediye’ye yar ettiniz. Kimilerini valilikten transfer edip ordinaryüs yaptınız. Kral yaptınız. Yazıyor da yazıyor hür iradesiyle bir yerlerde. Duruyor sadece.

Danışmanlar ise tam danışılacak büyük ilim ve fikir adamları. Onlardan öğrenecek daha çok şeyiniz var. Onlara danışacak çok şey var. Genel Sekreterliğiniz yönetiminiz boyunca büyük bir şanstı. Kılıç çekenleri, taşkınları ihmal etmeyin. Sonradan yardımcılar ekibine dâhil olanları da unutmayın.

Törenle tüm ekibinize ve kendinize birer teşekkür belgesi hazırlayıp birbirinize takdim edin. Büyük işler yaptınız. Ne şehir, ne tarih, ne hak, ne hukuk, ne vebal sizi hiç unutmayacak.  Devletin, milletin hakkı ve ahı yakanızdadır.

Son olarak başlattığınız Ramazan sohbetlerine katılın. Kitaba, Kur’an’a kulak verin. Dinleyin. İlmi ile amel edenlerden olun. Gören gözler, işiten kulaklar, uyanık vicdanlar için bütünüyle dünya ayettir. İnsan ayettir. Tabiat ayettir.  Evren ayettir. Başlangıç ayet, son ayettir.

“Hani dediğim bey erenler

Dünya benim diyenler

Ecel aldı yer gizledi

Fani dünya kime kaldı

Gelimli gidimli

Ahir son uç ölümlü dünya”

AdminAdmin