Gündem
Giriş Tarihi : 26-10-2018 01:02

"Yazıcıoğlu, Kaşıkçı kadar konuşulmadı"

Araştırmacı Yazar Hakkı Öznur 25 Ekim günü Maraş’ta devam eden Muhsin Yazıcıoğlu davası ile ilgili kaleme aldığı yazısında “pilotaj hatası “küçük kaza” diyerek olayın üstünün örtülmek istendiğini iddia etti.

BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği kaza ile ilgili tartışmalar devam ediyor. 4 ciltlik Muhsin Yazıcıoğlu külliyatının yazarı Hakkı Öznur, kaleme aldığı son yazısında sürece tepki gösterdi.

Öznur, “Suudi gazeteci Kaşıkçı için bir ülke seferber oldu. Ancak aynı ilgi Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehit düştüğü olaya gösterilmedi. Failler bulunamadı, olay kaza gibi gösterilerek unutturulmak isteniyor” dedi.

İşte Öznur’un yazısından öne çıkanlar:

“AKP HÜKÜMETİ “KAZA” DEMEYE DEVAM EDİYOR

liderimiz Muhsin YAZICIOĞLU ve dava arkadaşlarımızın şehit düştüğü 25 Mart 2009 tarihinin üzerinden bugüne tam 116 buçuk ay, 3495 gün geçti. Milletimizin “suikast” olarak gördüğü bu olayda on yıla yaklaşıldı. Sürekli uzatmalar ve ertelemelerle dava dosyası unutturulmaya ve gündemden düşürülmeye çalışılmıştır. Hatta bu konuda yargıya müdahale edilerek hakim ve savcıların iki de bir yerleri değiştirilmiştir. Takipsizlik kararları verilerek bu elim olayın üzeri kapatılmak istenmiştir.

AKP iktidarı ve güdümündeki devlet kurumları olayın üzerine bilerek gitmediler, araştırmadılar. AKP hükümeti ve askeri /sivil bürokrasi koro halinde 10 yıla yakındır “kaza” diyor. Olayın başından itibaren AKP hükümeti açıkça “Peşini bırakın, bu işle uğraşmayın” yaklaşımda bulundu.

“HELİKOPTER DAĞA ÇARPTI DÜŞTÜ, NE DİYE ARAŞTIRIYORSUNUZ KAPATIN GİTSİN” DEDİLER

Dönemin İçişleri Bakanı “Bu davanın peşini bırakın kaza ile düştü ne uğraşıyorsunuz”, “Helikopter dağa çarptı, öldüler” “Ne peşine düşüyorsunuz”, “Ne karıştırıyorsunuz?” “Gitti dağa çarptı. Bırakın bu olayla ilgilenmeyin.” demiştir

AKP hükümeti “ Olayın aydınlatılması namus meselemiz, mutlaka çözeceğiz” diyordu. Ne oldu? “Namus sözleri” lafta kaldı. Dosyada bir gelişme yok. AKP hükümeti “Olayın aydınlatılması namus borcumuz.” dedi.

YAZICIOĞLU, KAŞIKÇI KADAR KONUŞULMADI

Türkiye ve dünya Üç haftadır Suud kökenli Cemal Kaşıkçıyı konuşmaktadır. Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda sır olan 18 gün sonra öldürüldüğü Suud rejimi tarafından resmen açıklanan Washington Post Gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı cinayetinin sır perdesi kesinlikle araştırılmalı ve üzerine gidilmelidir. Ancak, bir bilmeceye, kara mizah’a dönüşen Suud komedisine “Cemal Kaşıkçı” olayına her türlü ihtimamı gösteren, Saray rejimi Muhsin Yazıcıoğlu davasıyla 10 yıla yakındır neden hiç ilgilenmemiştir.? Neden üzerine gitmemiştir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD işbirlikçisi Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdulaziz ile iki kez telefonla görüştü, yetmedi, ABD başkanı Trump ile de görüştü. Dışişleri, İsrail / ABD muhibbi, Türk düşmanı Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve Suud yetkilileri ile Kaşıkçı cinayeti üzerine temas kurmaya çalışmıştır. MİT müsteşarı ve diğer yetkililer Cemal Kaşıkçı için her türlü görüşme ve teması yapmışlardır.

Cemal Kaşıkçı’ya gösterdikleri hassasiyetin milyonda birini millet adamı, Dünya Türklüğünün yiğit evladı, liderlerinden Cumhuriyet ve Türkiye sevdalısı Tavizsiz Türk Milliyetçisi, Muhsin Yazıcıoğlu’na göstermemişlerdir.

“BEN TÜRKÜM TÜRK ESİR OLMAZ” DİYENYAZICIOĞLU DAVASINI KAPATMAK İSTİYORLAR

“Kendimi bildim bileli Ülkücüyüm Türk Milliyetçisiyim” diyen Bir İstiklâl Marşı âşığı olan Muhsin Yazıcıoğlu 15 Nisan 2007 tarihinde, BBP 2. Olağanüstü kurultayın da Türk kimliğinden Türküm demekten andımızdan rahatsız olan milliyetçilik düşmanlarına, “Ben Türk'üm Türk esir olmaz Ben Türk'üm Türk bayraksız olmaz Ben Türk'üm Türk devletsiz olmaz Ben Türk'üm Türk ezansız olmaz Ben Türk'üm Türk hürriyetsiz olmaz. Varlığım Türk varlığına armağan olsun! Ne mutlu Türk’üm diyene!” diyerek cevap vermişti.

BARZANİ VE PERVER İLE “DOST” OLURLAR

İmralı canisi ile Barzani alçağıyla Şivan Perver haini ile ihanet sürecinde kanka olanlar, terör üssü Kandil’e ve Oslo’ya PKK için uçak kaldıranlar, Şehit Liderimizin ve dava arkadaşlarımızın şehadeti ile sonuçlanan hadisede ise 10 yıldır kıllarını bile kıpırdatmadılar. BDP/HDP/ Öcalan ile Habur, İmralı, Oslo, Dolmabahçe görüşmelerini düzenleyenler, Muhsin Yazıcıoğlu dosyasıyla ilgilenmediler.

merkezlerle irtibatlı, derin odaklarla ilişkili, kapitalist – emperyalist sistemin adamları, Siyonist Barzani’nin altına kırmızı halılar sererler. İmralı ve Kandil hattında kuryelik-postacılık yaparlar. Anadolu çocuklarının şehadetini ise küresel bir plan dâhilinde karartmaya, örtbas etmeye ve unutturmaya çalışırlar.

DDK SUİKAST ŞÜPHELERİNİ ORTAYA KOYDU. HÜKÜMET İSE “KAZA” DEDİ

24 Ocak 2011’de, Devletin en önemli kurumlarından DDK elim olayla ilgili rapor açıkladı. DDK raporunda olayla ilgili şüpheler, ihmal ve kusurlar ortaya kondu. Liderimizin ve dava arkadaşlarımızın ölümleri şüpheli bulundu. Fakat Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla kurulan ve devletin en yetkili denetleme organlarından DDK raporları adeta yok sayılmıştır. DDK raporunda Sivil Havacılık Kurumu başta olmak üzere Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı diğer ilgili kurumların ihmal ve kusurları, tek tek sıralanmış ve belgelerde tahribat yaptıkları ve sahte evrak düzenledikleri de devam eden soruşturmalarda ortaya çıkmıştır. DDK’nın çalışmasından, AKP hükümeti ve o zaman Ulaştırma Bakanı olan Binali Yıldırım ve ilgili kurumlar ciddi şekilde rahatsız olmuşlardır.

Binali Yıldırım'ın başında olduğu Ulaştırma Bakanlığı düzmece bir rapor hazırlayarak elim olayla ilgili “kaza” dedi. “Pilotaj hatası” dedi. Ölümcül olay için “küçük kaza” dediler.

Binali Yıldırım DDK raporu yayınlandıktan bir hafta sonra 31 Ocak 2011 tarihinde Ankara’da “kazadan kaza çıkarmayın” ve “DDK hangi uzmanlık marifetiyle böyle bir yargıya varıyor” gibi DDK raporunu yok saymıştır.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım olayda şüpheli olan kurumlardan biri olan Sivil Havacılık Kurumu başta olmak üzere diğer kurumları korudu. 132 şüpheli arasında, Binali Yıldırım’a bağlı olan Sivil Havacılık Kurumunun birçok mensupları da var.

ÇEKİÇ GÜÇ’E KARŞI ÇIKANLAR TEKER TEKER ORTADAN KALDIRILDI

1991 sonrası Ortadoğu’da konuşlanan Çekiç Güç vb. karanlık güçlere hep karşıydı. “Topraklarımızda Çekiç Güç’ü istemiyoruz, Çekiç Güç defolsun” diyen, bunu kurulduktan sonra da Meclis’te en sert bir şekilde dile getiren BBP’nin lideriydi. Muhsin Yazıcıoğlu ABD ve NATO’ya bağımlı bir dış politikanın Türkiye’yi bölgede ABD’nin ileri bir karakolu haline getirdiğini, ABD çıkarlarına hizmet ettiğini düşünüyordu

1993 sürecinde Terör örgütünün arkasında karanlık güç ‘Çekiç Güç’ var diyenler, Çekiç Güç, Barzani ve Talabani’ye Irak’ın kuzeyinde 2.İsrail’i kurdurmak istiyor tespitini yapanlar, kısaca, NATO, Gladyo, Çekiç Güç, ABD ve AB taşeronlarına karşı çıkanlar teker teker ortadan kaldırılmıştır.

Yeni Dünya Düzeni çerçevesinde planlanan Türkiye’yi yakından ilgilendiren BOP (Büyük Ortadoğu Projesi), BİP (Büyük İsrail Projesi) gibi emperyalist planların merkezinde Anadolu coğrafyasının bulunduğunu, bu projelerin tek amacının Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak, bölmek ve parçalamak, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek ve terör devleti Siyonist İsrail’i korumak, güvenliğini sağlamak olduğunu ilk söyleyen lider de yine O’ndan başkası değildi.

TÜRK- İSLAM DÜNYASI İLE YAKINDAN İLGİLENMESİ KÜRESEL EMPERYALİZMİ RAHATSIZ EDİYORDU

Muhsin Yazıcıoğlu gençlik yılarından şehadetine kadar hem Türk dünyası hem İslam dünyası ile de yakından ilgileniyordu. Türk – İslam dünyasının meselelerini hem TBMM’de her platformda dile getirdi. Bu yüzden, Türk- İslam dünyasında da çok sevilen, güvenilen siyaset ve devlet adamıdır. Kıbrıs’la, Balkanlar’la, Kafkasya’yla, Ortadoğu’yla yakından ilgilenen milli bir liderdi.

Dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederdi. Dış politikayı çok iyi bilirdi. Milli ve yerli duruşu milli meselelerdeki tavizsiz ve cesur duruşuyla coğrafyamızda birçok kirli oyunları bozmuş bir liderdir. Büyük dava ve millet adamı olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun milli duruşu küresel güçleri hep rahatsız etmiştir. Kıbrıs’la, Azerbaycan’la, Irak ve Suriye Türkmenleri ile Batı Trakya Türklüğüyle, Kırım Türkleri ile Doğu Türkistan’la, Çeçenistan’la, Bosna’yla, Kosova’yla vb. Türklüğün ve İslam’ın meseleleriyle ilgilenmesi, sahip çıkması mazlumların yanında yer alması bu noktada her türlü emperyalizme karşı çıkması işbirlikçilerle, mandacılarla, hainlerle mücadele etmesi küresel odakların işine gelmemiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu 1993’de Azerbaycan’da cephedeydi. 1995’de Bosna’da, 1998’de Kosova dağlarındaydı. Kırım’da, Batı Trakya’da Kıbrıs’ta, Lübnan sınırındaydı. Muhsin Yazıcıoğlu zalimlere ve zulmedenlere karşı mazlumların hep yanındaydı.

Muhsin Yazıcıoğlu Ebulfez Elçibey’in, Rauf Denktaş’ın, Şehit Cevher Dudayev’in, Şehit Sadık Ahmet’in, Mustafa Cemiloğlu’nun, Doğu Türkistan Irak ve Suriye Türklerinin lider isimlerinin de çok yakın dostu ve çok kıymet verdikleri bir isimdi. Küresel emperyalistler, dünya kapitalist – emperyalist sistemi, terör rejimi İsrail, Almanya, İngiltere Rusya, Çin vb. ülkeler O’nun milli duruşundan, Türk – İslam coğrafyasıyla yakından ilgilenmesinden rahatsız olmuşlardır. Muhsin Yazıcıoğlu bir Azerbaycan Türkünün söylediği gibi, “O sadece Türkiye' nin değil, aynı zamanda Türk dünyasının da şehididir.”

Şehit Cevher Dudayev, kendisini ziyaret eden bir heyete “Muhsin kardeşime selamlarımı götürün. O’nun da imanından başka gücü yokmuş, fakat Allah’ın izniyle o iman bizlere yeter de artar. Başka güce ihtiyacımız yok” demişti.

NEDEN KÜRESEL EMPERYALİZMİN HEDEFİ OLDUĞUNU MEYDANLARDA ANLATTI

ABD, İngiliz İsrail, Rusya vb. küresel aktörler Muhsin Yazıcıoğlu’nun Ortadoğu Kafkaslar, Balkanlar ve Kıbrıs’la ilgilenmesinden buralardaki siyasi etkisinden gücünden rahatsızdı.

2009'daki yerel seçim mitingleri dolayısıyla 7 Mart 2009 tarihinde Sivas Şarkışla mitinginde yaptığı konuşmada Bosna Büyükelçisi'ne dayandırarak, Belçika Büyükelçisi'nin kendisinden ne kadar rahatsızlık duyduğunu halka yaptığı konuşma sırasında anlatmıştır. Muhsin Yazıcıoğlu'nun Sivas Şarkışla mitingindeki konuşma şöyle:

"Belçika Büyükelçisi, Bosna, ABD İstanbul Konsolosu bir yemekte konuşurken, Bosna Konsolosu bir hanımefendi, kendisiyle Bosna Savaşı'nda tanışmıştık, o bana aktardı. 'Seninle olan tanışıklığımızı bilmedikleri için Belçika Büyükelçisi dedi ki ABD konsolosuna; 'bu BBP'ye çok dikkat edin' diyor. Ben de konu açılsın diye; 'BBP'nin Meclis'te milletvekili bile yoktur ona niye dikkat edilsin' dedim. Belçika Büyükelçisi de 'şu an küçük ama bir kere tutturursa çok süratle büyüyecek bir tabana sahip, eğer bir kere gelirse de kolay kolay gitmez. Muhsin Yazıcıoğlu ilkelerinde çok katı duran bir siyasetçi' ifadesini kullanıyor. Açıkça elçi 'biz onu yönetemeyiz' diyor. Evet!.. Yönetemezler doğru, ne demiş oluyor? Biz onu satın alamayız. Doğru. Benim partime 4 tane bakanlık verildiği zaman da satın alamadılar."

KÜRESEL DİKTATÖR ABD, MUHSİN YAZICIOĞLU’NU TEHLİKELİ GÖRDÜ

7 Mart 2009 tarihindeki Muhsin Yazıcıoğlu' Sivas Şarkışla'daki mitingi de ayrıca ABD konsoloslarının bir çok defa BBP'ye sürekli gidip geldiğini ve yol yaptığını da dile getiriliyordu. Muhsin Yazıcıoğlu'nun mitingde kullandığı ifadeler şu şekilde:

"Ben çocukluğumdan beri bir şeye söz verdim. Arkasını önünü görmediğim, bilmediğim hiçbir güce yaslanmayacağım. O emperyalist devletlerin, güçlerin hiçbir zaman uşağı olmayacağım. Onlar beni yönetmeyecekler. Onlar beni yönlendirmeyecekler, ben Anadolu insanıyla bunu yapacağım dedim. Bunları biz çözeceğiz, biz aşacağız dedim. Eğer mandacılığı kabul etseydi Atatürk, çok daha kolay belki devlet başkanı olurdu. Ama o zamankiler de manda ve himaye dediğimiz başka bir devlete yaslanarak iktidar olma yolunu seçmediler. O yoklukta çarıkları yoktu, o yoklukta milli bir mücadele verdi ve başardılar. Arkadaşlar bana çok gelip, beni denediler. Amerikan elçiliğinden de suyolu ettiler bizim partimizi. Birçokları geldi gitti. Hatta 1995'te yayınlanan Amerikalıların bir araştırma raporu var. Raporda benim için 'uyuyan bir aslan, bir gün uyanırsa' ifadeleri geçiyor. Tüm hesapları onu göre yapıyorlar. Bu uyuyan aslan ayağa kalkarsa kim korkar? Anadolu insanı korkar mı? Açıkça 'engelleyin' diyorlar."

2007 yılında Bir ABD'li diplomat yanındaki İngiliz mevkidaşına 'Muhsin Yazıcıoğlu çok tehlikeli bir adam' demiştir., Yanlarında olan Balkan ülkelerinden bir diplomat ise 'Yüzde 5 oy potansiyeli olan bir lider neden tehlikesi olsun' dediğinde, 'Oyu az ama halkta etkisi büyük'” cevabı verdiğini biliyoruz.

Afyon – Emirdağ konuşmasında küresel projelere nasıl alet olmadığını boyun eğmediğini şu sözler ile söylemiştir:

“Eğer, Amerika’nın İsrail lobilerinin, AB fonlarının, küresel mafyanın, Türkiye’yi sömüren sermayenin, çetelerin adamı olmayı kabul etseydim başbakan yardımcısı olurdum, başbakan da olurdum, başka şeyler de olurdum. Ama ben sizinle yürümek istediğim için tenezzül bile etmedim, etmem de. Dış güçlerin dediklerini kabul etseydim, onların projelerinde yer alsaydım, başbakan da olurdum, cumhurbaşkanı da olurdum, iktidara da gelirdik.

Muhsin Başkan yine şunları söylüyordu:

“Hiçbir küresel, egemen, emperyalist gücün önünde eğilmedik, dik durduk dik durmaya devam edeceğiz. Küresel emperyalist projelere alet olmayız, taşeron olmayız.”

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu, PKK/ Barzani açılımlarına BOP, BİP vb. küresel emperyalist projelere, şiddetle karşı çıkmış, iç ve dış mihraklarla mücadele etmiş ve bu yüzden şehit edilmiştir.

“Muhsin Yazıcıoğlu bizim kırmız çizgimizdir” diyen Aziz milletimiz ve yiğit Alperenler/ Ülkücüler bu olayın peşini asla bırakmayacaktır. Kimse bu davayı örtbas edemez, karartamaz, kapatamaz. İhmalleri, kusurları ve suçları olanlar elbette adalet önünde hesap vereceklerdir. Nereye giderlerse gitsinler, nereye kaçarlarsa kaçsınlar, nereye saklanırlarsa saklansınlar, onları bulmak ve mutlaka yargı önüne çıkartmak boynumuzun borcudur.

AdminAdmin