Cumhuriyet Üniversitesi Haberleri
Giriş Tarihi : 07-07-2014 18:38

YARGIDAN BİLAL YÜCEL’İN HUKUKSUZ UYGULAMALARINA ANLAMLI BİR TOKAT

Edebiyat Fakültesinin eski Dekanı Prof. Dr. Bilal Yücel’in bu görevde iken yürüttüğü birçok hukuksuz uygulamalarını Egemen Gazetesi vasıtasıyla okuyucularımıza paylaşmıştık.

YARGIDAN BİLAL YÜCEL’İN HUKUKSUZ UYGULAMALARINA ANLAMLI BİR TOKAT


Bilal Yücel, öteden beri mahiyetinde çalıştırdığı personele sürekli sıkıntılar yaşatan bir yönetim anlayışı sergilemiştir. Özellikle öğretim üyesi veya öğretim elemanı olarak çalışan birçok personel, Prof. Dr. Bilal Yücel ile ters düştüğünde başına gelmedik olay kalmamıştır.

Bunlardan en sonuncusu, Antropoloji bölüm asistanı Yasemin Canikli’nin yaşadığı olaydır.

İlahiyat Fakültesinde doktora yapan Yasemin Canikli, görev yaptığı Edebiyat Fakültesi Antropoloji bölümünde, bölüm öğretim üyeleri Doç Dr. Fadime Suata Alpaslan, Doç. Dr. Ecevit Barış Özener, Yrd. Doç. Dr. Akın Konak tarafından istifa etmesi yönünde şiddeti giderek artan bir mobbinge maruz kalmış ve en sonunda sorununa çözüm bulmak için doktora yaptığı İlahiyat Fakültesine geçmek istemiş fakat Bilal Yücel, şahsın bu isteğini yerine getiremeyince Yasemin Canikli’nin eşi, Bilal Yücel’in makamında adı geçen üç öğretim üyesini tehdit ettiği yönünde asılsız bir itham ortaya atılmıştır!

Ardından idari yönden Yasemin Canikli’ye Bilal Yücel soruşturma açmış ve ceza vermiştir. Hızını alamayan Bilal Yücel, fakültede sadece Yasemin Canikli’ nin mesaisini takip ederek, mesaiye 15 dk. geç geldiği gibi komik bir gerekçe ile ikinci soruşturma açmış fakat dekanlık süresinin sona ermesinden dolayı neticelendirememiş, neyse ki göreve gelen yeni dekan tarafından cezaya mahal yok denilerek ikinci hukuksuzluk ortadan kaldırılmıştır. Üstelik açılan idari soruşturmalarda, bölümde çalışanlardan hiç biri atılan iftiraya şahitlik etmemiştir! Şahit bulmakta zorlanan ilgili öğretim üyeleri, kendi lisans ve yüksek lisans öğrencilerini şahit göstererek etik değerleri hiçe saymışlardır. Bunlarla yetinmeyen Bilal Yücel, Yasemin Canikli’nin eşine karşı tanık olmuş ve mahkeme açılmıştır. İşin garip tarafı mahkemede müşteki sıfatıyla ifade veren bu üç şahıs ifadelerinde, “kendilerine yönelik tehdit ifadelerin yüzlerine karşı yapılmadığını ve Bilal Yücel’den işittiklerini” söylemişlerdir. Sonuç olarak Sivas 3. Sulh Ceza Mahkemesinde görülen dava 16.05.2014 tarihinde bir karara bağlanmıştır. Bu karara göre; “Sanığın üzerine atılı (tehdit) suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak kesin yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığından atılı suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK’nun 223-2-e maddesi uyarınca BERAATİNE” karar verilmiştir.

Adil yargılanmanın bir tezahürü olarak Bilal Yücel’in hukuksuz uygulamaları bir kez daha tescillenmiştir. Mahkemenin ayrıntılarında dikkat çeken bir husus da, “Bilal Yücel’in beyanından başka hiçbir delilin olmaması” ve mahkemeye müşteki olarak katılanların, tanık “Bilal Yücel’den duyduklarını beyan etmiş” olmalarıdır. Örneğin, müşteki sıfatıyla katılan ve aynı zamanda Bilal Yücel’in yardımcısı da olan Doç Dr. Fadime Suata Alpaslan beyanında varsayılan “tehdit”le ilgili olarak, “bu sözleri doğrudan yüzümüze söylemedi. O zaman dekan olarak görev yapan Bilal Bey’e söyledi. Bilal Bey de bize iletti.”

Aynı tarz ifade Ecevit Barış Özener’in beyanlarında da görülmektedir. Ecevit Barış Özener; “Bilal Bey’in bunları bize iletmesi hasebi ile durumdan haberdar olduk” demektedir. Diğer tanık Akın Konak’ın ifadeleri ise, bu olayın bir kumpasa dönüştüğünü bizlere göstermektedir. Müşteki Akın Konak “biz aramızda konuştuk ve hakkımızı adli yollardan aramak istediğimiz için bu şekilde dilekçe yazdık” demektedir. Müşteki olarak bir araya gelen bu şahısların Bilal Yücel’in isteği doğrultusunda ifade verdikleri anlaşılmaktadır.

Muhtemeldir ki, kamuoyundan yükselen sesler doğrultusunda ve adı geçen öğretim üyelerinin ifadelerine göre, Dekanlık görev vasfından yararlanan Bilal Yücel bu üç şahsı kendi çıkarları istikametinde zorladığı anlaşılmaktadır. Gazetemize gelen duyumlar da bu yöndedir.

Eğer durum böyle ise, bir hususu hatırlatmakta yarar vardır. Üzerinde akademik vasıflar taşıyan insanların, kendi iradeleri üzerine ipotek koydurmaları asla kabul edilemez. Üstelik bu ipotek, üniversite meslektaşlarına yönelik bir komplo algısı oluşturuyorsa durum daha da vahimdir…

Ayrıca üzerinde akademik unvanlar bulunan insanların meslektaşlarına yönelik komplo-kumpas içerisinde bulunması akademik etiğe son derece aykırıdır. Ve bu durum asla kabul edilemez. Umarız ki işin aslı bu noktada değildir. Akademisyenlerin fikri hür vicdanı hür olması gerekir. Mahkemenin bu safahatından sonra, Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğünün meseleyi etik açıdan değerlendirmesi ve soruşturmayı derinleştirerek ilgili şahısların mesleki etik açıdan disiplin suçu işleyip işlemedikleri açısından gereğinin yapılması gerektiğini düşünmekteyiz.

 

İŞTE O MAHKEME KARARI:

 

 

 

 

AdminAdmin