Geçtiğimiz Ocak ayında, Başkayerler Yayınları vasıtasıyla raflarda yerini alan ''Kimliksiz Gemiden Mektuplar'' adlı kitabın yazarı Aynur Hazar, okuyucuların yoğun ilgisi ile karşılaştı. Kitabına, öykülerinin sadece bir kısmını sığdırabildiğini ifade eden Hazar, yeni kitabının hazırlıklarına hemen başlayabileceğini belirtti. Aynur Hazar'ın ''Kimliksiz Gemiden Mektuplar'' adlı kitabı ile ilgili yaptığımız röportajı yayınlarken, yazara başarılarının daimi olmasını diliyoruz.
Toplamda kaç adet şiiriniz ve öykünüz var? Öykülerinizin tamamı bu kitapta mı?
Toplamda kaç adet olduklarını bilemiyorum ve günden güne artıyorlar. Yazılarımın bir kısmını alabildim bu kitaba. Sanırım bir öykü kitabı daha hazırlayabilirim hemen şimdi. Şiir de aynı şekilde...
Şiir de yazıyorsunuz. Peki Şiir hayatınıza ne zaman girdi?
Şiir hepimizin yaşamında az ya da çok vardır. Şu zaman girdi diyemem fakat ortaokul yıllarında ağırlık kazandı. Sürekli okurdum. Şiir yazmaya başlamam ise üniversite yıllarıma tekabül ediyor. Yani aşkla ciddi anlamda tanıştığımız yıllara. Öykü kadar sürekli olmamakla birlikte, hiç eksik olmadı yaşamımdan. Zaten dikkat ederseniz, düz yazılarımda kullandığım dil düz bir yazıdili değildir. Şiirsel bir dille yazarım daima...
Şiir, öykü ya da deneme, tüm bu yazdıklarınız hayatınıza ne katıyor?
Şiir yazmak hayatıma güzel insanlar katıyor en başta. Bir yolculuk gibi şiir. Her şiir başka şiire, her şair başka bir şaire götürüyor. Günümüz şairlerinden ilerde isimlerini çokça duyacağımız kişilere götürdü bu yolculuk beni. Kitabımın isim babası olan ve kendine has üslubuyla herkesten ayrılan Barış Keçeli ve büyülü bir dile sahip olan Abdurrahman Bedir'e, Yunus Emre'm dediğim derviş yürekli Fadıl Öztürk'e götürdü mesela...
Düzyazıda ise başka bir dünyaya gidip o dünyanın içinde kayboluyorum sanki. Kendimi buluyorum ve kendimle yüzleşiyorum. Bunun yanısıra, pek çok kişiyi kendi kimliğimde eritip onların hikayelerini dile getiriyorum. Empatinin en güzel şeklini yaşıyorum ve yazıyorum...
Türkiye'de şiir hak ettiği yerde mi sizce?
Elbette değil. Şiir kitaplarının satışları daima düşüktür dikkat ederseniz. Medyanın sırtladığı bazı popüler şairler dışında, hak ettigi yeri bulamamış, çoğu kişi tarafından hala tanınmayan nice şairlerimiz var. Genel anlamda baktığınızda, Türk edebiyatçılarının çoğu ya ömrünün son durağında ya da öldükten sonra hak ettiği değeri görmüştür. Kalemiyle, emeğiyle yaşamını kazanan çok az edebiyatçı var. Oysa ciddi anlamda dünya çapında güçlü kalemlere sahibiz...
Yazarken en çok keyif aldığınız tür hangisi?
Ayırt etmem mümkün değil. Hepsinin de kendine has bir duygusu ve hazzı var. Ne yazarsam yazayım, hissederek ve yaşayarak yazıyorum. İçime sinmeyen hiçbir şeyi okurlarıma sunmadım bugüne kadar. Bu yüzden okuyan herkesin kalbine dokundum bir biçimde. Herkese hitap etmek mümkün değil elbette fakat hitap ettiklerimize samimi gelmemizin sebebi budur. Hissetmek ve hissettirebilmek...
Son olarak, son dönemde artan yazar ve şairler hakkında söyleyeceğiniz bir şey var mı? Nedir bu kalabalık ?
Evet cidden çoğaldı kitap bastıranlar ve kendini yazar- şair ilan edenler. Fakat hiç önemli değil kaç kişinin kaç kitap bastırdığı. Paranız varsa yazar yazar bastırırsınız. Böyle bir sektör var artık. Bu bir nevi insanların kendini tatmin edişi. Gerçek edebiyatçı zaten yarına kalır kitabı olsa da olmasa da. Zamana yazılmış sözler asla değerini yitirmez...
Daha uzun soluklu bir şeyler yazma düşünceniz var mı? Mesela bir roman...
Evet var. Kafamda oturtmaya çalıştığım, küçük notlar aldığım, şimdiden kurgusuna kafa yorduğum bir roman düşüncem var. Fakat öncelikle kısa öykülerim ve şiirlerimin tamamını yayınlamak, onları insanlarla buluşturmak niyetindeyim. Bugüne değin ürettiklerimi sunduktan sonra, daha uzun soluklu çalışmalar için oturacağım masa başına...
Röportaj - Haber: Sema SEZEN / Balkan Haber Ajansı
