Politika
Giriş Tarihi : 17-03-2011 22:45

BEDELİNİ ÖDERİZ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bedelli askerlikle ilgili yasa teklifine buradan elde edilecek gelirle öğrenci yurdu yapılması ile ilgili bir koşul koyduklarını belirterek, ''O para, silah alımı için kullanılmayacak'' dedi

BEDELİNİ ÖDERİZ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bedelli askerlikle ilgili yasa teklifine buradan elde edilecek gelirle öğrenci yurdu yapılması ile ilgili bir koşul koyduklarını belirterek, ''O para, silah alımı için kullanılmayacak'' dedi
.
CHP İstanbul İl Başkanlığı ve DİSK tarafından ortaklaşa düzenlenen ''Sosyal Demokrasinin Sosyali Nedir?'' konulu konferansa katılan Kılıçdaroğlu, salona girişte ''Başbakan Kemal'' sloganlarıyla karşılandı.

Kılıçdaroğlu, konferansta yaptığı konuşmada, sosyal devlet, sosyal alan, SSK, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi kurumların temel hedefinin mutlu bir toplum yaratmak olduğunu söyledi.

 

''Aile Sigortası'' projesi konusunda eleştirildiklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

''(Aileye eğer düzenli geliri yoksa, para yoksa her ay sosyal devletin gereği olarak en az 600 TL para vereceğiz ve bu parayı kadının banka hesabına yatıracağız, kadını toplumda güçlendireceğiz) dedik. Bir kıyamet koptu, (Siz bunun kaynağını nereden bulacaksınız, siz hayalcisiniz) diye. Avrupa'da uygulanıyor hayalci değil de biz yapacağımız zaman mı hayalci oluyoruz? Asıl itiraz edenlerin utanması gereken bir şey var. 1971 yılında Türkiye, aile sigortasını getirmeye söz vermiş, parlamentodan yasa geçirmiş, Uluslararası Çalışma Örgütünün 102 sayılı sözleşmesini onaylamış. Bu 40 yıllık bir hayaldir. 40 yıllık hayali biz dile getirdik diye isyan ediyorlar. Bu hayali gerçekleştireceğiz.''

Kılıçdaroğlu, ''Aile Sigortası'' ile aynı zamanda reel sektörü de güçlendireceklerini, ekonominin kırılganlığını azaltacaklarını vurgulayarak, ''Biz ne yaptığımızı biliyoruz, çünkü biz ülkemizi, insanımızı seviyoruz. İnsanımızın onurlu olduğuna inanıyoruz, insanımızın yoksulluğunun sömürülmesine karşıyız. Biz bunu düşünüyoruz, beyler başka bir şey düşünüyorlar. Bunun için aramızda ciddi bir fark var. Sosyal demokrasi derken, sosyal devlet derken biz bunu düşünüyoruz. Onların demokrasi ile de ilgisi yok, sosyal devletle de ilgisi yok. Onların tek ilgi alanı var, ceplerimizi nasıl doldurabiliriz, milletin gözünü nasıl karartabiliriz, onları nasıl aldatabiliriz'' şeklinde konuştu.

-BEDELLİ ASKERLİK TEKLİFİ-

Askerlik süresine de değinen Kılıçdaroğlu, bu süreyi önce 9, sonra da 6 aya indireceklerini söylediklerini hatırlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Milli Savunma Bakanlığının bütçesi saydam olacak. Herkes nasıl hesabını veriyorsa ordudan da hesabı sorulacak, denetlenecek. Yine dedik ki profesyonel ordu olsun, öyle milyonlarca kişiyi niye silah altına alalım? Daha etkin, daha güçlü bir ordu olsun. Binlerce insan sıra bekliyor ne zaman askere gideceğim diye. Ne dedik, bekleyenler kısa dönem askerliklerini yapsın bitirelim. Varlıklı olanlar bedel ödesin, varlıksız olanlardan herhangi bir ücret alınmasın. 'Vay efendim siz bunu nasıl söylersiniz?' dediler. Biz bunu söyleriz. Niye söyleriz? Araştırırız, bakarız, doğruluğunu ölçeriz, tartarız ve ondan sonra da söyleriz. Birileri gibi söylemeyiz. Binlerce kişi askerlik için sıra bekliyorsa bu yığılmanın bir önce eritilmesi lazım. Bir koşul daha koyduk verdiğimiz kanun teklifinde. Bedelli askerlik yapanlardan alınacak ücretlerle öğrenci yurdu yapılacak, başka bir yere harcanmayacak. Önemli bir değişime imza atıyoruz. O para, silah alımı için kullanılmayacak. Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti'nin çözemediği yurt sorununu çözeceğiz. Onlar bedelli ya da bedelsiz askerliğe değil, biz öğrenci yurdu yapacağız ya kafayı ona takmışlar. Eyvah çocuklar yine karanlık odaklara teslim olamayacak, şu CHP'nin düşündüğüne bak.''

Kılıçdaroğlu, demokrasilerde basının özgür olduğunu vurgulayarak, basının özgür olmadığı yerde halkın haber alma hakkının olamayacağını ve doğru haber alamayacağını kaydetti.

''Bireyi birey yapan onun özgürlüğüdür, onun düşünmesidir'' diyen Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti.

''Birey düşünemeyecekse birileri onun yerine düşünecekse sosyal devlet yoktur, hukuk devleti de yoktur. Bireyin özgürlüğü, onun hukukun üstünlüğüne inanması ve onu korumasıyla başlar. Eğer siz gazetecilerin evlerini sabahın 5-6'sında basıp niye tutuklandıklarını bilmeden alıp hapishaneye tıkarsanız bunlar olmaz. Benim özgür olmam yetmez, bireyin özgürlüğü yetmez. Toplumun özgürlüğü ile bireyin özgürlüğü anlam taşır. Medya da özgür olacak, medya üzerinde de baskı olmayacak.''

Şu anda 68 gazetecinin cezaevinde bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

''Yarın kaça çıkacağını kimse bilmiyor. Bizim ülkemizde iktidar buna 'ileri demokrasi' diyor. Köşe yazarları kendisine otosansür uyguladı. Hükümeti eleştirdi diye bazı köşe yazarlarının işine son verildiği düzene AKP, 'ileri demokrasi' diyor. Bunlardan birisi de kalktı dedi ki 'Bizdeki medya özgürlüğü Amerika'dan çok daha ileride'. Bunu söyleyen kişiyi mizah dergilerine havale ettim. En iyi yanıtı onlar verir.''

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Yeni Cumhuriyet Halk Partisi'' olarak emekten, alınterinden, insanlıktan yana tavırlarını koyacaklarını belirterek, ''Birileri bize bedel ödetmek istiyorsa, bedel ödemekten de korkmayacağız'' dedi.

CHP İstanbul İl Başkanlığı ve DİSK tarafından ortaklaşa düzenlenen ''Sosyal Demokrasinin Sosyali Nedir?'' konferansında konuşan Kılıçdaroğlu, işsizliğin, Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de temel sorunlardan biri olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, işsizlikle ilgili bir çözüm üretilmediğini savunarak, ''Çözüm üretmeyen iktidara da işsizler olarak yeri geldiğinde destek veriyoruz, bizi biraz daha perişan et diye'' dedi.

Yoksulluğun da önemli bir sorun olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, son açıklanan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre, Türkiye'de 12 milyon 715 yoksulun olduğunu, bir yılda artan yoksul sayısının da 818 bin kişi olduğunu belirtti.

Küresel krize bir dönem gerekçe yaratıldığını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Kriz bizi teğet geçti'' şeklinde açıklama yaptığını anımsatarak, birçok kişinin işsiz kalmasına rağmen Başbakan'ın açıklamalarına inandığını kaydetti.

Kemal Kılıçdaroğlu, toplumun orta ve alt kesiminin ağır bir fatura ödediğini ifade ederek, bu nedenle sosyal demokrasinin sosyal yönünün çok önemli olduğunu dile getirdi.

Türkiye'nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Sosyal hukuk devletini egemen kılabilirsek, o zaman bu topluma huzuru ve barışı getirmiş olabiliriz. İnsanlarımız güvenle geleceğe bakmış olabilirler. Sosyal devlet bu açıdan çok önemlidir. Biz sosyal devleti unuttuk, sosyal devleti bize unutturdular'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, krizin faturasını, neden toplumun orta ve alt kesiminin ödediğinin yeteri kadar sorgulanmadığını savunarak, bunun temel nedenlerinden birinin sendikal hareket, diğerinin ise medya olduğunu ileri sürdü.

''Yoksulluk arttı, ama toplumdan hak kavramını da çaldılar'' diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

''İhale mantığıyla topluma yanaştılar, yoksula yanaştılar. Kendilerinde bir minnet duygusu uyanmasını istediler yardım yaparken. Bunu yapan insanların tek düşünceleri vardı, 'Ben iktidarımı nasıl bunların sırtından korurum' diye. Biz halkın partisi olarak, yeni Cumhuriyet Halk Partisi olarak, emekten, alın terinden, insanlıktan, yoksulluktan yana tavrımızı koyacağız. Açık ve net koyacağız, çekinmeyeceğiz, korkmayacağız. Birileri bize bedel ödetmek istiyorsa, bedel ödemekten de korkmayacağız. Bedel ödemek bizim için onur görevi olacak.''

-İŞSİZLİK SİGORTASI FONU-

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, önceki günlerde büyük bir sendikanın internet sitesine girdiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

''Orada 'İsşizlik Sigortası Fonu'na el uzatanlar şiddetle protesto edilecek' deniyor. Bu dendiği zaman, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan para alınmasını öngören yasa teklifi Meclisteydi. O büyük sendikanın hiçbir eylem yaptığını gördünüz mü, duydunuz mu? Öyle demekle çok şiddetli bir protestoyu yapmış oldular internet ortamında. Daha sonra bu sendikacılarımızdan birisi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Sayın Başbakan'ı çağırıyor. Bu kişi sendikacı mı yoksa başka bir şey mi? Sen daha dün Aile Sigortası'na karşı çıkan bir Başbakan olarak kadınların yüzüne nasıl bakabiliyorsunuz? Onurdan bahsederler, yoksulun onuruyla oynarlar. Müslümanlıktan bahsederler yoksulluğu teşhir etmenin Müslümanlıkta ne anlamına geldiğini dahi bilmezler.''

İşsizlik Sigortası Fonu'nun, işsizlerin parası olduğunu ve bunu işçi ve işverenlerin ödediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

''Bu parayı alıp sen ne yapıyorsun, işsizliği mi önlüyorsun? Hayır. Yasa getirdiler parlamentoya GAP'taki yatırımları finanse etmek için kullanılacakmış bu para. Belgelerini açıkladım. Bu paranın büyük bir kısmı GAP için bile kullanılmadı. Ne oldu? İşsizler meydanlara mı çıktı? O büyük işçi sendikası eylemler mi yaptı? Hükümeti kızdırırsak olmaz. Bedel ödemediğinizde bir toplumu aydınlığa kavuşturamazsınız.''

Kılıçdaroğlu, devletin saydam olmadığın ileri sürerek, ''Eğer, siz bir ülkede AB standartlarına göre yaptığınız bir Kamu İhale Yasası'nı, 19-20 kez değiştirip yandaşa nasıl kaynak aktarırım modelini inşa ederseniz o ülkede sosyal devleti kuramazsınız'' dedi.

-''İNANÇLARIN SÖMÜRÜLDÜĞÜ BİR ALANDIR TÜRKİYE''-

Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin medya çalışanlarının ''yıpranma'' haklarını ellerinden aldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Yandaş medyanın patronlarına soruyorum, sizin çalışanlarınızın hakları ellerinden alınırken şunu eleştireyim diye iki satır yazı yazma cüretini niye göstermiyorsunuz? Vicdanınız hiç mi sızlamadı? Biz yandaş medyayı eleştirirken orada çalışanları eleştirmiyoruz. Bizim eleştirdiğimiz iktidardan beslenip onların borazanlığını yapanlara. Biz buna tahammül edemiyoruz. Demokraside buna yer yoktur.''

''Yeni CHP'' olarak halkla daha fazla iç içe olacaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

''İnsan hakları ihlalleri ve baskılar gittikçe artıyor. Bir köşe yazarının görevine son verin diye açıkça söyleniyor. Ertesi gün o köşe yazarının işine son veriliyor. Başbakanlık muhabirleri bile eğer, Hükümet istemiyorsa Başbakanlıkın kapısından içeri giremiyorlar. Özgürlük bu kadar kısıtlandı, baskılar bu kadar giderek artıyor bizde. Bu nedenle bizi izlemenizi yürekten istiyoruz.''

Kılıçdaroğlu, Hükümet'in, anayasa değişikliği, seçim barajının kaldırılması, medya özgürlüğü sağlama tekliflerini kabul etmediğini belirterek, ''İnançların sömürüldüğü bir alandır Türkiye. İnançların sömürüldüğü, etnik kimliklerin sömürüldüğü ve siyasete alet edildiği bir yerde, sağlıklı bir demokrasiden söz edilebilir mi? Her şeye karşın mücadele edeceğiz, yılmayacağız bir kişi kalsak bile...'' diye konuştu.

-''AB'YE GİRMEYE KARARLIYIZ, BU BİZİM HAKKIMIZ''-

Türkiye'nin AB sürecine de değinen Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:

''AB sürecini tıkayan Adalet ve Kalkınma Partisi'dir. Verdiği sözü tutmuyor. Avrupa'ya gidip hep şunu söylüyorlardı: 'Biz uyum yasalarını getiriyoruz CHP kabul etmiyor'. AB ile uyum süreci içinde gelen hiçbir yasaya sadece CHP değil, hiçbir parti karşı çıkmamıştır. Gelen bütün yasalar parlamentodan oy birliğiyle geçmiştir. Getirmeyen kim, çalışmayan kim, eleştiren kim? Hükümet. Biz her şeye karşı Sayın Sarkozy ve Merkel'in söylemlerine karşın AB'ye girmeye kararlıyız. Bu bizim hakkımız. Avrupalı etik değerlerine bağlıysa, attığı imzanın gereğini yerine getirmek zorunda, bize çifte standart uygulayamaz. Herhangi bir AB ülkesi, yargıyla ilgili değişiklikleri, kanun teklifi olarak kendi parlamentolarına götürsünler, söz veriyorum meydanlara çıkıp ben de bu anayasa değişikliğine 'Evet' diyeceğim.''

-''YARGI BAĞIMSIZLIĞINA SONUNA KADAR İNANAN BİR PARTİYİZ''-

Kılıçdaroğlu, insan hakları, özgürlükler, kadın-erkek eşitliği ve yargı bağımsızlığına sonuna kadar inanan bir parti olduklarını vurgulayarak, konuşmasını şöyle tamamladı:

''Söylemleri ile eylemleri taban tabana zıt bir parti var karşımızda. 'Demokrasi' derse bilin ki demokrasiyi katledecektir, 'özgürlük' derse bilin ki özgürlükleri kısıtlayacaktır, 'yargı bağımsızlığı' derse bilin ki yargıyı yürütmenin eline verecektir, 'örgütlenme' derse bilin ki örgütlenmeyi yok edecektir. '12 Eylül darbesini yapanlardan hesap soracağız' dediler. Bırakın hesap sormayı, madalya verdiler, maaşlarına zam yaptılar, Cumhurbaşkanlığı makamına kadar ağırlayıp konuk ettiler. Önce bir görelim bakalım nasıl hesap soruyorlar? Kendisine muhtıra veren kişiye hesap soramayan bir siyasal iktidar, ta 1980'lerdeki olaya mı hesap soracak? Zaman aşımına uğramamış olay var...''

AdminAdmin