İnandırıcı olmasa da inanmak istedik...
Aslında 'Uzlaşmacı' misyonu üstlenen kişi, çok da uzlaşma kültürü olan bir insan değildi; ama, 'Kimbilir' dedik, Arnıç bu sıfatı üstlenmek için yanlış kişi olsa da, Cumhurbaşkanı Gül devredeydi, 'O durumun vehametini görmüş, AKP'yi uyarmış olabilir' dedik ve inanmak istedik...
Yanıldığımızı geç olmadan anladık...
Başbakan'ın, Arınç'ın 'Uzlaşma' rolünün aksine, gerçeği, kendini oynadı ve 'Hodri Meydan' dedi, öyle sözler sarf etti ki, 'Çapulcu'yu arar olduk..
Erdoğan, tamamen iki kutuplu bir ortamın ilanını yaptı ne yazık ki...
Kendisini karşılamaya gelenleri, Gezi Parkı Protestocuları'na karşı kışkırttı...
Üstelik, dini siyasete alet ederek, 'Başörtülü kardeşlerimize saldırdılar' diyerek, olmayan saldırıları olmuş gibi göstererek...
Ve son nokta, 'İnin meydanlardan, yedi ay sonra sandık var, orada görüşelim'...
Başbakan, bir anda bu süreci siysi ranta çevirme çabasına girdi...
Peki karşısındaki rakibi kim?
Kendi halkı...
Şu anda karşısında ne Kılıçdaroğlu, ne Bahçeli, ne Demirel ne de başka bir siyasi lider yok yok...
Kendi halkına meydan okuyan bir Başbakan ile karşı karşıyayız…
Türk Siyasi Tarihi’ni bırakın, Dünya Siyaset Literatürü; bugünleri çok özel başlıklarla yazacak…
Meydan okuyor Başbakan; sokağa dökmekle tehdit ettiği güruhun, çapulcu diye nitelendirdiği kalabalıktan daha büük ses getireceği inancıyla, meydan okuyor…
Ve iktidara saldıranları da, üstü kapalı değil; açık açık, net ifadelerle ‘Bedelini ödersiniz’ diye uyarmıyor, olacaklara hazırlıklı olmalarını istiyor…
Sanatçıları, tiyatrocuları uyarıyor önce, ama yarın muhalif ne kadar adam varsa hepsini yok edeceğini açıkça beyan ediyor…
Bu bir savaş çağrısıdır, bu resmen gruplaştırma, ayrıştırma; kutuplaştırmadır…
Bunun içindir ki, Esenboğa-Pursaklar-Keçiören-Söğütözü güzergahındaki güruhunu, önümüzdeki hafta sonu; Kızılay’a yönlendirmektedir, İstanbul’a da mesaj göndererek, Yeşilköy’e karşılamaya gelen güruhu, Pazar günü gövde gösterisine çağırmaktadır…
Ama zaman, akılcıl olma zamanıdır; galeyana gelme zmanı asla değildir; karşımızdaki güç; iktidarın nimetleri ile, bizzat kendi halkını en zayıf yerinden vuracak kadar gözünü karartmış biridir, yapacağmız en ufak ya da büyük hatayı kullanacak ve kendisine rant elde ettirecek biridir…
Kendisini karşılamaya gelen güruh; ‘Kaşar-Salamlı Sandviç, ayran ve tulumba tatlısı ve bez şapka’ karşılığı ve tüm kent halkının parası ile deposunu dolduran belediye otobüsleriyle taşınıştır, bu bile karşımızdakinin savaş argümanlarını nasıl kullandığını anlatmaktadır; doğru okumalıyız…
Zaman, akılcıl olma, akılcıl mücadle zamanıdır; Başbakan’ın eline, ‘Çapuhcular polis aracı yaktı’ kozunu bir kez daha vermeyelim, Başbakan’ın ekmeğine yağ süren provakatörlerin oyununu bozalım ki, AKP oyunu da bozulsun…