DOÇ.ÖZCAN GEÇMİŞTE CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİNDE YAŞADIKLARINI ANLATTI…

1994 yılında Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlayan Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Doç. Dr. Selami Özcan, 28 Şubat sürecinde hiçbir gerekçe gösterilmeden Cumhuriyet Üniversitesindeki görevinden atıldığını söyledi.

Cumhuriyet Üniversitesi Haberleri - 10 yıl önce

Özcan; “Bana evli misin, kaç çocuğun var, eşin başörtülü mü gibi sorular sorulmaya başlandı. Benim de eşim başörtülüydü. ‘Evet, 2 çocuğum var’ dedim. Kokteyllere, toplantılara gideceğin zaman eşin seni temsil edebilir mi dendi. Selam verdiğimiz zaman, ‘Burası Suudi Arabistan değil, Türkçe konuş’ denilerek müdahale ediliyordu.” dedi.

Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Doç. Dr. Selami Özcan, 28 Şubat süreciyle ilgili çok özel açıklamalarda bulundu.

"3 çocuğu olanlara hakaret edildi"

1994 tarihinden itibaren 28 Şubat sürecinin başladığını dile getiren Özcan, bakın neler söyledi: “Bu süreçte Cumhuriyet Üniversitesi’nde sanki bir uygulama merkezi olarak İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi seçilmiş gibi Ankara’dan özel siparişle dekan getirdiler. Göreve başladığı andan itibaren herkesi tek tek odasına çağırmaya başladı ve görüşmeler yaptı. Bizi de çağırdı. Odaya giren arkadaşlarımızdan 3 çocuğu olanlara, ‘Bu kadar erken yaşta 3 çocuk olur mu?’ diyerek hakaretler etti. Odasına girdiğimde elinde radyo cihazı gibi bir şey vardı. Ses kaydı yapılıyor mu yapılmıyor mu diye kontrol ediyordu. Diğer yandan benimle ilgili bilgileri okuyordu. Bana evli misin, kaç çocuğun var, eşin başörtülü mü gibi sorular sormaya başladı. Benim de eşim başörtülüydü. ‘Evet, 2 çocuğum var’ dedim. ‘Kokteyllere, toplantılara gideceğin zaman eşin seni temsil edebilir mi?’ dedi. Bize orada hem hoş olmayan cümleler kullandı hem de eşimizin başörtüsü ile iğrenç eleştirilerde bulundu.”

"İrtibat halindeydiler"

Üniversitede görev alan dekanın dine karşı birisi olduğunu belirten Özcan, “Selam verdiğimiz zaman, ‘Burası Suudi Arabistan değil, Türkçe konuş’ diyerek müdahale ediyordu. Daha sonra özel bir uygulama yaptı. Kurban ve Ramazan bayramlarında tebrik mesajları göndermeye başladı. Fakültede bulunan bütün araştırma görevlileri ve hocaların adına mesajlar yolluyordu. Dini bayramlarla ilgisi olmayan bu kişi sanki bizi deşifre eder gibi Türkiye’deki bütün üniversitelere bu mesajı iletiyordu. Bunun açıklaması ise, ‘Bu kişileri benden izinsiz kimse almasın’ mesajıydı. İlerleyen süreçlerde Türkiye’nin en uzak üniversitesine üç kez başvurdum. Üniversitenin ihtiyacı olduğu halde almadılar. Bu da irtibat halinde olduklarını açık bir şekilde gösteriyordu” ifadelerini kullandı.

"Hastane kapısından geri dönmek zorunda kaldık"

Eşinin öğretmen olduğunu dile getiren Özcan, “Bulunduğu yerdeki okul idaresi eşime başörtülü olduğu için günde iki defa sarı zarf verip savunma alıyordu. Günden güne artan baskılar ve savunmalar sonucunda eşim istifa etmek zorunda kaldı. Ben de o zamanlar görevimden atılmıştım. İki tane çocuğumuz vardı. Çalışmıyorduk. Çocuklarımdan birisi çok hastalanmıştı ve onu hastaneye kaldırmıştık. Kayıt yaptıracağımız esnada sigortamızın olmadığı söylendi. Biz de hastane kapısından geri dönmek durumunda kaldık. Ateşler içinde hasta çocuğumu tekrar eve götürerek bir şekilde tedavi ettirmeye çalıştık. O an beynimizden vurulmuşa döndük” şeklinde konuştu.

"Gerekçe gösterilmeden görevimden atıldım"

İlerleyen zamanlarda üniversitede iki dekan değişikliğinin yapıldığını vurgulayan Özcan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:“Sözleşmemizin yenileneceği zaman ‘son kez yeniliyoruz’ denildi. Gelen kişi sözleşmemizi hiçbir gerekçe göstermeden yenilemedi ve bizi görevimizden attılar. Sözleşmemiz yenilenmeyince mahkemeye başvurduk. Mahkeme süreci 5 ay sürdü. Bizi atma gerekçesini mahkeme istedi ancak cevap verme ihtiyacı bile hissetmemişler. Mahkemeye bir savunma verilmediği için dava 5 ay sonra bizim lehimize sonuçlandı. Bütün haklarımızı tekrar geri alarak aynı yerde göreve başladık. Cumhuriyet Üniversitesi’nde 28 Şubat’ın etkisi 1997 ile 2007 seneleri arasında devam etti. Kadro vermediler başka yere gitmeme de izin vermediler. Herkes bir ay içerisinde yardımcı doçentlik ünvanını alırken bana 1998 yılından 2007 yılına kadar yardımcı doçentlik kadrosu verilmedi. 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte 8 yıl aradan sonra yardımcı doçent olmaya hak kazandım. Dekan, yeni mezun olan öğrencilerden birine yönelik, ‘Bu iyi saz çalar, buna iyi bakın’ diyordu. Yanı kısacası, ‘Bu benim adamım, buna sahip çıkın’ gibi iğrenç cümleler kullanıyorlardı. Bunlar böyle devam ederken 2007 yılında Mustafa Kemal Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu’na geçtim. İlk yardımcı doçentlik kadromu burada aldım. 2009 yılında da Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde başladığım görevimi hala sürdürüyorum.”

Şu anki şartlarda haksızlık yapılmasının mümkün olmadığını kaydeden Özcan, insanların artık rahatlıkla hakkını arayabildiğini söyledi.

Şimdi biz (Egemen Gazetesi) ve kamuoyu biliyor ki, bu ve benzeri durumlar artık Cumhuriyet Üniversitesinde yaşanmıyor, üniversitede kardeşliğin hüküm sürdüğü huzurlu ve güvenli bir çalışma ortamı hakim...

Günün Diğer Haberleri