İFTAR SOFRALARI ZENGİN SOFRALARDI

Oruç ibadeti Müslüman Türk toplumunda Ramazan ayı boyunca iftar davetleriyle toplumsal bir fonksiyon kazanmakta; bu ay boyunca yakın akraba, hısım, komşu, dost, hemşehri, meslektaş, yoksul, zengin birçok insanı bir araya getirmektedir.

3. Sayfa - 01-07-2014 01:28

İFTAR SOFRALARI ZENGİN SOFRALARDI

İftar davetlerine örnek olarak: Hane halkıyla önce küçüklerin büyükleri çağırdığı akraba, hısım davetleri; yakın komşular, özellikle kırsal kesimde muhtar, öğretmen, imam, bekçi, çoban gibi; yönetici, eğitici vb. kişilerin davetleri; dul, yetim, kimsesiz ve yoksulların davetlerini görmekteyiz.

Son yıllarda varlıklı müessese sahiplerinin dost ve yakınlarına, yanında çalışan işçi ve memurlarına, bayi ve satıcılarına, huzurevi, düşkünler yurdu vb. kurumlarda kalanlara iftar yemekleri verdikleri gözlenmektedir.

Ramazan boyunca Cumhurbaşkanları ve Başbakanlarımızın köşk ve konutlarında Türkiye’de bulunan İslam ülkeleri büyükelçi ve temsilcilerine, siyasi partilerin başkan, bakan ve milletvekillerine, anayasal kuruluşların üst düzey yöneticilerine verdikleri protokol yemeklerini de belirtmekte yarar görmekteyiz.

Bu davet yelpazesi KİT yöneticilerinin, vakıf ve tarikat liderlerinin, hamiyetli yardımsever insanlarımızın davetleriyle gelişmekte, zengin bir görünüm kazanmaktadır.

İftar davetlerinde oruçlu olup olmadığına bakılmaksızın zengin fakir, hatta yurt dışında bazı vakıflarımızın düzenlediği gibi Müslüman olmayanların bile davet edilmesini İslamın diğer dinlere gösterdiği tolerans bakımından ilginç saymaktayız,


Sahur sofraları, iftar yemeklerinin aksine aile bireyleri, yatıya kalmış akraba ve hısımlarla birlikte daha dar çerçevede yenen yemeklerdir. Ancak bazı yörelerimizde gece bekçileri ile ramazan davulcularının ailenin erkekleriyle birlikte sahur yaptıkları da görülmektedir.

Ramazan orucu, Müslüman Türk halkının dün olduğu kadar bugün de en önem verdiği ibadetlerin başında gelir. Ancak, geçmişte kalan bazı görkemli yanları var ki onların o günleri yaşamış insanlarımızdan denenmesi, yazılı kaynaklarımızdan taranması milli ve dini kültür değerlerimizin belgelenmesine katkı sağlayacaktır.

Bu yüzyılın başlarında Balıkhane Nâzırlığı da yapan Ali Bey’in yazdığı, “On üçüncü Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı” adıyla yayınlanan kitapta eski iftar sofraları ayrıntılı bir şekilde şöyle anlatılır:

“Ramazan akşamları verilen iftar ziyafetlerinin diğer zamanlarda verilen ziyafetlerden başlıca farkı, iftar kahvaltısı kısmı olup, halkımızın birbirlerini iftara dâvetlerinde, yemeğin cinsine ve nefasetine dikkat edilmekle beraber, kahvaltı tepsisinin en küçük teferruatına kadar intizamına ayrı bir önem verilirdi. Reçellerin çeşidi, peynir, havyar, zeytin, sucuk, pastırma gibi çerezler, ufak tabaklarla tepsiye yerleştirilip sinilerin ortasına konulurdu. Mevsimin çeşitli meyveleri ve salatalar da bunlara mahsus tabaklar içinde, tepsinin etrafına, muntazam şekilde konulurdu. Zemzem fincanları, Medine hurması, hardal tabakları konmak suretiyle, iftar sofrası tamamlanırdı; çekirdeğinin yemeklere düşmemesi maksadıyla, aslında sofranın süslenmesine yardımcı olmak için, limonların ortasından kesilip, tüller içinde ipek ve renkli kordelâlarla bağlanarak ufak tabaklara konuldukları da görülmüştür.

İçme suları, kapalı ve tabaklı Saksonya bardaklarla hizmetçilerin elinde tturulurdu...

Advert Advert
Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
KONUK; 22 YIL BOYUNCA KONYA’NIN KÖYLERİNDE HAYATA GERİDE BAŞLAYANLARI ÖNDEKİLERE YETİŞTİRMEK İÇİN ÇALIŞTIM

KONUK; 22 YIL BOYUNCA KONYA’NIN KÖYLERİNDE HAYATA GERİDE BAŞLAYANLARI ÖNDEKİLERE YETİŞTİRMEK İÇİN ÇALIŞTIM

27-10-2021 - 3. Sayfa

Dursun: “Milletin vicdanına ses olmaktadırlar”

Dursun: “Milletin vicdanına ses olmaktadırlar”

20-10-2021 - 3. Sayfa