Erdoğan, AK Parti Konferans Salonu'nda düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, son buluşmalarının ardından Kızılcahamam'da iki önemli istişare toplantısını oldukça geniş bir katılımla gerçekleştirdiklerini anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her iki toplantıda da hem 31 Mart'taki seçim sonuçlarının fotoğrafını çektiklerini hem gündemdeki konuları ele aldıklarını hem de gelecek döneme dair yol haritasını ortak akılla şekillendirdiklerini söyledi.
Partide değişim süreci
Ne kadar sancılı olursa olsun her meseleyi kendi arasında konuşan, kendi içinde özgürce tartışan, müzakere eden bir hareket olduklarını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"31 Mart seçimleri sonrasında da aynısını yapıyoruz. Milletin sandıkta verdiği mesajlara kulaklarımızı tıkamıyor, sandıkta tecelli eden iradenin rehberliğinde iç bünyemizde gerekli adımları atıyoruz. Kolaya ve kolaycılığa kaçmadan, toptancı bir anlayışa tevessül etmeden, bakılmadık hiçbir nokta bırakmadan bu süreci titizlikle yürütüyoruz. Her şeyin farkındayız. Selden kütük kapma telaşında olanları da çok iyi görüyoruz. Allah'ın izniyle bunlara, aradıkları fırsatı vermedik, vermeyeceğiz. Ne fitne kazanına odun taşıyanların oyununa geleceğiz ne de hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edeceğiz. Kardeşlik hukukumuza ve dava arkadaşlığımıza uygun şekilde partimiz bünyesinde farklı seviyelerde bayrak değişimini gerçekleştiriyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yorulan, yıpranan veya çeşitli nedenlerle görevden affını talep eden bazı arkadaşlarının yerine geçen ay yenilerini görevlendirdiklerini belirterek, görevi devreden il ve ilçe başkanlarına davalarına yaptıkları üstün hizmetler dolayısıyla teşekkür etti.
Millete hizmet davasının ateşten gömleğini giyen arkadaşlarına üstlendikleri ağır sorumlulukta Allah'tan başarılar dileyen Erdoğan, "Ne diyor Yunus Emre, 'biz sevdik, aşık olduk, sevildik, maşuk olduk. Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası.' Evet, biz de her gün, her dem yeniden doğarak, kendimizi yenileyerek, millete aşkımızı, sevdamızı, muhabbetimizi her daim büyüterek bu yolda azim ve kararlılıkla yürüyoruz." ifadelerini kullandı.
"Aslolan 85 milyonun umudu olmayı sürdürebilmektir"
Her işte hayır olduğuna inanan, bu ilahi müjdeye tüm kalbiyle iman eden bir kadro olduklarına dikkati çeken Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İlk etapta bize şer gibi görünen nice hadisenin, daha sonra hayra tebdil olduğunu bizzat yaşayarak gördük. Bu sürecin de partimiz ve hareketimiz için yeni kapıların açılmasına vesile olacağından asla şüphe duymuyoruz. Siyasetin dalgalı denizinde gelgitler olabilir. Bunların tamamı geçicidir, dönemseldir. Aslolan milletle gönül bağını muhafaza etmektir. Aslolan milletin gönül tahtından aşağıya düşmemektir. Aslolan 85 milyonun umudu olmayı sürdürebilmektir.
Biz milletimizle irtibatımızı koruduğumuz ve güçlendirdiğimiz müddetçe; o bunu yapmış, o bunu demiş, onun arkasında şunlar varmış, bunların hiçbiri bizi yolumuzdan alıkoyamaz. AK Parti olarak, AK Partili kadrolar olarak yapmamız gereken bellidir. Daha fazla gönül kazanacağız, daha fazla insanımıza ulaşacağız, milletin sofrasına daha fazla oturacağız. Sokakta, pazarda, çarşıda, kahvede, iyi ve kötü gününde vatandaşımızın her zaman yanında olacağız. Milletin dertlerine derman olmak, sorunlarına çözüm bulmak için samimi çaba harcayacağız. Kapısı çalınmadık, eli sıkılmadık, kalbine dokunulmadık kimse bırakmama prensibiyle gece gündüz çalışacağız. Unutmayalım 'sizin en hayırlı olanınız insanlara faydalı olanınızdır'. Bizim düsturumuz, yolumuzu aydınlatan fener işte budur."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, il başkanlığının il binasının dört duvarı arasına sıkışıp kalınarak yerine getirilecek bir görev olmadığının altını çizdi.
Belediye başkanlığının sadece günlük rutin takip edilerek yapılacak bir vazife olmadığına dikkati çeken Erdoğan, "AK Parti çatısı altında ülkeye ve millete hizmet mücadelesine girişmiş her bir arkadaşım sahada olmak, milletle iç içe olmak mecburiyetindedir. Burada oluşacak en küçük bir zafiyetin sadece o ilimize ve ilçemize değil, topyekun AK Parti ailesine zarar verdiğini lütfen unutmayın. Siz yol ve dava arkadaşlarımın tamamından sorumluluklarınızı bu hassasiyetle ifa etmenizi beklediğimin altını çizerek vurgulamak istiyorum." diye konuştu.
"Somali’ye yardıma koşarken karşımızda yine CHP zihniyetini bulduk"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin millete ve milletin meselelerine nasıl baktığını, kendilerini "fildişi kulelere" nasıl hapsettiklerini topluma dair her konuda gördüklerini vurguladı.
Muhalefetin, son 22 yılda, birkaç istisna hariç, milletin gerçek gündemiyle aynı hizada bir türlü konumlanamadığını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Terörle mücadeleden ülkemizin hak ve çıkarlarının savunulmasına kadar milli meselelerin tamamında çok büyük savrulmalar yaşadılar. Biz, PKK'nın Suriye uzantılarıyla mücadele ederken; CHP'li milletvekilleri ellerinde çantalarıyla ülke ülke dolaşıyor, PKK'lı canileri 'çiçek çocuklar' diyerek aklamaya çalışıyordu. Biz, FETÖ'cü alçakların kurumlarına karşı tedbir alırken, CHP'li yöneticiler örgütün paçavraları önünde poz veriyor, destek açıklaması yapıyordu. 30 yılık işgalin ardından Karabağ'ı özgürlüğe kavuşturma mücadelemizde, en sert eleştiriyi yine CHP yönetiminden aldık. Ermenilerin asılsız iddialarını gündeme taşıyanlar yine bunlardı. Libya meselesinde de aynı vahim durumla karşılaştık. 'Türk askerinin Libya'da ne işi var?' korosunun assolisti CHP ve dönemin CHP Genel Başkanıydı. Açlık ve terörle boğuşan Somali'ye yardıma koşarken de karşımızda yine CHP zihniyetini bulduk."
"İktidara muhalefet ayrıdır; Türkiye'nin rakiplerine lojistik destek sağlamak ayrıdır"
Muhalefetin, Türkiye'nin Afrika'daki varlığından rahatsız olan sömürgecilerin tezleriyle kendilerini hedef aldığını, hükümeti eleştirdiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Son olarak geçtiğimiz hafta DEM'li ortaklarıyla beraber Meclis'te Somali tezkeresine 'hayır' dediler. 7 Ekim'den beri Gazze'de devam eden soykırım konusunda 'Hamas'ı şeytanlaştırma' üzerine kurulu nasıl bir dil tutturduklarını hepimiz biliyoruz. Filistin direnişine 'terör yaftası' vurmakta gösterdikleri mahareti, maalesef, İsrail'in vahşi katliamlarına tepki vermekte gösteremediler. Doğu Akdeniz'deki sondaj çalışmalarımızdan Rusya-Ukrayna savaşındaki dengeli tutumumuza kadar her konuda aynı yalpalamalara şahit olduk.
Şimdi benzer bir basiretsizliği Mavi Vatan konusunda görüyoruz. Türkiye'nin çıkarlarını savunmak yerine, bakıyorsunuz, 'masal' diyerek, ülkemizi yayılmacılıkla itham ederek, birilerine göz kırpıyorlar. Milletin verdiği yetkiyi, ülkenin menfaatlerini savunmak için değil; Türkiye karşıtlarına selam çakmak için kullanıyorlar. Bunun adı sorumsuzluktur, şuursuzluktur, gaflettir. Türkiye aleyhine tezleri Meclis kürsüsünden dillendirmek, ne zamandan beri CHP'nin görevi oldu? CHP, milletle ve milletin menfaatleriyle aynı yerde durma erdemini, bir kez olsun sergileyemeyecek mi? CHP'nin, Türkiye ile ve Türkiye'nin çıkarlarıyla alıp veremediği nedir? İktidara muhalefet etmek ayrıdır; Türkiye'nin rakiplerine lojistik destek sağlamak ayrıdır."
CHP'den, her konuda kendileriyle aynı düşüncede, aynı sayfada yer almasını asla beklemediklerini aktaran Erdoğan, "Sadece milli meselelerde, yerli ve milli bir duruş bekliyoruz. CHP yönetimi, böyle konularda dahi katkı sunmayı beceremiyorsa, bari bu tarz talihsiz açıklamalarla ülkemize zarar vermesin. Gölge etmesinler yeter; biz onlardan başka ihsan istemiyoruz. Anavatanımızın ayrılmaz bir parçası olan Mavi Vatan'ımıza sahip çıkma noktasında en küçük bir geri adım atmayacağız. Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin hakkını sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz." açıklamasında bulundu.
"Biz, 2200 yıldan fazla devlet geleneği olan, devlet aklı olan bir milletiz." diyen Erdoğan, hadiselere bakarken başkaları gibi sadece 50-100 yıllık birikimle değil, binlerce yıllık köklü tecrübenin merceğinden bakıldığını, planların buna göre şekillendirildiğini, hazırlıkların buna göre yapıldığını, hamlelerin buna göre tayin edildiğini belirtti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bizim çizgimiz, karakterimiz bellidir. Biz, başına vurunca ekmeği alınan bir ülke değiliz. Tarihimizin hiç bir döneminde de böyle olmadık. Ne başkalarının hakkına el uzatırız ne birilerine hakkımızı yedirtiriz. Kardeşlerimizi de en zor günlerinde yalnız ve çaresiz bırakmayız. Uluslararası hukuk çerçevesinde Libya'da bunu yaptık. 30 yıllık işgalin ardından Karabağ'da bunu yaptık. Suriye'den topraklarımıza saldırı olduğunda bunu yaptık. Irak'taki bölücü terör yuvalarına karşı bunu yaptık. Hakkımıza sahip çıktık. Kardeşlerimize sahip çıktık. Bekamıza sahip çıktık. Tehditler karşısında ülkemizin ve milletimizin güvenliğini garantiye aldık. Gerilimi körükleyen değil, bölgesinde ve ötesinde barışı, istikrarı, sükuneti savunan taraf olduk."
"Camileri, kiliseleri, okulları bombalayacak kadar gözlerini kararttılar"
Gazze'de yaklaşık 300 gündür son derece vahşi bir soykırım yaşandığına işaret eden Erdoğan, İsrail güçlerinin 16 bini çocuk 40 bin Filistinlinin tepelerine bomba yağdırarak kalleşçe şehit ettiğini söyledi.
Yüz bin Filistinlinin yaralandığını, sakat kaldığını, kuvözdeki bebeklere kurşun sıkacak kadar ileri gidildiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gıda sırasında bekleyen insanları katledecek kadar alçaldılar. Camileri, kiliseleri, okulları bombalayacak kadar gözlerini kararttılar. Savaşın bile bir hukuku vardı, İsrail bunu bile yok saydı. Geçtiğimiz yüzyılın en lanetli figürü olan Hitler'i gölgede bırakacak bir barbarlığa imza attılar. Gazze bugün dünyanın en büyük imha kampına dönüşmüştür. Yüreğinde zerre kadar vicdanı olan birisinin hangi inanca mensup olursa olsun, Gazze'de yaşanan insanlık dramına sessiz kalması düşünülemez. Ama Batılı liderler, görevi uluslararası güvenliği sağlamak olan kuruluşlar bu vahşeti neredeyse 300 gündür sadece uzaktan seyrediyor."
"Bölgemizde hudutları halen netleşmemiş tek ülke İsrail'dir"
Gazzeli 40 bin masum ölmemiş, 16 bin çocuk vahşice katledilmemiş gibi eli kanlı katillerin Temsilciler Meclisinde ağırlandığını ve alkışlandığını ifade eden Erdoğan, İslam dünyasının bir kaç ülke dışında zulmü durduracak, zalime "dur" diyecek hiç bir irade sergilemediğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sizlere soruyorum. Ben de insanım diyen, ben de Müslümanım diyen birisinin böyle bir tabloya rıza göstermesi mümkün mü? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bugün sorumluluk almayacaksa Allah aşkına ne zaman alacak? İsrail'in istilacı politikalarının tüm bölgeyi tehdit ettiğini görmek için daha kaç bin tane çocuğun ölmesi lazım? Bakınız bu gidiş, gidiş değildir. Netanyahu yönetimi altında İsrail'in gittiği yol, yol değildir. Bu pervasızlığın bu hoyratlığın, Batı'nın sergilediği bu iki yüzlülüğün sonu korkarım ki çok kötü bitecektir. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur.
Gazze'de 40 bin masum insanı katlettikten sonra bugün gözünü Lübnan'a dikenlerin, yarın pis ellerini başka yerlere uzatmayacağının garantisini kim verebilir? Bu soruyu sadece biz sormuyoruz. Bölgedeki tüm devletler soruyor. Bölgemizde hudutları halen netleşmemiş tek ülke, İsrail'dir. Bölgemizde diğer ülkelerin topraklarını işgal ederek semiren ülke, İsrail'dir. Bölgemizde güvenliğini saldırganlıkta ve toprak gaspında arayan yegane ülke, İsrail'dir.
Meşru bir devlet olarak değil, terör örgütü gibi hareket eden ülke, İsral'dir. Hamas, bizim de telkinlerimizle ateşkese 'evet' dediği halde savaşı uzatan, kan döken katliam yapan taraf, İsrail'dir. İsrail yönetimidir. Hukuk tanımaz İsrail devleti sadece Filistin için sadece Lübnan için değil, gelinen noktada artık tüm insanlık için tüm dünya için tehdittir. Hitler, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği'nin ittifakıyla geç de olsa durdurulmuştur. Daha geç olmadan, bu soykırım, bu vahşet, bu barbarlık, insanlığın ittifakıyla artık derhal durdurulmalıdır."
"Biz İstiklal Marşı bile 'korkma' diyerek başlayan bir milletiz"
Netanyahu yönetiminin yularını elinde tutanların, bu katliam şebekesine bir an önce "dur" demesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, Netanyahu denilen caninin ne yapmaya çalıştığının bölgeyi ve dünyayı nasıl bir felakete sürüklemek istediğinin farkında olduklarını belirtti.
Gazze'deki ateşi tüm bölgeye yayma girişimlerinin arkasındaki asıl niyeti de çok iyi bildiklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne yapıyorsak böyle bir senaryonun önüne geçmek için yapıyoruz. Ne söylüyorsak bölgemizde kanın ve gözyaşının durması için söylüyoruz. Daha önce defalarca ifade ettim. Biz İstiklal Marşı bile 'korkma' diyerek başlayan bir milletiz. Klavye soytarılarının hadsiz mesajları bizi korkutmaz, bizi ürkütmez, bizi sindirmez, inandığımız yolda yürümekten bizi asla vazgeçirmez. İstedikleri kadar çirkinleşsinler, istedikleri kadar çukurlaşsınlar, Tayyip Erdoğan'ın ne kavline ne kalbine zincir vurabilirler. Tayyip Erdoğan'ın hakkı ve hakikati haykırmasına engel olamazlar. Biz kimsenin tehditlerine boyun eğmeyiz. Kimsenin zorbalıklarına eyvallah etmeyiz. Eli kanlı canilerin provokasyonlarına da gelmeyiz. Şunu herkes çok iyi bilsin ve idrak etsin. Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık.
Biz bu günlere çarpışa çarpışa geldik. Biz bu günlere Hakk'ın ve halkın desteğiyle geldik. Bize gazete manşetlerinden ömür biçenler oldu ama yanıldılar. Bizi rahmetli Menderes'in ve arkadaşlarının akıbetleri ile tehdit edenler oldu, avuçlarını yaladılar. Bizi terörle, sokak terörüyle, darbeyle devirmek isteyenler oldu, hepsini bozguna uğrattık. Üstümüze saldıkları ne kadar piyon varsa tamamını ya meydanlara ya da dağlara gömdük."
İsrailli yetkililerin küstah açıklamaları karşısında son iki gündür siyasi parti gözetmeksizin milletin fertlerinin sergilediği dik ve dirayetli duruşu çok kıymetli bulduğunu vurgulayan Erdoğan, "Burada şu gerçeği bir kez daha ilan ediyorum, Türkiye olarak bundan 500 yıl önce engizisyondan kaçan Musevilere kucak açtıysak, Hitler'in toplama kamplarından kaçan Yahudilere nasıl kol kanat gerdiysek bugün de mazlum ve mağdurların yanındayız. Bizim için zalimin de mazlumun da kimliğinin bir önemi yoktur. Türkiye, tüm imkanlarıyla, kapasitesiyle elbette hiçbir ihtimali göz ardı etmeden mazlum Filistin halkının yanındadır. Birileri rahatsız olsa da bu vicdanlı tavrını sonuna kadar koruyacaktır." diye konuştu.
İnsana ve insani değerlere yönelik savaşın birçok alanda şiddetini artırarak devam ettiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu bölüm çok hassas, çok önemli. Paris 2024 Olimpiyat Oyunları'nın açılışında sahnelenen ahlaksızlık karşı karşıya olduğumuz tehdidin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Macron beni davet etti. Ben de gelebileceğimi söyledim. 13 yaşındaki torunum 'Dede gitme' dedi. 'Niye' dedim. 'Orada LGBT gösterisi yapacaklar.' dedi. 'Tamam kızım gitmeyeceğim.' dedim. Yahu düşünebiliyor musunuz, insanları birleştirmesi gereken bir uluslararası spor etkinliği maalesef insanlığa fıtrata ve insanı insan yapan değerlere düşmanlıkla açıldı."
"Olimpiyatlar, nesillerin bekasını tehdit eden sapkınlığa alet edilmiştir"
İslam inancında, yaratılmışların en şereflisi olan insanın, bu dünyadaki çabasının yüksek bir ahlak üzerine yücelmek olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Paris'te yapılmak istenen ise eşref-i mahlukat olan insanı esfel-i safiline, yani hayvanlardan dahi aşağı seviyeye çekme projesidir. İlk fırsatta Sayın Papa'yı da bununla ilgili arayacağım. Onunla Hristiyan alemine ve tüm Hristiyanlara karşı yapılan ahlaksızlığı paylaşacağım.
Olimpiyatlar, insan tabiatını bozan, aileyi ifsat eden, nesillerin emniyetini ve bekasını tehdit eden sapkınlığa alet edilmiştir. Olimpiyatların uluslararası etkisi kullanılarak en masum varlıklarımız olan çocuklarımız iğrenç bir şekilde hedef alınmıştır. Paris'teki rezil sahne sadece Katolik alemini, Hristiyan dünyasını değil, en az onlar kadar bizi de rencide etti, bizde de infial oluşturdu."
Macaristan Başbakanı Victor Urban'ın verdiği haklı tepkiyi takdirle karşıladıklarını belirten Erdoğan, "Esasında kutsala yönelik bu apaçık saldırı karşısında daha fazla liderin, daha fazla siyasetçinin sesi çıkması gerekiyordu. Maalesef bunu göremiyoruz. Kimi umursamazlıktan, kimi korkudan, kimi siyasi kariyeri uğruna LGBT lobisine ses çıkaramıyor. Biz çıkarıyoruz. CHP çıkarmasa ne yazar DEM çıkarmasa ne yazar." değerlendirmesini yaptı.
"Herkesin LGBT zorbalığına karşı direnmesi ulvi bir görevdir"
En küçük bir eleştiriye dahi tahammülü olmayan LGBT lobisinin, Avrupa ve Batı dünyasını tamamen esir aldığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"LGBT lobisi giderek daha da pervasız hale gelirken, eşzamanlı olarak insanlık büyük bir kuşatmayla karşı karşıya bırakılıyor. Küresel ölçekte bu korku iklimini oluşturuyorlar. Burada şunu vurgulamak durumundayım, karşımızda sadece bir yönelim yok, doğrudan çocuklarımızı hedef alan faşizan bir dayatma var. Normale, fıtrata, aileye, insan nesline yönelik çok boyutlu, çok kapsamlı, çok acımasız bir savaş yürütülmektedir. İslamofobi ile İslam'a savaş açanlar, LGBT sapkınlığı üzerinden kutsal olan ne varsa hepsine birden savaş ilan etmişlerdir. LGBT sapkınlığını özgürlük olarak lanse edenlerin başörtülü sporculara tahammül edememesi, bunların kafalarındaki özgürlük tarifini de ortaya koymaktadır. Fransa, Fransız sporcuların içerisinde başörtülü olanlar varsa onların müsabakalara katılmasını engellemiştir. Bu nasıl bir mantık? Nasıl bir anlayış? Fransa'da yaşayan Faslı, Cezayirli, Tunuslu vesaire bütün oranın halkına, bu konuda niçin tavır koymazlar veya koymadılar, bunu anlamakta zorlandığımı ifade etmek isterim. Bunlar sadece İslam'a ve Müslümanlara değil, fıtri olan, kutsal olan her şeye düşmanlar. Paris skandalı bu gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. Cinsiyetsizleştirmek demek, insan soyunu bozmak demektir. Akıl ve izan sahibi herkesin LGBT zorbalığına karşı direnmesi ulvi bir görevdir."
AK Parti ve Cumhur İttifakı'nın bu konudaki duruşunun çok net biçimde ortaya konulduğunu vurgulayan Erdoğan, "14-28 Mayıs seçimleri öncesinde birileri sırf iktidara gelmek adına bunlara şirinlik yaparken biz ailenin korunmasından yana çok güçlü bir tavır aldık. Bugün dünden daha kararlıyız. Sapkın akımlarla ve bunları ortaya çıkartan küresel güçlerle mücadelemizi tavizsiz şekilde sürdüreceğiz. Burada şunu da söylemeden geçemeyeceğim, cinsiyetsizleştirme projelerinin ülkemizde hamiliğini bölücü örgütün siyasi uzantılarının ve CHP'li belediyelerin üstlenmesi gerçekten ibret vericidir. Türkiye'ye karşı her taşın altından çıkan 'DEM'i anlıyoruz da CHP'nin bu projeye niye bu kadar hevesle destek verdiğini açıkçası anlamakta zorluk çekiyoruz." diye konuştu.
"Başıboş köpek meselesini, kısa sürede hal yoluna koyacağız"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sahipsiz hayvanlara yönelik kanun teklifini TBMM Genel Kurulunda kabul eden tüm milletvekillerini tebrik ederek, Meclis'in, sessiz çoğunluğun çığlıklarına kulak tıkamadığını, çocukların feryatlarına ilgisiz kalmadığını ve son derece kritik bir sınavı alnının akıyla verdiğini söyledi.
Yasa teklifinin hazırlık aşaması ve sonrasında emeği geçenlere teşekkür eden Erdoğan, "Milletimizin acil çözüm beklediği konuların başında gelen başıboş köpek meselesini, hükümet, yerel yönetimler ve hayvanseverler el ele vermek suretiyle inşallah kısa sürede hal yoluna koyacağız." dedi.