Başkaldırı 2

26-04-2022 01:49

Bu yazım başkaldırı isimli yazımın devamıdır, 1.bölüm bloglarda mevcuttur.

 

Başkaldırı bir başka ifadeyle pratikteki görsel uygulamasıyla başı öne eğmemektir. Yani insan olarak ‘ben varım’, ‘konuşurum’, ‘düşüncemi söylerim’ demektir. İnsanın kendisine sunulan düşünce eğer idrakine çarpıp soru işaretleri oluşturuyor ve eleştirilmeyi, değerlendirilmeyi gerektiyorsa insan bunu ‘başkaları ne der?’ kaygısı yaşamadan mutlaka dillendirmeli. Hz. İbrahim’in babasına ve yaşadığı topluma karşı göstermiş olduğu başkaldırı bunun en güzel örneklerindendir. Putlar yapıp daha sonra bunları satan bir ailenin çocuğu olan Hz İbrahim babasının yaptığı putları çarşıya boyunlarında birer iple sürüyerek götürmüştür. Babası kendisine putlara tapınma yolunda telkinde bulunduğu zaman ve ailesini terk etmekle tehdit ettiğinde de yine HZ. İbrahim çizgisini çizmiş ve söylemesi gerektiğini söylemiştir. Aynı şekilde o zamanın insanları kendilerine yıldızlardan birer ilah edinmiş olduğu halde Hz. İbrahim benim ilahım yanıp sönenler olamaz diyerek topluma karşı da sözünü esirgememiştir. Herkes eğlencede iken putları baltayla yerle bir edip daha sonra baltayı en büyük putun omzuna koymakta ayrı bir bilinçli başkaldırı örneğidir. Tabi bu olayda başkaldırı ile karşı taraftaki insanların düşünceleriyle kendilerini mat etmek gibi ince bir detayda vardır. Aynen buna benzer diğer bir örnekte hiç şüphesiz Peygamber Efendimizin “Vallahi güneşi sağ elime, ayı sol elime koysalar, bu davadan vazgeçmem” dediği ifadelerinde mevcuttur. Yıllar sonra arkasından akın akın gelen sahabilerinde de aynı dik duruş ve başkaldırıyı görmekteyiz. Sad bin Ebi Vakkas inancı ve ailesi arasında inancını tercih etmiştir. Annesinin ‘aç kalırım’ demesine karşı o kesinlikle duruşunu bozmamıştır. Mekkede müşriklere karşı ilk dik duruşu sergileyenler arasında da ön sıralardaki yerini hemen almıştır. Örneğin bir tartışma da müşriklere eline geçirdiği bir kemik parçasını atmış ve Allah adına ilk kanı döken olmuştur. Sad Bin Ebi Vakkas Mekke döneminde türlü haksızlıklara, işkencelere uğramıştır ve bu olaylar onu kesinlikle duruşundan geri çevirmemiştir. Yakın tarihin en güzel ve iz bırakan örneği de hiç şüphesiz asrın düşünce ve aksiyon insanı Said Nursidir. Bir hayat eğer baştan sona onurlu ise ve zor olaylar karşısında çizgisini bozmuyor ise işte ‘o hayat’ ve ‘öyle hayatlar’ ayrı bir kıymete sahiptir. Kelleler torbada iken “Zalimler için Yaşasın cehennem” demek çok ama çok önem kazanır. Siz bu sözü az kişinin veya size zarar vermeyecek insanların yanında çok rahat bir ruh hali ile söyleyebilirsiniz. Lakin ölüm ve yaşam zalimin iki dili ucu arasında iken bunu söylemek başlıbaşında ‘bir biliçli başkaldırıdır’. Rus komutanı askerlerinizi birer birer öldürüyor iken silahın önüne geçip gözlerinizi namluya dikmek ve ölümü bir kavuşma vesilesi olarak düşmanın yüzüne vurmak bir başkaldırıdır. Böyle bir onurlu hayatın çiçekleri şimdilerde sadece bu memleketin dağını, ovasını, şehrini, köyünü süslemekle kalmadı aynı zamanda tüm dünyaya tohumlarını Barekallahlar, Maşaallahlar ile saçtı. Gören ve İz’an sahibi gözler buna şahittir.

 

Devam edecek.

 

Turgay Urgur

DİĞER YAZILARI Toplumdan topluluğa 01-01-1970 03:00 aramızda kalsın 2 01-01-1970 03:00 Aramızda kalsın 01-01-1970 03:00 Şair 01-01-1970 03:00 YILDÖNÜMÜ 01-01-1970 03:00 Gezi Olayları 01-01-1970 03:00 Popüler Siyaset 01-01-1970 03:00 Neyleyim 01-01-1970 03:00 ULAK 01-01-1970 03:00 Güncel 01-01-1970 03:00 Recycling Mısır 01-01-1970 03:00 BAŞKALDIRI (1) 01-01-1970 03:00 SANDUKÇANIN KİLİDİ 01-01-1970 03:00 AZINLIK 01-01-1970 03:00