Sadece çocuklar ağlar savşata...
Gözlerinde korku vardır, ölüm korkusu sanırsınız siz ama hayır, o sizin düşünmediğiniz geleceğn kaygısıdır...
Gözlerinin içi ağlar, korkudan fal taşı gibi açılmış gözleri ile bakar patlayan barutun savurduğu toz bulutlarına…
Sadece çocuklar üşür, yalınayak gezinirken çamur deryasında ve boncuk boncuk terler üşümesine rağmen…
Siz çok üşüdüğünü sansanız da, içi yanmaktadır; tebeşirle taş merdivene çizdiği çöp adam, terketmek zorunda kaldığı sokağın sonundaki taş merdivendir çünkü…
Sadece çocuklar yaşar savaşları; akıllarından hiç çıkarmamacasına hemde; babası ölmüştür çünkü, annesi, ağabeyi, komşusunun kundaktaki bebeği, oyuncakları ölmüştür, elindeki avucundaki her şey ölmüştür…
Herşey…
Ve sadece çocuklar ölür savşalarda; ızdırap içinde hemde, acı içinde, öfke içinde; içinde hiç umudu olmayan bir canlı olarak canlı ölüdür, ölmüştür çünkü; umutsuz ve çaresizdir…
Sadece çocuktur onlar…
Sadece çocuk…