DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Giriş Tarihi : 26-04-2022 01:49

ULAK

Bir gün köyün birisine ulak gelir. Yorgundur, lakin daha gitmesi gerekseydi gideceği yere kadar onu götürecek kuvveti ve sabrı vardır. Aradığı yer bu köydür.

Köy meydanında sorar: Hacı Ariflerin Ahmet’i arıyorum.

 

Köylülerden bir ihtiyar: Hele yorgunsundur, biraz dinlenseydin. Hayırdır? Kimsin? Necisin?

Ulak: Ona bir emanetim var. Bana yerini söyler misin? Duracak zamanım yoktur.

 

Konuşmayı dinleyen köylüler merak ederler. Usul usul kulak kesilirler. İhtiyar ısrarcı olmaz, onun evini tarif eder.

 

Üç gün sonra Hacı Ariflerin Ahmet köy meydanına çıkar. Köylüler hemen etrafını sarar. Üç gün boyunca köyü öyle bir merak sarmıştır ki anlatılmaz. Gencinden ihtiyarına, erkeğinden kadınına, çocuğundan delikanlısına herkes üç gündür Ahmet’i beklemektedirler. Çünkü bu zamanda beyaz bir at ile başında bir sarık, dalyan mı dalyan bir genç kim olabilir? Ahmet’le ne işi vardır? Köylü için en önemlisi de ne getirmiştir?

 

Aynı İhtiyar: Ahmet! Hele anlat bakalım, merak ettik üç gün önce gelen misafirin kimdi? Sana ne getirmiş? Bir çayımızı iç dedik; ama çok acelesi vardı bekletmedik.

 

Ahmet gömleğinin içinden bir kâğıt çıkarır ve ihtiyara verir.

İhtiyar önce Ahmet’in yüzüne sonra elindeki kâğıda bakar. Yan masalardakiler boş mu durur, hemen ihtiyarın yanına gelirler. Kağıdıaçmasını dört gözle beklerler. O an köyde zaman durmuştur. Üç gün boyunca tüm köyü meraktan söyleten, akla türlü türlü düşünceler getirten, insanları işten, oyundan alıkoyan sır az sonra meydana çıkacaktır.

 

İhtiyar katlanmış olan kâğıdı açar ve bakar: Beyaz bir kâğıdın ortasında yukarıdan aşağıya çizilmiş bir çizgi.

 

 

Köyün ruhları ölmüş bedenleri ihtiyar zevatından, başlarınıdizilerden kaldıramayan kadınlarından, her şey gibi bu zamanda gençliklerini de tüketme gayretinde olan gençlerinden kâğıttaki çizgiye post modern bir yorum getirmelerini beklemeye koyulmanın pek bir anlamı yok tabiki. Enteresan bir adamın getirdiği kâğıttaki ince çizgi ne ifade ederdi ki?

 

“Bu zamanda epey bir kalınlaştınız eee artık incelmenin zamanı geldi.” mi?, “Gururlanma sen de bir gün öleceksin.” mi?, “Al işte bir gün daha boşuna geçti.” mi?, “Varlık deryasında toprağa tutunmuş ahirette dal budak salmayı umut eden ince bir Elif.” mi?

 

Fikirlerden merak ile umursamazlık, aşk ile nefret, acele ile sabır, cüz ile küll, varlık ile yokluk, haya ile riya, açlık ile tokluk, edep ile debdebe geldi de geçti geldi de geçti. Geldi de geçti. Tutunacak yer bulamadı.

 

Hem neden at ile gelmişti ki? Türlü, türlü vasıta vardı. Hem gelmesine de gerek yoktu. Mesaj vardı, telefon vardı, mail vardı, facebook, twitter vd vardı.

 

En iyisi mi Ariflen Amada soruverem. O bize değivesin de biz de bu dertten kurtuluverem gari değvediler.

 

Ahmet onların önce iyice etrafına yerleşmelerini, her işi bırakmalarını ve dinlemek için hepsinin hazır olmasını bekledi ve dedi ki:

 

Ahmet köylüler etrafına yerleşince söze başlar,

 

Dün gece rüyamda eski Yunan mitolojilerindeki tapınaklara benzer bir yerden akşam vaktine doğru üç tane rahip çıktı. Öyle telaşlı ve aceleci tavırları vardı ki etraflarındaki hiçbir şeyi fark etmediler. Birisinin yüzü epey bir asık, diğer ikisi ise epey bir düşünceliydi. Hızlı hızlı adımlarlaşehir meydanındaki tiyatroya doğru ilerlediler. Koruma muhafızları onların bu telaşlı hallerini görünce tiyatronun kapılarını daha bir çabuk açtılar. Onlarıbüyük bir sabırsızlıkla beklemekte olan halk, onları görünce sevinç çığlıklarıattılar. Biraz sonra sevinç çığlıklarının yerini sessizlik kapladı, herkesin gözü rahiplerdeydi.

 

Rahip 1. Ey Zeus’un evlatları, kral Oidipus’un halkı !Biliyorsunuz şehrimizi 1 yıldır kuşatan veba, kuraklık ve sis bulutu hayatlarımızı yaşanmaz kıldı. Biz yıllardır bu felaketin nedenini hep kahin Ikanbaya sorduk ve dedi ki:

 

Bu derdin çaresi: Herkes günahını terk edecek.

 

Rahiplerden diğeri söze başladı: Bilirken susmak bir günahtır çünkü insan sadece kendisi değildir. Haksızlığı istememek öncelikle başkalarının haklarını gözetenlerin olsa gerektir. Doğru düşünmemekle insan kendi kaderini yıkar. Theseus’un annesi Aithra’nın dediği gibi “Suskun kalmamalıyız çünkü sonra şimdiki suskunluktan daha çok acı çekeriz. Doğru bulduğumuzşeyi zor olsa da söylemeliyiz.” İnsan yasaları koruyabildiği sürece insanlarıda kentlerle birlikte koruyabilecektir. Yönetimi eline geçiren yasayı da kendine göre tutmamalı ve yasa insanlara göre değişmemeli ancak insan yasalarıinsanlar için değiştirebilmeli. İnsan bunları söylediği zaman mı yücedir yoksa sustuğu zaman mı? İşler iyi gidince kötüler daima mutlu olacaklarını düşünerek sorumsuz davranmaya devam ederler ta ki iyiler seslerini duyuruncaya kadar. İnsan zahmet çekerek asıl değerini bulur. En büyük zahmet düşünmek ve düşündüğünü söyleyebilmek olsa gerektir.

 

Rahip konuştukça sesler antik tiyatronun basamaklarından adeta artarak yükselir. Dinleyiciler diğer rahibin söyleyeceklerini duymak için kendilerini hazırlarlar.

 

Son rahip söze başlar:

 

İnsanın elinde tuttuğu iradesi gayet cüzi olmakla birlikte, insan tabiatında bulunan fenalığa olan meylinden dolayı zararlı işlere girer ve bunların sonucunda bir bedel öder. Hatalar büyürse ve insanlar tarafından normal sayılmaya başlayınca felaketlere kapı açar. İyilikler ise Varlığın apayrı birer ispatıdırlar. İyilikte insanın iradesinden öte Külli bir irade vardır. Ama insan bu iyiliklere iman, arzu ve niyyet ile sahip olur. Kötülerin ölmesinden kimse rahatsızlık duymaz lakin iyilerin ölmesinden sadece insanlar değil aynı zamanda kainat ta üzüntü duyar. Çünkü kainatın ve varlığın anlamı onlar tarafından bilinmekte ve beğenilmektedir. Küfür içinde olanlar gibi onlar kainatı başıboş, manasız ve faydasız görmezler. Nihayet tüm canlılar ölecektir ve başka bir hayat için sadece bu dünyada yaptıkları iyi işler bir anlama sahip olacaktır. Şuurlanmak için insan kendini sorguya çeker, hatalarınıitiraf eder, tekrar yapmamak için gayret eder. Bilge insan odur ki hatasınıbilir, görmezden gelmez. Nasıl ki bu büyük tiyatronun içerisine girmek için birden fazla kapı vardır aynen öylede doğruluk için insanın önünde her zaman birden fazla yol vardır. Bazen insan kılığındaki şeytanlar açık kapıları kapalıgösterir, göstermek isterler. Bunun nedeni onların doğruluğu ve iyiliği istememelerindendir.

 

Ahmet rüyasını anlatmaya devam eder…

 

Birden rüyamda fark ettim ki bende o şehrin insanları gibi onların arasında rahipleri dinliyorum. Etrafımda benim gibi binlerce insan var. Nedense hepsinin yüzünde rahipler konuştukça pişmanlık ifadesi yer aldı.Şehirde gün batmak üzereydi. Rahipler konuşmalarını bitirince tiyatrodan ayrıldılar ve halk ta onlarla birlikte yavaş yavaş evlerine gittiler. Biraz dalmışım, bir de ne göreyim koskoca tiyatroda sadece ben kalmışım. Meydana indim. Başım göğe doğru, ellerim açık kendi etrafımda dönmeye başladım. Güneşin kızıllığı devasa sütunların arasında karanlıkla köşe kapmaca oynuyordu. Birden tiyatronun büyük kapısı yine açıldı. Uzaklardan ardında toz bulutu ile bir atlı doludizgin yanıma geldi. Başında bir sarık, yorgun ama daha gidecek yeri olsa onu götürecek kadar sabrı ve kuvveti var. Önce atıyla etrafımda döndü. Durdu. Atından indi. Elbisesinin içinden bir kağıt çıkardı ve bana verdi.

 

Katlanmış olan kâğıdı aldım. Açtım bom boş bir kâğıttı. Bana kâğıdı veren kişi bunun benim için bir emanet olduğundan başka bir şey söylemedi. Binlerce kişiyi içinde barındırabilen, birçok oyunun sergilendiği, uzun uzun konuşmaların yapıldığı antik bir tiyatronun ortasında güneşin artık görünmediği bir akşam saatinde elimde boş bir kağıt ile yapayalnız kalmıştım. Önce kağıda sonra ellerime baktım. Ellerimle vücudumu yokladım. Varlığımıhissettim. Varlığımı düşündüm. Mutlu bir ruh hali uyandım.

 

Geçenlerde bana gelen, sizlerin de günlerden beri merak ettiğiniz kişiye ve getirdiği kâğıda kendimce bir anlam verdim.

 

Var olmak farklı mekânlar arasında yolculuk etmektir. İnsanın var olduğunu bilmesi ile var olması bir birinden tamamen ayrıdır. Keşif ile olsun, bilim ile olsun, ilham ile olsun, düşünce ile olsun, halvet ile olsun, gayret ile olsun ama içinde iyi niyyet olsun; insan varlığını bulmalıdır. Gerçek ama anlatılamayan mekânda verilen boş kağıt kendimdir. Yeniden düşünceye daldığım ve hatalarımı fark ettiğim, eğildiğim andır. Üç gün önce ulağın getirdiği içinde ince bir çizginin olduğu kağıt ise Sevgiliye duyduğum özlemi bir türlü anlatamamanın içimi kanatan çaresizliğidir. Tarif edilmeyen bir sır, günah ve sevapla örülmüş bir bulmaca; boş bir kağıt yani varlığımın içindeki tek çizgi, tek görünendir.

 

Bitirmeden; her iki yerde de bana emanetleri ulaştıran, yorgun ama daha gidecek yeri olsaydı oralara kadar onu götürecek sabrı ve kuvveti olan ulak ise ümidimdir.

 

Turgay Urgur

NELER SÖYLENDİ?
@
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA