Kimine göre Türk dünyasının mevsimlik bayramlarından, dilekler dilenir, umutlar yeşerir bu baharın açan dalları altında.
Kimine göre'de gencecik fidanların kuru bir dalda susturulan çığlığıdır aslında.
Küçüklüğümden beri, mitler, semboller, folklorik ananeler ve figürler, dini metinlerdeki kıssalardaki geri planlar ve metaforiler hep ilgimi çekmiştir.
Hızır (a.s.) ve Musa (a.s.)’nın kıssasını bilirsiniz.
Yolculukları boyunca olan süreçte sürekli şer görünüp iç yüzü hayır olan olaylar anlatılır.
Kuran’da adı açık olarak Hızır (a.s) olarak geçmese'de bu kişinin Hızır (a.s) olduğu düşünüldüğü söylenir.
Malum Musa (a.s.) Hızır (a.s.) dan ilim öğrenmek için kendisine yoldaş olmak ister Hızır (a.s.) ise olaya sıcak bakmaz ve Musa (a.s)’a kendisinin bu işe sabır gösteremeyeceğini söyler.
Oysa Musa (a.s)ısrarlıdır, sonunda dıştan şer görünüp içeriği hayır olan o yolculukta anlatılan olayları yaşarlar.
Çoğumuzun akşamın indiği vakitte ateşleri yakıp, gül fidanının altına dileklerimizi yazıp çizip, şekil şemallerle benzetip yapıp koyduğumuz ve günün ilk saatlerinde alıp denize suya attığımız dileklerimizin olduğu umut günü.
Peki neden gül, ateş, belki biraz derme çatma yapılmış ev araba şekilleri vs hiç düşündünüz mü?
Ve bunun içinde sizde olaya dahil olmalı “İstedim ver.”değil, bizzat çabalamalısınız (objeler yapmak).Belli bir zamana kadar beklemek ki sabahın ilk saatleri ile denize suya atılan dilek, artık üzerinize düşeni yaptıktan sonra tevekkül edip bekleyin aşamasıdır.
Bazı kadim bilgilerdeki ateist düşünceye göre su evren ve evren'de onların, inançlıların”yaratan” diye adlandırdıklarını söyledikleri özdür.
Sonuç olarak kıssadan çıkarılabilecek pek çok diğer şeylerin yanı sıra istekler, karar, eylem, çaba, meşakkati göze almak, sabır ve en sonunda tevekkülü gerektirir.
Çok basit ve zaten bildiğimiz şeyler değil mi?
Aslında herşey bu kadar basit ve ortadadır ama mesele uygulamadadır.
Hayat en değerli şeyleri hep bize zaten açık açık verir. Ama görmek içinde anlamak gerekir.
Musa (a.s )bilgi için yola çıkmıştı, iyiliği ve bilgeliği zaten vardı ama tam olarak çıkması için zamana ve bunun için de sabır ve tevekküle ihtiyacı vardı.
Yolun sonuna geldiğinde olayların içeriği değil ama kavramlar bilmediği şeyler değildi.
Ve onca çabasına rağmen bildiğinden daha fazla ilmi de öğrenemedi.
Öğrendiği var olan bilgilerin kavramların değeri idi.
Tabi'ki doğrusunu Allah bilir.
Ama kul’da üzerine düşen, düşünmeye anlamaya çağıran ayetlerden doğan hak ve sorumluluğunu yerine getirmek’le mükelleftir.
Bugün Hıdrellez, çoğumuz geceden dileklerimizi yaptık .
Baharın, bolluğun bereketinde ektiklerimiz eğer doğru tohum ise gülün’de koruması altında gölgesinde yanmadan aldığı güneşle çabalarımızla ,sabrımız ve tevekkülümüzle büyüyüp gelişecek.
Kuru dallarda solanlar'mı?..Onlar hep yeni tohumlarda yeşerecek…