DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Metin BOSNAK
Metin BOSNAK
Giriş Tarihi : 26-04-2022 01:49

MEVSİM SONU İNDİRİMLİ LİBERALCİLİK

 

Mevsim sonu indirimli liberalcilik

Ne diyordu liberaller? Ortada bir “değişim” vardı. Değişimi anlamayanlar vardı. Hâlbuki değişim kaçınılmazdı. O halde değişimin tadını çıkarmak lazımdı. Değişim bir rüzgârdı ve fırtınaya dönüşmeden ağacın yapraklarını onun önünde eğmek ve polenleşmeye katkıda bulunmak lazımdı. Ve arkasından halkın farklı kesimlerinin değer bildiği ne varsa hallaç pamuğu gibi atıldı. “Devlet” şerdi; “millet” zaten yoktu. Tek gerçek ekonomik gerçeklik ve ölümdü. “Statükoculuk” nakaratı tuttu bir süre, sonra liberaller kendi statükosunu yarattılar. 

Türkiye’de “gerçek” liberal sayısı bir avuç insanı geçmez. Liberalizmin bir insana, kadına, çevreye ve Tanrı’ya, devlete ve dine bakışı vardır. Üstelik liberalizm belki ekonomik açıdan “serbest piyasa” demokrasisi için gerekli görülse de, milletimizin insana, dine ve devlete bakışıyla da uyuşmaz. Türk tipi liberalizm maço da takıldığı için, kadın hakları konusuna da ancak geleneksel erkek şovenistler kadar eğilir. Kala kala ağızlarında “devlet” öcüsünü gevelemek kalmıştır.

Türkiye’de “istemezükçü” çakma liberalliktir revaçta olan. Laikliğin “İncil ve hatta Hıristiyanlık geleneğinden” sudur ettiğini anlatanları alkışlayanları çoktur. Bunların arasında sağdan-soldan koşturan; sağdaki ve soldaki marifetleri “iltifata tabi” olmadıkları için şanslarını bir de liberalizm treninin son vagonuna atlayanlar çoğunlukladır.

Ve liberallik bir “hidayet” psikozu şeklinde tezahür etmiştir Türkiye’de. Fikrin ve fikir namusunun sıkıntısına değil, temcit pilavı gibi ezberledikleri lafları sofraya servis etmeye servis etmeye talip olmuşlardır. “Devletlû”nun izin verdiği kadar Devlet-karşıtlığı yapmanın, “yahu bu devlet hepimizin!” diyeni fahiş faşizm yaftalarıyla muhasara altına almanın markasıdır. Markasız var olamayanların marka üretim ideolojisidir.

Liberaller Osmanlı’nın son dönem uleması kadar devletten bağımsız hareket etmişler, onlar kadar dış devletleri yüceltip, kendi devletini yerin dibine sokmuşlar, sıkıştıklarında ise, “ideal liberalizmin” hiçbir yerde olmadığını, ideal sosyalizmin hiçbir zaman olmadığını anlatan Marksistlerin naifliğiyle terennüm etmişlerdir.

Liberal “Türkiyeliler” vaktiyle Rus sosyalistlerinin Çarlık eleştirisi yapa yapa farkına varmadıkları kadar Çarlaştıklarını bile fark etmediler. Kapital ve Komünist Manifesto bilmeden sosyalist olanlar gibi, Liberaller Leviathan bilmeden, dayandığı temeli algılamadan devlete odaklandı. Sosyalistler ne kadar devletçi ise, liberaller de o kadar hükümetçi oldular önce. “Devlet” deyince kafalarında sadece Kemalizm beliriyordu. O da CHP demekti. CHP de zaten sahada yoktu; tek kale maç oynadılar.

Tarihten kopmuşluk, tarihi sadece iki dilimden ibaret görmek serencamı en müzmin liberal hastalığıdır. Zaten her türlü bela için Cumhuriyet milat oluşturmuştu. Ve mesela, aslında Kemalizm’in Abdülmecit’ten beri gelen sosyal dönüşümün kurumsal devamı olduğunu bilmek veya anlatmak gerekmiyordu. CHP’ye karşı olayım derken, Devletin her kurumuna karşı cephe aldılar. Bunların bir kısmı devletin akademisyenleri idi, nasılsa emekli olduktan sonra Devletin “şirretini” fark etmişlerdi. Bir kısmı medyanın sosyalistleriydi. Cumhuriyet Osmanlı’ya ne kadar Ödipal kompleksle yaklaştıysa, onlar da Cumhuriyete öyle yaklaştılar.  

Birazcık Bayar ve Prens Sabahattin, biraz Küçükömer, biraz Namık Kemal, biraz Yaşar Kemal vardı dağarcıklarında. Sevgiyle karışık tereddüde Orhan Kemal de eşlik ediyordu. Ancak Menderes başkaydı tabii. Mustafa Kemal’in “kadın muhabbeti” mesela Menderes’te yoktu sanki. Sanki Menderes metresiyle Arapça konuşuyordu! Sanki liberal misyonerlerin liberal ilişkileri yoktu. Sanki “kadın memelerini” vatana tercih etmezlerdi. Sanki bir bin bir surat liberalin muta nikâhına bile ihtiyaç duymayan liberal “kalkışmaları” yoktu. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız gitsinler, bırakınız geçsinler”di nasılsa.

Türedi liberalleri sık gördük, çarşıda, pazarda Molla Kasım’ı oynadılar. Bir liberal alırsan, yanında bir liberalci bedavaydı. Sıkıyı gördükleri zaman, çil yavrusu gibi dağılan, cüzamlıdan kaçan gibi kaçan onlar değildi. Ve sanki İslamcılığı, liberal bir ne idüğü belirsizliğe, Batı tarzı bir muhafazakârlığa dönüştüren liberaller değildi. Ve sanki Devlet dini inançlara karşı tarafsız olmalı derken, sanki İslam’ı ve onun bir kolu olan Aleviliği hazmetmişlerdi.

Türkiye şartlarına “uydurulan” liberalizm “anything goes!” liberalizmidir. Heyecanda anarşist, algıda naif, tasavvurda ütopyacı, ideolojide güdük, toplumda marjinal, duyguda yabancı kalmıştır. Toplum mühendisliği eleştirisini kullanırken, tependendi "tek yolcu" bir toplum mühendislik protokolü oluşturmuştur. Devletin ekonomiden el çekmesini isterken, milletin malını yok pahasına sattırmak propagandası yapmaktır.

Yerli ve milli olan her şeyi anlamsızlaştırmak liberal cerbeze ürünüdür; kimliksizlik kimliğini ekonomik kimlik ve markalara indirgeyince “Küresel sisteme entegre” olmanın gururunu yaşamaktır. AB ve ABD’den gelen her şeyi olumlamak da öyle. Yani liberalizm Türkiye’de bir post-modern Skolastizme dönüşmüştür. En büyük hataları da Marksizm’i Marks'tan değil, anti-Marksistlerden okumaları ve Zizek kadar bile olaylara "bireysel" bakamamaları olmuştur. Sorguları içeriye, sorumlulukları dışarıya olmuştur. Kırık İngilizceleri ve dökük felsefe müktesebatları ile Türkçe iktisat tarihi anlatma cüretkârlığıdır. Varlıkları “küresel” varlığa armağandır.

Türkiye tipi liberalizm (TTL) TL’yi bile anlamsız görmeyi maharet sayan mantıkla hareket eder. TTL Tekel gibi “Devlet”in elindeki üretim ve dağıtım araçlarını meccanen sattırmayı maharet diye anlatırken, Devletin toplu konut projelerini desteklemektir. Devletin içindeki kimi zalimleri ve ahmakları kullanarak yeni zulümleri ve ahmaklıkları meşrulaştırma ideolojisidir. Anarşist bile olamamış, nihilizme yakın, sermayeyi her haliyle olumlayan TTL, hakları sadece münasip gördüklerine reva gören, “put yıkmak aşkıyla” yıktıkları putun parçalarıyla putun suretini değiştirmektir.

Yetmedi…

Yüzde bir oranında bile oy alamayan liberaller, yüzde elli oyu temsil eden hükümeti yönetmeye kalktılar. Azınlık iktidarı ya da medyokrasi filan mı deniyordu buna. Yoksa post-modern oligarşi mi, post kapmak isteyen kleptokrasi mi? Bunu yaparken de devlet ile millet arasına sokulan melaneti değil bizzat devleti hedefi aldılar. “Devlet” sadece Türklerden oluşuyordu ya, o yüzden bütün olanlar Türkler hatta Türkiye adından kaynaklanır oldu. Hâlbuki devletin her mekanizmasında Türk ve diğer etnik gruplar günah kadar sevaba da ortaktılar. Ama önce “Türklüğe hakaret” kanunlarının “temizlemekle” başlayan süreç, Türkiye’ye sövme ve her fırsatta aşağılama rahatlığı ve hatta teşviki gibi algılatıldı. “Kutsal Devlet” gitmiş, Holy liberalizm gelmişti. “De fakto” ve “apriori” olarak kabul lazımdı. Yoksa “gerici” filan olmanız işten değildi.

“Temiz eller operasyonu” Gladyö’den başka şeylere yöneldi. “En büyük, asker bizim asker!” değildi, ama “en büyük polis, bizim polis!” ve en büyük operasyon, bizim operasyon oldu. “Hükümete yardımcı olmak için,” hükümeti “devlete” düşman etmek için akla gelen her şeyi yaptılar. Oğuzhan Asiltürk’ün ifade ettiği gibi, “Ergenekon” sürecini Amerika'nın çirkin politik aklına karşı herkesi sindirmeye dönüştürdüler. Yetmedi, namus arası siyasetin içine, McDonalds sosları eklediler. Yetmedi, Başbakan’ın mahrem konuşmalarına kadar dinleyip servis ettiler. Önce Taraf gazetesine “haber” servis ettiler, sonra onu alıp kendi medyalarında “iktibas” ettiler. Hem bataklığı geçerken “taş” kullanmış oldular, hem de olası kovuşturmalara karşı “tedbir” almış oldular.

Davalardan dava beğendirmek, eski zalimin yerine iki kat zalim olmakla mümkün olacaktı. Oldu. Sonra “Kasımpaşalı Tayyip’ten” korkmadıklarını beyan ederken, satırlar arasında hükümete ve bizzat Başbakan’a üstü kapalı tehditler, onun “ipini pazara çıkarma” havalarında siyasi ve psikolojik olarak rehin almaya kadar yeltendiler. Mahşer’in üç keçisakallısı, nasılsa birden mazlumları oynamaya başladılar. Değişimi anlamamışlardı.

Oysa “ustalık” dönemindeydi Başbakan. Yani asıl “değişim” başlamıştı. Devletin hafızasının da hükümet etmede gerekli olduğu, terör dâhil pek çok konuda aslında “iyi niyet” ve “hizmetkâr” tavrının herkese aynı etki yapmadığını fark etti Başbakan. Yani Başbakan meşru halk desteğiyle seçilmiş ve halkın yarısının oylarıyla üçüncü defa iktidara gelmişti. Ve Başbakan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakanıydı. Türkiye Cumhuriyeti her türlü sıkıntısına rağmen ne aristokrasiden ne de burjuvadan olmayan ve “üstelik!” İHL mezunu biri olarak, halkı yasal olmayan şeylere “tahrik eden” şiir de okuduktan sonra gelmişti. 

Liberaller değişimi anlamadılar. Sadece Türkiye değil, dünyadaki değişimi dahi anlamadılar. Öylesine bir kapılanma ile Kapitalizm ve Küresel Karadula iman etmişlerdi ki, ABD ve AB’deki ekonomik çalkantıları bile anlamaktan aciz kaldılar. Fransa’daki Sokak eylemlerini, "Occupy Wall Street"in anlamını, Norveç ve Danimarka’daki İslam karşıtlığını, kimliğin ekonomiden ibaret olmadığını, Bush’un “Haçlı seferi” lafını da anlamadılar. Bush’un dediğini içten içe tekrar ettiler: Ya bizimlesiniz; ya bizim karşımızdasınız!” E bu totaliler bir bakış değil miydi? Geçelim. 

Dahası, liberalizmi savunma adına, Doğu Perinçek’in bir zamanlar Rus tipi sosyalizmi savunduğu argümanlara benzer şekilde, liberalizmde değil, liberalizm uygulamasında hata bulmaya arada cüret edenler bile olmadı. “Aslında liberalizm iyi, ama Amerikalılar, Avrupalılar anlamadı”ya getirdiler. Nasılsa “mucizevî el” piyasalardan çok bizim liberallerin kafasını ve değerlerini ellemişti. “Bırakınız geçsinler” işlemişti.

Liberaller günde üç vakit “devlet”e nafile ibadet vecdiyle küfrederken Gladyö’nün sorgulanması akim kaldı. Devlet içindeki “kontrol dışı” unsurlarla uğraşırken bu sefer de “milletin” içinde kontrol dışı odaklar oluşmuştu. Diyet borcu istercesine yapılan hamlelerin arkasından ufak yollu göndermeler gelmişti. Liberal görünüm zaten, devleti hiçlemiş artık hükümeti hiçlemeye çalışıyordu. E, “one minutes” olmasa da bir “altmış saniye” uyarısı geldi. Üstelik Mavi Marmara açısından bakılınca Greenwich saatine göre, bir dakika ile altmış saniyenin resti aynı oldu. Başbakan’ı hâlâ anlamayan liberalciler varsa işte bu bir dakika ve altmış saniye arasındaki farka bakmalarını salık veririm.  “Mucizevî el” hâlâ piyasada, “ağuşunu” açmış bekliyor.

“Bırakınız, yapsınlar” artık!

 

 

NELER SÖYLENDİ?
@
Metin BOSNAK

Metin BOSNAK

DİĞER YAZILARI MUHSİN BAŞKAN Mum Titrer Hanemizde Ülkücülük CHP'yi Ne Zaman Sevdim İSLAMCILIKLA MÜSLÜMANI, TÜRKÇÜLÜKLE TÜRKÜ YABANCILAMAK SOSYAL MEDYANIN SOS'LARI PARALEL YAPI Bosna'daki Türk Üniversitesi: IUS DER SPİEGEL "BOYUN EĞME" DİYOR DEVRİM Mİ DEDİNİZ? BİRLİK VE BERABERLİK NEDİR? DİL TARİH VE İDEOLOJİ AYNAYI ARAMAK... MAKULLER AKİLLERE KARŞI VEDA HUTBESİNİ OKURKEN HİNLİK VE HAİNLİK ÖTESİNDE TARİHE BAKMAK ALPEREN OLMAK BİR HİLAL BİR İHTİLALDİR DELİLİĞE ÖVGÜ AŞK'A DAİR YAKLAŞIMLAR BİLİM, İDEOLOJİ VE DARVİNİZME DAİR YALAN DÜNYADA GERÇEK TARİH OLUR MU? DELİ DUMRUL'UN KÖPRÜSÜ ORTAYA KARIŞIK HALLERİMİZ EFKAR VE HERZELER YUSUF, ŞEHİR VE TABUYA DAİR EĞİTİME NEDEN HAYIR? EFKAR VE HERZELER "ADAMLARIN" PLANI HER ZAMAN TUTAR MI? İNGİLİZ'CE KONUŞMAK... BEN ÖLÜNCE KİM KALIR? BİLMENİN MALİYETİ NEDİR? BU ÜLKEYİ ANLAMAK... NİYET TAVŞANLARI VE TARİH ŞERİF MARDİN VE CUMHURİYETİN GETTOLARI FERMAN VE FETVA BAYRAMLARDAN BAYRAM BEĞENMEK AŞKIN BAR/KODU YOL DA İÇİMİZDE SEYYAH DA! OSMANLI NE ZAMAN ÖLDÜ? SÜRGÜN KAYIP MEDENİYETİ ARARKEN... KÜRDİSTANA DAHA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ? İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ MHP NEREYE GİDİYOR? NASIL BİR GENÇLİK? KİM KORKAR EBU ZER'DEN? MEHDİ NE ZAMAN GELECEK? "GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE"YE Milliyetçilik ve Kürtler İLETİŞİM VE PROPAGANDA BATILILAŞMAK TWITTER'DA KENDİMİZİ OKUMAK "DANIMARKA ÜLKESİNDE KOKUŞAN ŞEYLER" BİSİKLETİN İSLAMİ OLANI FİRAVUN VE HİÇ'LİK KAMUSAL ALAN DÖNÜŞTÜ MÜ? KADIN, ŞEYTAN VE ÖLÜM ÇEVRİM İÇİ AHLAK ÖLÜM VE YAŞAMA KORKUSU KISKANÇLIĞIN KISKAÇLARI 11 Eylül ve ABD YA 12 EYLÜL SONRASI? Korku ve alkışlar arasında Ortadoğu AYDIN, MÜNEVVER VE ENTELEKTÜEL ORTADOĞU'DA OLANLARI ANLAMAK KAVGA NEREDE? KAVGA NEREDE? ORTADOĞU'NUN YENİDEN TASARIMI SUSMAK, PUSMAK VE BİRLİK DİL VE TARİH KAVGAMIZ HOLİGARŞİ Said Nursi ve Cemaat algısı Size “İslamî alt-çevre” diyebilir miyim, “abi”? MUHAFAZAKÂRLIK NEDİR? TÜRK LİBERALİZMİ AŞK MI MAŞUK OLAN? DİN'ERCİLİK SİVİL İTAATSİZLİK NEDİR? NEDEN KÜRT ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ? DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ VE LİBERAL PROPAGANDA 12 EYLÜL SONRASI UZLAŞMA LİBERAL STATÜKOCULUK UYKUYU ÖLDÜRMEK "EKSİK ETEK" BABİL, DİL VE PROPAGANDA DENKTAŞ'IN ÖLÜMÜ AİKİDO VE "KÜRDİSTAN" DEĞİŞİM TÜRKÇE VE İDEOLOJİ "KASIMPAŞALI" BAŞBAKAN "İBRAHİMİ DİNLER" BİLİMLE DİNİ UYUŞTURMAK KOLTUĞA OTURAN VE KOLTUĞUN OTURDUĞU İNSAN TEMCİT PİLAVI VE YENİ OSMANLI RODRİGEZ NEDEN LİBERAL OLAMAZ? BEN'SİZLİĞE ŞİİR TOPKAPI'DAN DOLMABAHÇE'YE DÜŞERKEN ERBAKAN'I ÖZLERKEN MÜSLÜMAN VE İSLAMCI İSLAM VE FEMİNİZM KAÇIRILAN GÜNDEM BIDEN NOTLARI DEMOKRASİDE KİM KİM ÖPÜYOR ARAF'TA TARİHLERDEN TARİH BEĞENMEK İKİNCİ YEŞİL KUŞAK PROJESİ ARAFTAKİNİ ÖZLEMEK Hayatta Sürgün Olmak AKADEMİSYENLİK KÜRESEL KARADUL TEFRİKALARI GÜNCELLENEN MESİHİ BEKLERKEN TÜRKİYE KOLTUK, TURNUSOL VE KİMLİK BOSNA'DA BİR TÜRK ÜNİVERSİTESİ KOVBOY MEHTERANLA JAZZ ÇALARKEN Amerika ve Anti-Amerikan Kimlikler AMERİKAN KİMLİĞİ VE ŞEYTANLARI DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ KUTLU VEDA DEĞİŞİMİN TÜRKÇESİ VE UYANIŞ TANRI, İNSAN VE TAKVİM ÖDLEK ÖCÜNÜ ALDI MI? Millet Olabildik mi? Zaman, medeniyet ve din Zaman, medeniyet ve din Mehdi’yi beklerken ORTADOĞU VE YENİ İNSAN Kediler, Fareler ve Vatan Kürşat olma vaktidir Gülün Adı, Kadın ve Takva İslamo-Amerikancılık EBCET, CİFR VE TARİH SÜBJEKTİF OLMANIN FAZİLETİ DİPLOMASİMİZ NEREYE? İSTİKLAL MARŞI YENİDEN YAZILABİLİR Mİ? KOKUŞAN BİR ŞEYLER VAR! KÜRESEL KARADULUN AĞLARINDA "Yeni Osmanlı"nın Yeni Haçlılara Yardım Tezkeresi KATLİAMERİKA MAHALLE, BASKILAŞIM VE FİKİR NAMUSU YARASANIN ÇIĞLIĞI VE DİPLOMASİ Ay lav yu, Cani! AŞKIN HALLERİ DOKUZ HECELİLER FİRAVUN... Kadın'ım... 28 Şubat ve Erbakan KADDAFİ'DEN KESESİ Ve Yine Karşınızda Renan, Sykes ve Picot Democoupracy mübarek olsun! FULL'er Yapalım mı, Abi? Ortadoğu'da Sezaryen Mısır'da Karaoke Devrimi Mısır'ı Okurken Obama ve ikinci yeşil kuşak projesi (I) Bir Ortadoğu Masalı Mutlu Oligarşiden Kutlu Oligarşiye Ey zahit, şaraba eyle ihtiram! Bilinç ve Sürgün İbrahim, devir içimdeki putları! İdeolojik dil ve Teolojik Tarih Pardon, Size Demokrasi Diyebilir miyim? Paralel Evren, Küresel İslamcılık Erkekler ne zaman "adam" olur? "Millî" Küreselleşme? AK'Kışşş Kimliklerin Kurdu “Hiç” i öğrenmek GELENEK VE MANKURT Küresel tapınak, yerel rahipler ve Hipnoz Çift-düşün, yeni-konuş! Batı'yı ararken... Aforoz’malar… Halife Ömer Hayek’i ne zaman okumuştu? AĞLAMAKTAN ÇAĞLAMAYA DOĞRU KÜRT'AJ Shalom, Kürdistan! İstiklal marşını yeniden yazmak İslam, Millet, Hilafet ve Siyaset Amerika düşmansız olabilir mi? Mustafa Reşit Paşa'ya Mektup Keşif... Babil’in dil’beri Medeniyetlerin neyi çatışıyordu? Tarihi hangi hikâyeci yazar? Zihin Kontrolü ve Kült YUMURTANIN AK'I, SARISI Ebu Zer’in günlüğü Her şey zıddı ile mi kaim? Melamilik “marka” mıdır? Melâmilik Bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüm AŞKA DAİR NE VARSA Medya medyumluğu ve wikisızmalar Türkiye, İran ve Dünya Barışı Muhafazakârlık “marka”sı? Füze ümütz! “Van münütz!” Çin'in hafızası ve küresel sistem Kutlu veda Öznellik Öz’neliktir! Hz. İnsan, Hz. Peygamber ve emanet Said Nursi ve tesettür İmam, Örtünme ve Nur Suresi Din duble “yol” mu demekti? Gelenek, mankurt ve reform Aylardan şubat günlerden cuma Alaturkalıktan Kolaturkalığa gelenek Gelenek mürtedi ve kimlik Namus, Kanun ve Fazilete Dair İman "terakkiye" destek midir? Yılmayacağız... ÜÇ TARZ-I MAHALLE VE HAL Hoş geldin, Şeytan! OSMANLI VE NEO-OSMANLI DAYILAR VE DAYILANMALAR Türkiye’de muhafazakârlık ve Dr. Faustus Tesettür neyi örtüyor? Milat oluşturmak Yahudilik bir din mi yoksa ırk mıdır? Tarih satrancını asıl kim oynuyor? Mahalle ve getto Tanrı, totem ve muta nikahı Orta Doğu’mların ebesi ŞOFÖR MAHALLİ BASKISI KÜRESEL İSLAMCILIK RENAN'I VE KENDİMİZİ AŞMAK Medine Vesikası Türk solculuğu ve İslamcılığı Batı’k düşüncelerin Doğu’şu BATI'NIN DEĞERLERİ EVRENSEL MİDİR? NEO-MUHAFAZAKÂRLIK VE YİN-YANG Karadul KEDİLER VE FARELER “Erkekliğin” yasası, “kadınlığın” tasası ON ADIMDA LİBERAL OLMA TÜYOLARI Neden Federasyon? Kaburga kemiklerimdeki sızı? Ortadoğu ve Darbeler "Küreselleşme "millet"e neden karşıdır? TURNUSOL Ya 12 Eylül sonrası? (II) Ya 12 Eylül sonrası? 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (II) 12 Eylül darbesine nasıl gelmiştik? (I) Kim ne der? Ne zaman ki…
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA